KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İpek Yolu’na Adını Veren Coğrafyacı: Ferdinand Freiherr Von Richthofen

İpek Yolu’na Adını Veren Coğrafyacı: Ferdinand Freiherr Von Richthofen

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 21 dk okuma süresi
586 0

İpek yoluna adını vermesiyle tanınan Alman coğrafyacı ve araştırmacı Ferdinand Freiherr von Richthofen, bölgenin tarihi mirasına dayanarak “İpek Yolu” ifadesini ilk kez 1877 yılında kullanmıştır. Bu tarihten sonra bu ad ile anılmaya başlayan coğrafyanın, ekonomik ve kültürel zenginlikleri ile zengin tarihi her dönemde olduğu gibi ilgi uyandırmıştır. 1800’lerden itibaren Çin’deki ticaret hacmi İngiltere, Fransa, Amerika gibi büyük devletlerin iştahını kabartmış, özellikle afyon ticaretinden yüksek gelirler elde edilmiştir. Afyon savaşlarıyla neticelenen rekabet, ardından bir dizi anlaşmaların imzalanmasının yolunu açmıştır. Bu durum ise bölgeden pay almak isteyen Prusya’yı da harekete geçirmiştir. 1860 yılında Prusya tarafından ticaret anlaşmaları yapmak üzere Doğu Asya’da Çin, Siam ve Japonya’ya düzenlenmiş olan sefere, diplomatik elçiler dışında Ferdinand Von Richthofen’ın da yer aldığı bilimsel bir heyet de katılmıştır. Bilim adamlarının bölgedeki görevleri ise bilimsel araştırmalar yapmak ve bölgenin genel görünümlerini incelemek olarak belirlenmiştir.
İpek yolu, çok değerli ürünlerin taşınması ve bu ürünlerden elde edilecek gelirlere sahip olma isteği ile devletlerarasında daima mücadelelere sahne olmuştur. Bu yol, XVI. yüzyıldan sonra yeni ticaret yollarının keşfedilmesi ile canlılığını yitirmesine rağmen, merak uyandırmaya devam etmiştir. Cazibesini yitirmemiş olan İpek yolunun tarihi dokusu, zengin birikimi, kültürel mirası daima ilgi çekmiş; batılı seyyahlar ve coğrafyacıların yolculukları ile gözlemlerinin sonucu olarak değerli eserler ortaya çıkmıştır. Doğu’nun zengin tarihi ve kültürel birikiminden yararlanma isteği daima canlı tutulmuştur. Bölgeyi tanımak ve bunun sonucunda çeşitli antlaşmalar yapmak amacıyla yürütülen faaliyetlerde elbette ki iyi eğitim görmüş, tahsilli ve alanında uzman kişiler görevlendirilmiştir. Söz konusu bu uzman kişilerden bir tanesi de coğrafyacı Ferdinand Freiherr von Richthofen’dır. Onun Türk Tarihi açısından gözle görülür ilk baştaki önemi, yüzlerce yıldır Türkler için çok önemli olan bir yola adını vermiş olmasıdır. Ferdinand von Richthofen’ın “İpek Yolu” ifadesi de elbette ki bölgenin tarihi ve kültürel mirasına dayanılarak kullanılmış olan bir ifadedir. 1877 yılında ilk kez ortaya atılan bu tabir, bu tarihten sonra yerleşmiş ve bu şekilde kullanılır olmuştur.
1800’lerden itibaren Çin, ticaretteki aşırı artış ile beraber ülkesindeki afyon kullanımının arttığını görünce afyon ticaretini yasaklamıştır. Bu yasaklamayla beraber yabancılara karşı da bir tepkinin oluştuğu görülmüştür. İngiltere ve Çin arasında görülen I. Afyon Savaşı’nda Çin yenilmiş ve iki ülke arasında 1842’de Nanjing Anlaşması imzalanmıştır. 1843’te yapılan ek bir ticaret anlaşmasıyla İngilizler’e verilen ayrıcalıklar genişletilmiş, 1844 yılında da Amerika ve Fransa ile de anlaşmalar imzalanmıştır. 1856 yılındaki II. Afyon Savaşı ise İngilizler’e ait “Arrow” isimli bir teknenin Çinliler tarafından ele geçirilmesiyle başlamıştır. I. Afyon Savaşında sadece İngilizler yer almışken, bu savaşta İngilizlerin yanında Fransa da savaşa dâhil olmuştur. Bu savaş sonucunda 1858’de İngiltere, Fransa, Rusya ve Amerika ile Tianin Anlaşması imzalanmış ve on yedi liman daha yabancılara açılmış, yabancılara Çin’de seyahat hakkının verilmesi ile de Batılı devletler Çin’de rahatlıkla yer edinebilmişlerdir. II. Afyon Savaşının da Çin’in yenilgisiyle sonuçlanmasının üzerine, Batılı devletler tarafından Çin’in bölünmesi planları hız kazanmış ve Çin birçok ülkeye imtiyazlar vermeye başlamıştır.
Prusya Kralı olan IV. Friedrich Wilhelm, Prusya Devleti için ticaret anlaşmaları yapmak üzere 1860 yılında Doğu Asya’da Çin, Japonya ve Siam’a bir sefer düzenlemiştir. Bu sefere sadece diplomatik elçiler katılmamış; aynı zamanda Ferdinand von Richthofen’ın da içerisinde olduğu bilimsel bir ekibin katılımı da gerçekleşmiştir. Bilim adamları Çin, Japonya ve Siam’da bilimsel araştırmalar yapmak ve bu ülkelerin genel görünümlerini incelemekle vazifeliydiler. Ferdinand von Richthofen da 1860’da, Prusya İçişleri Bakanı olan (1862-1889) Graf Friedrich Albrecht zu Eulenburg’un yönetimi altında Çin’e ulaşmıştır. Çin, Siam ve Japonya ile diplomatik ilişkiler kurmuşlar ve bu ülkelerle ticaret antlaşmaları yapmışlardır. Alman-Çin anlaşması da 1 Eylül 1861 tarihinde, İngiltere ve Fransa’ya verilen ayrıcalıkları Alman devletlerine de sunmuştur.
Alman bir coğrafyacı ve araştırmacı olan Ferdinand Paul Wilhelm Dieprand Freiherr von Richthofen, 5 Mayıs 1833 tarihinde Silezya’da soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Breslau üniversitesinde fen bilimleri okumuş, jeoloji alanında uzmanlık kazandıktan sonra, 1856 yılında “Doktor” unvanını alarak mezun olmuştur. Onun en önemli hocaları arasında jeolog Heinrich Ernst Beyrich, maden uzmanı Gustav Rose, fizikçi Heinrich Gustav Magnus ve coğrafyacı Carl Ritter gibi değerli bilim insanları yer almaktadır. Richthofen, üniversiteyi bitirdikten sonra dört yıl boyunca Viyana’daki devlet jeoloji kurumunda çalışmıştır. Bu esnada hükümdarlık içerisinde belirlenen farklı bölgelerde görevlendirilmiştir. 1860 yılında ise Friedrich Graf zu Eulenburg’un idaresi altında Prusya’nın _ Doğu Asya Seferi’ne katılmış, zengin araştırma sonuçlarıyla birlikte 1872 yılında Almanya’ya dönmüştür. Richthofen, Siam’da seferi terk ederek, 1862 yılında Kaliforniya’ya gitmiştir. Kaliforniya’daki çalışmalarının bir sonucu olarak “Comstock Lode” (1866) ve “Volkanik Kayaların Doğal Sistemi” (1868) adlı eserleri ortaya çıkmıştır. Seyahat sonuçları, “Çin: Seyahat Notları ve Bunların Üzerine Çalışmalar” başlığı altında beş cilt olarak yayımlanmıştır. O, Çin’de bir üsse sahip olmanın gerekliliğini vurgulamış, Çin’den Kuzey Alman eyaletinin başbakanına, Otto von Bismark’a, rapor yazmıştır. Bu durum ise onların asıl niyetlerinin, bölgenin zenginliklerini keşfetmek ve serbest bir şekilde ticaret yapma imkânını elde ederek, ekonomik açıdan yüksek gelirlere sahip olmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Zira Ferdinand’ın altın madenlerini araştırması ve bütün araştırmalarının sonuçlarını ülkesine rapor etmesi, onun bu seferdeki misyonunu göstermektedir.
Richthofen’ın “Çin” eserinin ilk cildi 1877 yılında yayınlanmıştır. Bu ilk kitap, diğer dört cilt için bir giriş niteliğindedir. O, burada “Merkez-Asya” kavramını tanımlamış, Çin’in bölgelerini, tuz yatakları ve dağları gibi coğrafi özelliklerini betimlemiştir. 1882 tarihinde yayınlanan ikinci cildi, Richthofen’in Çin’in kuzeyindeki araştırmalarına ve bunun sonuçlarına ayrılmıştır. Üçüncü cildi, Çin’in güneyi ve güneybatısı, Tibet’in kuzeydoğu sıradağlarını içermektedir. Ferdinand von Richthofen’ın bir öğrencisi olan Ernst Tiessen tarafından onun ölümünden sonra yayımlanmıştır. Güney Çin üzerine eksik olan ve Richthofen’ın da dileği olan ciltlerin yayını da Tiessen tarafından yapılmıştır. Dört ve beşinci kısımları ise 1883 ve 1911 tarihlerinde diğer bilim adamları tarafından yayınlanmıştır. Dördüncü kısmının yayınlanması için, Dr. August Schenk, Dr. Emanuel Kayser, Dr. Wilhelm Dames, Dr. Conrad Schwager ve Dr. Gustaf Lindström birlikte çalışmışlardır. Dr. Fritz Frech ise Richthofen’ın ölümünden sonra beşinci kısmını yayınlamıştır. Her iki kısmı da Richthofen’ın Çin seyahatinin sonuçlarını kapsamaktadır.
Ferdinand von Richthofen’ın ismi, sadece coğrafya alanındaki çalışmalarıyla ilgili değil, hem harita hem de tarih biliminde kullanılan “İpek Yolu” kavramıyla da ilgilidir. Richthofen, Antik çağdan beri Doğu Asya’dan Akdeniz bölgesine giden ticaret yoluna 1877’de bugün bilinen ismini veren ve bilimsel dilde kullanımının yerleşmesini sağlayan kişidir. Ferdinand von Richthofen’ın, sadece araştırma yapmış olduğu dönemdeki coğrafi, askeri, siyasi ve kültürel gelişmelerden ziyade, bölgenin tarihi ile ilgilenmiş ve tarihi geçmişine dair analizler yapmış olduğu da görülmektedir. Ünlü araştırmacı Alexander von Humboldt dışında hiç kimse, harita araştırmalarında beyaz bir sayfa bırakmamakla birlikte, Çin’de günümüzde “Qilian Shan” adıyla bilinen dağlar, “Richthofen Dağları” olarak anılmaktadır.
1872’de Almanya’ya döndüğü zaman, Çin’de Marco Polo’dan beri en kapsamlı seyahati yapmış olan Avrupalı idi. Yaşam süresi boyunca ise Çin üzerine yapmış olduğu araştırmalar ile coğrafya ve jeoloji alanında en ileri gelen yabancı otorite olarak kalmıştır. Bununla birlikte O, sadece coğrafya alanında değil, Çin kültürü ve tarihi alanında da ileri gelen bir uzmandır. Geri döndüğünde de Uzak Doğu’daki politik olayları takip etmeye devam etmiştir.
1873’de Berlin Coğrafya Derneği’nin başkanı olarak seçilen Richthofen, 1879-1883 yıllarında Bonn Üniversitesi Jeoloji bölümünde Profesörlük yapmıştır. 1883’ten 1886’ya kadar ise Leipzig Üniversitesi’nde jeoloji ve fiziki coğrafya bölümünde Profesörlük görevini yürütmüş ve 1886’da Berlin Üniversitesi’ne Profesör olmuştur. Coğrafya Enstitüsünün ve Oseonagrafi müzesinin müdürlüğünü de yapmış olan Richthofen; 1903 ve 1904’te Berlin Üniversitesi’nde rektörlük görevini yürütmüştür. Bilimsel çalışmalarına ara vermeden devam eden Richthofen, hiçbir zaman durağan olmamıştır, bilakis ilerlemeci bir kişiliktir; yeni gerçekleri ve taze fikirleri keşfetmeye açık olmuştur. Berlin’de 1887 yılında Coğrafya Enstitüsünü kuran ve 1901 ile 1905 yılları arasında okyanus bilgisi enstitüsünü oluşturan Richthofen, 6 Ekim 1905’te hayatını kaybetmiştir.
Almanya’daki coğrafi gelişmelerin devamlılığı için Richthofen’ın öğrencilerinden olan Tibet araştırmacısı Sven Hedin ayrı bir öneme sahiptir. Sven Hedin; 1889, 1890 ve 1892 yıllarında Berlin’de Ferdinand von Richthofen’in yanında öğrenim görmüş ve orada onun en sevdiği öğrencilerinden biri olmuştur. Richthofen, Hedin’in seyahat planları ile ilgilenmiş ve neleri okumasının önemli olduğunu ya da Asya’da hangi bilimsel problemlerle meşgul olabileceğine dair değerli öğütler vermiştir. Richthofen’ın ölümüne kadar, hem hocalık vazifesini sürdürerek öğrencisini motive etmiş, desteklemiş; hem de bir meslektaş olarak Hedin’in kariyerinin devamlılığı için, her iki Asya seferinde de ona mektup yazmayı sürdürmüştür. Ferdinand von Richthofen, Sven Hedin’in hayatında sadece bir öğretmen ve akıl hocası rolünde olmamış, aynı zamanda onun için modern bir fonksiyon ifade etmiştir. Berlin’de öğrenim gördüğü esnada Sven Hedin sık sık akşam yemeğine (Kurfürsten Caddesi 117’ye) Richthofen’in evine, birçok ünlü coğrafyacı, jeolog ve diğer alanlardan tanınmış bilim adamlarıyla birlikte davet edilmiştir. Profesör, öğrencilerine sadece coğrafya problemleri ve metotlarını vermekle kalmamış, aynı zamanda Berlin toplumunun uluslararası muhitteki bilimsel durumunu da tanıtmıştır. O, Sven Hedin’in Viyana’daki ünlü coğrafyacı ve jeologlarla tanışmasına aracılık etmiş ve 1890’daki İran seferinden önce Hedin’e birtakım tavsiyelerde bulunmuştur. Ferdinand von Richthofen’ın halefi olduğu kanıtlayan Hedin, ona hürmet göstermiş ve kariyeri için muhteşem bir hoca olduğunu şu şekilde ifade etmiştir:
“Yıllar geçtikçe rütbeli, tecrübeli ve şöhretli birçok seçkin kişilikle tanıştım. Ancak hiçbiri Ferdinand von Richthofen’den daha derin, daha güçlü ve kalıcı bir izlenim bırakmadı ve başka hiç kimse beni daha küçük ve daha önemsiz hissettirmedi.”
Ferdinand von Richthofen’ın öğrencisi tarafından kaleme alınan bu görüşler, onun kendi muhitinde ne kadar saygın bir konumda olduğunun kanıtıdır. Coğrafya ve jeoloji alanında tahsil görmüş ve alanında uzman olan Ferdinand von Richthofen, yapmış olduğu seyahat ve araştırmalarıyla, ülkesinin çıkarlarına hizmette bulunmuş, bu alanda hizmetinin kalıcı olmasını sağlayarak önemli eserler de meydana getirmiştir. Ayrıca ipek yoluna ismini vermekle ve bu ismin kalıcı olmasını sağlamakla da üne kavuşan Richthofen, üniversitedeki hizmetleriyle önemli bir yer edinmekle beraber, yetiştirmiş olduğu öğrencilerle de başarılı bir coğrafyacı olduğunu ispat etmiştir.
Sonuç olarak, milattan önceki devirlerden itibaren ticari canlılığı başlamış olan tarihi İpek Yolu’nun mevcut misyonu sadece ekonomik anlamda devletlerarasındaki ilişkilerin yönünü belirlemekle kalmamış; bu yolda kültürler de taşınmıştır. Güzergâh üzerinde bulunan devletlerin bu yolun gelirlerini elde etmek amacıyla mücadele ettikleri bilinmekle beraber, Batı da ticaret gelirlerinden yararlanmak amacıyla faaliyetlerde bulunmuştur. Doğu-batı eksenindeki ticari, kültürel, siyasi ve ekonomik ilişkilere yön vermiş olan bu hareketlilik, zengin kaynaklarıyla dikkat çeken Uzak Doğu’nun hedef seçilmesinde de etkili olmuştur. Yeni ticaret yollarının bulunması ve teknolojik gelişmelerin artmasıyla birlikte ipek yolu önemini yitirmiş olsa da, Doğu’nun zenginliklerine ulaşma isteği ve merakı Batı’nın daima gündeminde kalmıştır.
Çin ve batı arasındaki Afyon savaşları İngiltere, Fransa, Rusya ve Amerika’nın Çin’de pek çok ekonomik imtiyazlar elde etmesiyle sonuçlanmış; Prusya da bu paydan hissesini almak ve araştırma yapmak amacıyla faaliyete geçmiştir. Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm, ticari imtiyazlar elde etmek amacıyla diplomatik bir heyeti Uzak Doğu’ya göndermiş, bu heyetin içerisinde ipek yoluna ismini veren Ferdinand von Richthofen’ın bulunduğu bilimsel bir heyet de yer almıştır.
Ferdinand von Richthofen, Uzak Doğu’daki yapmış olduğu araştırmalar ve ortaya koymuş olduğu eserlerle ülkesinin çıkarlarına hizmet etmekle kalmamış; coğrafi gelişmelerde devamlılık sağlaması açısından kendisinden sonra hizmet edecek birçok öğrenci de yetiştirmiştir. Özellikle milattan önceki devirlerden itibaren doğu-batı ticaretinde önem kazanmış ve canlılığını XVI. yüzyılın sonlarına kadar sürdürmüş olan ipek yoluna ismini vermiş olmasıyla da anılmaktadır. Bölgenin coğrafi özelliklerini kapsamlı bir şekilde kaleme alan Richthofen’ın, kaynaklar hususunda da detaylı araştırmalar yapması ve ülkesine rapor etmesi, devletleri adına sistemli bir şekilde çalıştığını göstermektedir. Bu çalışmaların devamlılığını ve ortaya çıkan sonuçlarını da mecburi devlet hizmeti olarak görmemek gerekmektedir. Zira Ferdinand von Richthofen’ın hizmetleri, gönüllü olarak ortaya çıkarmış olduğu kapsamlı eserlerinden ve ülkesine döndükten sonra dahi Uzak Doğu’daki siyasi gelişmeleri takip etmesinden açıkça anlaşılmaktadır.
Aybike Güzay
——————————————-
Kaynaklar:

Aybike Güzay, “İpek Yolu’nun İsim Babası: Ferdinand Freiherr von Richthofen”, Itıl Suwi Aka Turur, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı 25. Yıl Armağanı, Editörler: Umut Üren, Didem Çatalkılıç, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 2017.
Yasemin Davarcı, Yasemin, 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’nın Japon Manga Kitaplarına Yansıması, Ankara Üniversitesi, SBE, Doğu Dilleri Edebiyatları Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2015.
Liu Jing, Wahrnehmung des Fremden: China in Deutschen und Deutschland in chinesischen Reiseberichten Vom Opiumkrieg bis zum Ersten Weltkrieg, Inaugural Dissertation zur Erlangug der Doktor würde der Philosophischen Fakültat der Albert-Ludwigs Üniversitat zu Freiburg, 2000-2001.
Gerhard von zur Kortum, Zur 150. Jahrigen Wiederkehr des Geburtsjahres: Ferdinand von Richthofen (1833-1905) und die Kunde vom Meer, Ein Beitrag zur Disziplingeschichte der Geographie, Schriften Naturwissenschaftlichen Vereins Schleswig Holstein, Band 53, Kiel 1983, ss.1-32.
Marc von Lüpkeschwarz, “Wie die Seidenstrasse zu ıhrem Namen kam”, DW Akademie, Made for Minds, 01.08.2013.
Jürgen Osterhammel, “Forschungreise und Kolonial Programm: Ferdinand von Richthofen und die Erschliessung Chinas im 19. Jahrhundert”, Archiv für Kültürgeschichte 69, 1987.
Birgit Solomon, Sven Hedin im Auftrag der chinesischen Zentralregierung. Die Seidenstraßenexpeditionen 1933-1935, Diplomarbeit, Üniversitat Wien,…

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir