İngiliz soslu Arap milliyetçiliğinin İngiliz Şiiliği ve İngiliz Sünniliği ile imtihanı!
Rahmetli Ali Şeriati; Safevi Şiası ve Ali Şiası’ndan söz eder. İslam coğrafyasındaki etnisiteye göre mezheplerin sınıflandırılması söz konusu. Örneğin Fars Şiiliği ve Arap Şiiliği gibi. Bunlardan ayrıca İngiliz Şiiliği’nin de olduğunu İran’ın Kum kentindeki Camiatul Mustafa Üniversitesi Rektörü Ayetullah Arafi’den öğrendik. Arifi bu tarihi sayılabilecek konuşmasını İran İslam İnkılâbının 36. yıldönümü kutlaması etkinlikleri çerçevesinde düzenlenmiş olan bir kutlama programında yapmış. Bu konuşma İngiliz casuslarının İslam dünyasını etkileyen sözde fikir akımlarını ve dini cereyanları nasıl yönlendirdiklerini belirtmesi açısından mühim olduğu gibi bu faaliyetleri kavramlaştırması yönünden dahi büyük öneme sahip. Ayetullah Arâfi’nin konuşmasına geçmeden önce İngiliz casusu Hempher’inin hatıralarından yola çıkarak Osmanlıya nasıl verdiklerini belirtmek yerinde olacak. “İngiliz Casusunun itirafları” başlığıyla yüzlerce baskısı yapılan bu kitap; İngiliz sömürgeler bakanlığında oluşturulan bir birim hakkında detaylı malumat verir. İngilizlerin İslam düşmanlığının tarihsel köklerini öğrendiğiniz gibi casusluk ve misyonerlik faaliyetlerinin boyutları hakkında da bilgi sahibi olursunuz.
‘İngiliz Casusunun İtirafları’ adlı hatırat, Suudi Arabistan’da Vehhabiliğin doğuşunda İngiliz gizli servisinin rolünü anlatır. Hatıralar ilk önce Alman gazetesi Spiegel’de tefrika sonrasında ise Lübnanlı bir doktor tarafından Arapça’ya tercüme edilir. Kitabın Alman istihbarat teşkilatının ürünü yani fabrikasyon olması da muhtemeldir. Ancak İngilizlerin İslam coğrafyasındaki faaliyetlerine ve sonuçlarına bakıldığında doğruluğundan şüphe edilemeyecek türden bilgiler içerdiği söylenebilir. Adı geçen kitap Türkiye’de emekli bir albay olan Hüseyin Hilmi Işık tarafından 1990 yılında neşredildi. Bilahare Arapçadan Farsça ‘ya, sonra da “Memoirs of Hempher, The British Spy to the Middle East” adıyla İngilizceye tercüme edildi. Kitabın değerlendirmeler bölümünde şu bilgiler paylaşılır: “İngilizler, kendi yetiştirdikleri adamları Osmânlı devletinde önemli makamlara getirmişlerdi. Bu devlet adamları, ismi Osmânlı, fikri ve zikri İngiliz idiler. Bunların en meşhûrlarından Mustafâ Reşîd Pâşa son sadrazamlığında, altı günlük sadrazam iken, 28.10.1857 de İngilizlerin Hindistan Müslümanlarına yaptığı büyük Delhî katliamını tebrik etti.
Daha önce de, Hindistan’daki İngiliz zulmüne karşı ayaklanan Müslümanları bastırmak için, İngiltere’den gelen yardımın Mısırdan geçirilmesi için Osmanlılardan izin istediler. Bu izin de, yine masonlar vâsıtası ile verildi. Hindistan’da İngilizler halkı dinden uzaklaştırmak için İslâm dininin temeli ve en bâriz vasfı olan bütün medrese ve çocuk mekteplerini kapattılar. Halka liderlik yapabilecek bütün âlimleri ve din adamlarını şehîd ettiler. İngilizler, hâkim oldukları bütün İslâm memleketlerinde yaptıkları gibi, İslâm âlimlerini, İslâm kitâblarını, İslâm mekteblerini yok ettiler. Tam din câhili bir gençlik yetiştirdiler. Sömürdükleri yerleri idâre edenlerin adları, Ahmed, Mehmed, Mustafâ, Alî gibi müslimân isimleri idi. Fakat İslâmiyyet ile ilgileri sâdece bu isim benzerliğinden ileri gitmiyordu. Bunların göstermelik parlamentoları olmuş, fakat hiçbir zaman bağımsız olmamışlar, hep İngilizlerin emri ile hareket etmişler.”
İşte Hempher ve soydaşlarının veya dindaşlarının İslam dünyasında ektiği fitne tohumlarından İran ve Şia’yı ilgilendiren kısmına dikkatimizi Uluslararası Camiatul Mustafa Üniversitesi Rektörü Ayetullah Arafi çekiyor. Şia’nın içindeki ve Ayetullah statüsündeki bir ismin bunları söylemesi hem özeleştiri hem de fitnenin kaynağına işaret etmesi açısından ilgilisine nesnel bir bir perspektif veriyor. Uluslararası Camiatul Mustafa Üniversitesi Rektörü Ayetullah Arafi’nin, İslam İnkılâbının Ehlibeyt maarifine dayalı değerler ekseninde ümmet arasındaki vahdet ve kardeşliği vurguladığına dikkat çektiği konuşmasında “Fakat üzülerek ifade etmeliyim ki “velayet” kavramını kullanarak aşırıcılığı, mezhepçiliği, çatışmayı ve her türlü hoşgörüsüzlüğü pompalamaya çalışan bir akım oluşturulmuş bulunmaktadır. Aşırıcılığı yaymaya çalışan bu akıma “İngiliz Şiiliği” de diyebiliriz; çünkü beslendikleri nokta asırlardır gerçek İslam’la mücadele halinde olan İngilizlerdir. İngilizlerin sağladığı lojistik ve finansal destekle beslenen bu grup Ehlibeyt maarifine en ağır darbeyi vurmaktadır!” sözleri İngiliz projesi olan İngiliz Şiiliği hakkında günümüzde yapılmış en çarpıcı değerlendirmelerden biri.
Daha önceki yazımda belirttiğim gibi; “İngiliz Şiiliğinin muadili ise tabi ki İngiliz Sünniliği. İngiliz Sünniliği de İngiliz Şiiliğinin Ehli Sünnet Vel Cemaat düşmanlığı gibi Ehli Beyt düşmanlığı peşinde, Şia düşmanlığı peşinde.” İslam coğrafyasında İngiliz Şiiliği ile İngiliz Sünniliği İngiliz soslu Arap milliyetçiliğinin gölgesinde büyüyor, gölgesinde gelişiyor gölgesinde savaşıyor.
Medya takip sistemi ile güncel birkaç ipucunu paylaşalım isterseniz. Guardian gazetesi, İngiliz parlamentosundan “IŞİD’e yönelik mücadeleyi artıralım” sesleri yükseldiğini duyuruyor. Yine aynı gazete Savunma Komitesi’nin çarşamba günü yayımladığı raporunda, “ İngiltere’nin şu ana kadar IŞİD’e karşı
savaşta “dikkat çekici biçimde mütevazı” davrandığı tespitinin yer aldığını yazmış. Independent ise aynı
başlıkla ilgili olarak ilk sayfasında “Bir baba yas tutuyor, bir kral intikam yemini ediyor, bir koalisyon hesap yapıyor- ve milletvekilleri İngiliz güçlerinin IŞİD’e karşı savaşta gerekeni yapmadığından şikâyet ediyor” ifadesini kullanıyor.
Osmanlı düşmanı İngiliz hempası Mekke Şerifi Hüseyin’in torunu Ürdün Kralı Abdullah, “Şehit pilot Kesasibe‘nin kanı heder olmayacak. Ürdün’ün korkakça işlenen bu suça cevabı sert olacak” diyesiymiş. İngiliz Sünniliğinin temsilcisi bir terör örgütünün vahşice yakarak öldürdüğü Ürdünlü Pilot, İngiliz soslu Arap Milliyetçiliğinin rafa kaldırıldığını gösteriyor. Yeni dönemde İngiliz soslu Arap Milliyetçiliğinin değil İngiliz Sünniliğinin popüler olacağı anlaşılıyor. Kahire Ceza Mahkemesinin, aralarında Ahmed Duma‘nın bulunduğu 269 sanıklı davada, 230 kişiyi müebbet, 18 yaşından küçük 39 kişiyi ise 10’ar yıl hapis cezasına çarptırmasına ya da Tahrir olaylarında binlerce İnsanın öldürülmesine veya Gazze’yi bombalayan Siyonist İsrail’e sesini çıkarmayan Ezher şeyhi hem de dünyanın önde gelen Sünni İslam eğitim kurumunun şeyhi, Ürdünlü pilotun Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları tarafından canlı canlı yakılmasına tepki gösterdi ve bu militanların öldürülmesi, çarmıha gerilmesi ya da kol ve bacaklarının kesilmesi için çağrıda bulundu. Ne derler Pazar ola, rast gele!..
Son söz Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin; “İslam’ın en büyük düşmanı İngilizlerdir. İslamiyet’i bir ağaca benzetirsek, başka kâfirler, fırsat bulunca, bu ağacı dibinden keser. Müslümanlar da, bunlara düşman olur. Fakat bu ağaç bir gün filiz verebilir. İngiliz böyle değildir. Bu ağaca hizmet eder. Besler. Müslümanlar da, onu sever. Fakat gece kimse anlamadan köküne zehir sıkar. Ağaç öyle kurur ki, bir daha süremez. Vah vah çok üzüldüm, diyerek Müslümanları aldatır. İngiliz’in, İslam’a böyle zehir salması demek, para, mevki ve kadın gibi, nefsani arzular karşılığında satın aldığı yerli münafıkların, soysuzların elleri ile İslâm âlimlerini, İslâm kitaplarını, bilgilerini ortadan kaldırmasıdır.”
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39 omurcelikdonmez@hotmail.com