KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. İmil Emin: İran ve nükleer anlaşması olmayan bir dünya

İmil Emin: İran ve nükleer anlaşması olmayan bir dünya

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
386 0

İran’la nükleer anlaşmaya varılamaması, önümüzdeki gümlerde dünyanın karşı karşıya kalacağı bir gerçeklik mi?

ABD’liler görünen o ki, İran’ın daha önce taahhüt ettiği hususlar karşısında geri adım atmasıyla karşılaştıktan sonra bu sonuca vardırlar.

İranlı müzakereciler, daha önceki altı oturumda verdikleri tavizlerden geri dönme ve hatta karşı tarafa daha fazla taviz vermesini isteme önerileriyle Avusturya başkentine geldiler. Churchill’in dediği gibi, “Amerika her zaman doğru olanı yapar, ancak yüzlerce kez yanlış yolu denedikten sonra.”

ABD’liler -özellikle Biden yönetimi- İranlıların yakın zamanda Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na veya nükleer anlaşmaya dönmeyi düşünmediklerine her geçen gün daha da emin oldular. İran’ın müzakere ekibinin aklında, “B Planı” olarak adlandırabilecek plan dışında hiçbir şey olmadığı geçen hafta ortaya çıktı. Bu ise, müzakereleri nükleer programlarını daha da ilerletmek için bir kılıf olarak kullanmaktır.

İran’ın bu tutumuna ABD’lilerin yanı sıra Çinliler ve Ruslar da şaşırdı. Aynı şekilde Almanlar, Fransızlar ve İngilizler de İran’ın müzakerelere bağlılığını sorguluyorlar. Rusya’nın sınırlarının güneydoğusunda nükleer bir komşudan çıkarı olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Bundan dolayı Washington, Moskova’nın uluslararası toplumu manipüle etmesi nedeniyle İran’a karşı açık bir tavır alacağını ve herhangi bir cezai önlemi destekleyeceğini düşünüyor ve aynı şekilde Pekin’in de İran’dan petrol ithal etmeyi bırakmasını umuyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, son tur müzakerelerin bariz başarısızlığının ardından yaptığı açıklamada, İran’la olan diplomatik sürecin bir çıkmaza girdiğini, Tahran’ın önümüzdeki günlerde nükleer anlaşmaya dönmeye karar vermesi gerektiğini, aksi takdirde başka seçenekleri değerlendirmek zorunda kalacaklarını söyledi.

İran, Humeyni’nin ülkeye dönüşünden beri kırk yıl geçmesine rağmen, “devlet mi yoksa devrim mi” olduğunu şimdiye kadar kimsenin bilmediği gri bölgede kalmaya istekli görünüyor. Viyana konusunda belli ki açıkça bir tavır beyan etmek istemiyor. Bu, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade’nin, “İranlıların acelesi yok. Kimsenin zamanını ve emeğini boşa çıkarmasına izin vermeyecektir” ifadelerini açıklıyor.

Evet, İranlıların acelesi yok ve onların asıl amacı bu: İran’ı geri dönmeye zorlamaya kimsenin gücünün yetmeyeceği bir aşamaya varıncaya dek ertelemek ve daha fazla zaman kazanmak. Bu bağlamda temel hedefleri, uzun süredir çabaladıkları nükleer eşiklere ulaşmaktır. Müzakereler ve nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için gösterilen yoğun çabalar ortasında bazıları, Trump’ın anlaşmadan çekilmekle hata yaptığını, çünkü bunun İranlılara uluslararası denetimin gözünden uzakta çalışmak için altın bir fırsat verdiğini düşünüyor.

Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM) Nükleer Denetim Kurulu, İran’ın Fordow’daki yeraltı tesisinde uranyumu yüzde 20 saflıkta zenginleştirmeye başladığını doğruladı. Burası, sözleşme gereği zenginleştirmeye izin verilmeyen bir alandır. İran geçtiğimiz nisan ayında bu oranı yüzde 60’a çıkarma niyetini açıklamıştı. Ayrıca yakın zamanlarda, İran nükleer programından sorumlu kişilerin bu türden yaklaşık 25 kilograma sahip olduğuna ilişkin haberler çıktı. Bu, İran’ın artık bir nükleer bomba için gerekli olan yüzde 90 zenginleştirme oranına çok yakın olduğu anlamına geliyor.

Viyana’daki uluslararası topluluk bir stratejiye sahip ama taktiğe sahip değilmiş gibi görünüyor. Stratejik uygulamalar genellikle bize bunun zafere ulaşmanın en uzun yolu olduğunu gösteriyor ki İran’ın istediği şey budur. Müzakere taraflarının İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek gibi açık ve uzak bir hedefi var, fakat bunun için gerekli taktiksel hamleleri yok.

Washington, Blinken’in belirttiği gibi, müzakerelerin başarısız olduğuna dair resmî açıklamanın ardından alternatifler aramaya başladı mı? Tahran herhangi bir geçici anlaşmayı reddediyor ve genellikle ‘hayali tavizler’ vermeden önce yaptırımların tek seferde kaldırılmasını talep ediyor. Sam Amca ve ekibinin önündeki manevra alanı daralıyor. Bu arada şu soru hala ortada duruyor: Tahran herkesi manipüle ederken, Ortadoğu’nun belirli bir bölgesel gücü elleri bağlı bir şekilde mi duracak?

Dünya halihazırda, mevcut sıcak sahnenin sonuçlarıyla birlikte “nükleer anlaşmanın olmadığı” bir aşamaya çok yakın…
İmil Emin
Mısırlı yazar şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir