KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İlkin MİKAYILOV: Zafer, Ateşkes Bildirisi ve Rus Barış Gücü

İlkin MİKAYILOV: Zafer, Ateşkes Bildirisi ve Rus Barış Gücü

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 14 dk okuma süresi
300 0

En az 100 yıllık bir maziye sahip Dağlık Karabağ sorunu Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan tarafından imzalan 10 Kasım Bildirisiyle yeni bir aşamaya geçmiştir. Bu ateşkes bildirisinin hangi taraf için zafer hangi taraf için yenilgi olduğu tartışılmaktadır. 9 Maddeden oluşan bildiri imzalanırken Azerbaycan Cumhurbaşkanı zafer konuşması yaparken Ermenistan Başbakanı ‘hem kendisi hem de Ermeni halkı için acıverici anlaşmayı’ imzalamak zorunda kaldığını beyan etmiştir. Bu 9 Maddeyi incelediğmizde Azerbaycan tarafının sahada elde ettiği kazanımların tescillendiği ayrıca Kelbecer, Ağdam ve Laçın’ın 1 Aralık’a kadar boşaltılması öngörülmüştür. Maddeleri tek tek inceldeğimizde aslında bu anlaşmanın net bir şekilde Azerbaycan çıkarlarına uygun olduğu ve Azerbaycan için zafer anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
1. Maddeye göre taraflar kazandıkları bölgelerde durarak çatışmayı sonlandıracaklardır. Bu da Dağlık Karabağ dışındaki bölgelerde ilerlemiş ve kazanım elde etmiş Azerabycan tarafı içn kısmen makul bir durumdur. Dağlık Karabağ bölgesine bağlı olan Kuzey’den Sugovuşan, Güney’den de Hadrut ve Şuşa’ya kadar kadar olan bir çok köy ve yerleşim birimi Doğu’dan Hocavend ve Hocalı’ın bir çok köyleri kurtarıldı. Aslında bazı kaynaklara göre Hocavend şehir merkezi de Azerbaycan askerleri tarafından kurtarıldığı bilgisi gelse de şu anda şehir merkezi ile bağlı konu netleşmemiş ve yeni temas hattı netleşmektedir. Dolayısıyla 27 Eylül öncesi Azerbaycan tarafının Dağlık Karabağ’ın toprağı önemli ölçüde azalmıştır. Zaten Hankendi’ye kuşbakışı yakın olan ve tüm şehri kolayca hedef altında tutabilen Şuşa olmadan Dağlık Karabağ’ın güvenliğinin nasıl sağlanacağı da meçhuldur.
2. Madde’ye baktığımızda 20 Kasım’a kadar Ağdam boşaltılıyor bunun yanısıra Dağlık Karabağ’dan uzak sayılacak bir bölgede Gazah (Kazak) bölgesindeki köylerin boşaltılması öngörülmüştür. 6. Madde’yle 15 Kasım’a kadar Kelbecer tamamen boşaltılacak ve 1 Aralık’a kadar Laçın (Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’a bağlayan koridor (yol) hariç) Azerbaycan’a geri verilecektir. 2. Dağlık Karabağ savaşının sürdüğü 44 gün boyunca Kelbecer taraftan sadece Murov Dağ zirveleri dışında önemli kazanımlar elde edilemediğini biliyoruz. Zira keskin dağlık bölge ve coğrafi şartları epey zorlu bir bölgenin kurşun atılmadan geri alınması fazlasıyla önemlidir. Nitekim Ağdam da Karabağ bölgesinin en yoğun nüfusa sahip ve zengin şehri 1. Karabağ Savaşı’nda en çok şehit verdiğimiz bölgelerdendir. Daha önce sıkça gündeme gelmeyen Gazah bölgesindeki köylerin boşaltılması da ayrıca başarıdır. Bölge, Gürcistan sınırına ve önemli uluslarası projelere yakın bölge olması sebebiyle önemlidir.
7 ve 8. Maddelere baktığımızda insani açıdan Azerbaycan için olumlu olduğunu söyleyebiliriz. 30 yılı sonra yerinden ve yurtlarından uzak kalmış binlerce insan evlerine dönebilecektir. Ayrıca bu insanlar sadece temas hattının Azerbaycan kısmında değil Hankendi ve diğer yerleşim birimlerine de geri dönebileceklerdir. Cenazelerin, esirlerin ve başka tutukluların da karşılıklı değişimi 8. Maddede öngörülmüştür. Bu maddeyle birçok esirlerimizi geri dönerken Azerbaycan halkı için çok önemli isimler olan Dilgem Esgerov ve Şahbaz Guliyev’in serbest kalacak olması son derece sevindiricidir. Hatırlatmak gerekir ki, bu insanlar dağları aşarak Kelbecer’deki kendi köylerini ziyaret ederek paylaşımlarda bulunmuş ve Ermenistan güçleri tarafından tutuklanmıştır. Bu insanların sözde mahkemeleri ve tutukluluk süreçleri Azerbaycan’da infiala sebep olmuştu.

Önemli maddelerden bir tanesi bölgedeki bütün ekonomik ağların yeniden açılması ve Azerbaycan’ın Batı bölgeleri ile Nahçıvan’a Rus Sınır Birliklerinin kontrolünde bir ulaşım ağının açılması son derece önemlidir. Aslında 1993 yılından itibaren yapılan barış görüşmelerinde zaman zaman toprak mübadelesi meselesi gündeme gelmişse de diğer bütün öneriler gibi farklı sebeplerle gerçekleşmemiştir. Son olarak barış müzakereleri çervesinde anlaşmaya en yakın olan Madrid Prensipleri’nde de Nahçivan’a koridor gündeme gelmemiştir. Bu da 44 gün süren çatışmalarda kazanılan başarının ‘Laçın Korudoru’ karşılığında bir ‘Zengezur Koridorunun’ elde edilmesi önemlidir. Detayları daha sonraki anlaşmalarda açıklanacak olsa da her iki ‘koridoru’ da Rus Sınır Birlikleri koruyacaktır. Elbette bu Türkiye Azerbaycan işbirliği için son derece önemli bir ulaşım ağıdır. Bir çok açıdan ticareti ve işbirliğini geliştirmek için faydalı olacaktır. Fakat burda bence dikkati bir konuya çekmek gerekir. Bu da bu koridorun aslında Rusya için de jeostratejik olarak önemli olmasıdır. Belki ilk olarak tuhaf geliyor ama Dağlık Karabağ Savaşı bölgede en çok Gürcistan’ın çıkarlarına hizmet etmiştir. Bakü doğal kaynaklarının, yanısıra Türkiye ile işbirliği ve ayrıca Batı’ya enerji kaynaklarının aktarılması Gürcistan üzerinden yapılmıştır. Bu da ister istemez transit ülke olan Gürcistan’ın ekonomik olarak aynı zamanda enerji bağımlılığı konularında Rusya’dan uzaklaştırmıştır. Eski Cumhurbaşkanı Saakaşvili defalarca Rusya’yla çatışmalarda Azerbaycan’ın yardımından bahsetmiştir. Bu bağlamda bu koridorun Gürcistan’ın zayıflatılmasına sebep olacağı açıktır.

Anlaşmanın Azerbaycan halkı için ürkütücü kısmı ise Rus Barış Güçlerinin Dağlık Karabağ’a güvenliği sağlamak için gelmesidir. Bu güç Laçın Koridoru, Hankendi ve diğer ermenilerin bulunduğu bölgelerde konuşlandırılacaktır. Rus askerinin Azerbaycan’da bulunması belli başlı bir yaşın üzerindeki insanlar için elbette felaket demektir. 90’lı yıllarda bağımsızlık mücadelesinde Sovyet askerinin veya ‘Sovyet askeri makinasının’ neler yaptığını elbette net bir şekilde hatırlıyoruz. İster 20 Ocak (Kanlı Yanvar) ister de 1. Karabağ Savaşı’nda Azerbaycanlılara karşı sayısız katliamlar ve cinayetler işlemiştir bu ordu. Hocalı’da olanları elbette hatırlıyoruz. Rus askeri üslerinin ülkeden çıkarılması konusunda çabaları da elbette hatırlıyoruz. İster Elçibey isterse de Haydar Aliyev’in Rus askerinin ülkeden çıkarılması konusudaki çabalarını da hatırlıyoruz. Rus askeri hafızalarda ‘egemenliğe tehdit’, ‘bağımsızlığa gölge’ şeklinde kalmıştır. Aslında bu anlaşılandır fakat Bildiri imzalanırken Bildiri’de olmasa da İlham Aliyev’in konuşmasında kurulacak olan gözlem merkezlerinde Türk askerleri de bulunacak sözü halk arasındaki bu ‘korku’yu gidermek amacı taşıdığı açıktır. Aslında bu sözlerle İlham Aliyev halkta oluşabilecek tepkiyi önlemeyi amaçlamıştır. Zaten bu endişeleri paylaştığını düşünmemek doğru olmaz. Şimdi bazı yorumcuların İlham Aliyev tehlikenin farkında değil gibi demeçleri son derece saçmadır. Yani babası SSCB PolitBüro üyesi olmuş birinin Rusya’nın potansiyel tehlikesini bilmemesini düşünmek son derece akılsızcadır. Elbette herşeyin farkındadır. Fakat bugünkü konjonktür 90’lı yıllardaki konjonktür elbette aynı değildir. Azerbaycan halkı 90’lı yıllardaki travmayla hareket etmemelidir. Askerlerimizin kanıyla, canıyla elde ettiği başarıyı Rus Barış Gücü geldi diye unutmamalıdır. Zaten yıllardır konuşulan müzakerelerde çözüm sonrası bölgeye Barış Gücü’nün geleceği bilinmektedir. Madem böyleyse hangi ülkenin barış gücü gelse bizim için iyi olurdu? Çatışmaların devam ettiği sürede Minsk Üçlüsü tarafıdan önerilen tuhaf ‘İskandinav Barış Gücü’fikri daha mı iyi fikir? Birincisi sormamız gereken soru bu ülkeler buraya gelmek istiyorlar mı? Onların buraya gelmekteki motivasyon kaynağı nedir? Bölgenin hem dinamiklerini hem de insanını tanıyan güçlerin bu bölgede ne yapacağı belirsizdir. Zira daha önce Hollanda komutasındaki Barış Gücü’nün Balkanlarda nasıl felakete yol açtığını biliyoruz. Veya farz edelim Minsk Üçlüsü’nün barış gücü Fransız, ABD ve Rus askerleri birlikte görev yapsa bizim için daha mı iyi olacaktı? Hem de Türk askerinin sahada veya gözlem merkezlerinde olmayacağı bir durumu da düşünürsek halkımız ve egemenliğimiz için çok daha vahim bir durum sözkonusudur. Rus askeri geldi diye karalar bağlamak son derece yanlıştır. Bizim ‘hafıza tarihimiz’ bizi yanlış düşünceye sürüklememelidir. Elbette tehlikenin farkındayız fakat unutmamalıyız bugün gelen Barış gücü ve Rus askeri Sovyet askeri değil. Bu çocukların bir çoğu 90’lı yıllar sonraası doğmuş farklı şekilde büyümüş insanlardır. Bugün Rusya zaten homojen bir yapıya da sahip değildir. Örneğin Kelbecer’den çıkarılan Ermenilerin Rus askerlerinin namaz kıldığını gördüklerini söyledikleri de bilinmektedir. Bugün Barış Gücü’nün komutanın Dağıstanlı Rustam Muradov olması da ilginçtir. Elbette askerlerin etnisitesi onların ülke çıkarlarını göz ardı edecek davranışlar sergileyeceği anlamına gelmiyor ama en azından bu insanlar bölgeyi ve bölge halklarını tanıyor. Tabii ki Rus üslerinin sıkıntısını Ukrayna Maidan olaylarında yaşamıştır neticede Kırım bu güçler tarafından işgal edilmiştir. Fakat Güney Kafkasya’daki dinamikler aynı değildir. Gürcistan’la çatışmalarda bile Rus askeri Tiflis’e girmedi. Bunu düşünmek son derece absürddür. Azerbaycan’ın Rusya’yla son derece olumlu ilişkileri vardır. İster 1. Karabağ Savaşı’nda ister 2. Karabağ Savaşı’da Rus asıllı şehitlerimiz var, kahramanlarımız var. Özellikle 2. Karabağ Savaşı’nda Rus toplumu, Rusya’daki sıradan vatandaşlar Azerbaycan halkına destek vermişlerdir. Zannımca Rus askerinin bölgeye gelişi günümüz şartlarında birçok açıdan dengelenmiştir. Bu askerlerin Azerbaycan’a karşı herhangi bir olumsuz adımı sadece Güney Kafkasya değil Kuzey Kafkasya’nın da karışmasına sebep olacaktır. Bu da bütünlükle Kafkasya’nı Ruslar için bitmesi anlamına gelebilir.
Hankendi’ye girebilsek bile ordaki Ermeni nüfusu ne yapacağımız konusu da son derece önemlidir. Sumgayıt olaylarında ufak bir provakasyonun nelere sebep olduğu ortadadır. Çatışmalarda son derece dikkatli davranan Azerbaycan ordusu sivilleri hedef almayarak son derece önemli olan imajı korumuştur. Peki yaklaşık yirmi bin Ermeni’nin kaldığı söylenilen Hankendi’de bunu nasıl provakasyonları nasıl önleyecektik? Bize sahte ikinci ‘Hankendi Pogromları’ veya ikinci sahte ‘Ermeni Soykırımı’ suçlaması asla lazım değildir.
Hiç şüphesiz Rus Barış gücü Azerbaycan tarafından dikkatlice izlenmelidir. Ülkenin egemenliğine karşı yapılacak herhangi bir girişim anında önlenmelidir. Fakat ‘Rus’ askeri paranoyasından da kurtulmalıyız. Rus askeri Sovyet askeri değildir. Tek bir şehit vermeden alınan topraklar son derece önemli bir zaferdir. İşin insani boyutunu düşünmek de gerekir. Sulh yoluyla kazanabileceğimiz kazanımlar varsa gençlerimizi ve askerlerimiz tehliye atmak vicdana sığar mı? Daha düne kadar Şuşa ve Hadrut gibi bölgeler hayaldi. Bu Bildiri hiçkimsenin lütfu da değildir ayrıca şanlı ordumuzun zaferidir, şehitlerimizin kanıyla aldığı topraklardır.
Allah bütün şehitlerime rahmet eylesin. Zaferimiz Kutlu olsun!

Dr. İlkin MİKAYILOV

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir