Mesele rejim meselesi değildir. Laiklik dindarlara ve dine karşı değildir. O bir yönetim biçimi olarak inançların teminatıdır. Bunun en önemli örneği de ben ve benim gibi milyonlardır. Biz imam hatip ve ilahiyatlarda laik rejimin güvencesinde okuduk. Müftü, vaiz, imam, din dersi öğretmeni olarak görev yapmaktayız. Diyanet Anayasal bir kurum olarak hizmet vermekte. Ayrıca bugün bir dindar hükümetten söz ediliyorsak bu laiklik ve demokraside ısrarın bir sonucudur. Bu süreçte devletin okullarda başörtüsü yasaklama gibi hataları olmuştur. Aslında bu hatalar siyasal ve radikal islamcıların eline koz vermek anlamındadır.
Bunlar saltanatın kaldırılması ve hilafet meselesini de istismar ederek Türkiye Cumhuriyetini tağut sayarlar. Unutmayınki saltanat zaten İslamda yoktur. Hilafet ise bir yönetim erkinin ve şeklinin olması demektir. Bunun temeli hukukun üstünlüğü ve adalete dayanır. Laik demokrat bir yönetim biçimi de meşrudur.
Bunu meşru görmeyenler İhvanı müslimin, hizbuttahrir gibi silahsız örgütler ve ayrıca IŞİD, Boko-Haram gibi terör örgütleridir. Bu bakımdan bu örgütler Türkiye Cumhuriyetini özellikle hedef alırlar.
Bir düşünün İslam iman esasları ve ibadetler içinde niçin belli bir yönetim şeklinden söz edilmez? Çünkü yönetim siyaseti evrensel ve değişkendir.
Sayın Cumhurbaşkanını seven vatandaşlarımıza Mısır’daki konuşmasında laiklik tavsiyesini hatırlatırım. AKP’ye gönül verenlere de rejim tartışmasının Cumhuriyetle bittiğini deklare eden sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanımıza kulak vermelerini isterim. Bünyamin okumuş