KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İklil Kurban: Türk olmak Türkçe konuşmak şimdi değil eskiden de yasaktı

İklil Kurban: Türk olmak Türkçe konuşmak şimdi değil eskiden de yasaktı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 4 dk okuma süresi
334 0

Yıl 1955, 4 kasım Cuma günü, akşam saat 8 suları …. Evde kimse yoktu, Özbek yazarı Aybek’in Kutlug Kan (Kutlu Kan) romanının derinliklerine dalmıştım. Bahçe kapısı şiddetli bir şekilde vuruldu. Kitabı olduğu gibi bırakıp dışarı çıktım ve emin halde kapıyı açıverdim. Ortalık iyice karanlık-göz gözü görmüyordu. Kapı açılır açılmaz birkaç kişi hızla içeriye dalmıştı. Ne olup bittiğini anlamak için, cebimdeki kibriti çıkarıp yaktım. Titrek ışığın aydınlığında karşımda polis takımı duruyordu. Hep beraber sessizce eve girdik.
Polis ekibi 4 kişi idi. Aralarından biri :
-İklil sen misin?
-Evet benim.
Ellerimi kaldırtarak, ceplerimi aradıktan sonra :
-Karşı devrimci olduğun için tutuklandın, şu belgeyi imzala, diye ekip başkanı olmalıdır ki, aralarından biri çantasından çıkardığı kağıdı masanın üzerine koydu.
-Ben karşı devrimci değilim, imzalamam, dedim.
Ekip başkanı :
-Sen bilirsin, şimdi imzalamazsan hapishanede imzalarsın ve bu davranışın için cezan daha da artar.
Bu arada kapı çalındı, anne babam yakın bir akrabalarımızın kız düğününe gitmişti, onlardır, diye düşündüm. Bir polis çıkıp, babamla beraber tekrar eve girdi. Ekip başkanı babama :
-Oğlunuz karşı devrimci olduğu için, tutuklanmıştır, dedi.
Zavallı babam, oturduğu sandalyeden inip, dirseğiyle tekrar sandalyeye yaslandı, gözlerini benden kaçırdı ve derin bir iç çekerek : “Oğlum senin ne narını , ne de ayvanı görebilmiştik” diyebildi. Babamın beni derinden üzen ve ileride tüm hapis yaşamım boyunca kalbimde cezalandırıcı bir sızı olarak saklanacağı bu sözleri karşılığında, keşke Kaşgar’dan dönerken hediye olarak biraz kuru yemiş getirebilseydim, belki babam bu sözleri söylememiş olurdu, düşüncesi aklımdan geçti. Babamın bu sözleri, daha anlamlı, gençliğime acıma duygusundan yansıyan anlaşılır bir davranış olsa bile, yeri ve zamanı değildi. Ben Kaşgar’dayken, annem sanki bir kâhin gibi “haydi gidelim!” diye beni kurtarmaya çalışmıştı. Babam ikimiz Sovyetlere gitmemekte direnmiştik. Şimdi ise babam bu en ağır anlarımda bana cezalandırıcı sözler söylüyordu. Babamın o anki halinden, her şey birdenbire bitmiş, tüm cihan sonsuza dek karanlığa gömülmüş gibi bir karamsarlık yansıyordu. Herhalde babamın bu ruh hali, komünizm hakkındaki aşırı kötümserliğinin sonucu olsa gerekir. Ben ise babamın tam tersine, bu başımıza gelenlerin geçiciliği, hayatta olduğumuz sürece daha nice sürprizlerin bizi bekleyebileceği inancımı kaybetmemiştim. İyi ki, bu olup bitenler olduğu gün annem evde yoktu, bu zor anlarımda belki beni zayıf düşürecek Onun analık duygularıyla karşıkarşıya kalabilirdim….. Bir kez olan olmuştu, fakat ortada yanıt bekleyen bir soru vardı: Kim suçlu?
Gece saat üçe kadar evdeki her şey didik didik aranıp taranmıştı. Özellikle el yazısı gözüken kağıtlar dikkatle toplanmıştı.
Ekip başkanı işlerinin bittiğini söyleyip, bana kapıyı gösterip yürü, dedi. Üzüntüden sararmış babama son kez baktıktan sonra, evden çıkarken:
-Hoşça kal baba, hiçbir suçum yok, döneceğim üzülme, diye babamla vedalaştım.

İklil Kurban, Gerçekler ve Yalanlar. (Anılar-Yansımalar: 1943-2007), s: 71-73, Ankara 2007).

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir