Coğrafi konum itibariyle Türkistan’ın en güzel ülkelerinden biri olan ve aynı zamanda
Asya’nın İsviçresi benzetmesi yapılan Kırgızistan, diğer Türki Cumhuriyetler ile eş zamanlı olarak
1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Türküstan’ın belki de en fakir ülkesi olmakla birlikte
siyasi bakımdan bolgenin en demokratik ulkesi olması onun sahip olduğu coğrafi konumundan
kaynaklanmaktadır. Çünkü ulus devlet olma yolunda ilerleyen Kırgız Cumhuriyeti çok dağlık bir
yapıya sahiptir . Tarih boyunca Çin, Fars, İslam gibi baskın kültürlerin etkisi altında kalmış, Çarlık
Rusya ve Sovyet Rusya doneminde de etnik ve dini baskı altında kalarak kendi Türk Kimliğini
koruma çabası gostermiştir. Kırgızistan’ın , bağımsızlığına kavuştuktan sonra yeni siyasi toplumsal
yapı sistemini benimseme ya da kurmada tecrübesizlikle baş başa kaldığını gormekteyiz. Hızlı bir
şekilde demokratik yapıyı oluşturma çabası içerisinde din olgusu, belki de en onemli bir problem
olarak yonetime talip olanların karşısına çıkan bir gerçekliktir. Ülke nüfusunun %7 sini oluşturan
Hıristiyanlar açısından boyle bir problem gozükmemekle birlikte ulke nüfusunun çoğunluğunu
oluşturan Müslümanlar açısından ciddi manada bir sorun teşkil etmektedir çünkü, boyle bir karışık
donemde din diye gorülen bir çok yapının ortaya çıktığını gormekteyiz. Kırgızistan’da dini
kurumların kontrolü 13 Nisan 1996 yılında kurulan Din İşleri Kurulu tarafından yürütülmekte ve bu
komisyon devletten bağımsız bir şekilde hareket etmektedir.Bu komisyon bütün dini akımların,
mezheplerin ve misyonerlik faaliyetlerin kontrol ve denetiminden sorumludur. (Vahit Goktaş-
Kırgızistan’da Tasavvufi Durum) İlk Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in ele aldığı meselelerden biri
de dini yapının düzenlenmesi olmuştur ve bunun ile ilgili olarak ‘’Dini İnanç Ozgürlüğü ve Dini
Kurumlar ‘’ yasasını çıkarmak olmuştur. (Timur Kozukulov- Kırgızistan’da Dini Kurumsallaşma
ve Toplum) İlerleyen zamanlarda Batı’dan gelen misyonerlik faaliyetleri sonucunda Protestan
akımları da sorunun bir başka kaynağını oluşturmuştur. Ama asıl mesele farklı güçler tarafından
çıkar amaçlı olarak radikalleştirilen islam olmuştur.
Geçtüğümüz günlerde Cumhur Başkanı Japarov, kensi sosyal medya hesabında muhtemelen
Din İşleri Kurulu tarafından hazırlanan bir yasa ile ilgili şunları soylemektedir. ‘’Değerli Kırgızistan
Vatandaşları! Bugün din kanununu imzaladım. Benden bu yasayı iade etmemi isteyen son derece
son derece dindar vatandaşlarımız var. Bununla birlikte imzalayıp yürürlüğe koymamı isteyen laik
vatandaşlar da var. Kırgızistan’da dine sıkı sıkıya bağlı aynı sayıda laik vatandaşın bulunduğunu da
unutmayalım. Bu laikler yabancıların apartman dairelerinde kapı kapı dolaşmalarına karşı
oldukularını ifade ediyorlar. Aynı zamanda bu gezginlerin müftülükten, kaziyattan, hatibiyattan
aldıkları izin belgeleri var mıdır. Hangi akıma veya kuruluşa hizmet ediyorlar. Bunların soylemleri
dinimize uygun mudur gibi sorulara cevap almak istiyorlar. Ayrıca bunların bu şekilde kapı kapı
dolaşmaları kanunlara uygun değildir.
Cumhurbaşkanı burada haklı olarak yasalar gereği bütün vatandaşın huzur ve güvenliğini ve
aynı zamanda din ozgürlüğünü goz onünde bulundurarak bir karar vermek zorunda kalmıştır.
Aslında bu islam dünyasının tamamında çozülmesi gereken büyük bir sorundur. Batı dünyasında
fransız ihtilali ve ardından gelen aydınlanma çağında dinin sosyal hayatın neresine oturtulması
gerektiği ile ilgili kavgalar kilise ve devleti zor durumlara düşürmüştür. Cumhurbaşkanı Japarov
kendisinin bu meseleye sıradan bir vatandaş değil de sorumlu bir devlet başkanı olarak baktığını
ifade etmekte ve şunları soylemektedir. ‘’Ben asla dine karşı bir insan değilim. Çünkü ben hayatı
boyunca dine sıkı sıkıya bağlı kalmış bir mollanın, hacının oğluyum. Dinin ne olduğunu çok iyi
biliyorum. Şimdi ben duygusal davranarak geleceğimiz bu şekilde olsun diyerek hareket edecek
olursam bu yasaya karşı çıkmam ve onu iade etmem gerekirdi. Fakat ben bu konuya sıradan bir
vatandaş olarak değil ülkenin bir cumhurbaşkanı olarak bakıyorum. Sadece bu günümüzü
düşünerek değil geleceğimizi düşünerek hareket edelim. Kişisel çıkarlarımız için hareket
etmeyelim.’’
Yine Cumhurbaşkanı Japarov, son zamanlarda ülkenin laik ve demokratik yapısını istismar
eden radikal ve toplum için zararlı orgütlerin faaliyet gostermeye başladığı yonündeki bir tehlikeye
dikkat çekmektedir. Muhtemelen bu orgütler gelir seviyesi düşük halkın daha çok ilgisini
çekmektedir. Misyoner faaliyetlerin en etkili yontemlerinden biri de faaliyette bulundukları yerlerde
halkın yaşadığı sosyal ve ekonomik problemlerini istismar ederek kişilere ve ailelere sosyal
yardım vaatlerinde bulunarak kendi yanlarına çekmektir. Bu doğrultuda Kırgız Cumhuriyeti
Diyanet İşleri Komisyonunun internet sitesinde mahkeme tarafından faaliyetlerine yasaklama
getirilen orgütler listelenmiştir (religion.gov.kg) Cumhurbaşkanı Japarov bu orgütlerden bazılarının
ismini vermektedir.
1-Hizbut-Tahrir El-İslami
2-El-Tekfir vel-İcra
3-Yakın İnkar (Radikal İslami Orgüt)
4-Nusra Cephesi (Suriye’de faaliyet gşstermektedir)
5-Katibetul İmam El-Buhari (Suriye’de faaliyet gostermektedir)
6-Cennet Aşıkları (Suriye’de faaliyet gostermektedir)
Japarov Suriye ve diğer dış ülkelere ‘cihad’ için giden 544 vatandaşın geri getirildiğini ve bunların
rehabilite edildiklerini soylemektedir. (Ayrıca religion.gov.kg) Burada dikkati çeken en onemli
husus faaliyet gosteren orgütlerin radikal islami orgütler olduğudur. Cumhurbaşkanı Japarov ayrıca
bazı orgütlerin faaliyetlerinin yasaklanmasına rağmen yine de gizli bir şekilde çalışmalarına devam
ettiklerinden soz ediyor ki bunlar da şunlardır
1-El-Kaide 2- Kürt Halk Kongresi 3-Ay Kilisesi 4-Ceyşul-Mehdi 5-Said Buryatsky
(Çeçenistan ve Dağıstan’da faal orgüt) Ayrıca diğer Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi
Kırgızistan’da da Fetullahçı Teror orgütü ile de mücadele edilmektedir. (Nazlıcvan Kavukcu- Orta
Asya’da Feto’nün Ayak İzleri Kırgızistan’da Neler Oluyor) Türkistan´daki dini örgütlenmeler ile
ilgili yazarin tespiti son derece ilgi cekicidir. “Yüzyıllar boyunca Rus hâkimiyetinde kalan
Türkistan halkı ne Türk ne de İslami kimliklerini gönüllerince yaşayamamıştır. Bundan dolayı dini
hayat ağırlıklı olarak tasavvufa dayalı şekilde, resmi olmayan dini eğitim kurumları (medreseler,
tekkeler, camiler vb.) aracılığıyla gizliden yürütülmüştür. Daimi olarak otoriteye karşı dini koruma
içgüdüsü içinde yaşamış olan bölge halkları, zemin buldukça çeşitli birlikler halinde
örgütlenmişlerdir. Başlangıçta tehdit edici nitelikte olmayan bu topluluklar zaman içinde aldıkları
önlemlerin dozunu artırmış ve mücadele şekillerini değiştirmiştir. Özellikle Vehhabizmin bölgeye
girişi, söz edilen değişiklik taraftarlarının hepsinin etrafından toplanabileceği bir ideoloji açığını
kapatmıştır. Bölgenin radikal İslam’a kaymaya eğilimli oluşu, kendisine taban bulmaya çalışan bu
tip gruplar açısından kolaylaştırıcı bir etken olmuştur. Örneğin İslami Yeniden Doğuş Partisi
Astrahan’da kurulmuş olsa da Tacikistan dâhil diğer bölge ülkelerinde faaliyet göstermiş, kendisine
kitle bulabilmiştir .” (N.Kavukcu Radikal Islami Hareketlerin Orta Asya`daki Yansimasi)
Soguk Savas döneminde düsman ülkelyi yipratmak icin en cok kullanilan yöntemlerden biri
olan propagandanin, ABD` nin Merkezi Haberalma Orgütü (CIA) tarafindan menfaat sahalari
olusturulmak amacizla yogun bir sekilde kullanildigini görmekteyiz. Üzülerek sozlemek gerekir ki
burada arac olarak kullanilan unsur `islamiyet` tir. Baslangicta CIA tarafindan Sovyetler Birligi` ni
yipratmak amaciyla Fergana Vadisi`nde radikallestirilen islami örgütler, Sovyet-Afgan savasinda
yine ABD tarafindan desteklenmistir. ABD`nin iddialarina göre 11 Eylül terör saldirisini
gerceklestirenler de radikal islamci grup olan el-Kaide dir. Daha donra bu örgüte destek vermekle
suclanan Saddam Hüseyin Amerika`nin basini cektigi koalisyon gücleri tarafindan öldürüleek Irak
ic savasa sürüklenmistir. Bu sefer yine ayni terör örgütünün bir baska versiyonu olan ISID
Afganistan`dan gelerek Ortadogu` ya yerlesmisIrak ve Suriye`nin kuzeyinde bazi bölgeleri ele
gecirmistir. Bu radikal islami örgüt ile mücadele adi altinda yine ABD tarafindan Suriye`de Suriye
Demokratik Gücleri (SDG) adi altinda bir orgü türetilerek bütün bölge istikrarsizlastirilmaya
calisilmistir. Üzülerek söylemek gerekir ki oynanan bütün bu oyunlarin farkinda olmayan bir
milyardan fazla “müslüman kitle” taraftari oldugu islamci örgütünün islam cizgisine en yakin
oldugunun iddiasi pesinde sürüklenip gitmektedir. Sömürgeci Batiya da düsen de Orta Dogunun
enerji kaynaklarindan faydalanmak ve oynanan oyunu seyretmekten baska bir sey degildir.
Hem Ulus Devlet olma yolunda büyük cabalar gösteren ve ayni zamanda dini düsünceyi
saglam bir zemine oturtmaya calisan Turk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasindaki siki iliskiye
ragmen hala büyük zorluklar yasanmaktadir. Bunun en büyük sebebi de kendi bölgesinde soz sahibi
olanbilecek bir Türk Birliginin olusmasindan endiselenen ABD, Cin, Rusya Iran gibi ülkelerin
politikalaridir. Ismail Gaspirali` nin “Dilde, fikirde iste birlik” düsturu bu noktada cok anlamlidir.
Bunun yanisira Türk Dünyasi ülkelerinin aralarindaki güclü bir iliskinin 21. yüzyildaki tüm siyasi
dengeleri etkileyecegi asikardir.
İffet Dönnez: DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KIRGIZ CUMHURİYETİ VE DİNİ KURUMLAR
49 0

Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.