KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. İdlib Harekatı ve iç savaş hakkında genel değerlendirme

İdlib Harekatı ve iç savaş hakkında genel değerlendirme

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 55 dk okuma süresi
304 0

7.5 yıldır süren Suriye İç Savaşı artık sona çok yaklaştı.
Terör örgütü pkk/ABD ile Rusya/Suriye’nin hala anlaşamadığı petrol ve devlet ile pkk arasında uyumunun sağlanması konularını saymazsak aralarında büyük bir sorun şimdilik yok yani Muhalifler’in bitmesinin ardından iki taraf arasında herhangi bir çatışması yaşanması beklenmiyor. Aksine masaya oturmaları ve Suriye’nin üniter yapısının sona erdirilmesi ve pkknın resmiyet kazanarak Suriye tarafından kollandığı bir vaziyet bizleri bekliyor olacak.
İdlib Harekatı ve ardından el Bab ve Afrin’e yönelik pkk-Suriye ortak harekatı ile Suriye İç Savaşı’nın sona ermesi bekleniyor, pkk terör örgütünün Esad ile büyük oranda anlaşmaya varması ve tarafların birbirlerinin çoğu talebini kabulü de bunu gösteriyor.
Üstelik yüzlerce kişilik bir pkklı terörist grubu Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları tarafından İdlib Harekatı’na katılmaları için eğitiliyor. Bu hareketin ileride pkk ve Suriye Ordusu’nun el Bab ve Afrin’e ortak olarak yapacakları saldırılar öncesinde tarafların koordinasyonunun sağlanması ve muhtemel sorunların şimdiden fark edilip çözülebilmesi amaçlanmaktaymış. Rusya, İran ve Suriye de Türkiye himayesindeki bu bölgelerin ele geçirilmesi konusunda pkkya destek vermeye hazır olduklarını iletmiş.

Aynı zamanda da pkk terör örgütü başkent yapmak istediği Kamışlı’da dün 13 Suriye askeri ve 7 pkklı teröristin öldüğü olayın da tekrar gösterdiği üzere en ufak yabancı askeri varlığı müsamaha gösteremiyor. Özerk pkk bölgesinde bulunacak Suriye birlikleri ile bu birliklerin çatısı altında göz boyayan bir şekilde Türkiye’ye karşı saklanmış olan pkklı teröristlerin nasıl anlaşıp birbirini yemeden duracağı belirsiz.
Anlayacağınız Suriye kuzeybatısında 1 sene içerisinde yaşanacaklar savaşın sonunu belirleyecek ve Esad/Rusya önemli bir zafer kazanmış olacak ve ve ABD sayesinde pkk terör örgütü de savaşın kazananlarından biri haline gelecek.
ABD’nin pkkyı daha da büyütmek ve bağımsız hale getirmek istemesi halinde bir ihtimal daha var.
ABD’nin desteği ile terör örgütü pkknın Kuzey ve Doğu Suriye Öz Yönetimi ismi ile yeni birleşmiş bir idari bölge ilan edip hükümet kuracağı söyleniyor.
Şu an meselenin içeriği belli değil kimine göre ABD, pkk terör örgütünü karşı karşıya getirme niyetinde kimine göre ise ABD pkknın özerkliğinin kesinleşmesi ve daha fazla kazanç ve hak elde edebilmesi için bunun yapılmasına ön ayak oluyor.
ABD’nin doğrudan pkkyı bağımsız yapma düşüncesi olduğu söylense de şu an için en düşük ihtimalin bu olduğu belirtiliyor. Eğer ABD böyle bir şey düşünüyorsa Suriye Ordusu boş bıraktığı ve hazırlıksız olduğu ve tam da İdlib’e yoğunlaştığı anda Deyr ez Zor, Menbic ve Rakka hatlarına pkk terör örgütü tarafından gelebilecek saldırılar karşısında tüm Fırat Nehrini kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilir.
Böyle bir durum olursa Suriye Ordusu hiç beklemediği bir cepheden alacağı şiddetli saldırı üzerine İdlib’te de şiddetli çatışmalar sürmekteyken iki cephede savaşmak durumunda kalabilir ve savaş uzayabilir. Rus hava desteği olmaması ve kalabalık pkk gücünün kendilerine yönelmesi halinde çok zor durumda kalabilirler.
ABD, Suriye’de süresiz olarak en az 2000 ABD askerinin tutulmasına karar verdi.
En az 2000 olarak belirtilen bu miktara sadece kara birlikleri dahil, diğer birimlerle sayı çok daha fazla olacaktır. ABD hem kendi varlığını hem de pkknın Suriye’deki varlığını garantiye alma yoluna gidiyor.

Savaşın bitişi ve uzama ihtimaliyle başladıktan sonra bölgeyle ilgilenen önemli ülkeler ne diyor ona bakalım.
Rusya’yı, İran’ı söylemeye gerek yok tabiri caizse Suriye’de Akdeniz’de, Suriye’de silah olarak neye sahiplerse bu harekatta ölüm olup İdlib’e yağdıracaklar ve zaferin ilanı için gerekirse Suriye’ye yığdıkları muazzam cephane stoklarını bitirmeye, Suriye’de milislerin ve askerlerin yarısını feda etmeye hazırlar.
ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerse İdlib’te oalbilecek bir katliamdan ve kimyasal saldırıdan endişe duyduklarını hele de kimyasal saldırı olursa karşılık vereceklerini duyurdu. Kimyasal saldırı olursa karşılık veririz açıklaması bizzat Fransız genelkurmayından geldi.
Rusya ve Suriye ise ABD ve müttefiklerinin İdlib Harekatı’na karşılık vermesi için İdlib’te kimyasal silahlı bir komplo hazırlandığını açıkladı.
Son 2 senede 2 kez aynı laflarla karşılaştık ve sonucu ABD ve müttefiklerinin yoğun ancak önceden bildirildiği için askeri üslerin tahliyesi ve Rusya desteği ile iyice donanıp teşkilatlanan Suriye hava savunması sayesinde tabiri caizse ucuz atlatılmıştı.
Kimyasal meselesi öyle bir hal aldı ki, ABD ve müttefikleri Rusya ile bozuşmadan hem iç siyasetlerinde hem de dış siyasetlerinde kendilerini gösterebilmek için milyar dolarlık bu saldırıları yapıyorlar ve anlık propaganda avantajı elde ediyorlar. Rusya ve Suriye ise füze düşürme oranları ile ABD’ye karşı 2 kez psikolojik birer savaş kazanıp itibarlarını arttırdılar ve bu Rusya’ya artan hava savunma füzesi satışı olarak döndü.
Dediğim gibi ABD ve müttefiklerinin yapacakları belli ya 85 bin teröristlik pkk gücünü Suriye Ordusu’na yöneltip savaşa yeni bir boyut kazandıracaklar yada kimyasal saldırı gerekçesi ile dostlar alışverişte görsün misali saldırıda bulunacaklar ama büyük ihtimalle pkknın meşruluğu karşılığında Muhalifler’i satmaları bekleniyor. ABD’nin pkkyı Suriye Ordusu’nun üzerine yönelttiği seçenek dışında ABD’den Muhalifler’i kurtaracak ciddi bir adım gelmesi beklenmiyor.
Rusya ve ABD pkk terör örgütü konusunda petrol ve Suriye devletinin konumu
İsrail ise istediği zaman istediği yeri vurduğundan ve İran’ı, Hizbullah’ı bahane ettiğinden ve Suriye Ordusu 7.5 senede yıprandığı için rahat durumdu bu yüzden de umudunu ABD’ye ve Körfez ülkelerine bağlayan kendi başına bir iş yapamayan savaşın kaybeden tarafı Dera ve Şam Muhalifler’ini sattı ve kendi yoluna bakıyor. Yinede Esad yanlıları ordu İdlib’e ilerlerken İsrail’den güneye bir askeri müdahale olmasından endişe duyulduğunu ve güneyde çeşitli önlemler alınıp olası saldırıya karşı acil olarak askere alınacakları belirlediğini söylüyor. Tabi böyle bir durumun gerçekleşmesi savaşı bambaşka bir boyuta taşıyacaktır, bu yönde herhangi bir gelişme yaşanırsa zaten olasılıkları ve değerlendirmeyi yaparız.
Devletler dışında bölgedeki diğer bir önemli unsur ise İdlib’te çok fazla hücreye ve sempatizana sahip olan terör örgütü IŞİD’tir. Cephe savaşını geçtiğimiz yıl bırakan IŞİD, Şam’dan Haseke’ye kadar uzanan geniş çöllere çekildi ve Süveyda’da kuşatılan bir grubu saymazsak İdlib Harekatı öncesi dikkat çekmeden sessizce bekliyor ve dikkatini pkk terör örgütüne yoğunlaştırıyor. İdlib Harekatı’nın uzaması halinde bölgedeki faaliyeti sayesinde ortaya çıkıp İdlib’te bazı yerleri ele geçirip hem Muhalifler ile hem Suriye Ordusu ile mücadele haline girebilir. Suriye Ordusu ve Muhalifler’in şiddetle birbirlerine girmeleri ve ordunun dikkatinin iyice yoğunlaşması halinde çöllerdeki güçleri ile yıpratma saldırılarına başlayabilir ve fırsat bulurlarsa Humus-Hama-Deyr ez Zor hattında şiddetli saldırı ve bölge hakimiyetine geçme girişiminde bulunabilirler. Suriye Ordusu’nun harekat esnasında dikkat etmesi gereken en önemli yerlerden biri de her an ne olacağı belirsiz çöllerdir.
Nihayet sıra bize geldi. Lübnan ve Irak gibi savaşın doğrudan kendilerini vurduğu ülkeleri saymazsak savaştan en çok etkilenen ülkeyiz. Tarım, sanayi, savunma sanayisi, teknolojiye yatırılmış olsa ülkeye büyük kazanç getirebilecek milyar dolardan fazla para 7.5 senede Suriyelilere harcandı ayrıca iç savaşın sonucu olarak terör örgütlerine karşı bölgeye girmemizin yarattığı büyük masraf (ki buna köy ve kasabaların inşasından, halkın beslenmesine, Muhalifler’e yapılan masraflara, harcanan kaybedilen her türlü askeri malzeme dahildir) gözler önündedir ve her geçen dakika artmaktadır. Ülkedeki 4 milyondan fazla mültecinin yarattığı sosyal ve ekonomik sorunları hepiniz her gün görmektesiniz. Bu kalabalığın içinde hali hazırda pkk, IŞİD, Tahrir el Şam, el Kaide terör örgütleri ile bağlantılı binlerce belki de on binlerce kişi bulunuyor. Bunların dışında ise muhaberat bağlantılı en az 10 bin mültecinin ülkede olduğundan 2017 yılındayken bahsedilmekteydi. Şimdi durum ne haldedir ve geleceklerle ne hale varır düşüncesi bile çok tehlikeli.
İç savaş sonrası dünya ve bölge ülkeleri bir günah keçisi arayacak Türkiye’nin içinde olduğu siyasi durum ve yıllardır Türkiye’yi diktatörlükle, zorbalıkla, terör destekçiliğiyle suçlayan medya ağlarını düşününce ve hem batıdan hem doğudan pek çok ülkenin saçma sapan görüntüleri kanıt diye sunduklarını ve bunların kabul gördüğünü düşünürsek savaş sonrası Türkiye’nin hukuki ve siyasi alanlarda saldırı altında kalması işten bile değil. El birliğiyle savaşın bütün suçlarını üstümüze yıkmaya çalışabilirler.
Hali hazırda Tahrir el Şam’ın tasfiyesi, sadece ılımlı grupların bölgede kalması ve diplomatik yollarla çözüm önerilerimizi dikkate bile almadılar, İdlib Harekatı’nın kısa süre içerisinde tüm şiddetiyle başlayacağı çok açık.

İdlib’te 2017 sonbaharında en az 30 bin Tahrir el Şam militanı ve bunun yanı sıra en az 10 binlik Türkistan İslami Partisi başta olmak üzere çeşitli Kafkasyalı, Orta Asyalı yabancı cihatçılardan oluşan gruplar bulunmaktaydı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Muhalifler’ini de eklerse 40 bin kadar da ılımlı Muhalif bulunmaktaydı. Sonbahardan beri yoğun şekilde bütün gruplar adam toplama yarışı içerisindeler ve halktan da İdlib’i savunmak maksadı ile katılımlar var. Son haftalarda yüzlerce kişi özellikle cihatçı gruplara katılım gösterdi. Ortalama Muhalif militan miktarı 100 bini bulur hale geldi. Ayrıca 2 senedir Şam, Humus, Dera, Kuneytra içerisinden gelen Muhalif miktarı 5-10 bin arasında değişiyor ve bunların çoğu ılımlı gruplara katıldı hatta Muhalif miktarının 110 bine kadar yükselmesini bile bekleyebiliriz ancak ortalama olarak 100 bin militan alalım.
Kimse silah yok adam yok vs saçmalıklarına kanmasın İdlib’te 3-4 milyon kişi ve savaşabilecek durumda yüz binlerce sağlıklı erkek var.
Savaş boyunca ele geçirilen çoğu ordunun envanterinden kalabalık ve uzun yıllar boyunca şiddetli çatışmalara yetebilecek kadar silah, cephane, araç, zırhlı araç bölgedeki sığınaklarda ve gizli depolarda bulunuyor. Suriye Ordusu’nda ne kadar çok zırhlı araç varsa aynı ölçüde de Muhalifler’de ATGM var. Sürekli yoğun şekilde ATGM’lerin kullanılması saldırganların ilerleyiş hızını yavaşlayıp zırhlı kayıplarını ciddi şekilde arttıracaktır. Kara sistemleri açısından Suriye Ordusu’nun karşısına çıkartabilecekleri zırhlı araçları, silahlı pikapları bol ve harekat boyunca ateş desteği sağlayabilecek çok fazla Grad ve topçu sistemine de sahipler.
En büyük eksiklikleri ise hava savunma sistemleridir. Zaten dünyadaki en kalabalık ve güçlü örgütler bile devlet kurmayı başaramadıysa hava savunma eksiklerinin onların düzenli ordular karşısındaki en büyük eksiklikleri olmasıdır. Buna rağmen Suriye jetlerine ve helikopterlerine ve alçaktan uçarlarsa Rus jetlerine etkili olabilecek çok sayıda MANPADS Muhalif gruplarda bulunuyor ve ellerindekileri etkili şekilde kullanabilirlerse Suriye jet ve helikopterlerine rahatça kayıplar verdirebilirler. Çünkü Suriye jet ve helikopterlerinin Zu-23, ZSU, ZPU gibi uçaksavar silahları ile düşürülebildiğine defalarca tanık olduk.
Muhalifler’in bölgelerini EYP ve mayın tarlaları ile uyumlu şekilde oluşturacakları sistematik hendek, toprak barikat hatları da Suriye birliklerini yavaşlatarak ve kayıplarını arttıracaktır. Yoğun hava desteği altındaki şiddetli zırhlı hücumuna dayanan Suriye Ordusu’nun ileri harekat anlayışını ancak önlerine koyabilecekleri büyük engeller ve mayın tarlaları ile yavaşlatıp ellerindeki tanksavar ve topçu güçleri ile sürekli vurarak hızlarını kesip durdurabilir hatta karşı saldırı ile geri atıp ganimet bile elde edebilirler.
Konu Muhalifler ise silah cephane adam sayısı gibi . faktörleri geri plana atmak gerek çünkü Muhalifler’in en büyük sorunu kendileri.
7.5 senede kalıcı şekilde birlik olmayı bir türlü başaramadılar ancak olduklarında ise Suriye Ordusu kısa sürede ağır yenilgilerle karşı karşıya kaldı veya Suriye Ordusu zafer kazansa da çok ciddi kayıp verdi. İç savaşın en büyük karşı saldırısı 2016 Halep kuşatmasını kırma taarruzunun ağır kayıplar ve yenilgiyle bitmesi Muhalifler içerisindeki son birlik umutlarına da ağır bir darbe vurmuştu. Kısa süre içerisinde Cund el Aksa-Ahrar Şam çekişmesi 2017 yılında Tahrir el Şaam-Ahrar Şam/ÖSO savaşına dönüşmüştü. 2017’de başlayan çarpışmalar 2018 baharına kadar aralıklarla sürmüş sonuç işe şöyle olmuştu:
Ilımlılar birkaç kez büyük saldırı girişiminde bulunsa da cihatçılar karşı saldırı ile bunları püskürtmüş Tahrir el Şam ve müttefikleri İdlib şehri-İdlib Türkiye sınırındaki stratejik kasabalara doğru gücünü yığmış, ılımlı saldırıları yüzünden sınır hatlarının çoğunu terk etmiş ve İdlib bölgesindeki savunmaya en müsait araziyi kendilerinin üssü ve son savaşlarını verecekleri merkez bölgeleri haline getirmişti.
2018 kışından itibaren bahar ve yaz aylarının Şam-Humus-Dera-Kuneytra kısaca Kuzeybatı Suriye dışındaki tüm Muhalif bölgelerinin yenilmesi ile sonuçlandı ve kaçınılmaz son harekat İdlib için hiçbir engel kalmadı. Bu bölgelerin çöküşü Muhalifler için facia ve utanç kaynağı olarak tarihe geçmiştir.
Senelerce diğer Muhalif bölgelerinin çöküşünü bekleyen en büyük 2. Muhalif bölgesi Dera Muhalifler’in uzlaşıp taraf değiştirmeleri 15-30 bin arasında değişen militan miktarının hiçbir şey yapmaması ve ellerinde ne var ne yok teslimi, Doğu Kalamun Muhalifleri’nin de senelerce Suriye Ordusu’na saldırmayıp bir zırhlı tugay oluşturacak askeri ekipmanı teslimi. Suriye güneyi Muhalifleri’nin neredeyse 2 zırhlı tümenden fazlasını kuracak ekipmanı kısa sürede teslim etmeleri üstüne Suriye Ordusu çatısına giren binlerce Muhalif, Muhalifler’in nasıl içten içe çürüyüp yozlaştığını bizlere göstermiş.
“Moskova düşer Dera düşmez” diyen adamların, çarpışmalar öncesi atıp tutan Muhalifler’in nasıl hainler olduklarının ortaya çıkması ve Suriye Ordusu’na katılıp mayın eşekleri olarak kullanılacakları İdlib için hazırlanmaları Muhalifler’in ve destekçi halkın moralini önemli ölçüde bozmuş ve ne kadar yozlaştıklarını kendilerine göstermiştir.
Senelerdir Muhalifler’in kaçırdıkları fırsatları onlarca kez sizlere söyledik 2016’dan itibaren Dera, Şam, Humus Muhalifler’inin İdlib Muhalifleri’ne saldırı oluyorken kendi bölgelerinde yapacakları saldırıları ile desteklememeleri ve her zaman her saldırısında sadece bir bölgeye yoğunlaşan Suriye Ordusu’nun bu zayıflığından yararlanamamaları ve sadece gösteriş maksatlı yada bağlı oldukları Ürdün, İsrail ve Körfez ülkelerinin emri ile ufak çaplı saldırılarla işi geçiştirmeleri zaten içlerinde bulundukları vahim durumu bizlere göstermiştir.
Geçen yıl mayıs-aralık aylarında süren Suriye Ordusu’nun terör örgütü IŞİD’e karşı büyük taarruzu esnasında Muhalif hatlarını sahte ateşkeslerle adeta boş bırakıp doğuya yönelmesi Muhalifler’in kaçırdığı son büyük fırsattır.
Suriye Ordusu’nun bir yere taarruz ederken diğer yerlerde açık verdiğini en iyi gösteren örnek Aralık 2016’da Muhalifler doğru düzgün Halep’i savunamazken ve ordu birlikleri rahatça ilerlerken Palmira ve Doğu Humus’a bırakılan büyük miktarda zırhlı birliğe rağmen eleman açığı çeken bölgedeki Suriye Ordusu birliklerinin birkaç gün içerisinde Tiyaş Hava Üssüne kadar 100 kilometreyi aşan bir geri çekilme yaşamaları ve 50 tank, BMP, onlarca top ve büyük miktarda araç silah ve cephaneyi kaptırmaları ve ellerindeki çoğu rafineriyi kaybedip IŞİD tarafından bunların patlatılması neredeyse 2 senedir Suriye Hükümeti’ne büyük maddi kayba uğratmış ve tamir çalışmalarının devam etmesine yol açması ve buraların geri alınmasının 4 ayı bulması Suriye Ordusu’nun Rus ve İran desteğine rağmen çok cepheli bir savaşta taarruz esnasında açık verdiğini bizlere rahatça göstermektedir.
30 Eylül 2015’te Rusya geldiğinden beri sürekli Muhalifler’i destekleyen komşu ülkeler sürekli olarak Cenevre, Astana şu bu gibi sadece Rusya ve Esad’ın işine yarayan ateşkeslere Muhalifleri zoraki şekilde uydurmuş. Şam’daki ufak Muhalif bölgelerinden biri daha İdlib’e yollayan yada doğuda IŞİD’e karşı başarı elde eden Suriye Ordusu bu esnada boş boş bekleyen Muhalifler’e yönelik birkaç yeri birden rahatça ele geçiriyordu. Muhalifler’in boş ateşkeslerle ve yozlaşan iç siyasetleri ile birbirlerine düşmeleri ve fırsatları değerlendirememeleri Muhalifler’in bugün savaşı kaybetme noktasına gelmelerine yol açmıştır.
Fetih Ordusu zamanında olduğu gibi birlik halinde ve tek çatı altında planlı koordineli bir direniş uygulanabilirse Muhalifler ellerindeki güçle iyi bir direnç sergileyebilirler ancak son 2 senede cihatçı-ılımlı uçurumunun arttığını komutanlar safhasında olan ikiliğin ve düşmanlığın tabana da yayıldığını düşünürsek bu çok zor görünüyor.
Son 1.5 senedir İdlib hemen her gün 5-10 kişinin çeşitli saldırılarla öldürüldüğü bir yer haline geldi. Tahrir el Şam/Türkistan İslami Partisi ve diğer cihatçılar ile Ahrar Şam/ÖSO/Nureddin Zengi (Tahrir Suriye Suriye Kurtuluş Cephesi) mücadele ediyor bunların yanı sıra IŞİD de her iki tarafa yönelik saldırılarda bulunuyor pusuda bekleyen muhaberat ise bu üçünü iyice birbirne düşünerek İdlib’teki kaosun artmasını sağlıyor ve İdlib savunmasını içten zayıflatmayı başarıyor ve gruplar arasındaki bağı parçalıyor.
Son birkaç ayda yüzlerce kişiyi uzlaşma için Suriye Ordusu ile bağlantıları olduğu veya Muhalif cephesini zayıflatmak için çalışan işbirlikçiler olduğu gerekçesi ile tutuklasa da özellikle ılımlı kesimde ve halk arasındaki işbirlikçi kesimi kesin olarak önleyebilmeleri zor görünüyor
İdlib’in son 2 senesi herkesin her yerde birbirini vurduğu ufuktaki tehlikeye rağmen kimsenin kendi iç hesaplaşmalarını bırakıp yaklaşan tehlikeye yeterince dikkatini vermediği ancak her an yaklaşmata olan sondan endişe duyulan tuhaf bir yer haline geldi.
İdlib Harekatı ayyuka çıktı daha yeni siper kazmaya, hendekler, toprak bariyerler yapmaya başladılar. Aralık 2016’dan beri belli İdlib’e harekatın olacağı. Şubat 2018’den beri ise kesin şekilde harekatın olacağı ortada buna rağmen ağustos ayını ve Suriye Ordusu’nun bölgeye yığılmasını beklediler. Böyle büyük araziyi bu kafayla yeterince hazırlayabilecekler mi o da belirsiz. Ama biraz savaşma isteği varsa zaten sessizce etrafı mayın tarlaları ve EYP’lerle doldurup bunları hendek ve barikatlarla tamamlayarak saldırıyı beklemeye başlarlar. Ayrıca Suriye Ordusu tek bir yere tüm gücünü yığdığı için istediği yere istediği güçle saldırabilecek bir halde. Suriye Ordusu da İdlib ve çevresine 50 bini aşan bir güç yığıyor ve istendiği anda on binlerce milisle askerle takviye alma imkanları var.
Bu güç eskisine göre daha donanımlı ve savaşın sonuna gelmenin verdiği sevinçle özgüvenle dolu haldeler ve muzaffer edasıyla bölgeye gelip harekata hazırlanıyorlar. Akıllı bir savunmacı karşı tarafın içinde bulunduğu fazla özgüveni ustaca bir savunmayla boşa çıkartabilir ancak bu başı bozuklukla çok zor görünüyor.
Suriye Ordusu şu an moral, saldırı mevkisi, kara gücü, hava gücü, sayı üstünlüğü, istihbarat avantajı gibi her türlü avantajı elde etmiş durumda.
Suriye Ordusu 50 bin asker bile kaybetse İdlib’i kaybedecek şekilde kendini şartlandırmış ve halkını da askerlerini de bu amaç doğrultusunda birleştirmiş halde ancak Muhalifler’de bunu görememekteyiz.
Suriye Ordusu’nun kurmay kademesi Sovyet doktrinleri ile yetiştirilmiştir, askerin canı, kayıpların çokluğu umurlarında değildir ve bu yüzden askerler, milisler ve alt kademe subaylarla kurmay heyeti arasında çok fazla sorun yaşanmıştır.
Suriye Ordusu, yoğun hava desteği ile desteklenen “Topyekun Taarruz” anlayışını uygulamaktadır.
Savaşın ilk yıllarında Şam’ın dar karmaşık mahallelerine zırhlı tugaylarla dalmışlar ve Muhalifler’i yoğun ateş gücüyle bastırmaya çalışmışlar ancak o sokaklar önceden temin edilen yada ele geçirilen tanksavarlarla donanmış Muhalifler’in direnişi sonucu boşa çıkmış ve savaşın bugünlere geleceğinin, uzun yıllar kuşatmaların olacağı askeri vaziyetler ortaya çıkmıştır.
Bahar aylarındaki Şam Yermük Harekatı’nda da tanksavar gücü az olan IŞİD’e karşı aynı taktiği uygulayarak zafer kazanmışlar. Kayıplar fazla olsa da önemli olan kayıplar değil sonuçlar olmuştur.
Suriye Ordusu her zaman saldıracağı yerin en açık olan bölgelerine yönelir, çünkü buralarda muazzam zırhlı ve hava gücünü etkin şekilde kullanabilir ve rakiplerinin bu yoksunluğunu kendi avantajına çevirebilecektir. Rakipleri de aynı şekilde buraları tuzaklar ve asıl direnişi karmaşık iç bölgelere saklar.
Suriye’nin düzenli inşa edilen yada dağınık yerleşime sahip olan bölgeleri ve kimi bölgelerde bu noktaların adeta savunulabilecek bölgeleri bozması sayesinde buralardan ilerleyen Suriye birliklerinin karışık yerleri savaşmadan savunulamaz hale getirdikleri ve bu sebeple rakiplerinin bölgeyi kısa sürede bıraktığı görülmüştür. Ancak saldırılan yerleşim biriminde yeterince açık yol ve mahalle yoksa Suriye Ordusu için asıl zorluk o zaman başlardı çünkü zırhlı ve hava gücü büyük ölçüde işlevsiz kalır ve iş artık EYP’lerle, barikatlarla, tuzaklarla dolu yıkıntı bölgelerde sokak savaşına döner ve hem ağır asker kayıplarına hem de sokaklara girmeyi deneyecek zırhlı birliklerin ağır kayıplarına yol açardı.
Bunları düşündüğümüzde Suriye Ordusu öncelik olarak yılların aşılmaz diye nitelendirilen cephe hatlarını aşmak için Büyük İdlib diye adlandırılan tüm Muhalif bölgesinin en az yerleşimli ve en açık yerlerini asıl ilerleyiş güzergahı olarak hedef alacaktır.
Muhalif hatları aniden çökmezse yada Suriye Ordusu elindeki avantajla taktik yapmayı bile önemsemeyip dümdüz ilerlemeye çalışmak gibi bir saçmalık yapmazsa dediğim gibi açık, az yerleşimli, zırhlı harekatına uygun yerlerden ilerlemeye yönelik bir harekat sergileyecektir ve yılların aşılmaz kalelerini savunmasız taraflarından aşacaktır.
Suriye Ordusu’nun harekat önceliklerinde doğudan batıya doğru Halep batı mahalleleri, Hama kuzeyi, Gab Ovası, Cisr eş Şugur ve Türkmen-Ekrad Dağları ile M-5 Otoyolu ilk hedefleri teşkil ediyor. Lazkiye’deki Rus Hmeymim Hava Üssünü aylardır rahatsız eden silahlı dronelar ve hala ara ara atılan roket ve top mermilerinin huzursuzluk yarattığı Esad’ın kalesi Lazkiye ve kasabalarının tamamen bu tehditlerden arındırılması düşünülüyor bu sebeple Hama kuzey-kuzeybatısı/Gab Ovası ve Lazkiye kırsalı ile Cisr eş Şugur-Gab Ovası bağlantısının Suriye Ordusu’nun Muhalif bölgesine girinti oluşturacağı hat olması bekleniyor aynı şekilde M-5 Otoyolu hatlarının çok geç savunmaya hazırlanması da buradan da gelebilecek bir saldırı ile Rusya’nın Suriye’ye ilk geldiğinde şiddetle hedef aldığı ancak ordunun ilerleme kaydedemediği Hama kuzeyi hatlarını arkadan çevirerek burayı savunulamaz hale getirmeleri ve Muhalifler’in kuşatılma yada kati yenilgi ile karşı karşıya gelmelerine yol açacak bir taktik izleyebilirler.
İdlib’e ilerleyebilmek, Lazkiye kırsalındaki Muhalif bölgesinden kurtulmak için hedef alınması gereken bölgelerden biri Türkistan İslami Partisi’nin kalesi Cisr eş Şugur 3 taraftan dağlarla sarılı ve karışık kent merkezi ile gidecek yeri olmayan ve Çin’den kurtulmak için buralara kadar gelen Uygurların kalesi konumunda ve Türkiye’ye kaçmaları halinde ailelerinin bile Çin’e iade edilebileceğinden endişe eden bu kesim için savaşmak tek çıkar yol çünkü onları Suriye dışında bekleyen bir gelecek yok. Müttefikleri Tahrir el Şam ile birlikte İdlib’in savunulabilecek en önemli İdlib-Cisr eş Şugur hatlarını dağlık, ağaçlık araizde büyük kasaba ve köylerden oluşan Türkiye sınır hattına hakimler. Cisr eş Şugur’u kaybederlerse son savaşlarını Tahrir el Şam ile birlikte işte bu sınır hattında vermeyi planlıyorlar.
Cisr eş Şugur İdlib’e giden N-4 Otoyolu üzerinde stratejik bir konuma sahip. Suriye Ordusu burayı ve eş zamanlı olarak Hama kuzeybatısı üzerinden İdlib’e ve Hama kuzey hatlarını saracak şekilde dağınık yerleşimlere sahip el Erbain Dağlarına doğru yönelebilirler bu noktada Muhalifler’in dağlık arazinin verdiği avantajla zırhlı birliklere ATGM’ler, mayın ve EYP tarlaları ile yoğun şekilde yıpratmaları gerekmektedir. Bir zamanlar İdlib’e gelen ve 2015’te de İdlib’ten kaçan Suriye birliklerini hakim konumdan avladıkları en önemli bölgelerden biri olan bu araziyi bütün güney cephesinin çökmemesi için şiddetle savunmalılar. Suriye Ordusu Gab Ovası ve dağ üzerinden Ariha’ya ulaşıp tutunmayı başarırsa artık İdlib için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir çünkü batıdan ve güneyden gelecek taarruzlarla Hama kuzey-İdlib güney cephesi tamamen kuşatılma tehlikesi altında kalacak ve nihayet bölgeyi terk etmek zorunda kalacaktır zamanında çekilemezlerse geri çekilirken tepelerindeki Rus hava gücüne karşı önemli kayıplar yaşayacaklardır.
Gab Ovasında, Cisr eş Şugur’da İdlib güneyinde ilerleyecek ordu birlikleri hali hazırda Lazkiye kırsalına doğru sınır hattı boyunca uzanan Muhalif bölgesini de zora sokacaktır şiddetli bombardıman sonucu Türkmen ve Ekrad Dağı hatlarının çökmesi hatta kuşatılması ihtimali vardır bu hatlar hızla çökerse Cisr eş Şugur batı ve kuzeyden tehdit altına girecektir ve daha az hazır Türkiye sınır kasabalarına doğru ordu birliklerinin avantaj kazanmasına yol açacaktır.
Son günlerde çok konuşulan bir durumsa Halep batısını güvenceye alacak ordu birliklerinin Afrin-İdlib bağlantısını kesecek şekilde sınıra yürümesi ve Muhalifler’i kıstırması ancak tamamen kapana kısılacak Muhalifler için kaçış hattı olmazsa direniş iyice sertleşebilir.
Suriye Ordusu şiddetle doğrudan İdlib Ovası üzerinden İdlib’e yürümeyi de deneyebilir bölgede açabilecekleri büyük bir gedik Halep güney Hama kuzey hatlarını kuşatılma riski ile karşı karşıya bırakacak ve çekilmeye zorlayacaktır, İdlib’in savunmasına koşacak cephe hatlarındaki Muhalifler’in yoıllarda avlanmasına ve cephe hatlarını zayıflatıp her yeri koruyayım derken her yeri kaybetmelerine yol açacak bir durum da gelişebilir.
Suriye Ordusu’nun bir diğer kullandığı taktikte kalabalık zırhlı gücüyle kayıplara aldırış etmeden en açık ve uygun yerden ilerleyerek düşman hatlarında büyük gedikler açmak bunu şehir-kasaba ele geçirirken dahi kullandıklarını söylemiştik. Benzerinin kırsal halini geçtiğimiz kış Ebu Duhur’a düzenlenen saldırıda yaptılar önce Hama kuzeyindeki sağlam hatların hemen doğusundan kuzeye çıkmaya başladılar ardından da kuzeyden de saldırıya başlayarak Muhalif hatlarını iki eksenden parçalayıp koca bir parça Muhalif bölgesini kuşatılma riski ile karşı karşıya bırakıp Muhalifler’in çekilmesini sağlayarak geniş bir araziyi zahmetsizce ele geçirdiler. Aynı taktiğin asıl İdlib Harekatı’nda da olması bekleniyor.
Ilımlı Muhalifler genel olarak cephe hatlarına, cihatçılar ise İdlib-Cisr eş Şugur boyundaki stratejik savunmaya elverişli sınır hattına yoğunlaşmış durumda. Ilımlıların sınır boylarında yenilgiye uğraması, uzlaşan Muhalifler’in olması ve ılımlı grupların yapısının dağılması halinde bütün direniş Tahrir el Şam öncülüğündeki cihatçılara kalabilir.
Cihatçılar için direnmekten başka bir şans görünmüyor ellerindeki en iyi ihtimal halkın arasına karışık Türkiye’ye kaçmak ancak orada da güvenlik güçlerinin peşlerini bırakmayacağını ve hiçbir zaman burada sahip olduklarına sahip olamayacaklarını biliyorlar ve bölgelerini davalarını bırakmamak konusunda inatçı bir yapıya sahipler. Ölüm yada ömür boyu hapis seçeneğinden veya hep dalga geçtikleri diğer gruplarla beraber dağılmayı seçmek zorunda kalacaklardır. Cihatçıların savaşlarını vermeleri ve çok kanlı bir direniş bekleniyor.
Muhalifler’in karşı saldırı yapıp Suriye Ordusu’na büyük kayıplar verdirip önemli kazançlar elde edebilmelerini sağlayacak bir çok şansları olacak.
Sert direniş sergileyip birlikleri yorup yıpratabilirlerse önümüzün kış olması ve haziran ayına kadar sık sık yağışlı, kapalı hava ile karşılaşacak İdlib’te havanın bozuk olduğu dönemlerde tepede uçan Rus kuşları olmadan ağır silah güçlerini açığa çıkararak rahatça karşı saldırıya geçip önemli kazançlar elde edebilirler ancak iklim avantajını kış ayındaki Ebu Duhur Harekatı’nda kullanmak yerine öylece beklemişlerdi yine aynı saçmalığı yaparlarsa İdlib beklenenden kısa sürede dağılır.
Yukarıda belirtiğim üzere cephe hatları çöküp işler İdlib’e ve Türkiye sınırına geldiğinde çatışmaların ve bombardımanların şiddeti artacak olayın şiddeti nedeniyle on binler ölebilir milyonlarca kişi yerinden olup Türkiye’ye doğru göç hareketi ve büyük bir karmaşa ortamı doğabilir.
Savaş İdlib’e dayandığında bahsettiğimiz cihatçı kontrolündeki hatta şiddetli bir direnişin olması ve asıl savaşın orada yaşanması bekleniyor ve er yada geç Suriye Ordusu’nun savaşı kazanması bekleniyor.
İdlib sonrasında ise Suriye Ordusu’nun gözünü diktiği yer Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgesi olacaktır ya siyasi görüşmeler sonucunda terk edeceğiz yada pkkyı da yanına alacak ordu güçleri ile mücadeleye gireceğiz ki iki tarafın da ısrarcı olması halinde işler savaş raddesine bile varabilir.
Türkiye işlere müdahil olmazsa böyle durumlarla karşılaşabilir müdahil olmamız ise işleri savaş boyutuna da vardırabilir bir şekilde ateşkesin sağlanıp Muhalifler’in iyi kötü bölgede kalmasına da yol açabilir.
Muhalifler şu an bütün umutlarını Türkiye’ye bağlamış durumdalar. İkidir TSK bize destek vereceğini söylüyor bizi koruyacaklar diye söylentiler yayıyor bunu en son örneği ise bu haber:
“Muhalif bir komutanın iddiasına göre TSK subayları bir kez daha gözlem noktalarını terk etmeyeceklerini söylemiş.
Hatta kara saldırısından koruyacaklarını ve Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı’ndan yeni takviyelerin geleceğini silah cephane yardımı yapılacağını bu yüzden hatları savunmalarını söylediğini iddia ediyor.”
Muhalifler bir yandan gerçek veya değil TSK’nın kendilerini koruyup kara harekatına karşı duracağını söyleyerek hem birliklerinin hem de halkın moralinin bozulmaması ve gelecek saldırıya iyi hazırlanmaları ve direnebilmeleri için propaganda yaparken diğer yandan TSK ile Suriye Ordusu arasında çatışma çıkmasının umudu içerisindeler.
İstiyorlar ki kara harekatı başlasın TSK geri çekilmesin bunun üzerine Suriye Ordusu ile arada gerilim yaşansın ve bu gerilim çatışmaya daha sonra topyekun mücadeleye dönsün, TSK Suriye’de fiilen Suriye Ordusu’na karşı savaşa girsin ordu bölgelerini bombalasın hatta jetleri düşürsün ve kendileri kurtulabilsin hatta Halep’e ve Şam’a doğru Muhalif toprakları genişlesin.
Muhalifler’in kendilerine zerre güvenmedikleri her şeyi Türkiye-Suriye Savaşı’na bağlamış olmalarından anlaşılıyor. Zaten Muhalifler’in kendilerine güvenmediklerini kaç senedir Türkiye’ye kaçabilme veya Türkiye’nin kendilerini koruma ihtimaline güvenerek savaşı önemsememeye ve kendi iç meselelerine, zengin olma çabalarına kısaca kendi küçük derebeyliklerine önem vermiş olmalarından belli olmaktaydı.
Muhalifler’in komuta kademesini sarmış olan ve en alta kadar sirayet eden yozlaşma, para hırsı ve bencillik 7.5 senede ölen yüz binlerce kişinin bir hiç uğruna öldüğünü gösterecek bir konuma gelmiştir. Çünkü son 2 senede Muhalifler’in bilerek ve bilmeyerek yaptıkları yanlış hamleler kendi silah arkadaşlarını yarı yolda koymaları hem kendilerini hem destekçilerini sarsmış ve inançlarını sarsmıştır. Artık her şey bitti Türkiye bizim için savaşırsa kurtuluruz yoksa zaten Türkiye bizi ülkesine alır anlayışı hakim hale geldi. Muhalifler’in şu hale gelmesinde Muhalifler’in yaşadığı yozlaşma, Rusya’nın savaşa katılmasının yarattığı yıkım etkisinin aynısını kendi kalplerinde ve beyinlerinde yarattı.
Şimdi artık kaçınılmaz son geldi 7.5 yıl boyunca uğraştıkları her şeyin sonu gelmek üzere ve bir mucize olmazsa geldi bile.
Esad yanlıları ise yeri geldiğinde koca zırhlı birlikleri bırakıp kaçtılar yeri geldi kuşatıldıkları üslerinde tamamen kurşuna dizildiler yeri geldi Deyr ez Zor’daki gibi cumhuriyet muhafızları ve muhaberatın iyi direnişi ve teslim olmak isteyenleri silah zoruyla savaştırmasıyla bu savaşı ağır şekilde de olsa kazanma noktasına getirmeyi başardılar. Rusya ve İran’ın muazzam askeri ekipman yardımı, Rusya’nın hava desteği, İran’ın yüz bini bulan şii milislerinin katkısını söylemeye bile gerek yok. İki devin katkıları olmasa Suriye Ordusu en iyi ihtimalle ülkenin batısına sıkışmış bir yönetim halini alırdı. Suriye Ordusu’nun zaferinin en önemli etkeni (hava gücü, zırhlı birlikler ve her türlü askeri imkan dışında) Muhalifler karşısında kurdukları istihbarat üstünlüğü ve onları içten çökertmek için çalışmaları Şam’da Dera’da 7 yıl boyunca muhaberata çalışmış yığınla adam hatta üst düzey komutan tahliyeler esnasında taraf değiştirmiş ve Muhalifler’de şok etkisi yaratmıştı. Ocak-Şubat 2018’de İdlib güneydoğusu Ebu Duhur Harekatı’nda 7 sene boyunca Muhalifler içerisinde ajanlık yapmış Suriye subayı komutasındaki büyük bir grup askeri Suriye Ordusu’nun pususu içerisine sürmüş ardından da tekrar orduya katılmıştı.
Suriye Ordusu’nun Dera/Kuneytra-Şam-Hama-Humus-Halep boyunca oldukça stratejik noktalara yerleştirilmiş askeri üsleri ve bu güzergahtaki üslerin çoğunun çevresine uzun zaman önce yerleştirilmiş Esad yanlısı halk kitlesi sayesinde savaş boyu iyi kötü de olsa Halep’ten Dera’ya uzanan ikmal hattını tutmayı başarmış ve buradaki birbiri ardında sıralanan savunma hatları sayesinde hem IŞİD’in hem Muhalifler’in saldırılarının önü kesilebilmiş ve depoların dolu olması sayesinde ne var ne yok bırakıp kaçan askerlerin gerideki güçlü savunma hatlarına geldiklerinde tekrar toparlanıp silahlandırılıp tekrar ileri harekatta kullanılabilmeleri sağlanmıştı.
Esad, 7.5 senede yüz binleri kaybederek de olsa yüzlerce milyar dolarlık yıkımla karşı karşıya kalsa da bu savaştan beklentinin aksine sağ kurtulmayı başardı ancak bu savaşın bilançosunun yarattığı harabe kentler, çöken altyapı, kaybedilen askeri güçler, harap hale gelen veya kaybedilen rafineriler, madenler ve barajlar onlarca yıl aaha Suriye’nin sıkıntı içerisinde olmasına yol açacak. Her ne kadar Muhalifler bunca zamanda kaybedikleri yerlerde yeterli bir yeraltı direnişi kuramasalar ve kurduklarının boyutu ufak kalsa da ülkenin çöllerini saran, şehirlerinde ve kasabalarında tekrar faaliyete geçmeye başlayan terör örgütü IŞİD ekonomik sorunların yanı sıra ülkenin başını ağrıtmaya devam edecek.
Haliyle babasının hayrına yardım etmemiş olan Rusya ve İran adeta askeri üslerle, yeraltı kaynaklarının bölüşülmesi ile ülkeyi kendi aralarında bölüşmüş ve özellikle İran şii milisleri ve bunların aileleri ile laik rejimin aksine radikal şiiliği ülkede yayar hale gelmiş ve Esad’ın sahip olduğu laik kitleyle sorunlar yaşamaya başlamıştır ülkedeki yabancı hakimiyetinin de ülkeye büyük zararları dokunacağı hatta sosyal yapıya da büyük zararlar vereceği aşikardır.
Öyle yada böyle ABD-İsrail aracılığı ile beklenmedik büyük bir saldırı gelmezse veyahutta Türkiye-Suriye Savaşı olmazsa savaş yakında sona erecektir. Muhalifler Gazze benzeri bir bölge olarak Türkiye’ye bağlı tampon bölge olarak kalmayı ümit ediyorlardı Türkiye zorla yada diplomatik yollarla bunu sağlayamazsa savaşın aktörleri arasında saha hakimiyeti kalan ikinci güç ne yazık ki ileride başımıza büyük belalar açacak ve resmiyet kazanarak kendini koruma altına almış olan terör örgütü pkk olacak.
Muhalif hatları çöktüğü anda karşımızda en az 4 milyonu bulabilecek bir mülteci dalgası ile karşı karşıya kalacağız, en iyi ihtimaller bile en az 1 milyon mültecinin geleceğini gösteriyor. Artık 5 milyonu aşıp 10 milyona doğru gidecek Suriyeli nüfusu Suriye sınırında büyük bir demografik sorun yaratacak Hafız Esad zamanında da iç savaş esnasındaki en kötü anında da şu anda da hala Hatay’a ve Güneydoğu Anadolu’ya açık açık göz diktiklerini belirten Esadçı kesim ve hatta patavatsız üst düzey idarecileri intikam hırsı ile ülkemize yönelik bölücü her türlü faaliyeti destekleyeceklerdir ve benzer bir savaşın bizi de vurması için çabalayacaklardır. Bunun yanı sıra ülke yapısına alışamayan ve zor duruma düşen bu kesim zaman geçtikçe suç faaliyehtlerine daha fazla karışacak ve geleceğin büyük mafyaları, çeteleri bu kesimden çıkacak, asayiş sorunları, halkımızla göçmenler arasındaki sorunlar ve hatta çatışmalar tavan yapacaktır. Gelecek mülteciler arasında bulunacak IŞİD, el Kaide gibi terör örgütlerinin destekçileri, sempatizanları, üyeleri intikam ve yayılma hırsı ile faaliyetlerini arttıracaklardır.
İdlib Harekatı’nın sonuçları hiç iyi olmayacak gibi duruyor ya sakin kalacağız harekat rahatça olacak ve yavaşça bölgeden çekileceğiz her şey bitecek mülteci derdi ve bunun yaratacağı faturayla karşılaşacağız üstüne de savaşın sorumlusu yaftası yiyeceğiz ya da iş Suriye ile çatışma haline gelecek ve işler çığırından çıkacak. En iyimser ihtimal bizim Muhalifler’i kollamamız Muhalifler’in de inatçı direnişi sonucu bölgedeki Muhalif varlığınız Türkiye’nin tampon bölgesi gibi belli bir süre daha devam etmesi. Yaşanacaklar sonucu pkk terör örgütü ve Muhalifler yüzünden hem ABD hem de Rusya ile ters düşme ve bölgede iyice yalnızlaşma ihtimalimiz de giderek artıyor.
Suriye İç Savaşı ve savaşın nihayete ermesi ile maddi manevi açıdan en zararlı çıkan ülkelerden biri olacağız gibi duruyor.
Muhalifler’in yada en azından cihatçıların inatla direnmesi ile oldukça ağır bilanço ve vahim bir tabloyla karşılaşabiliriz ve tüm dünyanın canlı canlı izlediğin yüzyılın en önemli savaşlarından ve göçlerinden biri ile karşı karşıya kalacağız.
Muhalifler doğru düzgün direnmese bile çağımızın en kanlı iç savaşlarından birinin galip tarafı elindeki tüm gücüyle bölgeyi şiddetle vuracak ve ağır yıkıma yol açacak.
İdlib Harekatı, her nasıl bitecek olursa olsun barındırdığı büyük savaşlara yol açabilme ihtimali, bölgeye sıkışan ve buna saldıran gücünü kalabalıklığı ve harekatın şiddeti, tüm dünyanın her tarafını her olayını neredeyse canlı izlediği bir savaş olması ve belki de yeni bir başlangıç olmasının yarattığı etki bütün dünyayı kendine çekiyor.
Öyle duruyor ki bu coğrafyada her an ne olacağı belli olmasa da böylesine şiddetli ve böyle net izlenebilen bir savaş zor bulunur gibi duruyor. Filipinler’den Afganistan’a Yemen’e Somali’ye Sahra çöllerine kadar geniş bir coğrafyada yaşanacaklar artık bu savaştan sonra dikkatimizi çekecek noktalar olacak. Buralarda bunca yıllık savaşa rağmen hiçbirinde Suriye’de bilgi akışı bolluğu, hızı ve güvenilirliği yaşanmayacak.
Suriye İç Savaşı bitiyor iyi kötü bu savaş o ülkeden olmayanları bile az veya çok etkiledi. Biz çok etkilenenlerdeniz, Suriye İç Savaşı bu kadar sene boyunca takip etmenin getirdiği araştırma ve yorumlama bağımlılığı artık farklı yerler için devam edecek.
Suriye İç Savaşı’nın ise gerçek bir kazananı yok gibi ülkesinden kaçmayıp bugüne kadar savaşmış ve kalmaya devam edecek Suriyelilerden en sevdiklerini kaybetmeyen başına gelmedik kalmayan neredeyse yok ve asıl savaşları şimdi başlıyor. Tekrar normal bir hayat yaşamak yıkıntıların arasından yükselmek ve insanca yaşamaya çalışmak.
Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu için kesin bir barış, huzur ve mutluluk çok uzak bir ütopya gibi, ne kadar bu araştırma ve yorumlama işiyle basit yaşamıma renk ve farklı bir amaç getirmiş biri olsamda umarım böylesine facialar bir daha yaşanmaz.

Çağdaş gündem

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir