Farabi, tarihselci değildir. Tarihselcilikte metafizik ve ahlâkî hakikatten çok Tanrı’nın evrene zamansal müdahalesinden bahsedilebilir. Oysa Farabi’de ve diğer İslam filozoflarında hareket noktası metafizik ve ahlâkî hakikatlerdir.
Farabi ise, dine ve naslara; kelamcılar, fakihler veyahut da diğer din bilginleri gibi yaklaşmaz. O, insanı merkeze alan bir din anlayışına sahiptir. Ona göre, aklın anlayamayacağı ve kavrayamayacağı alanlarda vahyin geldiğini söylemek insanı, hayatı, aklı ve düşünmeyi inkârdır.
Bu yüzden o, vahyin ve Peygamber’in sözlerinin burhani olmadığını, asıl ve sürekli olan vahyin akıl ve burhani delil olduğunu belirtir. Ona göre, fıkıh ve kelam bir sanattır ve bunlar, zaman bakımından milleden sonra gelir.
Millenin kendisi de, insanın anlaması bakımından ona verilmiş bir ilahi emirler mecmuası olarak yine zamansal bakımdan burhânî felsefeden sonra gelir. Farabi’de mille, tam anlamıyla din değildir. Onun için ed-Din, zamansız ve mekânsız olanın İlahi düzenidir.
Eş-Şeria ise, yine dini ilimlerdeki ulemanın bahsettiği fıkıh değil mutlak İlahi yasalardır. Sonra insan aklı ve onun kuracağı, metafizik hakikatlere dayalı adaletli toplum gelir. İnsan aklı, temsile dayalı işlerse ortaya çıkacak mille, zanna dayalı bir milledir.
Dini ilimlerle uğraşanların tamamının dini metinlere bakışlarının nasıl sorunlu olduğuna çok erken dönemde atıfta bulunan Farabi, dini metinlerin burhani aklın aracılığı olmaksızın bir bilgi kaynağı olamayacağını vurgular.
Farabi, varlığın sadece Tanrı olduğundan hareketle ortaya atılan evrensel ahlâki duruşa dayalı bir din anlayışını ortaya koymaktadır. Yani inanç, ibadet ve bütün fiiller metafizik bir ahlâki duruşla insanın kendisini fıtratına uyumlu hale getirme çabasından ibarettir.
Ona göre, din dilinin, genel insan kitlesinin anlaması bakımından tahayyüle ve misale yer vermesini göz önünde bulundurmayanlar, bunları hakikat olarak alıp temellendirmekte ve din dilinde anlatılan şeyi daha da bulanıklaştırmaktadırlar.
Oysa din ile amaçlanan şey de; bir grup, zümre, toplum, ideoloji, mezhep vb. herhangi bir yapının değil, mutlak ve potansiyel olarak insanın arayışının temsil ettiği hakikate ve bu sayede saadete ulaşmaktır. Bir din, burhani olursa gerçek dine yaklaşır, aksi halde afyondur.
Böylesi bir hakikat arayışı herhangi bir zaman diliminde veya herhangi bir millette sona eremez. Bu açıdan din; herhangi bir zamana hapsedilen, kayıtlanan, sınırlanan değil bilakis her an tazelenen ve yaşatılandır.
İnsanın, bu çaba içerisinde hakikat adına burhani akıl ve düşüncesiyle her bulduğu da, Mutlak Hakikat’ten bir yansıma olacağından hakikat adına derinleştikçe teslimiyeti, imanı ve ahlâkı güzelleşecektir.
Bu hakikat arayışı ve güzelleşme, bir anlamda belirli bir dönemle sınırlı kalmayacak, her an diri kalacaktır. Bu bilinçsel bir uyanıklık durumudur. Bu anlayış, esasında din hakkındaki en tutarlı ve savunulabilir bir görüştür.
İbrahim Maraş
İbrahim Maraş: FARABİ VE DİN ANLAYIŞI
35 0
Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.