KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. İbrahim Maraş: DİNDEN NE ANLAMALIYIZ?

İbrahim Maraş: DİNDEN NE ANLAMALIYIZ?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 3 dk okuma süresi
44 0

Din dediğimiz şey İlahi vahyin (evren, bütün nedensellikler ve Kitap’ın) hepsinin muhatabı başka bir vahiy olan akıl tarafından anlamlandırılma çabasıdır. Bu yüzden yeryüzü ve insan için din, insani olandır ve insan içindir. Buna Peygamber’in uygulaması ve sözleri de dâhildir.
Değişmez olanın (Tanrı’nın) yarattığı her şey, insani kelimelere bürünmüş vahiy de dâhil, artık zamanlı ve mekânlıdır. İnsanın görevi böyle bir evrende zamansız ve mekânsız olanın tecellilerini, hikmetini ve nizamını fark ederek, düşünerek, araştırarak çağına uygulamaktır. Tanrı’yı hayatın merkezine almak demek, bu anlama ve yeryüzünü ve kendini imar çabasını, her an yenilenen bir şekilde, adalet ve erdemler çerçevesinde, istidatı oranında, devam ettirmektir. Çünkü din, zaten fıtri bir olgu olduğu için, önemli olan bu fıtratı yakalamaktır.
Bu hayat mücadelesinde insan, kendisi ve evrenin dışında metafizik bir var edici, İlk Neden, hatta İlk Muharrik olduğunu düşündüğünde, bunu özümsediğinde bahsettiğimiz imar çabasını kolayca yapabilir. Çünkü insan aklı, Tanrı’yı, iyiyi/kötüyü, ahireti anlayabilecek istidattadır. Bunu yaparken ister elinde vahiy ve Sünnet olsun, isterse olmasın veya hiçbir şeye inanmasın insanın her an arzularının esiri olup zulme ve erdemsizliğe kayabilmesi mümkündür. Dolayısıyla ahlak, insani ve evrensel bir olgudur. Dinin asıl amacı da budur.
İnsanın metafizik bir güç tasavvuru yoksa veya bu gücü özümsemeksizin taklit yoluyla elde elde etmişse, gerçek anlamda bir insan ve inanan olamaz. Adı ister Müslüman, Hristiyan, Yahudi olsun farketmez. Bu kafa için din, paket programdır. Yüklendiğinde ve satın alındığında kendisini mümin ve Müslüman yaptığına inanır. Onun, aynı dinden bile olsa, kendisi gibi inananların dışındakilere hoşgörülü bakması düşünülemez. Dincilik, mezhepçilik, tarikatçılığın saptığı yer burasıdır.
İslamcıların karşı çıktığı laiklik, dinin değil teokratik Tanrı devletinin karşıtıdır. İslam düşüncesinde ise teokrasi zaten yoktur, olmamalıdır. Kişiler zaten laik olamaz. Laiklik siyasi yapıyla ilgili bir tutumdur. Mezhep ve bahsettiğimiz din anlayışıyla devlet yönetilemez. Kişiler istediği şekilde dindar/dinsiz olabilir. Önemli olan toplumsal hayatta adalete, erdemlere ve bu sayede toplumsal mutluluğa insanların ulaştırılmasıdır. Mesele laiklik de değildir. Türk devlet anlayışında inançlara karşı ciddi bir müsamaha, adaletli yönetim zaten vardır.
İbrahim Maraş

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir