Şimdi yükleniyor

Hüseyin Alpaslan: İTTİHATÇI EGEMENLİK ARAYIŞI VE AVRUPA’NIN TEPKİLERİ

Özet

Bu çalışma, Feroz Ahmad’ın Jön Türkler adlı eserinde aktardığı çerçeve temelinde, 1 Ekim 1914 tarihinde Osmanlı Devleti tarafından kapitülasyonların kaldırılmasını incelemektedir. Makale, İttihat ve Terakki yönetiminin ekonomik bağımsızlık ve ulusal egemenlik gerekçelerini, ayrıca Avrupa devletlerinin diplomatik ve ekonomik tepkilerini değerlendirmektedir. Bu bağlamda, kapitülasyonların kaldırılmasının Osmanlı modernleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin “tam bağımsızlık” anlayışı üzerindeki etkisi tartışılmaktadır. Makalede, kapitülasyonların tarihsel kökeni, Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkileri, İttihatçı reform anlayışı ve Avrupa’nın tepkileri detaylı biçimde ele alınmaktadır.

Giriş

Osmanlı İmparatorluğu’nda kapitülasyonlar, başlangıçta ticareti canlandırmak amacıyla verilmiş iktisadi ayrıcalıklar olarak ortaya çıkmış, ancak zamanla imparatorluğun egemenliğini sınırlayan bir hukukî ve mali sistem haline gelmiştir. 16. yüzyılda Fransa’ya tanınan ilk kapitülasyonlar, karşılıklı ticaretin geliştirilmesi ve Osmanlı ile Avrupa arasındaki diplomatik ilişkileri güçlendirme amacını taşıyordu. Ancak zaman içerisinde, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu ayrıcalıklar, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine doğrudan müdahale eden bir mekanizmaya dönüşmüştür.

19. yüzyılın sonlarında Avrupa devletlerinin artan ekonomik nüfuzu ve Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin mali denetimi, Osmanlı Devleti’ni yarı-sömürge bir yapıya sürüklemiştir. Düyûn-ı Umûmiye’nin kurulmasıyla birlikte Osmanlı maliyesi, Avrupa devletleri tarafından doğrudan denetim altına alınmış ve kamu gelirleri, özellikle gümrük gelirleri ve borçlar, yabancı alacaklıların kontrolüne bırakılmıştır. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bağımsızlığını da ciddi biçimde zayıflatmıştır.

Bu koşullar altında İttihat ve Terakki Cemiyeti, iktidara geldiği 1908 sonrası, devletin bağımsızlığını yeniden tesis etmeyi temel hedef olarak belirlemiştir. İttihatçılar, Batı’nın ekonomik ve diplomatik baskılarına karşı Osmanlı Devleti’nin kendi hukuk ve mali sistemini denetleme yetkisine sahip olması gerektiğini savunuyorlardı. Feroz Ahmad’a göre, 1 Ekim 1914’te kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırılması, bu hedefin somut bir ifadesidir: “İttihatçılar, devletin bağımsız yaşama yeteneğini felce uğratan bu sistemi ortadan kaldırmakta kararlıydılar” (Ahmad, 2023: 70). Bu karar, sadece mali bir tedbir değil, aynı zamanda Osmanlı egemenliğinin yeniden tesis edilmesi anlamına gelmekteydi.

Kapitülasyonların kaldırılması, aynı zamanda Osmanlı modernleşmesinin temel hedefleri ile doğrudan ilişkilidir. İttihatçılar, modern bir devlet olmanın koşullarını yalnızca hukuk ve yönetim reformlarıyla değil, ekonomik bağımsızlık ve ulusal egemenlik kavramlarıyla da ilişkilendiriyorlardı. Bu nedenle, 1914 kararı, Osmanlı Devleti’nin yalnızca kendi hukukunu yeniden tesis etme değil, aynı zamanda Avrupa’ya karşı ekonomik bir güç gösterisi yapma amacını da içeriyordu.

1. Kapitülasyonların Ekonomik ve Hukukî Niteliği

Kapitülasyonlar, Osmanlı ekonomisinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. 16. yüzyıldan itibaren Avrupa devletlerine tanınan bu ayrıcalıklar, yabancı tüccarlara çeşitli avantajlar sağlıyordu. Bu avantajlar arasında vergi muafiyetleri, Osmanlı mahkemeleri yerine kendi konsolosluk mahkemelerinde yargılanma hakkı ve gümrük vergilerinde indirimler yer alıyordu. Zamanla, bu ayrıcalıklar yerli tüccarlar üzerinde baskı yaratarak ekonomik eşitsizlik doğurdu.

Feroz Ahmad’a göre, kapitülasyonlar “Osmanlı egemenliğini içten içe aşındıran bir mekanizma” olarak işlev görmüştür (Ahmad, 2023: 72). Kapitülasyonlar, devletin mali kontrolünü sınırladığı gibi, hukukî eşitliği de bozmuştur. Yabancı tüccarlar, Osmanlı vatandaşlarıyla aynı hukuki yükümlülüklere tabi olmadan faaliyet göstermekteydi. Bu durum, devletin hem mali hem de adlî bağımsızlığını ciddi biçimde kısıtlamıştır.

19. yüzyıl boyunca kapitülasyonların kapsamı genişlemiş, birçok Avrupa devleti farklı ayrıcalıklar talep etmiştir. Bu durum, Osmanlı yönetimini ekonomik ve diplomatik olarak sürekli bir baskı altında bırakmış, devletin kendi yasalarını uygulama kapasitesini azaltmıştır. Ahmad, bu süreci analiz ederken, kapitülasyonların yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal ve psikolojik bir baskı aracı olduğunu vurgulamaktadır.

2. İttihatçıların Ekonomik ve Siyasi Gerekçeleri

İttihat ve Terakki yönetimi, kapitülasyonların kaldırılmasını yalnızca ekonomik bir zorunluluk olarak değil, aynı zamanda ulusal egemenliği tesis etme projesi olarak değerlendirmiştir. Osmanlı maliyesinin Avrupa devletlerinin denetimine girmesi, devletin kendi kaynaklarını yönetme kapasitesini sınırlamış ve ulusal ekonomi üzerinde yabancı baskısını artırmıştır.

İttihatçılar, “tam egemenlik” ilkesini devlet inşasının temel taşı olarak görüyordu. Bu bağlamda, 1 Ekim 1914 kararı, Osmanlı’nın hem ekonomik kaynaklarını hem de hukuk sistemini yeniden kendi kontrolüne alma girişimi olarak okunabilir. Bu kararın zamanlaması da özellikle önemlidir; Avrupa devletlerinin Birinci Dünya Savaşı’na sürüklenmesi, Osmanlı’nın diplomatik olarak daha az riskle bu kararı almasını mümkün kılmıştır.

Ahmad, İttihatçı kadroların bu kararı yalnızca bir mali tedbir değil, aynı zamanda uluslararası eşitlik talebinin bir yansıması olarak gördüğünü belirtir (Ahmad, 2023: 75). İttihatçılar, Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleriyle eşit konumda olduğunu göstermek için bu adımı bir zorunluluk olarak değerlendirmiştir.

Ekonomik gerekçelerin yanı sıra, sosyal ve kültürel faktörler de kararın alınmasında etkili olmuştur. İttihatçılar, yabancı imtiyazların halk arasında yarattığı hoşnutsuzluğu da göz önünde bulundurmuş, bu kararı millî bir onur meselesi olarak sunmuşlardır.

3. Avrupa’nın Tepkileri ve Uluslararası Boyut

Kapitülasyonların kaldırılması, Avrupa’da önemli bir diplomatik tepki doğurmuştur. İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı’nın bu kararını “uluslararası anlaşmalara aykırı” olarak nitelendirmiştir. Avrupa basınında Osmanlı yönetimi, “ekonomik maceracılık” ve “uluslararası normlara aykırılık” ile suçlanmıştır.

Ahmad’a göre, bu tepkilerin temelinde yalnızca hukuk kaygısı değil, ekonomik çıkar endişesi yatmaktadır. Kapitülasyonlar, Avrupa sermayesinin Osmanlı topraklarında ayrıcalıklı biçimde varlık göstermesini sağlamaktaydı. Bu sistemin sona ermesi, Avrupalı devletlerin Osmanlı üzerindeki ekonomik nüfuzunu doğrudan tehdit etmiştir (Ahmad, 2023: 78).

Almanya’nın bile bu karara mesafeli yaklaştığı bilinmektedir. Osmanlı ile Almanya arasında müttefiklik ilişkisi bulunmasına rağmen, Alman sermayesi de kapitülasyonlardan dolaylı olarak yararlanıyordu. Ancak savaş koşulları, Avrupa devletlerinin fiili müdahalesini engellemiş ve Osmanlı’nın tek taraflı olarak aldığı karar uygulanabilir hâle gelmiştir.

4. Kapitülasyonların Kaldırılmasının Sonuçları

1 Ekim 1914 kararı, kısa vadede Osmanlı ekonomisinde büyük bir dönüşüm yaratmasa da siyasal ve psikolojik açıdan derin bir anlam taşımaktadır. Devlet, uzun bir aradan sonra kendi hukukunun üstünlüğünü yeniden ilan etmiş ve yabancı ayrıcalıklarını sona erdirmiştir.

Bu gelişme, Cumhuriyet döneminde şekillenen ekonomik bağımsızlık fikrinin tarihsel temelini oluşturmuştur. Nitekim Atatürk’ün “tam bağımsızlık” anlayışı, doğrudan bu İttihatçı mirasla ilişkilidir. Ahmad, bu süreci “Osmanlı’nın kendine olan güvenini yeniden kazanma girişimi” olarak tanımlamaktadır (Ahmad, 2023: 80).

Kapitülasyonların kaldırılması, sadece bir ekonomik reform değil, aynı zamanda uluslararası siyasette Osmanlı’nın eşit bir aktör olarak konumlanması anlamına gelmektedir. Bu karar, Osmanlı’nın modern devletler ailesindeki yerine dair mesaj vermesi açısından kritik öneme sahiptir.

Sonuç

Kapitülasyonların kaldırılması, İttihat ve Terakki yönetiminin ekonomik ve siyasi bağımsızlık arayışının en somut örneklerinden biridir. Avrupa’nın tepkileri, bu kararın uluslararası dengeleri zorladığını göstermesine rağmen, Osmanlı hükümeti bu adımla “eşit devlet” statüsünü fiilen talep etmiştir.

Feroz Ahmad’ın tespit ettiği gibi, bu karar “modern Türk ulusunun siyasal kimliğinde derin izler bırakan bir bağımsızlık manifestosu” niteliğindedir. Kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı’nın son yüzyılında başlayan ve Cumhuriyet’le taçlanan tam egemenlik mücadelesinin sembolüdür (Ahmad, 2023: 82).

Hüseyin Alpaslan

Tarihçi-Yazar

Kaynakça

1. Ahmad, Feroz. Jön Türkler, Çev. Tansel Demirel. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2023, s. 68–82.

2. Shaw, Stanford J. & Shaw, Ezel Kural. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Vol. II. Cambridge University Press, 1977.

3. Zürcher, Erik Jan. Modernleşen Türkiye’nin Tarihi. Çev. Yasemin Saner Gönen. İstanbul: İletişim Yayınları, 2012.

Share this content:

Yorum gönder