Yerevan-Ankara ilişkileri bağlamında zaman zaman Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik politikasının Ankara’da değil, Bakü’de belirlendiği sözüne rastlanabilir. Elbette birçok kişi doğal olarak bu düşünceye katılmıyor, birçoklarında ise bu gülümseme ve şöyle bir soru uyandırıyor: G20 üyesi olan, en azından toprak ve nüfusuyla Azerbaycan’dan 8-9 kat daha büyük bir ülkeye bu kadar basit bir yaklaşımla bakılır mı? Ancak, Türkiye’nin içinde bile aynı şeyleri söyleyen ve şikâyet edenler olduğunda bu olasılığı dışlamak gerekir mi acaba?
Son günlerde Türk medyasında bayağı ilginç bir makale yer buldu. Azerbaycan ve lideri için “küçük ortak, büyük engel” tanımının kullanıldığı bu makalede, Yerevan’ın Ankara ile ilişkileri normalleştirme konusunda irade ve kararlılık gösterdiği, esasen Ankara’da da aynı şeyin istendiği, ancak… Köşe yazarı Hürrem Elmaşçı, “Ancak arkadaşlar, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi müzakerelerinin sonuçsuz kalmasının nedeni Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’dir” ifadelerine açıkça vurgu yaptı.
Ankara’da bu konuyla ilgili homurdanmalar ve eleştirilerin giderek arttığını belirten Elmasçı, “Küçük ortağın dış politikamızda ne zamandan beri bu kadar belirleyici olduğunu diyenlerin sayısının bir hayli fazla” olduğuna işaret etti.
Geçenlerde New York’ta gerçekleşen Paşinyan-Erdoğan görüşmesinin ardından, Türk muhaliflerden biri Erdoğan’a “Türkiye’nin ayrı bir devlet olarak Ermenistan ile ilişkilerini başka devletlerin politikalarından artık ayrıştırma” çağrısında bulundu. Bu siyasetçiyi elbette Azerbaycan’ın “nankörlüğü” ve Erdoğan’a karşı çıkma “cüreti” de kızdırmıştı. Erdoğan, “İsrail’e Karabağ’a girdiğimiz gibi gireceğiz” diyerek Karabağ zaferini Türkiye’ye atfetmişti.
Yine de Bakü’nün “nankörlüğü” ve Rusya ile yakınlaşarak Türkiye’den mümkün olduğunca “bağımsız olma” stratejisini uygulamasına rağmen, Erdoğan Ermenistan ile ilişkileri Azerbaycan’a bağlamaya ve onun çıkarlarını öncelemeye devam ediyor. Türk yetkililer bunu açıkça dile getirmekten çekinmiyorlar. Sürekli olarak Bakü ile koordinasyon içinde hareket ettiklerini beyan ediyorlar, ki aslında Bakü’nün isteği doğrultusunda hareket ediyorlar. Örneğin, Türkiye Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu yakın zamanda, ulaşım yollarının açılması müzakerelerini Bakü’nün yürüttüğünü ve kendilerinin bu müzakerelere doğrudan dahil olmadıklarını açıkça belirtti. Ancak öyle ki bu, Ermenistan-Türkiye iletişiminin de söz konusu olduğu bir durum.
Köşe yazarı Elmasçı’ya göre, Erdoğan’ın bu politikası “tek millet, iki devlet” hassasiyetinin ötesinde büyük ölçüde ekonomik faktörlerle şekilleniyor. Yazar, sadece 2024 yılının Ocak ayında Azerbaycan’dan Türkiye’ye 477 milyon dolar, Şubat ayında ise 343 milyon dolarlık ithalat yapıldığını kaydediyor. Bu rakamları yıllık bazda ele alırsak, büyük sayılarla karşı karşıya olacağız. Yani Erdoğan, Türkiye’nin kötü ekonomik koşullarında Bakü’den gelen paraları seçmek zorunda kalıyor ve doğal olarak Yerevan ile normalleşmeyi bunlara tabi kılıyor. Ancak önemli olan başka şeyler de var. Mesela Erdoğan’ın bu şekilde Türkiye’nin doğu bölgelerindeki nüfusun isteklerini ve Türk medyasında da defalarca yer alan Ermenistan ile sınırının açılması çağrılarını da göz ardı etmesidir. Zira bu durumun, bir şekilde kendilerinin pek de iyi olmayan yaşam koşullarını hafifleteceklerini düşünüyorlar.
Peki, son zamanlarda Bakü’nün hatta bu konuda bayağı enteresan bir “bencil” tutum sergilemeye başladığı Türkiye-Azerbaycan ekonomik çıkarları tek neden mi? Bu konuda Erdoğan-Aliyev’in kişisel çıkarları da bir faktör değil mi? Türkiye’deki son cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasından çok zaman geçmedi. Depremden aylar sonra Erdoğan ve İlham Aliyev, Türkiye’de düzenlenen Teknofest sırasında bir “kardeş konuşması” yaparak Kahramanmaraş’ta Azerbaycan fonlarıyla (100 milyon dolardan fazla) 1000 konut inşa edileceğini duyurdular. Böylelikle seçimden önce, festivali Erdoğan ve onun siyasi partisinin bir tanıtım kampanyasına dönüştürdüler. Bir de o aralarda Azerbaycanlı milletvekilleri Türkiye’de Erdoğan lehine propaganda yapıyorlardı. Evet, oldu öyle şeyler…
Son haftalarda Yerevan ve Ankara arasındaki temaslar yoğunlaştı. Daha önce belirtildiği gibi, iki ülkenin liderleri arasında, ardından ulaştırma bakanları arasında görüşmeler gerçekleşti. Bugün İstanbul’da “3+3” platformu çerçevesinde Ermenistan ve Türkiye dışişleri bakanları bir araya gelecek. Platforma dahil olan ülkelerin dışişleri bakanları, Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edilecek.
Önümüzdeki süreç, Ankara’nın Kafkasya ve özellikle komşu Ermenistan konusundaki bağımsız politikasının olmadığını ortaya koyarak ‘Bakü’ye bağımlı’ tutumunu sürdürecek mi, bunu gösterecek. Türkiye’nin, Ankara’da artan eleştirileri göz ardı ederek bu bağımlı politikayı devam ettirip ettirmeyeceği belirlenecek. Ayrıca, Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik politikasının Ankara’da değil, Bakü’de şekillendiği iddiasını bir kez daha vurgulayarak buna zemin hazırlayıp hazırlamayacağı da netleşecek.