KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Hüda Rauf: İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne kabulünün anlam ve sonuçları

Hüda Rauf: İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne kabulünün anlam ve sonuçları

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
317 0

İran’ın üyeliğini kabul etme kararı, Tacikistan’ın Duşanbe kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 21. Devlet Başkanları Zirvesi’nde açıklanmıştı. Üyeliğin onaylanmasından önce İran’a örgütte gözlemci statüsü verilmişti. Daha önce örgüt üyeliğinin onaylanması için nükleer anlaşmaya uyması, Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın (UAEA) da ABD ve BM yaptırımlarının kaldırılmasıyla anlaşmaya uygunluğunu onaylaması şart koşulmuştu.

Tacikistan’daki zirvede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, İran’ın bundan böyle ŞİÖ’nün daimi üyesi olacağını vurguladı. Bu açıklama, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin yabancı bir ülkeye ilk resmi ziyareti sırasında gerçekleştirildi.

Üyeliğin kabul edildiğinin duyurulmasının ışığında, İran’ın 2008 yılından beri örgüte katılmak için başvuruyor olmasına rağmen, üyeliğe şimdi kabul edilmesi ne anlama geliyor? Kuruluşa üyeliğinin kabulü nasıl sonuçlara yol açar?

Başlangıçta, Şanghay İşbirliği Örgütü 2001 yılında Rusya, Çin ve dört Orta Asya ülkesi Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan tarafından kuruldu. 2017 yılında ise Hindistan ve Pakistan ŞİÖ’ne katıldı.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 44’ünü, dört nükleer gücü, dünya nükleer güçlerinin yarısını ve dünya GSYİH oranının yaklaşık yüzde 25’ini üyelerinin elinde bulundurması, ŞİÖ’nün stratejik önemine işaret ediyor.

İran’ın ŞİÖ’ye kabulünün anlamları

Daha önce ŞİÖ’de gözlemci statüsüne sahip bulunan İran, 2008 yılında ise tam üyelik başvurusunda bulunmuştu. Ancak başvurusu, nükleer programına uygulanan Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD yaptırımları ve ŞİÖ’nün birçok üyesinin, saflarında uluslararası yaptırımlara tabi bir ülke istememesi nedeniyle yavaşladı.

Ancak örgütün son zirvesinde, nükleer dosya hala zorluklarla karşı karşıya olmasına rağmen, İran’ın üyeliğe kabul edildiği açıklandı. Kararın ve örgütün Rusya ve Çin’in de içinde bulunduğu ülkelerin böyle onay vermesi, bir yanda örgütün ülkeleri uluslararası ve ABD kısıtlamalarına tabi ülkelerle ekonomik işlem yapamayacakları için nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılacağına ve ABD yaptırımlarının kaldırılacağına dair bir inancın mevcut olduğu anlamına geliyor.

Dolayısıyla İran, ABD ile müzakere sürecinde olduğunu teyit etmiş olabilir. Diğer yandan Moskova ve Pekin, Afganistan’dan çekilmeye başlayan Washington ile Soğuk Savaş çerçevesinde Tahran’ın üyeliğini kabul etmiş olabilirler. Taliban’ın yeniden egemen olması, sonra Hint-Pasifik bölgesinde işbirliği için ABD, İngiltere ve Avustralya arasındaki ‘AUKUS’ güvenlik ortaklığı bu konuda etkili olmuş olabilir.

İran’ın ŞİÖ üyeliğinin sonuçları

1-İran, ŞİÖ üyeliğini bir ittifak ve dünya düzeni ile ABD’nin rolü konusunda birleşik bir vizyona sahip bir blok olarak pazarlamaya çalışıyor. Ayrıca üyeliğini Batı hegemonyasını kırma ve yaptırımları kaldırma bağlamında yeni cumhurbaşkanı ile hesaba katılması gereken bir başarı olarak sunuyor. Reisi zirvede yaptığı konuşmada, yaptırımları ‘ekonomik terörizm’ ve ‘egemen güçlerin isteklerini başkalarına dayatmak için en önemli araç’ olarak nitelendirdi. Bu tür ekonomik yaptırımların ‘bölgesel entegrasyonu teşvik etmenin önündeki büyük bir engel’ olduğunu da sözlerine ekledi. ŞİÖ’nün yaptırımlara toplu bir yanıt vermek için yapılar ve mekanizmalar tasarlaması gerektiğine dikkat çeken Reisi, bunun, ABD sonrası bir dönemin kapısını açan Batılı olmayan güçlerin işbirliğinin ana sembollerinden biri olduğunu da ifade etti. İran konuyu, uluslararası sistemin çoğulculuğa ve gücün yeniden dağılımına yönelik eğiliminin bir göstergesi olarak pazarlıyor.

2-Siyasi düzeyde bu, İran’ın Reisi’nin gölgesi altında doğuya yönelmeye dayalı politikasının ilk uygulamasıdır. Tahran, bu üyeliği ABD’nin tecrit projesine son vermek gibi pazarlıyor. Raisi, Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinin, ülkesiyle ekonomik ilişkileri genişletmeye hazır olduğunu vurguladı. Tahran hükümeti de buna hazırlıklı olması gerektiğine işaret eden Reisi, en önemli işbirliği alanlarının, Asya’ya ve dünyaya açılan bir kapı olmayı hedefleyen Umman Körfezi’ndeki ve İran’ın güneydoğusundaki Çabahar limanı olduğunu vurguladı.

3-Ekonomik düzeyde ise Doğu’ya doğru bir yöneliş, ana küresel pazarlara erişim kapısını açıyor. Bu durum, İran’ın dünya nüfusunun büyük bir bölümünü temsil eden dolayısıyla Tahran için büyük potansiyele sahip ‘pazarlara ulaşmasına’ izin vereceği için, Batı’nın engelleyici yaptırımlarıyla çelişiyor.

Tahran, örgüte üyeliğin ABD yaptırımlarını sona erdireceğini vurgulamaya çalışıyor. Fakat gerçekte, İran’ın bankacılık işlemlerini yürütme ve petrolünü satma kabiliyetini sınırlayan ABD yaptırımlarıyla ilgili sorunlar var. Üyelik ayrıca, onu Palermo Sözleşmesi ve FATF (Finansal Eylem Grubu) standartlarına uygun olarak kara para aklamanın önlenmesi gibi uluslararası ekonomik anlaşmalara uymaya zorlayacaktır. Ancak İran hala Hindistan ile ticari ilişkilerini geliştirmeyi ve kötüleşen ekonomisini canlandırmak için Çin ve Rusya ile ekonomik bağlarını genişletmeyi umuyor.

Hüda Rauf Şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir