KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Hüda Huseyni: Süleymani’yi Lübnanlılar mı öldürdü ki

Hüda Huseyni: Süleymani’yi Lübnanlılar mı öldürdü ki

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
296 0

Lübnan’ı kaybedip İran’ı kazanması, Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hassan Nasrallah’a ne fayda sağlayacak? Haydutların değil bir devletin olduğu İran’da, devletin olmadığı Lübnan’daki ile aynı rolü olacak mı? Kasım Süleymani suikastının birinci yıldönümünde Lübnanlıları karşı karşıya bıraktığı meydan okumanın anlamı nedir? Ülkeyi İran’ın İsrail’e karşı birinci cephe hattına dönüştürmesi için Tahran’ın kendisine verdiği füzelerin nasıl Lübnan’ın egemenliğinin koruyucusu olduğunu bize açıklayabilir mi? Egemenlik, yardım kurumu olduğu iddia edilen Karz-ı Hasen Fonu’nu bir bankaya çevirmek ve şubeler açmak, kredilere karşılık muhtaç kimselerden altın almak mıdır? Egemenlik, Lübnan devleti tarafından sübvanse edilen tüm maddelerin kaçakçılığını yapıp Suriye’ye göndermek midir? Lübnan’da devlet olmadığı için İsrail, Suriye sınırındaki el Kasr bölgesinde bulunan ve Hizbullah’ın adamlarından birinin Suriye’ye kaçırmak için depolamış olduğu doğalgaz ve petrolün bulunduğu depolara yönelik hava saldırılarını gerçekleştirdi mi? Nasrallah ise bu sırada Süleymani’nin iffetini, yiğitliğini ve yüce gönüllülüğünü bol bol övüp, kendisini yüceltiyordu.

Nasrallah, her konuştuğunda tehdit ettiği Lübnanlıların dörtte üçü üzerinde hiçbir etkisi olmadığını biliyor. Hal böyleyken İsrail’e karşı tehditlerini gerçekleştirip füzelerini ateşlemeye ne der acaba? Bu meydan okumaya hazır mı? Yoksa bizim gibi o da, İranlı yetkililerin her gün Irak’ı ziyaret ettiklerini, yandaşlarından hükümeti provoke etmeden ve ABD tesislerine saldırmadan eylemlerde bulunmalarını talep ettiklerini biliyor mu? Kesin ondan da aynı şeyi istemişlerdir. Hem Arap ülkeleri, hatta Türkiye’de görevlendirdiği takipçilerinden kamuoyunu kendi tarafına çekmelerini isteyen bu İran nasıl bir devlet? Halkının kendisine karşı olduğunu biliyor. Dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervi ile dördüncü büyük petrol rezervine sahip ama bunların gelirleri Beşşar Esed (yılda 15 milyar dolar) gibi diktatörlere, küresel terör listelerinde yer alan bir örgüt olan Hizbullah’a (yıllık 700 milyon dolar), Husilere (en az 360 milyon dolar), Iraklı milis gruplara (150 milyon dolar), Hamas’a (360 milyon dolar), balistik füze üretimine, tamamlanmasına izin verilmeyecek nükleer programa harcanıyor. İran’ın uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirmeye (nükleer anlaşma öncesi ulaşmış olduğu oran) geri dönme tehdidi, ona faydadan ziyade zarar verecek bir tehditten ibaret.

Nasrallah, Beyrut girişlerine Süleymani’nin afişlerini asarak ve güney banliyösündeki el Gubeyri bölgesinde bir heykelini dikerek ne kazandı? Lübnanlılar bu afişleri yaktılar, üzerlerine bastılar, sosyal medyada Lübnan halkına hitap ederken Nasrallah ile pervasızca alay eden videolar yayınladılar. Eğer Nasrallah kısa yoldan devletini deklare etmek istiyorsa, buyursun ve İsrail’e savaş ilan etsin, İran’ın kendisinden istediği de bu değil mi? Yapsın da görelim. Ama bütün denklem değişti ve hem İran hem de Hizbullah bunu biliyor. Arap Körfez ülkeleri artık İran’a karşı nazik olmak konusunda istekli değil, ki İran’a göre bu bir zayıflıktı. Keza Nasrallah’ın konuşmalarında bu ülkelere yönelttiği hakaretler de artık onları hiç etkilemiyor. Tek başına Lübnan ve Lübnanlılar bedel ödüyor. Ancak Lübnan çökerse, Hizbullah, eksilse de İran’ın kendisine gönderdiği paralardan nasıl yararlanacak? Aynı şekilde hem kendisi hem de kendisine karşı seslerini yükseltmeyi reddeden politikacılar sebebiyle çökmenin eşiğine gelen Lübnan devletinin tüm gelirlerinden nasıl faydalanacak?

Muhterem Süleymani’nin fotoğrafları sadece Lübnan’da değil, Irak, Türkiye ve Gazze’de de yakıldı. Lütfen, zorla sevgi olmaz.

Peki Nasrallah’ın bütün Lübnanlılara pazarlamaya çalışacak kadar sevdiği bu Kasım Süleymani kimdir? Devrim sırasında Süleymani, memleketi Kirman’da su işleri ve kanalizasyon dairesinde çalışıyordu. Devrimden sonra, İslam Cumhuriyetinin kurucusu Ayetullah Humeyni’nin düzenli orduya güvenmediği için kurduğu İran Devrim Muhafızlarına katıldı. Süleymani, 1980’de İranlı Kürt muhaliflere yönelik baskı kampanyasına bizzat katıldı. Kürtlere karşı işlediği suçlardan dolayı Devrim Muhafızları hiyerarşisi onu muhalif grupları, özellikle de Halkın Mücahitleri mensuplarını takip etme, hedef alma ve öldürmekte kullandı. Seksenlerde, İranlı muhalifleri (özellikle de devrimin onların fedakarlıkları sayesinde başarılı olduğu muhalifleri) ortadan kaldırmaktaki başarıları nedeniyle rejimin liderleri onu tugay komutanlığına terfi ettirdiler. İran-Irak Savaşı’nda Devrim Muhafızları komutanlarından biriydi. Devrim Muhafızlarının birçok komutanı gibi Süleymani de mayın tarlalarında yol açmak için “insan dalgası” taktiğini kullandı. Bu, birçok İran askerinin ve İranlı çocuğun ölümüne neden oldu. Bu savaşı muhabir olarak Irak cephesinden takip ettiğim için buna bizzat şahit oldum.

1988’de Kasım Süleymani Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Tugayı’nın komutanlığına atandı. 2011’de Süleymani, Kudüs Tugayı’nın çeşitli Arap ülkelerinde işlediği suçlar, özellikle de Suriye’de sivillere yönelik kimyasal saldırılar için tümgeneral rütbesini aldı. Bu saldırılardan zarar gören bölgelerin sakinleri ise kendisini “Çocuk katili general” diye adlandırdı. Bu bağlamda, rejimin savunucuları da bölge halkının Süleymani’den nefret ettiğini ve insanları kendisine bağlamakta başarısız olduğunu itiraf ediyorlar. (Muhammed Salih Kumeyli Horasani- Meşhed Üniversitesi’nde Şeriat Profesörü)

Süleymani’nin komutanlığında Kudüs Tugayı, Lübnanlı Hizbullah, Yemenli Ansarullah, Afgan Fatımiyyun, Pakistanlı Zeynebiyyun, Iraklı Haşdi Şabi gibi radikal vekillerini, Ortadoğu bölgesinin istikrarını sarsmak için kullandı. Buna ilaveten, Kudüs Tugayı’nın uyuşturucu kaçakçılığı gibi gizli eylemleri de bulunuyor. Bunun gibi yasadışı faaliyetleriyle terör saldırılarını finanse ettiği gibi, vekillerinin maaşlarını da ödüyor. Kudüs Tugayı, İran’ın Ortadoğu’ya yönelik politikasını resmi olarak kontrol ediyor. Nitekim, 2006’da Kürt lider Celal Talabani’nin telefonundan ABD’li general David Petraeus’a gönderdiği gizli mesajda Kasım Süleymani, İran’ın bölge politikasını kendisinin yönlendirdiğinin altını çizerek, ABD’nin bu konuda kendisi ile temas kurması gerektiğini vurgulamıştı. Öldürülmesinden sonra İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, her Salı Süleymani ile bir araya gelip rejimin bölgeye yönelik yaklaşımını koordine ettiklerini söylemişti.

ABD Hazine Bakanlığı 2007’de İran Devrim Muhafızlarını terör örgütleri listesine dahil etti. 2011’de Avrupa Birliği onu takip etti. 2007’den itibaren Devrim Muhafızları liderleri ve unsurları görevlerini yerine getirmek için diplomat kılığına girmeye başladılar. ABD işgalinden sonra Irak’a gönderilen tüm İranlı elçiler, üst düzey Devrim Muhafızları komutanlarındandı. Bugün Husilere gönderilen İran Büyükelçisi de öyle.

Gazze’nin neden İran’ı savunma cephesinin ön hattında yer aldığına gelince, Hamas’ın kurucularından Mahmud Zehhar, İranlı el Alam kanalına verdiği bir röportajda, 2007’de Dışişleri Bakanı iken Süleymani’den nasıl büyük paralar aldığını açıklamıştı. Anlattığına göre, dönemin devlet başkanı Ahmedinejad ile görüştükten sonra Süleymani ile de bir araya gelmiş ve ona yana yakıla Hamas’ın memurlarının maaşlarını ödeyemediğinden şikayet etmiş. Zehhar, ertesi gün havalimanında her biri içindeki paralarla 40 kg olan çantalar içinde nakit 22 milyon doların kendilerini beklediğini ve sadece 9 kişi oldukları için daha fazla taşıyamadıklarını da ekliyor.

İran’ın Ortadoğu’daki ana vekili Lübnanlı Hizbullah’ın birçok kez teyit ettiği gibi, Hamaney’in ofisi Devrim Muhafızları komutanının vekillere yaptığı cömert ödemelerin ana kaynağıydı ve olmaya da devam ediyor. Nasrallah, İran rejimine olan bağlılığını defalarca yineledi. Süleymani ile bu ilişki daha da sağlam hale geldi. İmad Muğniye’nin öldürülmesinden sonra Süleymani, ailesini İran’a götürdü ve kızının Muğniye’nin oğlu ile evlenmesini teşvik etti. Süleymani, Hizbullah’ı sürekli bir şekilde İran halkının parası ve ulusal varlıkları ile finanse etti. Öldürülmesinden sonra Nasrallah, intikamını alma sözü verdi. Ölümünün birinci yıldönümünde ise, Süleymani suikastının intikamını almak için İsrail cephesinin açılacağı açıklamasıyla Lübnan halkına gözdağı verdi. Süleymani’nin öldürülmesinin birinci yıldönümü vesilesiyle Hizbullah, İsrail sınırında törenler düzenleyip konuşmalar yaptı.

Süleymani’nin yokluğu İran rejimini zor duruma düşürdü ve halefi İsmail Kaani şu ana kadar yerini dolduramadı. Elbette şimdiye kadar İran ve vekillerinin intikam tehditleri sözde kaldı ve İsrail de kendi adına bu tehditleri kullanıyor ve teşvik ediyor. Hesaplar çakışıp beklenen hata meydana gelirse, Nasrallah’ın yer altında bile başını uzatıp füzeleriyle tehdit edeceği ve gözdağı vereceği bir yer kalmayacak. Provokatör yorgun ve son kullanma tarihi yaklaşıyor. Bu kez İran dahi kendisini hedef alabilecek füzelerin menzili dışında kalamayacak.
Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir