KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Hüda Huseyni: Hindistan, Pakistan, İran, Çin ve Rusya “Taliban” dönüm noktasında

Hüda Huseyni: Hindistan, Pakistan, İran, Çin ve Rusya “Taliban” dönüm noktasında

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
335 0

Emekli bir İngiliz general, ülkesinin ve Amerikalı yetkililerin günlük istihbarat raporlarını okusalardı Taliban’ın Afganistan’ı hızlı bir şekilde ele geçirmesine şaşıracaklarına inanmazdı. Bu, birçok siyasi gözlemcinin Afganistan olayları ve maddi-manevi açıdan Batı’ya pahalıya mal olan savunma hattının hızlıca düşmesi hakkında gündeme getirdiği sorularla benzerlik göstermektedir: Bütün istihbaratlara rağmen Batılı ülkeler özellikle de ABD ve İngiltere, Taliban’ın şehirlerde ilerleyip Afganistan vilayetlerini ve başkent Kabil’i -20 yıldan fazla süredir eğitilen ve silahlandırılan Afgan ordusunun hiçbir direnişiyle karşılaşmadan- birkaç gün içinde ele geçireceğini bilmiyor muydu?

Birçokları, Taliban’ın bu zaferinin Amerikalıların ve İngilizlerin yanlış öngörüsünden ya da hatasından kaynaklandığına inanmıyor. Şöyle ki İran, uzun bir süre geçmeden istemediği bir çatışmaya girecek ve tüm Şii grupları Taliban’ın saldırılarına karşı koymak için sevk edecek. Sonuçta İran’ın, başlangıcını bildiği ancak sonunu kesinlikle bilemeyeceği bir savaş patlak verecek: İran’ın gücünü parçalayan, varlığına zarar veren ve karar sahibi ülkeler karşısında İran’ı zayıflatan bir savaş… Mollaların Pers İmparatorluğu’nu diriltme hayallerini yok eden bir savaş.

Bu, uluslararası bir oyundur. Kuveyt’in kurtarılmasının ve Cumhuriyet Muhafızları’nın Kuveyt’ten ayrılırken öldürülmesinin ardından 1991 yılında Washington’un kararı, savaşı kesin bir sonuca bağlamak değildi. Saddam Hüseyin, İkinci Körfez Savaşı’ndan, Bağdat işgalinden ve rejiminin yok edilmesinden önce yaklaşık 10 yıl iktidarda kaldı. ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, bu konudan bahsederken açık bir şekilde şunu dile getirdi: “Savaş, 1991 yılında Saddam’ı etkisiz hale getirmedi. O dönemde Irak’ı işgal edip Saddam’ı tamamen ortadan kaldırmanın hiçbir yararı yoktu.” Sovyet ordusunun Afganistan’ı işgal ettiği döneme gidelim. Amerikalılar askeri olarak herhangi bir harekatta bulunmadı. Tam tersine onlar, Rusların şehirlere ve Afgan vilayetlerine girişine izin verdiler.

Aralarında Usame bin Ladin’in de olduğu radikal İslam, Sovyet ordusunu yenip çekilmeye mecbur bırakan şiddetli bir çete savaşı düzenlemek için silahlandırıldı. Bu savaş, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün önemli sebeplerinden birisiydi. Ancak sonradan yaşananlar, başta İran, Hindistan ve Çin olmak üzere ilgili diğer devletleri şaşırttı.

Herhangi bir rejimin kontrolündeki Afganistan, kullanılmayan maden kaynaklarından ve önemli stratejik konumundan dolayı jeopolitik bir ödül olarak kalmaya devam edecek. Bu şekilde Afganistan, İran ve Hindistan tarafından iki projeyle cezp edildi: İlki, Hindistan Çabahar Limanı. Bu liman, denize kıyısı olmayan ülkeyi nakliye yoluyla açık denize ulaştırmak için İran ve Afganistan’ı bir araya getirdi. Amaç, altyapının -Hindistan’ı Avrupa’ya bağlamaya çalışan- kuzey ve güney arasındaki en geniş Hint nakliye yolundan yararlanacak olmasıydı. Öte yandan yeni bir girişim olsa da başka bir girişim mevcut: Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimini Afganistan’a kadar genişletmek. Öyle ki Pekin, bu girişimi 2021 yılı içerisinde açık bir şekilde yeni keşfetmeye başladı.

İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, bu ay Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar’la yaptığı toplantıda şu açıklamayı dile getirdi: “İran ve Hindistan, bölgenin özellikle de Afganistan’ın güvenliğini garantilemek için yapıcı ve faydalı bir rol oynayabilir.” Reisi ve Jaishankar görüşmesinin odak noktası Afganistan’dı. Çünkü daha sonra hızlı gelişmeler yaşandı. Bu ay Jaishankar’ın gezisine paralel olarak Taliban, Afganistan’a yönelik şaşırtıcı bir saldırı başlattı. Bu hızlı gelişmelere baktığımızda şu an her ülke, Afganistan’a yönelik politikasını gözden geçirmek zorunda kalacak.

Hindistan için seçenekler sınırlı. Durumların daha fazla netleşmesini beklerken olumsuz bir seçim yapabilir. Tek taraflı olarak sahadaki durumları etkileme gücünden yoksun olan Yeni Delhi, Afganistan’da ortaklara ihtiyaç duymaktadır. Rusya, Hindistan’ın tarihi güvenilir ortağıyken Çin ve Pakistan’la iş birliği hala başarısız. Fakat Moskova, Afganistan’daki çıkarlarını korumaya yardım etmesi için genellikle yönünü Pakistan’a çeviriyor. Bu da Afganistan konusunda İran’ı Hindistan’ın en önemli müttefiki yapıyor. Hindistan ve İran, Taliban’ın hakimiyetinde ve Pakistan’ın kontrolünde olmayan çoğulcu bir hükümet tarafından yönetilen istikrarlı bir Afganistan istiyor. İki ülke de Taliban’ın Kabil’de yeniden iktidara gelişinden dolayı endişeleniyor. Hindistan, bu tür bir senaryonun 1990’lardaki olayların yeniden yaşanmasına yol açacağından kaygılanıyor. Nitekim o dönemde Taliban rejiminin kontrolündeki Afganistan, Pakistan tarafından desteklenen Hindistan karşıtı terör gruplarının sığınağıydı.

Diğer yandan İran, 1998 yılında Taliban’a karşı savaşa girmek üzereydi. Zira o dönemde Taliban, Afganistan’ın kuzeyindeki Mezar-ı Şerif şehrini ele geçirip İranlı diplomatları öldürmüştü.

Şii İran, radikal-Sünni Taliban Hareketi’nin kendisine saldırmak için Afganistan’ı bir üs olarak kullanabilecek benzer ideolojiye sahip diğer grupları barındırmasından korkuyor. Tahran, Afganistan’daki Şii azınlık için endişeleniyor. İran, uzunluğu 572 mile ulaşan boşluklarla dolu sınır üzerinden uyuşturucu ticaretinin artış göstermesinden kaygılanıyor.

Afganistan’la sınırı olmadığından dolayı Hindistan için coğrafya, genellikle kendisini İran’a çeken bir konumda yer almıştır. Pakistan’ın karadan ulaşımı yasaklamasıyla birlikte Hindistan, İran’a Orta Asya’daki pazarların ve maden kaynaklarının yanı sıra Afganistan’a giriş noktası olarak bakmıştır. Bundan yararlanmak için Yeni Delhi ve Tahran, İran’ın güneydoğusunda bulunan Çabahar Limanı’nı birlikte geliştirmeye ve modernize etmeye çalıştı.

Uzun süreden beri Hindistan, Afganistan için alternatif bir deniz ulaşım noktası olarak Çabahar Limanı’nı satmayı düşünüyordu. Fakat Amerikan yaptırım tehdidi Hindistan’ı engelledi. Liman, resmi olarak yaptırımlardan muaf tutulurken Hindistan, ABD Eski Başkanı Donald Trump’ın İran düşmanlığından dolayı dikkatli hareket etmeye devam etti. Öncesinde özel sektörü projeye dahil etmek için mücadele eden Yeni Delhi, limanı geliştirmek için ayrılan 500 milyon dolardan şu ana kadar sınırlı bir meblağ ödedi.

Orta Asya ülkeleri için denize engelsiz ve güvenli bir ulaşım noktası sayılan ve Afganistan’ı Orta Asya’ya giriş kapısı konumuna getiren Çabahar, Taliban’ın iktidara gelişinden dolayı şu an askıya alınma durumuyla karşı karşıya.

Kabil düşmeden önce Taliban, İran’la olan çeşitli sınır kapılarını ele geçirdi. Bunun üzerine İran, Afganistan’la olan sınırını kapatmak zorunda kaldı. Bu da yaklaşık 2 milyar dolara ulaşan yıllık ticaretin sekteye uğramasına yol açabilir…

Uzun vadede Hindistan, Taliban hakimiyetindeki hükümetin Çabahar yerine Pakistan’ın Karaçi ve Gwadar limanlarından daha fazla ticaret yapmasından endişeleniyor. Bu da demek oluyor ki bölgesel bütünlüğü pekiştirmek yerine Hindistan, Taliban Hareketi’yle ortak işbirliği fırsatlarını keşfetmek için İran’a başvurabilir. Bu bir çözüm olabilir. Ancak 1990’larda Yeni Delhi ve Tahran, Kuzey İttifakı’na (Bu ittifak, o dönemde Taliban hükümetine karşı savaşan Afgan liderlerden oluşan bir gruptur) siyasi, askeri ve mali yardımda bulunmak için Moskova’yla ortak hareket etti. Fakat Tahran, endişelere rağmen son 10 yılda Taliban Hareketi’yle dikkatli ilişkiler kurdu. Ayrıca İran, bölgedeki Amerikan varlığıyla mücadele etmek için Taliban’a silah desteğinde bulundu ve iktidara dönüşlerini göz önünde bulundurarak Taliban’la diplomatik ilişki kurdu…

Yeni Delhi de tüm Afgan tarafların katılımına ihtiyaç duyduğunu anlamış olacak ki son aylarda Taliban’la temas kurmuş gibi görünüyor. Fakat aynı zamanda Hindistan, Taliban hükümetini tanımanın yanı sıra Taliban’ın katılımı konusunda da bölge ülkeleri arasında en çok kararsız kalan ülke olmaya devam edecektir.

Muhtemelen İran, ilişkilerin gerginleşmesi halinde Taliban’a karşı askeri seçenekleri gündeminde tutacaktır. Aynı şekilde Hindistan da gelecekte yerel Afgan direnişini desteklemeye hazır olabilir. Buna rağmen geçmişin aksine Hindistan ve İran, ortak bir zemin bulmak için mücadele edebilir. Eski Kuzey İttifakı, birlik için mücadele verebilir. Zira ülkedeki birçok komutan esir alındı ya da kaçtı. Bunun için İran, Taliban’a karşı savaşmak için Şii savaşçılardan oluşan Fatimiyyun Tugayı’na başvurabilir…

Fakat görünüşe göre Hindistan, Taliban’a karşı geniş çaplı bir ittifak tercih ediyor gibi. Yeni Delhi, Fatimiyyun Tugayı’nın kullanılmasının Afganistan’da mezhepsel şiddeti körükleyebileceğinden endişeleniyor. Bu da daha fazla istikrarsızlığa yol açabilir. Afganistan cephesindeki zorluklar, Hindistan ve İran arasındaki ikili ilişkiler üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bunun nedeni de çoğunlukla iki ülkenin ABD’ye yönelik zıt yaklaşımlarıdır. Yine Hindistan, iki rakiple ilişkilerinde dengeyi korumada zorluk yaşadı. Genellikle Yeni Delhi, ABD’nin yaptırım tehdidinden dolayı İran’la irtibatını azalttı. Son zamanlarda İran, durumları daha karmaşık hale getirmek için Hindistan’ın stratejik rakibi Çin’le 25 yıllığına stratejik bir anlaşma imzaladı. Öte yandan Hindistan, Tahran’ın bölgesel rakipleri İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile stratejik ilişkilerini pekiştirdi.

Taliban’ın Afganistan’a hâkim oluşu, bölgede çok büyük jeopolitik sonuçlara yol açacak. Başta İran olmak üzere birçok ülke bundan etkilenecek.
Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
şarkulavsat

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir