1990’lerin başlarıydı. Birnci Liseye yeni girmiştim. İran’da cümartesi haftanın ilk günü oluyor (İran dışında okula gidenler için bir ipucu), haftanın ilk dersi de cebir dersi( matematik) ile başlıyordu. Cebir öğretmeni Cihanbahşı adında bir beyefendiydi. Cebir dersini garip bir şekilde öğretiyordu ve cebir kavramları benim ve diğer birçok çocuk için anlaşılmaz haldeydi.
İlk sınavını aldığında, bende dahil çocukların çoğu düşük not aldılar.
Ama tanıdığım bir öğrenci tam puan aldı. Hepimiz için tuhafıydı. Cihanbahşi ona döndü ve çok kirli ve düzensiz yazdığını söyledi ve devamında dedi ki eğer kağıdı dikkatlice düzeltmeseydim, cevapları doğru yazdığına inanmazdım.
Adı Müstafa’ydi ve daha sonra üniversitede tıp’ta da kabul edildiğini duydum, bana o gün ilginç bir cümle söyledi. Sınav kâğıdımı doğru düzeltmemekten şikayetçi olan ben, (tabii ki düşük notum için daha çok mazeretiydi) ve sınıfın önünde ve çocukların önünde homurdanarak bana dönüp dedi ki: “Eğer Doğru çözümü kullanırsan ve son doğru cevabı yazarsan, öğretmen sana nasıl tam notunu vermez..?!”
Yıllar geçti.
Bugün siyasi bir aktivistim ve uluslararası ilişkiler ve bölgesel gelişmeler alanında az çok iyi bilgilere sahibim. Müstafa’nin bu cümlesini İran’daki mevcut durumla birleştirerek ve ondan bir bileşik cümle çıkarmak istiyorum:
“İran halkı doğru stratejiyi kullanırsa ve bu strateji doğru sonucu hedefliyorsa, hükümetin yenilgiyi kabul etmekten başka seçeneği kalmayacaktır.”
Bu cümle Süriye halkınada geçerlidir.
Şimdi en büyük endişem, insanlara doğru çözümün ne olduğunu ve nasıl çalışması gerektiğini anlamalarını sağlamamız gerektiğidir.
Ama bu konuda çok çalışmanız ve sonuca ulaşmanız gerektiği gerçeğinin dışında bir yol yok..!
Aslında, doğru çözüme ve sonuca ulaşma tavsiyem;
Teorik seçkinlerin( elit’lerin) ve pragmatik ve delikanlı insanları kullanmalısınız.
Faktörlerinin geri kalanı; mevcut şartlara ve birazcık da şansa kalıyor.
Hossein Vahid Kafkassam Tahran