KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Hanefi Avcı: İkinci bir askeri darbe olma ihtimali yakın vadede bana göre hiç yok

Hanefi Avcı: İkinci bir askeri darbe olma ihtimali yakın vadede bana göre hiç yok

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 13 dk okuma süresi
347 0

2010 yılında yazdığı “Haliçte Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabıyla Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ-PDY) ile alakalı gerçekleri açığa çıkaran Hanefi Avcı, 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü değerlendirdi. Bu sürecin öncesi ve sonrası için kayda değer açıklamalarda bulunan Avcı, toplumsal açıdan çok hassas günlerden geçtiğimizi belirtti…

1. Öncelikle bu görüşmeyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim Hanefi Bey. Açıklamalarınızın toplumun tüm kesimi için önemli olduğunu düşünüyorum.
Rica ederim.. Tabi ki. Ben teşekkür ederim Hoca hanım.
2. Hanefi Bey, 15 Temmuz öncesi Türkiye’nin Toplumsal Yapısındaki Algı Durumu nasıldı? Ve 15 Temmuz sonrası nasıl bir değişiklik yaşandı?
Bu o kadar büyük bir olay, büyük bir travma ki, çok zor atlatılacak. Bir yönü ile devlet içinde kendi ordusu, askeri, bir çok devlet memuru devletine karşı tavır aldı hükümeti zorla yıkmak devleti ve hükümeti ele geçirmeye çalıştı, aynı ideoloji yani islamı bir yaşam biçimi hatta hayatın her sahasında uygulanmasını isteyen grup AKP- Cemaat içinde iki ye bölündü, biri diğerine karşı hile ile zor şiddet kullanarak saldırdı, … Bir ailenin içte çatışması, bir bünyenin ayrılması, bir birliğin bölünmesi gibi çok ağır sancılı oldu.. Şimdi bu büyük olay sonrası devletin suç işleyenlere karşı adli, idari, psikolojik .. tepkisini başlatırken diğer yanda benzeri bir olay yaşamamak için daha ağır yaptırımlar, tüm toplumu etkileyen tedbirler alıyor bunu normal hukuk sistemi içerisinde alamayacağından OHAL kararı aldı tüm toplum bu rahatsızlıktan nasibini alırken devlet sistemi de farklı güç ve yetkilere kavuştu, örgüt başarısız olmanın travmasını yaşarken yakalan, kaçak olan mensuplarının sorunları, asıl önemlisi liderinin darbeyle irtibatının kurulmasının sonrası güvenliği, iadesi, ABD kabilem imkanının azalması, yakalan mensuplarının durumu, arananların yurt dışına çıkarılması, el konan, kayyum atanana, riske giren maddi varlıklarının durumu gibi sorunlarla uğraşırken, artık mücadeleyi yurt için açıkta yapamayacağı için ciddi bir yer altı yapılanması hazırlarken .. yurt dışında hükümet ve CB karşı açık ciddi bir mücadele organize etmeye başlayacak …
Bu süreçte hükümette, CB da, kamu kurumları da Örgüt de stresli, varlık sorunu ile karşı karşıya kalmanın verdiği ruh hali ile küçük şeyleri önemsemez bir anlayışla hareket edeceğinden arada kalacak sıradan insanlar için daha ciddi zorluklar olacaktır.
Örgütün yurt dışında olması ve saldırgan tavrını sürdüreceğinin sinyallerini vermiş olması ülkedeki stresli durumun uzunca bir süre daha devam edeceği gözükmektedir.
3. Kurumlardaki fetö temizliği dışında başka temizlikler de yapılıyor mu? Hükümete karşı olan herkesi elimine etmeye çalışma gibi…?
Devletin bu kadar büyük olayla karşılaşılmış olması dolayısı ile devlet kurumlarının süratle çok sayıda kişi hakkında, ağır suçlardan adli, idari işlem yapma durumunda kalması dolayısı ile hata ihtimali arttığı gibi, OHAL’in verdiği yetkilerin de hoyrat kullanılması ile bazen de sadece darbeciler değil muhalefet eden, muhalif gözüken kişilerinde bu işte nasibini alması mümkün,
Şuanda özellikle Kanun Hükmünde Kararnamelere KHK dayanarak memuriyetten uzaklaştırma işlemlerinde kişilere suçlama yapılmadan, ifade alınmadan memuriyetten, ihraç işlemi yapıldığından haksızlık yapıldığı, FETÖ mensubu olmadığı halde memuriyetten ihraç edildiği itirazlarının çok fazla dillendirildiği, devlet yetkililerinin bile “ at izi ile it izi birbirine karışıyor” vs söylemleri burada önemli hataların yapıldığını gösteriyor.
Son zamanda basında yer alan yazılarda bazı kurum yetkililerinin daha önce şahsi sorunları olan görevlileri ortamdan istifade ederek OHAL mevzuatına göre memuriyette uzaklaştırdıkları örnekleri anlatılıyor.
4. 15 Temmuz Darbe teşebbüsünün artçıları olur mu sizce?
İkinci bir askeri darbe olma ihtimali yakın vadede bana göre hiç yok. Hiç tedbir alınmamış iken, amansız bir zamanda en önemli gücünü kullanarak harekete geçen cemaat umulmadık gelişmeler üzerine darbe saatini planlanandan öne alası ile ortaya çıkan kargaşadan dolayı başarılı olmadı ve Türk Halkından ve Ordu içerisindeki ülkesine- devletine bağlı askerlerden, ülkedeki tüm siyasi yapılardan, polisten beklemediği tepkiyle bozguna uğradı ve bir daha fiili aktif bir tavır içine giremeyecek hale geldi, artık cemaat açıktan fiili işlem yaparak hükümete- devlete bir tutum içine giremez.
Cemaat ordudaki özellikle Hava kuvvetleri, zırhlı birlikler, özel kuvvetler gibi darbede en aktif rol alacak birimlerde büyük darbe aldı böyle bir şeyi yapamaz hale geldi,
En önemlisi Türk halkın ve ülkedeki tüm kurumların bu kadar hassasiyet kazandığı, bu kadar ayağa kalktığı ortamda ne cemaat nede başka bir güç böyle bir şeyi deneyemez .. on katı gücü olsa bile halkın bu tavrı duyarlılığı karşısında kimse darbe vb şeyleri denemeyi aklına getirmeyeceği kanaatindeyim
5. Kitabınızda ifade ettiğiniz gibi toplumda şu an simon oluşumuz devam ediyor mu? Yeni nesil siyasi ve bilinçli mi?
Kitabim da iki önemli kavram vardı biri kendi tarafının hatasını yanlışını görmeyen Simon kişiliği, diğeri uzun süre pis kötü ortamda kalan insanın ortama uyum sağlayarak, alışarak hiç rahatsız olmamasını, eskide kötü kokan halice gelenlerin kokudan dayanılmaz bulurken orada yaşayanların piknik yapacak kadar rahat olmasına Haliç diye kavramlaştırdık.
Maalesef ülkemizde çoğu kesim kendi tarafının hatsını yanlışını görmüyor, simonluğa devam ediyor. Yine uzun süredir aynı ortamda kaldığımızdan yaşadığımız ortamın yanlışını, hatasını kanıksadık ortamı çok iyi zannediyoruz, ülkeyi haliç haline getirdik.
Gençlikte küçük hareketlenmeler yanlışa karşı duruş emaresi gözüyor ama daha hareket küçük, zayıf ve cılız … gezi olayı gençliğin sesiz, karşı çıkışı, itirazı idi ama hem aşırı uçlar onu kendi ideolojileri uğruna kullanmak istediler .. Devlette onu barıştı tabii bir itiraz görüp makul karşılaması gerekirken onu kendine karşı kurulan komplonun oyunu gördü ve şiddetle üzerine gitti .. Aslında barışçı, itirazın eleştirinin iyi bir başlangıç olabilirdi ..
6. Ülkücü diye adlandırılıyordunuz; nasıl oldu da sol kesime ilgi duymaya başladınız?
Tam öyle değil aslında ben kendimi her zaman sağcı, muhafazakar, milliyetçi duygulara sahip biri olarak görüyorum. Özel yaşantımda öyle, yaşam bir süre sonra bana evrensel değerler ölçüsünde sosyal politikalar, hukuk, demokratik değerlere sahip olmayan ideallerin topluma bir şey kazandırmayacağını öğretti, Bugün demokrasi, hukuk, insan haklarının toplumsal yaşamın en kutsal değerleri olması gerektiğine inanıyorum. Bu değerlerin bir kısmını sağ kesimden çok sol ve sosyalist çevrelerde uzun süredir dillendiriyordu, bundan dolayı belki dışarda öyle gözükmüş olabilir, ama bun değerler sağın solun değil insanlığın temel değerleridir.
Hatta karşı oldukları sağcı anlayışlara karşı vs ve demokratik değerler söz konusu olmuştur diyelim.. Dünyada evrensel olan haklar vardır. İnsanlık hakkı herkesin hakkıdır. Ülke bütünlüğü tabi ki önemli ve sağlanmalıdır. Ama bu bir takım değerleri yasaklayarak olmamalıdır. Yasaklandıkça o değerleri sahiplenen insanlar bunun daha çok üstüne giderler. Bu da büyür ve işin içinden çıkılmaz hale gelir.
Ülke bütün renkleriyle bir bütün olmalıdır. Çeşitlilik o ülkeyi aslında daha sağlam yapar. Devletin ülke içindeki farklılıkları tekleştirmemesi lazım. Bilakis, devlet bu farklılıkların yan yana gelerek bir arada yaşamasını sağlamalıdır. Bu durumu teşvik etmelidir. Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Müslüman-Hristiyan vs.. Bu toplumlar aslında sıcaklık oluşturmaktadır. Küçük gruplar aslında topluma fayda sağlamaktadır. Yasaklar, bu toplulukların ortak paylaşım yapmasına engel olur. Bu yüzden devlet yasakları kaldırmalıdır.
Yasak konulduğu takdirde, bu topluluklar radikalleşir. Sivrilmeye çalışırlar yasaklar olursa. Buna engel olmak için; kültürel dernekler teşvik edilmelidir. Kutuplaşmalara izin verilmemelidir.
Ayrıca diğer bir husus, siyasi, sosyal, kültürel vb. talep ve istekler, bu talepler etrafında örgütlenmiş kitlelerle devlet, yönetim arasındaki sorunlar savcı-asker-polis gibi kriminal olaylarla ilgilenen devlet kurumlarını görev sahasına sokulmamalı bu sorunların çözüm yerinin siyasi, sosyal, ekonomik kurumların olduğu kanaatindeyim. Siyasi talepleri kriminal bir olay olarak görülür ve yargı-zabıta- askerle karşı karşıya bırakılır ise işte içinde çıkılmaz sorunlara sebebiyet verilir. Maalesef ülkemizde bu çoğu her türlü muhalefet, şiddet içermeyen konular dahil hep yargı- zabıta birimlerinin önüne konarak, gereği yapıldı denip diğer bütün kurumlar geri çıkmaktadır.
7. İş hayatınız özel hayatınızı etkiledi mi?
Tabi ki etkiledi. İşime görevime çok düşkünüm. İş güç varken sosyal ortamlara gitmeyi faydasız buluyorum. Gerek yok bu tür şeylere… İş, görev daha önemlidir. Devletin görevi her şeyden önce gelir.
8. Bana kıymetli zamanınızı ayırdığınız için çok teşekkür ederim Hanefi Bey. Çok sağ olun.
Rica ederim Hoca hanım. Başarılar dilerim…

Betül Akdemir/Uluslararası İlişkiler Doktora Öğrencisi/kafkassam uzmanı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir