Kremlin eleştiren, rüşvetçilik siyasetini protesto eden ve yönetim değişikliği için direnen halk hareketlerinin önderi Aleksey Navalni’nin hemen serbest bırakılmasını isteyenler için Rusya‘nın 85 kentlerinde kitle gösterileri düzenlendi. Polisle çarpışmalarda tutuklanan 5 bin kişi arasında Navalni’nin kardeşi ve eşi Yuliya Navalnaya da bulunuyor.
Aleksey Navalni, 1917 Ekim Devriminden sonra Sovyetler Birliği’nde ve Rusya Federasyonu’nda komünist partisi kadroları ve devlet organlarındaki görevlilerin dışında 2011 yılından beri Kremlin’e karşı direnenlerin halk önderliğine yükselen ilk önderdir.
Moskova merkezinin kuşatılması ve yeraltı trenleri-metro trenlerinin durmasına neden olan hafta sonu protesto olaylarına Birleşik Amerika ve Avrupa Birliği merkezinden “Navalni’nin serbest bırakılması” şeklinde destek geldi.
Bulgar basını “Vladimir Putin tarafından oluşturulan rüşvetle çalışan yönetim modelinin mini boyutta Bulgaristan’da da ayakta olduğunu” yazdı. Baskı ve terör rejimi olarak karakterize edilen bu model Bulgaristan’da daha 1944’te kuruldu. Bu rejim şimdi de Rusya Federasyonu’nun Sofya Büyükelçiliğinde görevli 100’den fazla Rus casusun yönetiminde gerçekleştiriliyor. Bu baskı gücünün yönetiminde Bulgaristan’da 1944’ten sonraki ilk yıllarda 28 bin kişi yok edilip 160 bin kişi de kamlara toplanırken, daha 1951’de 150 bin Türk sınır dışı edildi. Topraklarına ve tarımsal üretim araçlarına zorla el konulmasına karşı direnenler “Belene” ölüm adasına atıldı. Aralarında büyük sayıda Türk de vardı. Onlar, Bulgarlaştırma politikasını da yönettiler. 1972-1975 ve 1984-1989 yıllarında Müslümanlara karşı soykırım denemesi yapıldı, etnik temizlik uygulandı, 500 bin Türk Türkiye’ye kovuldu. Toplum, halk ve geleceğimiz parçalandı. Eğitim, öğrenim düzeyi, sosyalleşme, gelir, yaşam düzeyi bakımından Müslüman azınlık başta olmak üzere tüm azınlıklar Bulgarlardan 3 kat geride bırakıldı, körleştirme, yoksullaştırma, ülkeyi terk etme ve Bulgar olmayanları politika ve devlet dışında bırakma siyasi baskıları bütün gücüyle devam ediyor.
Totaliter baskı rejimine karşı direniş ve ayaklanmada Rusya, Bulgaristan Müslüman azınlığından 30 yıl geridedir. Bulgaristan Türklerinin adalet, demokrasi, özgürlük direnişlerini tankla ezenler, bugün “Navalni’yi destekliyoruz, serbest bırakılsın!” diyemiyorlar.
Bu olaylar demokrasi, özgürlükler ve insan hakları konusunda Rusya’da 19. Yüzyıldan beri hiç bir şey değişmezken, 20. Yüzyılın ilk gününden beri azınlık hakları, özgürleşme, birlik olma, demokratikleşme, farklılıkların birliğinde buluşma gibi konularda da ileri adım atılmadığına kanıtlar sunuyor.
Rusya’da diktatör Stalin yıllarında Sibirya’ya sürülen, insanların bedava çalıştırıldığı kamplara kapanan, evleri, yurtları, köyleri yıkıldığından dolayı geri dönemeyenlerin, yurdu terk etmeye zorlananların protesto gösterilerine karılması, toplumun bütünüyle hareketlenmesi Kremlin’de korku yaratmış bulunuyor. Bu, nesillerin öfkesinin uyanmasından korkudur. 1917’den beri Rusya’da 1 kişinin (Aleksey Navalni) tutuklanmasına karşı bu kadar büyük ve kalabalık, iyi örgütlü, kararlı ve direşken eylemler düzenleniyor. Çatışmalı olaylar Putin’in Rusya’yı ateşe verdiğine işarettir. Moskova ve Sankt Peterburg dışında halkın kötü şartlarda yaşamaya zorlandığı biliniyor. Şöyle ki, gıda maddeleri bile tekelleştirilmiş ve hayat pahalılığı almış yürümüştür. Halk lideri Navalni, Putin yönetiminin birçok yolsuzluğuna fatura kesmiştir.
Bu gelişmelerin yaklaşan seçimlerde Bulgaristan üzerindeki etkileri nasıl olur?
Bir defa, komünist totaliter politikanın uygulayıcıları tabakasından süzülen Avrupalı Bulgaristan Vatandaşları GERB partisi, onun lideri Başbakan Borisov ve etrafındaki tayfa komünizm dönemi cinayetlerinin suçluları ve katilleri olarak tutuklanıp yargıda hesap vereceklerine, Birleşik Amerika ve Almanya’nın derin köklü egemenleri tarafından Sofya’da iktidara getirildiler. Bu süreç, NAZİ paralarını aklayan Alman Vakıflarının parasıyla GERB partisinin 2005’te kurulmasıyla başladı ve güç topladı. Ne var ki Bulgaristan’da bu gidişin zamanı artık doldu.
Borisov hükümeti 2017-2020 yılları arasında Bulgaristan’da özel sektörde ortalama maaşların 981 levadan 1 373 levaya çıktı, zam oranı % 39, 96. Kamu sektöründe ise maaş ortalamasına % 44.16 zam uygulanmış ve aylık maaş 1 019’dan 1 469’a yükselmiş. Fakat bu paralar azınlıklara değil, Bulgar polis, jandarma, itfaiyeci, ordu görevlileri ve GERB etrafındaki memurlara verilmiştir.
“Alfa Risırç” Ajansı anket sonuçlarına göre 2017’de Türk ailelerin % 47.7’sinde, Omak ailelerin % 51’ine kişi başı gelir 100 ile 250 leva arasında değişirken Çingene mahallerindeki nüfusun % 73’ünde kişi başı gelir 100 levanın altında kalmıştır. Demek oluyor ki, Türkler, Pomaklar ve Çingeneler Bulgaristan’da en fakir yaşayan vatandaş grubunu oluşturuyor. GERB partisi ve Borisov’un zamları ancak kendi adamlarınadır. Bulgaristan’da yaşayan Müslüman ailelerin hepsinin Türkiye Cumhuriyetinde yakınları varken, bir de Müslüman ailelerden % 10’un Almanya’da, % 5’inin Belçika’da, % 2,8’inin Hollanda , % 3,4’ünün İngiltere’de yakınları var. Razgrat ili Türk ailelerden % 27’sinin Almanya ve Hollanda’da çalışan yakını var. Bulgaristan Müslüman ailelerden % 8,5’inin çocukları ise geri dönmemek üzere Batı Avrupa ülkelerine taşınmıştır. Bu, GERB dönemindeki ekonomik bunalımları yansıtan rakamlardaki gerçektir.
4 Nisan seçimlerinden önceki sosyal ve ekonomik tablo bu renklerle çizilirken, siyasi tabloda sol-sağ, komünist – faşist cepheleşmesi yok, hatta ideolojik mücadelenin kontörleri belirlenmemiştir.
Fakat faşist-komünist geçmişle belirsiz gelecek arasındaki çarpışma bugün devam ediyor. Hele hele bu gün önümüzde seçim kampanyasına hazırlık yapma döneminde bu daha net görülmektedir.
Anketlere göre, seçime katılma oranı % 20-30 arasına sıkışıp kalırsa, 4 Nisan’dan sonra siyasi partiler yeni Sofya hükümeti kuramayacaklar. GERB partisi birinci parti olsa da 4. Hükümeti kurmak istemiyor. Tarafların aklına yatan TEKNOKRAT EKSPER KABİNESİNİ KURMALARI GİBİ görünüyor. Bu yeni kabinenin üyeleri meclis dışı olacak ve Boyko Borisov ile aşırı milliyetçi faşist tortunun kaba yongaları alınana kadar işleri yürütecektir. Bu kabinede yer alacak bakanları Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in göstermesi olasıdır, çünkü 1 Nisan 2021 tarihinde o, Başkan yardımcısı İlyana Yotova ile birlikte 2 dönem için Kasım 2021’de seçime katılacağını da açıkladı.
Seçim yolunda Bulgar seçmen hangi gruplara ayrılmıştır?
Burada işaret etmek istediğim işçi köylü, zengin fakir, Bulgar ve diğerleri gibi gruplaşmalar dışındaki gerçek görünümdür.
Birinci grupta:
PROTESTO OYLARINI görüyorum. Bu küfeye, meclis içinde olup Boyko Borisov hükümetinden “memnun olmayan” oyları koyabiliriz. Bu grubun lideri menfaat politikacısı “Volya” Partisi başkanı Veselin Mareçki’dir. 2021 meclis seçimlerini beklerken araç sahiplerine ucuz yakıt, hastalara ucuz ilaç sattı, tekellere karşı başkaldırdı ve her zaman ve her yerde kişisel çıkarlarını gözetti. Her şeye rağmen Mareiki’den seçmene ya da akaryakıt tüketicisine akan bir para olduğu toplumda hissediliyor. Bu paranın kaynağı “Neftohim” petrol-kimya tesisi desek, bu tesis artık yüzde yüz “Lucoil” şirketinin değil, hisselerinin yarısını Hollanda İMCİ Bankası aldı ve Roshild Grubuna geçti.
GERB partisinin hazırladığı YENI ANAYASA metnini okumadan oy verdi ve ödül olarak Karadeniz’in ”Karakum” kumsalından 2 dönüm kaptı. Anketlerde % 4 barajını geçemese de, Bulgar toplumunda böyle bir seçmen kitlesi var.
İkinci grup:
2017 Mart seçimlerinden sonra HAYAL KIRIKLIĞINAUĞURAYANLAR yuvasıdır. Bu grupta, GERB içinde sıkışanlar, sözde yurtseverler arası kavgada ezilenler, sosyalist parti içindeki kakışmada sokağa atılanlar, GERP ve DOST BİRLİĞİ grubuna oy verip beklediklerini bulamayan ve itilip kakılanları görebiliyoruz. Bu grupta olan emeklileri avutmak ve yüreklendirmek için Borisov hükümeti Nisan sonuna kadar emekli maaşlarına 50’şer leva destek ödemeye devam edecek. Birçok şehirde evsizler yurtları açıldı, çorba kazanları kaynatıldı. Sosyal yardımlara da “Covid-19” desteği verildi. En düşük emekli maaşları 300 levaya çıkarıldı. Sayıları 300 bin seçmeni bulan bu umutsuzları kazanmak için Sosyalist Parti başkanı Bayan Kurneliya Ninova, “emekli maaşlarına % 30 oranında zam” vaat ediyor.
Üçüncü grup:
Sosyalist Parti BSP’den ayrılanlar grubudur. BSP partisinin arınması 2017’den beri devam ediyor. Son seçimlerde sosyalist partiye bir yerden 400 bin oy aktı ve Meclise 2. Parti olarak 80 milletvekili ile girdi. Bu milletvekillerinden onu artı partiden ayrıldı.
Sosyalist partinin içinde birbirine tamamen zıt, birbirini olumsuzlayan (reddeden) iki grup yaşıyor. Bu gruplardan birisi parti konseyine çöreklenmiş oligarşi zümresidir. Bu zenginler sosyalizmin çöküşünden ve demokrasinin kösteklenmesinden zenginleşip palazlandılar. Bu zümre iş adamı, tüccar, sanatçı, kültür adamı değil, Bulgar devlet bürokratısınız kaymağıdır – bakan, genel müdür, generaller katmanıdır. Bunların karşısında ise sosyalizm kuruculuğuna son damla teri akıtmış, yorgun, ezgin, beklemeye takati kalmamış 5-6 yüz binlik bir emekliler tabanı var. Bunlar birbirini reddeden, birbirine tahammülü olmayan 2 akımdır.
BSP gerçekten parçalanırsa bir daha toparlanamaz. Şimdi ancak yabancı ülke üniversitelerinde okuyan ya da dış ülkelerde çalışan ama “Covid-19” koşullarında işe gidemeyenlerden oy bekliyor. İkinci parti olması muhtemel olsa da iktidar kuramaz, meclis için ortaklıklar da kuramaz.
2016’da Cumhurbaşkanı Radev’in adaylığını BSP yükselmişti. Radev çevresindeki güçler toparlanıp BSP’ye arka olursa durumda değişiklik izlenebilir.
Dördüncü grup:
GERB’in politikadan çekilmesinden korkanların grubudur bu. Bu kitle, 400 binden fazla bir seçmen gücüdür. Şu an korkmuştur. Korkmasına birkaç sebep var. Bir defa, GERB büyük iç ve dış borç yükü altına girdi. Kitle, “Ne oluyor?” dedi. Borisov’un yerli yersiz para saçması ve ekonominin stop etmesi endişe uyandırırken, Başbakan Borisov’un tüm işlerini bırakmış Amerika’ya yaranmak için otoyol, Ruslara yaranmak içinse gaz boru hattı döşemesi seçmen kitlesini dehşete düşürdü. 2014’te ve 2017’de geçici hükümetler kuruldu, fakat durum böyle değildi. Bu son gelişmeler seçmenlerin kendilerinde korku uyandıran GERB ruhundan uzaklaşmasına neden oluyor. Kuşkusuz bu kitle onlara tuzak kurmuş bekleyen Ts. Tsvetanov’un “Cumhuriyetçi Bulgaristan” partisine doğru da yürümüyor.
Besinci grup:
“Var Böyle Bir Halk!” partisinin gözle görülmeyen, listesi olmayan bir seçmen potansiyeli var ve anketlerde 3. Grup olarak % 18 gibi bir oranla mecliste yer istiyor. Partinin yayınlanmış bir programı olmadığından ve Bulgaristan’ın geleceği hayalini açmadığından, gizemli bir durumla yüz yüzeyiz.
Altıncı grup:
Yıldan yıla çoğalan bir Müslüman – Türk, Pomak ve Çingen Millet tabakasının 200-300 bini Hak ve Özgürlük Hareketinin demirbaşı gibi hareket edildi. Fakat GERB, “Demokratik Bulgaristan”, DEN ve “Cumhuriyetçi Bulgaristan” gibi parti ve hareket arasında kalmış, Bulgar seçmenden 3 defa daha fakir, yoksuz, imkânsız, bitkin, okuması yazması zayıf bir tabaka var ki, henüz yön arama ya da evde kalma arasında bocalıyor.
Ortak grup:
Ortak grup henüz oluşmadı. Cumhurbaşkanı seçimine giderken oluşması bekleniyor. Cumhurbaşkanı hedeflerini açıkladı:
Politik modelin değiştirilmesi;
Oligarşi ve mafya ile mücadele;
Halkın refah içinde yaşamasının sağlanması;
Hukukun üstünlüğünü sağlamak;
Bunalım sorunlarını çözmek vb.
Bu istekleri güzel de bunları üslenen bu gün Bulgaristan’da bulunan politik partiler henüz bunları politik alanda belirmedi.
www.bghaber.org