KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. GÜVENLİK VE GARANTİLER

GÜVENLİK VE GARANTİLER

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 4 dk okuma süresi
310 0

Josip Broz Tito’nun 1945‘de kurmuş olduğu Yugoslavya Federasyonu, yine Tito’nun 1980’de ölümü ile birlikte dağılma sürecine girmişti. Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın gözleri önünde Sırplar tarafından Boşnaklara soykırım uygulamasının devamında, Yugoslavya Federasyonu 1991’de parçalanmaya başlamıştı. Ardından Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Kosova Devletleri tek tek bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.

Bosna Savaşı’nda Srebrenitsa ve çevresindeki 50 kilometrelik alan BM Güvenlik Konseyi tarafından “güvenli bölge” olarak ilan edilmesine karşın 11 Temmuz 1995 günü Sırp Cumhuriyet ordusu Srebrenitsa’da 8 bin 372 kişiyi katlederek dünyanın gözleri önünde insanlık dışı büyük bir soykırım gerçekleştirmişti.

Kıbrıs Türkü’de 1964 yılından beri süregelen BM Barış Gücü’nün Ada’daki varlığına rağmen geçmişte Srebrenitsa’da yaşanan soykırıma benzer büyük katliamlara maruz kalmıştı.

Müzakere sürecinde Güvenlik ve Garantörlük konusu tartışmaya açılarak sulandırılmak isteniyor. Ancak, Kıbrıs Türk Halkı güvenliğini Türkiye’nin sağlamasından başka bir seçeneği kabul etmiyor ve güvenmiyor. Bakalım müzakerelerin sonucunda ortaya nasıl bir durum çıkacak?

KOSOVA VE KKTC

Yugoslavya Federasyonu’nun 1991’de parçalanmaya başlaması ile birlikte 2 Mayıs 1990’da bağımsızlığını ilan eden Özerk Kosova Meclisi, Sırbistan Meclisi tarafından feshedilmiş, ardından ağır Sırp baskısı başlamıştı. Bu durum 1999 yılında NATO’nun müdahalesine yol açmış ve Kosova BM denetimi altına girmişti.

Aradan geçen yılların ardından 17 Şubat 2008 tarihinde, Kosovalı Arnavutlar kendileriyle hiçbir ortak değeri bulunmayan ve farklı dindeki Sırplarla yollarını ayırmışlardı. Kosova Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık kararı, Türkiye Cumhuriyeti, ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya başta olmak üzere pek çok ülke tarafından tanınmıştır.

Birleşmiş Milletler Şartı’nda BM’nin adlî organı olarak tarif edilen Uluslararası Adalet Divanı, 2008’de Kosova’nın aldığı bağımsızlık kararının, “uluslararası hukuku ihlal etmediğine” karar vermişti. Aslında UAD’ın bu kararı KKTC olarak bizi de yakından ilgilendiriyor…

Kosova’nın Sırbistan’dan kopmasına “gerekçe” olarak sunulan hemen hemen her şey fazlasıyla KKTC için de geçerlidir. Kosova’da, KKTC’de soykırım girişimine sahne oldular, dinleri, kimlikleri ve etnik aidiyetleri nedeniyle baskı altına girdiler.

Sırplar geçmişte Kosova’yı, Rumlar da günümüzde Kuzey Kıbrıs’ı kendi toprağı olduğu iddiası ile bırakmak istemiyor. Kosovalılardan geçmişte olduğu gibi, bugün de Kıbrıslı Türklerden “azınlık” olmaları ve kendilerine verilecek haklarla yetinmeleri isteniyor. Ama köprünün altından çok sular geçti…

Kıbrıs Türk Halkı geçmişte yaşadığı tüm acılara rağmen iyi niyetli tutumunu korumaya devam etmektedir. Yakalanan çözüm şansının bu kez de iyi değerlendirilmemesi durumunda bundan sonra yaşanacakların tek sorumlusu Rum tarafı olacaktır. Kıbrıs Türkleri alternatifsiz değildir. Taiwan, Hong Kong, Kosova vb. modeller 2017’de gündeme gelebilir.
Gökhan Güler
Kaynak : Milliyet Gazetesi 30 Ağustos 2016

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir