KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. Gönül Şamilkızı: Putin’in mi yoksa Rusya’nın mı savaşı?

Gönül Şamilkızı: Putin’in mi yoksa Rusya’nın mı savaşı?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 16 dk okuma süresi
392 0

Bu, Rusların savaşı değil, Putin’in savaşı”…

“Ruslar aslında savaş istemiyor, Putin istiyor”…

“Rus toplumunun ne suçu var, onlar savaşı desteklemiyor”…

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı başladığı günden itibaren Rus toplumuna yönelik eleştiriler dillendirildiğinde mutlaka bu gerekçeler öne sürülerek, savaşın sadece Putin’in sorumluluğu olduğu ifade ediliyor.

Objektif olmak gerekirse, şubatın son günlerinde – iktidar savaş ile ilgili eleştirileri “Kuzey Kore yasaları“ ile bertaraf etmeye, “savaşa hayır” diyenleri cezalandırmaya, işgalle ilgili gerçekleri yazan medya kuruluşlarını kapatmaya başlamadan önce Rusya toplumunun bu kez farklı davranacağına yönelik belli umutlar yok değildi. En azından, Kırım’ın işgali sırasında yaşanan “Kırımnaş” (Kırım bizim) çılgınlığının bu kez görülmeyeceği, Rus toplumunun bu haksız, hukuksuz işgale ve yanı başındaki sivil katliamlara güçlü itiraz edemese dahi, destek göstermeyeceği umuluyordu. Ancak günler geçtikçe yılda değişen bir şey olmadığını, Rus toplumunun Putin’in savaş suçlarının ortağı olmaktan memnun olduğu ortaya çıktı.

Rusya’da “yabancı ajan” ilan edilen anket merkezi Levada Center’in Mart sonunda Rusya’nın 50 vilayetinin 137 yerleşim biriminde yaptığı ankette insanlara “Siz şahsen Rus ordusunun Ukrayna’daki eylemlerini destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz” sorusu soruldu.

Cevap verenlerin yüzde 81’i tam olarak desteklediğini ifade etti. Ayrıca, ankete katılanların yüzde 51’i Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından gurur duyduğunu belirtti.

Rusya iktidarına yakın anket merkezlerinin açıkladığı rakamlar da bu sonuca yakındı.

Peki bu gerçek manzara mı? Gerçekten Rus toplumunun en az yarısı kendi devletinin komşu ülkeyi işgaliyle gurur mu duyuyor? Veya gerçekten ezici çoğunluk bu işgali destekliyor mu?

Bazı uzmanlar, anketlerin gerçeği tam olarak yansıtamadığını söylüyor ve bunu Rusya’da savaşın ilk haftasından itibaren kabul edilen “Kuzey Kore yasaları” ile açıklıyor. Bu görüşe göre, insanlar anket sorularını yanıtlarken korkudan düşüncelerini doğru şekilde ifade edemiyor. Ancak gerek nispeten bağımsız, gerekse de iktidar yönlü anket merkezlerinin benzer sonuçlarını, gerek anketlerin gizli yapıldığı gerçeğini (en azından Levada’nın), gerekse de Rus toplumunun yapısını göz önünde bulundurursak, ortaya çıkan manzarayı sadece korku ile açıklamak doğru değil.

Ruslar için Putin’in bütün savaşlarında “İnsanlar ölmüyor”, “Teröristler imha ediliyor”…

Rusya, uzun yıllardır alternatif enformasyon imkanlarının çok sınırlı olduğu bir propaganda toplumuna dönüşmüş durumda. Hatta Çeçenistan savaşının yaşandığı dönemde – enformasyon teknolojilerinin bugüne göre daha az gelişmiş olduğu yıllarda bile savaşın dehşetlerini Rus toplumuna ulaştırmak şimdikinden daha kolay idi. Çeçenistan’daki kitlesel katliamı “temizleme” olarak Rus toplumuna sunan propaganda medyasının karşısında güçlü bir insan hakları enstitüsü (Memorial gibi), güçlü gazeteciler ( Anna Politkovskaya gibi), Çeçen halkını desteklemese dahi savaşa karşı olan güçlü muhalefet vardı. Putin, hem de bundan “ders çıkarmış” olacak ki, muhalefeti bitirdi, güçlü gazetecileri öldürttü, zehirletti, ülkeden kaçmalarına sebep oldu; insan hakları kuruluşlarını çalışamaz hale getirdi (en son geçtiğimiz aylarda Memorial’ı bile kapattı)…

Rusya devlet propagandası, Çeçenistan savaşlarından sonra ordu ile ilgili bütün PR çalışmasını insan üzerinden değil, araç üzerinden kurdu. Putin, ekran karşısındaki mesaisinin büyük bölümünü silah sanayisi üreticileri ve yaratıcıları ile görüşmelere ayırırken Savunma Bakanlığı, tank animasyon gösterileri organize etmeye başladı. Rus toplumuna, Rusya’nın katıldığı savaşların insandan değil, sadece ileri teknolojiden ibaret olduğu propagandası sürekli pompalandı. Putin Gürcistan’a saldırırken, Suriye’de Halep’i yerle bir ederken, yüzlerce insanı katlederken bile Rus televizyonlarına bu, sanki animasyonmuş gibi, “Rus tankları, uçakları hedefi başarıyla vurdu, döndü” şeklinde yansıdı. Bu propaganda zaten emperyalist Rus kafasına sahip olan ortalama Rus vatandaşının “Gelişmiş silahlarımız hedefleri vuruyor, nasıl olsa bizim askerimiz ölmüyor” düşüncesiyle kolayca kendine “haklılık” kılıfı uydurmasına yardımcı oldu. Nasıl olsa bu tür savaşlarda “insanlar ölmüyordu”, sadece Rus uçakları “teröristleri imha ediyordu” ve Rus toplumu ekranlardan bu savaş filmini büyük bir zevkle izliyordu.

Yeşil kibar adamlar romantizminden Slavyansk’ta çivilenmiş çocuk dramatizmine

Kırım’ın neredeyse ateş açılmadan işgal edilmesi ile birlikte Rus propagandası, toplumun menüsüne “yeşil kibar adamlar”ı ekledi. Rusya televizyonlarına göre, bu “yeşil kibar adamlar” (sayıları 30 bin civarında) Kırım’a işgal için gitmemişti elbette, orada “faşistlerin kestiği Rusları koruyordu, ateş etmiyordu” ve tarihi haksızlığı kibarca ortadan kaldırıyordu – kedilerle ve çocuklarla poz vererek…

Rus toplumu için bu üniformalı “kibar adamlar” Rusya’nın “merhametinin ve insani yönünün” temsilcileriydi…

Savaş Donbas’a geçtiğinde işin şekli değişti. Ukrayna, Kırım’daki feci hatasından ders alarak direnmeye karar verince, ilk kez gerçek bir savaş manzarası ortaya çıktı. Çatışmalar yaşanıyordu, insanlar ölüyordu ve artık “yeşil kibar adam’ların kedili pozları Rusların ekranlarındaki “merhametli Rusya” filmi senaryosuna pek uyumlu değildi. Rusya devlet propagandası burada önce devreye “biz orda yokuz” yalanını soktu. Vladimir Putin basın toplantısında Donbas’da insanları öldüren Rus tanklarının ““Voentorg”dan (askeri teçhizat satan mağaza) çalınmış” olduğunu iddia edecek kadar ileri düzey bir yalan söylemekten bile çekinmezken, resmi propaganda Donbas’da Rusya’nın asla çatışmadığı, burada çatışmaların ayrılıkçılarla Kiev arasında yaşandığı senaryosunu çalışmaya başladı. Cesetleri Donbas’dan Rusya’ya gizlice götürülen, isimsiz mezarlara gömülen ve aileleri tehditle susturulan Rus askerleriyle ilgili muhalif basında çıkan haberler ise propaganda korosunun “Donbas’daki Ruslar Kiev’deki faşistlere karşı” şarkıları arasında duyulmaz, görülmez oldu.

Donbas’da Rus askerlerinin ablukaya düşmesiyle ilgili haberler saklanamaz duruma geldiğinde ise devreye “Slavyansk’da çarmıha çekilen Rus çocuk” yalanı ortaya atıldı. Rusya devlet kanalları, Haziran 2014’te Donetsk’te ayrılıkçıların püskürtüldüğü Slavyansk kentindeki Lenin meydanında Ukrayna askerlerinin 3 yaşındaki bir Rus çocuğunu duvara çivilediğini, çocuğun öldüğünü, bayılan annesinin ise “Ukraynalı Nazilerce” tankın arkasına bağlanıp meydanda üç defa dolandırıldığını duyurdu. Bu “kabus filmi”, Rusya’da günlerce tartışıldı, Ruslar protestolar düzenledi, “Ukraynalı Naziler”in yok edilmesi gerektiğini savundu, hatta Türkiye’de ulusalcı kesimin ısrarla “ideolog” olarak tanıtmaya çalıştığı Aleksandr Dugin daha da ileri giderek Slavyansk’ta 35 yaşından küçük tüm askerlerin öldürüldüğünü iddia etti. Birkaç gün sonra muhalif Novaya Gazeta ve Dojd muhabirleri Slavyansk’a gittiler – haberi incelediler. Ancak Slavyansk’ta ne bu olayı gören, ne duyan, ne de küçücük bir kanıt gösteren oldu. Ortada ölen çocuk da, sürünen anne de, hatta olayın gerçekleştiği iddia edilen Lenin meydanı da yoktu. Gazeteciler bu konuda Putin’e de soru yönelttiler, ancak konuyu dağıtarak cevap vermedi. Propagandacılar, “kanıtımız yok, ama konuşan kişi reel” iddiasında bulundular, ancak o “konuşan kişi” ortadan kayboldu. Konuyla ilgili tek bir tekzip, yalanlama haberi yapılmadı – çünkü “Slavyansk’ta duvara çivilenen çocuk” dramını yalanlamak Rus toplumunu zombileştirme programına aykırıydı. Rus toplumu için bu, propaganda değildi; ekranlardan izlediği, hiçbir görüntüsü olmayan, ama “çok gerçek duran” filme o kadar inanmıştı ki, bir süre sonra “çivilenen çocuk” yalanı resmi propagandanın gündeminden çıkartılsa da, ortalama Rus’un dilinde halen yaşıyor.

Rus toplumu Putin’le suç ortağı

İşte Rus toplumu, 2022 savaşına böyle bir propaganda altyapısı ile hazırlandı.

Tabi, bu savaş öncekilere benzemiyordu. Neredeyse canlı yayında, sosyal medya kanallarında cereyan eden bu savaştan Rusya’ya gelen cenazeleri artık gizlemek mümkün değildi. Bu, artık “teröristleri vuran Rus tankları” savaşı değildi, insanların, hem de Rus askerlerinin de öldüğü bir savaştı. O yüzden savaşın ilk günlerinde Rus toplumunda “Kırımnaş” çılgınlığının benzerini görmedik. Tam tersi, propagandanın zehrinden kendini koruyabilmiş azınlık Rusya’nın büyük kentlerinde sokağa çıkma cesareti gösteriyordu. Bu, ani bir “acaba Rus toplumu propaganda esaretinden kurtuluyor mu” umudu doğurdu, ancak Kremlin’in özüne dönmesi çok zaman almadı. Popüler sosyal medya kanalları bloke edildi, alternatif bilgi kanallarının tamamı kapatıldı, savaşla ilgili en ufak eleştiride bulunanların cezalandırılmasını öngören yasalar kabul edildi, “savaşa hayır” diyenler anında gözaltına alındı, ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Alternatif haber alma imkanları neredeyse sıfırlanan, uzun zamandır alternatif gerçekliklerle yaşamaya alışmış Rus toplumu ise bütün bunları umursamadı bile…

Rusya’nın yeni propaganda filminde yaşanan “savaş” değil, “özel operasyon”dur, Rusya Ukrayna’yı işgal etmiyor, “Ukrayna’yı Nazilerden kurtarmak için” “özel operasyon” düzenliyor; “özel operasyon”a ancak “sözleşmeli profesyoneller” katılıyor, o yüzden kitlesel katliam imkansızdır; “siviller ölmüyor”, “teröristler imha ediliyor”, “yerleşim yerleri vurulmuyor”, “Naziler sivil binaları karargah olarak kullanıyor, o yüzden binalar vuruluyor”…

Rus toplumu için bu filmin tartışılacak tek bir yanı dahi yok. Hatta aynı propaganda kanalı Buça’daki katliamla ilgili 4 ayrı senaryo “yazsa” dahi Ruslar için bunun mutlaka bir açıklaması var: fotoğraflar kurgudur, kurgu değilse de Rusya öldürmemiştir, Ukrayna kendisi yapmıştır. Rus toplumu bu konfor bölgesinin dışına çıkmak için bir sebep görmüyor, çünkü bunun dışına çıkmak, Rusya’nın bu katliamı yapmış olabilirliğini sorgulamak o toplumun kendi vicdanını sorgulaması anlamına geliyor. Buça’da katliam kurguysa veya Ukrayna yapmışsa, demek ki, Rusya’nın hiçbir suçu yoktur ve vicdan azabı duyacak bir mesele de yoktur.

Rus toplumu bu anlamda Putin’le suç ortağıdır – Buça’daki, Kramatorsk’daki, Mariupol’deki katliamları kabul etmek kendi suçunun da itirafıdır, itiraf yerine katliamda ölenlerle alay etmek yaşamanın daha rahat ve konforlu yoludur.

Aynı şekilde Ukrayna’da çok sayıda Rus askerinin öldüğünü kabullenmek, bu savaşta Rusya’nın “yenilmez”, Rus ordusunun “güçlü” imajına aykırı davranıştır. “Güçlü Rus ordusu” mitinin dağılmasına sebep olabilecek rakamlar, açıklamalar sadece bu mitin arkasına saklanarak bütün dünyaya şantaj yapan Putin için değil, artık faşizme dönüşen “Rus dünyası” düşüncesinin taşıyıcıları için de zayıflık göstergesidir. Rus toplumu bu sebepten 25 Mart’tan sonra hiçbir rakam açıklanmamasının, Ukrayna morglarında ve ovalarında kalan çok sayıdaki Rus askerinin cesetlerinin neden geri getirilmemesinin, “kendinden olanları atmayan” Rusya’nın kendi askerlerinin cesetlerini çukurlara doldurmasının sebeplerini sorgulamıyor.

Öte yandan, kayıp sayısının çokluğunu kabullenmek “özel operasyon” tanımıyla çelişiyor. Gerçek kayıp sayısını açıklamak “Savaş yoksa, özel operasyon ise, neden bu kadar çok kayıp var?” sorununa cevap da gerektiriyor, o yüzden Rus toplumu böyle sorularla kendi rahatını bozmak istemiyor.

Şimdilik Rus toplumu bu konfor bölgesinde kendini iyi hissediyor. Savaşın varlığını, Ukrayna’da insanların Rusya tarafından öldürüldüğünü, şehirlerin bombalanmasını, Rus askerlerinin bu savaşta öldüğünü, Rusya’nın haksızlığını kabullenmek o toplumun işine gelmiyor. Çünkü bunu kabullenmek kendi suçunu, sorumluluğunu da kabullenmek demek. Çocukluğundan itibaren hayatının her alanında “büyük Rus”, “güçlü Rusya” narsizmi ile büyümüş; üstelik önce SSCB, sonra Rusya zamanında propaganda öznesi olmuş insanlar topluluğu için suçu/sorumluluğu kabullenmek çok zor.

Dolayısıyla, bu savaş belki Rus toplumunun savaşı değil, ancak Rus toplumu savaşı Kremlin’in kurgu filmi olarak izlemeyi ve gerektiğinde bu filmin toplu destek sahneleri için figüran olmayı büyük bir hevesle kabul ediyor…

Gönül Şamilkızı

Anasayfa

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir