Ukrayna, önünde sonunda Minsk Süreci’ni yürürlüğe sokarak federal eksende yapılacak bir düzenlemeyle Donbass’a otonomi vermek zorunda kalacak. Tüm aktörlerin altını çizdiği bu husus, savaşı ortadan kaldıracak tek alternatif. Kırım ise geri dönmeyecek. Tarafların üzerinde az veya çok uzlaştığı bu hususa rağmen krizin sürekli olarak tırmanıyor olmasının nedeni Ukrayna değil. Rusya’nın Avrupa güvenlik mimarisine entegre edilip edilmeyeceği ve Moskova’ya yakın çevresinde belli bir otonomi verilmesi konusu problem yaratıyor. Bu hususta AB çok daha ılımlı hareket ederken, ABD zayıflayan hegemonyasına paralel olarak (teorik anlamda da beklendiği şekilde) Rusya’ya sert ve alan tanımayan bir şekilde yaklaşıyor. Moskova’nın Pekin tercihi ve iki aktör arasındaki yakınlaşma önemli bir dışsallık yaratıyor. Ancak her defasında da ifade ettiğim gibi, Rusya’nın Avrupa (Batı) güvenlik mimarisine entegre edilmesi ve buna paralel olarak Moskova’nın yapacağı tercih (sanıldığı gibi katıksız Pekin yanlısı değil, hatta tehdit de algılıyor) geleceğin sistemini şekillendirecek. İlerleyen dönemde gevşek ve sınırlı işbirliği girişimleri, mikro düzeyde ve konu/sektör bazlı bölgesel yakınlaşmalar ve hatta bölgesel alt sistemlerin sayısının ve etkinliğinin arttığını göreceğiz. Uyum sağlayamayan NATO tarzı yapıların içerik ya da şekil değiştirmesi gerekecek. Yani çok kutupluluktan daha çok, çok vektörlü, konu bazlı ve tercihli işbirliği odakları oluşacak. Buna uygun bir çalışma şekli ve işbirliği olanakları üzerinde durulması gerekiyor.
Göktürk Tüysüzoğlu