KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. ‘Genişletilmiş Kürdistan’ ya da Sykes-Picot’ya ‘Yama Olmak’…

‘Genişletilmiş Kürdistan’ ya da Sykes-Picot’ya ‘Yama Olmak’…

Hasan Oktay Hasan Oktay - - 9 dk okuma süresi
346 0
‘Genişletilmiş Kürdistan’ ya da Sykes-Picot’ya ‘Yama Olmak’…
Prof.Dr.Mehmet Seyfettin EROL

Yaklaşık bir hafta kadar önce Erbil’de Guardian gazetesinden Martin Chulov’un sorularını yanıtlayan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, Iraklı Kürtlerin bağımsız bir devlete sahip olmalarının hiç olmadığı kadar yakın olduğunu söyledi. Buna gerekçe olarak da, 1916 yılında imzalanan ve Orta Doğu’daki sınırları belirleyen Sykes-Picot Anlaşması’nın hükmünü yitirmesini ve bölgede yeni bir uluslararası anlaşmaya duyulan ihtiyacı gösterdi.

Chulov’un yazısında Barzani ile yaptığı görüşmeyi ana hatlarıyla şu şekilde özetliyor: “Sykes-Picot Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu’daki topraklarını paylaşmak amacıyla İngiltere ve Fransa arasında gizli olarak imzalanmıştı. Uluslararası toplumun Irak, özellikle de Suriye’nin yeniden birleştirilemeyeceğini kabul etmeye başladığını ifade eden Barzani “bölgede zorunlu beraber yaşama” fikrinin hatalı olduğunun anlaşıldığını belirtti. Barzani “Dünya liderleri kendi aralarında Sykes-Picot döneminin sona erdiğine kanaat getirdiler. Bunu söyleseler de söylemeseler de, kabul etseler de etmeseler de fiiliyattaki gerçek bu” dedi.”

Chulov, yazısında Barzani’ye atfen şu ifadelere de yer veriyor: “Dinsel ve mezhepsel bölünmelerin yaşandığı Irak ve Suriye’de toplumları korumak için yeni bir anlaşmanın gerektiğini düşünen Barzani “Bu yeni anlaşmanın türü, mekanizması ve statüsünün ne olacağı önemli. Ama 100 yıldır aynı yanlış deneyi tekrar etmeyi sürdürmek çok mantıksız” dedi. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü Irak’ın en büyük ikinci kenti Musul’u aldığından bu yana Irak’ın siyasi haritası keskin bir biçimde değişti.”

Guardian Yazarı Üzerinden Verilen Mesaj!

Peşmergenin gün geçtikçe “Genişletilmiş Kürdistan” inşasını gerçekleştirmeye odaklandığının altının çizildiği bir dönemde bu yazının Guardian’da yer alması elbette çok önemli. Her şeyden önce söz konusu gazete İngiltere’de yayın yapıyor, yani bir İngiliz gazetesi.

Ne olmuş yani, İngiltere ise İngiltere, abartacak ne var diye sorabilirsiniz. Mesele öyle göründüğü gibi değil. Herhangi bir ülkeden bahsetmiyoruz. Osmanlı’yı parçalara bölen ve şu an üzerinde güç mücadelesi yaşanan coğrafyanın son yüzyıllık sınırlarını çok büyük ölçüde çizmiş olan bir ülke ile karşı karşıyayız. Ve bu ülke bir kez daha devrede. Guardian üzerinden bölge Kürtlüğü ve Barzani ve diğer aktörler/isimler üzerinden coğrafyayı yeniden dizayn etmek isteyen güçler koalisyonunun önemli bir parçası, hatta büyük ölçüde beyni. Dolayısıyla, bu mesajın arka planını öncelikle İngiltere olarak okumak lazım.

Barzani Üzerinden PYD’ye Destek Arayışları mı?

Barzani, Iraklı Kürtlerin bağımsız bir devlete sahip olmaları gerektiğini ilk defa mı açıklıyordu? Elbette hayır! Epey bir yıldır söylüyor desek, yanılmış olmayız. Arada bir çıkar; bugün olmazsa yarın, belki de yarından da yakın türünden açıklamalarla hem birilerinin gazını alır hem de bazı adreslere rahatlatıcı mesajlar yollar. Bundan daha da öte bir şey yapabilmesinin mümkün olmadığını, olamayacağını en iyi bilenlerden birisidir. Nitekim 2007’deki keskin dönüşünün altında da bu husus yatar.

Ayrıca, “Kürdistan”ın Sykes-Picot düzeninin sonu olduğunu ilk defa açıklayan da Barzani değildir. Bu konuda yürütülen psikolojik operasyon kapsamında bir çok Kürt “aydın” yıllardır bununla ilgili açıklamalarda bulunur. Peki, o zaman bu haberi niçin köşemize taşıdık. Elbette bunun fazlasıyla geçerli nedenleri var ve bunlar için de çok fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Cenevre sürecine doğru yaşanan “PYD krizi” bu hususta fazlasıyla fikir veriyor. Bunun dışında, Barzani üzerinde son dönemde yürütülen operasyon da şimdi daha bir anlamlı hale geliyor.

Yedi Düvel’in PYD Dayatmasının Arka Planı…

Bu Cuma günü Cenevre’de başlaması planlanan Suriye barış görüşmelerinde yaşanan “PYD restleşmesi”, Barzani’nin yaptığı bu son açıklamayla birlikte daha anlamlı bir hale geliyor ve pek tabi ki Türkiye’nin ortaya koyduğu direnç ve kararlı tutumun da nedenleri anlaşılabiliyor. PYD’yi burada Türkiye açısından “kırmızı bir çizgi” haline getiren gerekçeleri sıraladığımızda, oyunun sadece bir kanton ile sınırlı kalmadığını sizler de göreceksiniz.

Öncelikle, Suriye-Irak merkezli (yani Mezopotamya ağırlıklı) Ortadoğu haritasına şekil verilmeye çalışılan sürecin hızlandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. İkincisi, bu haritanın iki önemli aktöründen biri olarak BOP haritasında yer alan “Kürt Devleti”nin Suriye ayağı (bir diğer tabirle “Doğu Kürdistan”ın) inşa edilmek istenilmektedir. Bu kapsamda, Ayn el-Arap’ta (Kobani) hikayesi yazılan “Kürt Devleti”ne PYD üzerinden Cenevre’deki masada meşruiyet kılıfı giydirilmeye çalışılmaktadır.

Ve işin ilginç yanı, Türkiye yine yapayalnız. Üstelik, doğusu ve batısı ile tüm aktörler mesele Türkiye olduğunda rahatlıkla aralarında bir mutabakata varıyorlar. Mesele “Kürt aşkı” değil! Mesele, bölgede Türkiye’yi zayıflatma ve coğrafyayı Kürtler üzerinden bölerek birbirine kırdırmak! Fakat, ne yazık ki bunu ne içimizdeki bazı kesimler ne de bölge Kürtlüğü’nün adını kullanarak bu oyuna alet olanlar görebiliyor. Aynen yüzyıl öncesinde olduğu gibi…

PYD’de Israr Edenler, Niçin Türkmenleri Dışlıyor?

Çok basit! Çünkü Suriye Türkleri, Türk Misak-ı Millisi’nin ayrılmaz bir parçasıdır. İlan edilmeyi bekleyen Türk Yakın Çevre Doktrini’nin en meşru gerekçelerinden birisidir. Onlar, Halep Kuva-yi Milliyesi’dir. Sancağın düştüğü ve tekrar ayağa kaldırılacağı Milli Mücadele’nin son iki cephesinden biridir.

Suriye Türkleri masada yer aldığında, onlara özerklik (ya da Kürtler bağlamında gündeme getirilen Kanton) verilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu özerkliğin ise, süreç içerisinde bir “Hatay Modeli”ne dönüşme olasılığı Batı’nın ve “ötekiler”in ortak kaygısını oluşturmaktadır. Bu ise, bölge ile Türkiye’nin birleşmesi ve İslam dünyasının yeniden bir güç merkezine dönüşmesi yolunda önemli bir adım olacaktır. Buna karşılık, bölgedeki bir “Kürt Devleti”, hem Büyük Türkiye projesinin önünde bir set hem de coğrafyaya en az bir yüz yıllık yeni istikrarsızlık ile eşdeğer olacaktır. Hesap budur!

Dolayısıyla, Türkiye’ye rağmen bunun yapılması, Türkiye’nin sadece masadaki hükmünün değil, alandaki varlığının ciddi anlamda bitirilmesi ile eşdeğer olacaktır. Gerçek hedefin Türkiye olduğu açıktır. Birinci Sykes-Picot’nun hedefi olan Osmanlı sonrası, İkinci (ya da revize edilen) Sykes-Picot’da hedef Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye bunun farkında olduğu için “Masa Şartı”nda ısrar etmektedir. Suriye Türkmenlerinin neden masada yer almadığı ve Türkiye’nin PYD konusundaki hassasiyeti sanırım şimdi daha iyi anlaşılmıştır.

Bu hususu Sykes-Picot bağlamında irdelemeye devam edeceğiz. Ne de olsa yüz yıllık hesaplaşmanın dönüm noktasındayız!

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir