Tokayev’in Paris ziyareti ve Azerbaycan’a önemli bir mesaj.
Trump’ın iktidara dönüşünü jeopolitik bir felaket olarak görenlerin hayal kırıklığına uğradığı bir dönemde Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Fransa’nın başkenti Paris’i ikinci kez ziyaret etti. Bundan önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron geçen yıl 1 Kasım’da Kazakistan’ı ziyaret etmişti. 3 yıldır üst üste düzenlenen bu gezinin geleneği, iki ülke arasındaki ilişkilerin stratejik seviyeye ulaştığını gösteriyor. Geziye ilişkin brifingde Tokayev, “Güçlerimizi birleştirdik ve ortak faaliyetler konusunda mutabakata vardık. Kazakistan ile Fransa arasındaki ilişkiler uluslararası düzeyde yüksek bir seviyeye ulaştı.” ve stratejik niteliktedir”.
Bu ziyaret çerçevesinde Tokayev ve Macron, stratejik ortaklığın güçlendirilmesini amaçlayan ortak bir bildiriye imza attı. Bu konuda görüşlerini dile getiren Kazakistan Cumhurbaşkanı, “Fransa’nın Avrupa Birliği’nde Kazakistan’ın çok yakın ve güvenilir bir ortağı” olduğunu söyledi. Macron’un geçen yıl Astana’ya yaptığı ziyarette, Kazakistan’da ortaokullarda Fransızca öğretilmesi ve ayrı bir Fransız okulunun kurulması konusunda anlaşmaya varıldığını hatırlatmakta fayda var. Bu durum, kültürel ve manevi açıdan Kazakistan’ın geleneksel Rus nüfuz alanından vazgeçerek Avrupa’yı kendisine daha yakın hissetmesi olarak değerlendirilebilir.
Ek olarak, Kazakistan’ın Fransa ve Almanya üzerinden Avrupa’ya açıldığı dönemde Azerbaycanlı yetkililerin sayıları 300’ü aşan Rus okulları aracılığıyla Rusya’nın toplumdaki kültürel ve bilgisel etki alanını genişletmekle meşgul olduğunu da hatırlatalım.
Kazakistan ile Fransa arasındaki bu yılki ticaret cirosunun 4,2 milyar dolara ulaştığını ve Fransa’nın Kazakistan’a 19 milyar dolardan fazla yatırım yaptığını da belirtelim. Nijer’de Rusya’nın da dahil olduğu darbe sonrasında Kazakistan, Fransa’nın uranyum ihtiyacının karşılanmasında stratejik açıdan önemli bir yer tutuyor. Fransız şirketi “Orano” şu anda Kazakistan’ın devlet kurumu “Kazatomprom” ile ortak girişim yoluyla uranyum yatakları geliştiriyor.
Dikkat çeken noktalardan biri, iki ülke cumhurbaşkanlarının Paris’te imzaladığı deklarasyonun aynı zamanda Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasına desteği ifade etmesi ve tarafların sınır sorununda 1991 tarihli “Almatı” deklarasyonuna atıf yapmasının önemini vurgulamasıdır. . Bu aslında Fransa’nın Kazakistan’la ilişkiler bağlamında Azerbaycan’ın çıkarlarına sadık olduğuna dair olumlu mesajlar verdiğini ve zaten bitmiş olan Karabağ meselesine değinmeyerek barıştan yana olduğunu göstermeye çalıştığını gösteriyor. Bu durumda AB’nin en büyük iki ülkesinden biri olarak kabul edilen Fransa ile Azerbaycan arasındaki gergin ilişkilerin yumuşamasının önünde hiçbir engel olmadığı ortaya çıkıyor. Bakü bunu hesaba katmadan Paris konusunda Kremlin’in çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam ederse, dünyanın ikinci büyük silah üreticisi olarak kabul edilen Fransa, Ermenistan’ı Ermenistan’ı daha fazla desteklemeye iterse o zaman cevap vermek gerekir. Bu gerilimin devam etmesinden Azerbaycan kazanır mı kaybeder mi sorusu.
Azerbaycan ile Fransa arasındaki gerilimin anlamsız Kaledonya meselesine kadar derinleştiği bir dönemde Ermenistan’ın daha akılcı davranarak Azerbaycan’ın stratejik müttefiki olarak gördüğü Türkiye ile ilişkilerini ısıtmaya çalıştığını da belirtmek gerekiyor.
Kazakistan’ın Fransa ile derinleşen ve stratejik ilişkilerinin Rusya’yı ciddi şekilde endişelendirdiği açıkça görülüyor. Çünkü Fransa ile olan stratejik yakınlık, Rusya’nın Orta Asya bölgesindeki nüfuzunu ve ayrıcalıklı konumunu giderek zayıflatmakta ve Batı ile yeni işbirliği fırsatları yaratmaktadır. Orta Asya artık Rusya’nın arka bahçesi değil, jeopolitik rekabetin yeri haline geliyor. Bir yandan Çin, diğer yandan Türkiye, son yıllarda zayıf da olsa Orta Asya bölgesine yeni oyuncular olarak katılımlarını giderek artırmaya çalışıyor. Aynı zamanda Almanya’nın bölgeye ilgisi giderek artıyor.
Bugün Fransa, Kazakistan’la ilişkilerinde ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etse de, AB’nin önde gelen iki devletinden biri olarak Batı’yı da temsil ediyor ve özellikle Rusya’ya karşı sert duruşuyla öne çıkıyor. Bu açıdan bakıldığında Fransa ile Kazakistan arasındaki stratejik ortaklığın derinleşmesi sadece ikili ilişkiler meselesi olmayıp, Batı’nın Orta Asya’da Rusya’ya karşı jeopolitik bir rekabet alanı yaratması olarak da değerlendirilebilir. Güney Kafkasya. Tokayev, bir yandan Çin’e yakınlığı sayesinde Kazakistan’ın Rusya karşısında güvenliğini ustalıkla sağlarken, diğer yandan ülkesini giderek Batı’ya yaklaştırarak tüm Orta Asya için yeni bir stratejik yol açıyor. Avrupa entegrasyonuna doğru. Bu bağlamda Tokayev’in attığı adımlar, onu Orta Asya’nın stratejik düşünen bir lideri olarak ön plana çıkarıyor.
Hem Orta Asya’nın hem de Doğu’nun maden ve hidrokarbon kaynakları Batı arasındaki önemli iletişim fırsatları da dikkate alındığında bu bölgedeki jeopolitik çelişkilerin daha da keskinleşeceği ve küresel oyuncular için yeni bir rekabet alanı haline geleceği söylenebilir. Bu durum, Batı’nın Orta Asya’ya geçiş yolu olarak Güney Kafkasya’nın önemini artırıyor ve bu bölgenin Rus kontrolünden çıkarılmasını daha da acil hale getiriyor. Dolayısıyla ABD’deki seçim sonuçları ne olursa olsun, bugün Güney Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik rekabet jeopolitik çıkarlardan kaynaklanmakta ve bu bölgelerin kontrol altına alınması yeni dünya düzeninin talebini yansıtmaktadır.
Ne yazık ki şunu da belirtmek gerekir ki, Azerbaycan’ın Batı ile ilişkileri şu anki gibi devam ederse, Kazakistan bir gün yanımızdan geçip Avrupa’ya daha da yaklaşabilir. Bugün Kazakistan’ın Batı ile iş birliğini derinleştirme çabaları, Avrupa entegrasyon sürecinin aslında Batı’nın baskı yoluyla kabul etmeye çalıştığı bir seçenek olmadığını, gelişmek isteyen ve bu yola başvuran her milletin arzusu ve özlemi olduğunu göstermektedir. kendi çıkarları nedeniyle gönüllü olarak ortaya çıkan ilerleme yolu.
Fuad Gahramanlı