KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Farhad Mamedov: Rusya İran’ı Terk mi Ediyor?

Farhad Mamedov: Rusya İran’ı Terk mi Ediyor?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
22 0

Donald Trump’ın, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan dünya düzenini yıkan Rusya ile yakınlaşması sadece Ukrayna ve Avrupa’da değil, dünyada da şok etkisi yarattı. ABD’deki yeni yönetimin eylemleri, Washington’ın Filipinler, Güney Kore ve Japonya’daki müttefikleri arasında ciddi endişelere yol açtı.

Ancak kaygı duyanlar yalnızca ABD’nin en yakın ortakları değil. Dolayısıyla Pekin, ABD’nin Rusya’ya yönelik politikasındaki ani değişiklikten son derece kaygılı. Bazı Çinli uzmanlar, Trump’ın 1970’lerde Çin’i Amerika’nın tarafına çekerek diplomatik bir atılım gerçekleştiren “Nixon geri adımını” tekrarlamak istediğine inanıyor. Beyaz Saray’ın şu anki başkanının da Richard Nixon gibi aynı manevrayı bu kez Rusya’ya yönelik olarak yapmaya çalışması mümkün.

Mevcut durum, kendisini mevcut ABD yönetiminin hedef tahtasında gören İran’ı da kaygılandırıyor.

Tahran, Amerikalılarla bir anlaşmaya varmak için Rusya’nın İran’la olan stratejik ittifakını feda edebileceğinden veya en azından Washington’la önerilen anlaşma çerçevesinde Tahran’a baskı yapmaya başlayarak nükleer programı ve balistik füzeleri konusunda tavizler talep edebileceğinden endişe ediyor.

Ve gerçekten de Trump’ın terminolojisinde bir “anlaşma”dan bahsediyorsak, Putin’in de ABD Başkanı’na bazı tavizler vermesi gerekecek.

ABD heyetiyle Riyad’da yapılan görüşmelerden bir hafta sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un İran’a ziyarette bulunması da endişeleri daha da artırıyor. İşte bu noktada, Washington ile Moskova arasında yapılacak olan anlaşmanın sadece Ukrayna’nın kaderini değil, aynı zamanda İran meselesini de ele alacağı varsayımı ortaya çıkıyor.


Lavrov İran’ı sakinleştirmeye mi gitti?

Analistler, Lavrov’un Tahran ziyaretinin Kremlin’e, özellikle ABD ile ilişkilerde İranlı ortakların tutumlarının Rus çıkarlarıyla ne ölçüde örtüştüğünü test etme fırsatı verdiğini düşünüyor. Lavrov’un Tahran’da, Suudi Arabistan’daki Rus-Amerikan müzakerelerine ilişkin İranlı ortaklarına bir mesaj iletmiş olması da mümkün.

Ancak diğer yandan İran’da da Moskova’nın Tahran-Washington hattında gerginliğin azaltılmasında arabulucu rolü oynayabileceği yönünde umut sesleri yükseliyor.

Moskova, ABD ile anlaşma uğruna İran’la ilişkilerini feda edebilir mi?

İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, 25 Şubat’ta Lavrov’la görüşmesinin ardından düzenlediği brifingde, Tahran’ın “Washington’dan gelen baskılara boyun eğme niyetinde olmadığını” ve ABD ile doğrudan görüşme olasılığını dışladığını söyledi.

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a döndükten sonra ilk kararlarından birinin İran’a yönelik yaptırımları sıkılaştırmak olduğunu hatırlatalım.


Peki Arakçi ne diyor?

Abbas Irakçi, özellikle, “ABD’nin İran’a yönelik azami baskı politikası uyguladığı koşullarda, doğrudan müzakerelerden söz etmek imkânsızdır” diye vurguladı.

Sergey Lavrov’un Tahran ziyareti sırasında İranlı ortaklarına Riyad’daki Rus-Amerikan müzakerelerinin içeriğine ilişkin kapsamlı bir rapor sunduğunu kaydeden Lavrov, Rusya Dışişleri Bakanlığı Başkanı’nın İran’a herhangi bir resmi ABD mesajı iletmediğini kaydetti.

Carnegie Endowment çalışanı Nikol Grajewski, Lavrov’un Tahran ziyaretine şu şekilde tepki gösterdi: “Bilindiği üzere, İran’da uzun zamandır Moskova’nın bir noktada Tahran’ı Washington’la yaptığı anlaşmalarda pazarlık kozu olarak kullanabileceği yönünde ciddi bir endişe vardı. Bu nedenle Rusya, Riyad’daki görüşmelerin ardından en üst düzey diplomatını Tahran’a göndererek bu tür endişeleri gidermeye çalıştı.”

Bu bağlamda, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesinden sadece üç gün önce, yani 17 Ocak’ta Moskova’da, iki ülke arasında güvenlik ve askeri-teknik iş birliği de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliğini öngören Rusya-İran Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın imzalandığını belirtmek gerekir.


Putin ve Pezeshkian karşılıklı yardımlaşma taahhüdünü atlattı

Öte yandan bu anlaşmada, ABD veya İsrail’in olası bir saldırısı halinde Rusya’nın İran’ı (veya İran’ı – Rusya’yı) savunma yükümlülüğüne ilişkin bir madde yer almıyor. Sadece bir taraf saldırıya uğradığında diğer tarafın saldıran tarafa destek vermemesi gerektiği belirtiliyor. Dolayısıyla ABD veya İsrail’in İran’a yönelik bir saldırısı durumunda Rusya tarafsız bir tutum sergileyecektir.

İran’daki muhafazakar çevrelerle bağları bulunan Tahran gazetesi Comhuri Eslami’nin, Lavrov’un Tahran’a yaptığı ziyaretin hemen ardından, Washington ile Moskova arasında “büyük bir anlaşma” yapılacağı ve bunun sonucunda Rusya’nın İran’a karşı olası bir ABD askeri operasyonuna “göz yumabileceği” uyarısında bulunduğu bir başyazı yayınlaması tesadüf değil.

İran, Moskova ile Washington arasındaki oyunda pazarlık unsuru olabilir mi?

Rusya ile İran arasında son yıllarda belirgin bir yakınlaşma yaşansa da, bu ittifak doğal olmaktan ziyade zorlama bir nitelik taşıyor.

Bilindiği üzere Ortadoğu’da son dönemde yaşanan gelişmeler Tahran’ın elini ciddi biçimde zayıflatmış ve buna bağlı olarak Moskova’ya olan bağımlılığını artırmıştır. Şimdi ABD’nin birdenbire Rusya ile yakınlaşmaya yönelmesi İran açısından hiç de iyiye işaret değil. Moskova’nın, temelde yeni olan jeopolitik durumdan yararlanarak İran üzerindeki baskıyı artırması ve böylece İran İslam Cumhuriyeti’ni kendi siyasi yörüngesine daha da sıkı bağlaması mümkündür.

Aynı zamanda İran yönetimi, ABD ile Rusya arasında olası bir yakınlaşmanın İran İslam Cumhuriyeti için yeni fırsatlar yaratabileceği yönündeki umudunu zayıf da olsa sürdürüyor.

Tahran merkezli analist Abdulreza Farajirad, Etemad gazetesine yaptığı açıklamada, Lavrov’un İran ziyaretinin, “Tahran ile Washington arasındaki çıkmazın değişmediği ve İran için büyük bir sorun haline gelen ekonomik krizin giderek kötüleştiği bir dönemde” gerçekleştiğini söyledi.

Farajirad, “Rusya, Tahran ile Washington arasında arabulucu rolünü üstlenebilirse, bu olumlu bir gelişme olarak görülebilir” diyor.


Trump Netanyahu’yu Tutuyor mu?

Ve bir önemli nüans daha: Rusya ile ABD arasındaki yakınlaşma, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırı tehdidinin zirveye ulaştığı bir dönemde gerçekleşiyor. Donald Trump şimdilik İsrail’in acil bir saldırı başlatmasını engelliyor. Aynı zamanda İran, ABD Başkanı’nın ruh halinin her an değişebileceğinin de farkında.

Londra’da yayınlanan The Telegraph gazetesine konuşan İran hükümetinden iki üst düzey kaynak, Tahran’ın her gece nükleer tesislerine saldırı beklediğini ve güvenlik önlemlerini artırdığını söyledi.

Gazetenin kaynaklarından biri, “İranlı yetkililer sadece bir saldırı bekliyor, her gece bunu bekliyorlar ve hiç kimsenin bilmediği yerlerdeki herkes bile yüksek alarma geçmiş durumda” dedi. “Nükleer tesisleri güçlendirme çalışmaları yıllardır devam ediyor, ancak özellikle ilk İsrail saldırısından sonra son bir yılda önemli ölçüde yoğunlaştı.”

İsminin açıklanmasını istemeyen bir İranlı yetkili, İran’ın hava savunma sistemlerinin, özellikle daha önce İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırıları nedeniyle zayıflamış olması nedeniyle, büyük çaplı bir saldırıya karşı koyamayabileceğini kabul etti.

Yetkili, “Birkaç ilave [hava savunma sistemi] fırlatıcısı konuşlandırıldı” dedi. “Ancak büyük çaplı bir grev durumunda bunların etkisiz kalabileceği yönünde bir anlayış var.”

Bu arada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump’ın desteğiyle hükümetinin İran’la “işini bitireceğini” söyledi.

Analistler, Yahudi devletinin, İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programını yok etmek için ABD’nin yardımına ihtiyaç duyacağını söylüyor. Zira İsrail uçaklarının İran hedeflerine ulaşabilmesi için 1.500 kilometreden fazla uçması gerekecek ve bu da modern hava savunma sistemleriyle donatılmış, potansiyel olarak düşman toprakları üzerinde havada yakıt ikmali yapılmasını gerektirecek.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Walz da İran konusunda “tüm seçeneklerin masada olduğunu” söyledi.

Walz, “Onlar [İran], parmaklarının düğmeye basmasına izin veremeyeceğimiz mantıksız oyunculardır.” dedi.

Trump’ın “İran’la müzakereye hazır olduğunu” ancak bunun “sadece İran’ın tüm [nükleer] programından vazgeçmesi ve İran’ın geçmişte oynadığı oyunları oynamaması halinde” mümkün olduğunu belirtti.

https://haqqin.az/news/341180

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir