KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. EVLADI FATİHAN YURDU: KUZEY MAKEDONYA

EVLADI FATİHAN YURDU: KUZEY MAKEDONYA

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
391 0

Sosyal Medya için biraz uzun yazı olursa da sabrınız için şimdiden teşekkür ederim.

Bundan 10 gün kadar önce Kuzey Makedonya Vizyon Üniversitesinin davetlisi olarak, Üniversitenin bulunduğu Gostivar şehrine gittik.

İstanbul’dan yaklaşık 1 saat 15 dakikalık uçak seyahati ile Üsküp’e yani Yahya Kemal’in doğduğu topraklara ulaşıyorsunuz.

Makedonya ziyaret programı netleştikten sonra içimde garip bir hüzün oluşmuştu. Gerçekten de ecdat yadigârı bu toprakları görmek hem iç burkucu hem de hüzün vericiydi. Gördüğümde ise bu hissiyatın bin katını yaşadım desem mübalağa etmiş olmam.

Uçaktan indiğimizde havaalanından Gostivar şehrine götüren şoförümüz Üsküp’te az da olsa Türk’ün yaşadığı mahallelerden yolumuzu geçirdi. Yabancı bir ülkeden ziyade İstanbul’un kenar mahallelerinden geçiyormuş gibi hissediyor insan. Lakin Memleketten –iyimser bir ifadeyle- en az 20 yıl geride olduğunu söylemek mümkün. Ancak Üsküp’teki Türk Mahallesinin böyle olduğu fakirliğin burada olduğu ifade edilince, aziz Milletin her yerde kaderi bu olsa gerek…

Türk şiirinin en büyük şairlerinden birini çıkaran bir şehirde, bir avuç Türk’ün kaldığını onların da yoklukla boğuştuklarını görünce bu aziz Milletin tarih boyunca ne mahzun bir hikâyesi olduğunu düşünmeden edemiyor insan.

Üsküp’e yaklaşık 60 km mesafedeki Gostivar şehrine yaklaşık bir saatlik yolculukla ulaşıyorsunuz. Arada otoban var ancak bizim otobanlarımızın kalitesine ulaşması söz konusu değil. Çift şerit, aşağı yukarı 20 km’de bir para ödemesi yapılıyor.

Gostivar şehrine ulaşıp otele yerleştikten sonra saat 14.00 sıralarında üniversiteye geçtik. Rektör Prof Dr Fadıl Hoca ile tanıştık. Rahmetli Prof Dr Turan Yazgan hocanın çevresinde bulunmuş, son derece (haddim olmayarak) entelektüel, yaptığı işin Batı Türklüğü için ne büyük bir iş olduğunun şuurunda bir bilge ile karşılaştık doğrusu. Üniversitenin kuruluşu ve bu günlere gelişi ile ilgili bilgiler verdi. Gostivar’daki Türklerin üniversiteyi gözlerinden esirgediklerine bizzat şahit olduk.

Birlikte gittiğimiz yargı mensupları ile Hukuk Fakültesi öğrencilerine Türk Ceza Kanunu reformu hakkında kısa bilgiler verdik. Öğrencilerle görüş alışverişinde bulunduk. Fakülte Dekanımızın doktorasını kendi üniversitemde, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yaptığını görmek bizim için ayrı bir keyif oldu.

Gostivar’lı Türklerle sohbetlerimiz çok etkileyici idi. İnsan ne kadar okusa da, bilse de; o toprakları görmeden bir çok şeyi idrak edemiyor. Bize mihmandarlık yapan Cabir isimli genç bir üniversite çalışanının navigasyonunun dilinin Türkçe olduğunu işitip, bunu dile getirince; ağabey tabii ki Türkçe olacak Türkçe sayesinde biz varız, Türkçe olmasa biz yok olurduk demesi aklımdan çıkmıyor.

Gostivar’da eskiye dair çok fazla bir şey kalmamış maalesef. Saat kulesi ve Saat Camii Osmanlı döneminden kalma. Caminin bahçesinde Osmanlı döneminden kalma olduğu anlaşılan küçük bir mezarlık vardı.

İkinci gün Kalkandelen ve Üsküp gezisi planlamıştık. Şimdiki adı Tetova olan Kalkandelen şehrine geldiğimizde oldukça şaşırdığımı söylemeliyim. Buram buram bir Osmanlı şehri karşımızdaydı. Allah bilir ya benim Memleketim olan Kayseri’den daha çok Osmanlı izi olduğunu söylemek mümkün.

Kalkandelen’e ilkten Sersem Ali Baba Bektaşi Tekkesine gittik. Namaz saati yakındı. Cami olarak kullanılan yerde cemaatten üç beş kişi gördüm. Selam verdikten sonra birisi bana gayet düzgün bir Türkçe ile nereden geldiğimizi sordu, ben de Ankara dedim. Sonra aramızda şöyle kısa bir konuşma geçti ki hala kulaklarımda uğulduyor.
-Nasılsınız iyi misiniz? Diye sordum. Bana öyle bir cevap verdi ki her Türkün bunu bir daha düşünmesi gerekir.
-Siz bir olursanız biz iyi oluruz! Dedi. Ben de inşallah diyip yanından ayrıldım. Zira söyleyecek söz tükenmişti. Kuzey Makedonya’nın Kalkandelen (Tetova) şehrindeki soydaşımızın varlığı bile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir olması diri olması ile doğrudan doğruya bağlantılıdır. Bu durum orada insanın yüzüne adeta bir kırbaç gibi şaklıyor.

Daha sonra Bektaşi Tekkesine geçtik. Tekkede görevli Derviş Abdulmuttalip efendi ile sohbet ettik. Maalesef Tekkenin arazilerinin bir kısmını savaş döneminde selefi bazı grupların ele geçirdiğinden şikayet etti. Gördük ki orada bile bir bölünüp parçalanmışlık var maalesef.

Kalkandelen’de dünyada eşi benzeri olmayan “Alaca Camii” ecdadın sanatta ulaştığı seviyenin bilinmesi bakımından ziyadesiyle görülesi bir yer. Tabiatıyla epey fotoğrafını çekti.

Daha sonra Üsküp’e geçtik. Kuzey Makedonya’nın başkentine. Önce Üsküp Kalesine çıkıp sakin sakin akan Vardar Irmağını seyrettik. Şehir merkezinde, Ulus bilincinin artırılması bakımından olsa gerek, her tarafa Büyük İskender’in ve savaşçılarının devasa heykellerini koymuşlar. Ecdat yadigarı ünlü Vardar Köprüsünden geçtik. Üsküp Müze binası seyirlik bir görüntüye sahipti. Sonra Türk Çarşısına vardık. Herkes Türkçe konuşuyor. Vardar köprüsünün bir tarafı itibarıyla yabancı bir ülkede olduğunu ziyadesiyle hissederken, köprüden geçince sanki Türkiye gelmiş gibi oluyorsunuz. Sonra Yahya Kemal’in sorduğu gibi “Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin/Üsküp bizim değil? Bunu duydum, için için.” sormadan edemiyor insan kendi kendine…

Akşama doğru tekrar Gostivar’a doğru yola çıktık. Sağımızda başı karlı Şardağları coğrafyayı bıçak gibi bölüyordu adeta.

Akşam Üniversitenin mezuniyet törenlerine katıldık. Gerek hocaların, gerekse Gostivar’lı Türklerin yüzlerindeki heyecan, başarının verdiği gurur her haliyle hissediliyordu.

Ertesi sabah ayrılmak için tekrar Üsküp’e doğru yola çıktığımızda, Memlekete hizmeti her türlü takdirin ötesinde olan bir çok entelektüelin doğdukları Balkan topraklarına hasret öldüklerini düşününce; Balkan Savaşlarının sonunda ortaya çıkan facianın Türk tarihinin en kara günleri olduğunu düşündüm.

Yahya Kemal’in Üsküp için yazdığı “Kaybolan Şehir” adlı şiiri dilimizde; “Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,/Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.” mısralarını söyleyerek buruk bir şekilde Üsküp’ten ayrıldık.

Ana Vatan’a dönünce varoluş mücadelesini veren Büyük Gazi ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle tekrar andım. Onların kurduğu ve bizim yaşadığımız bu coğrafyada, Türkiye Türklüğünün birliğinin, gücünün bütün Dünya Türklüğü için ne kadar önemli olduğunu bir daha iliklerimize kadar hissetmiş olduk.

Bizleri Kuzey Makedonya’da misafir eden başta Rektör Prof. Dr. Fadıl Hoca ve sevgili dostum rektör yardımcısı Prof. Dr. Hasan Oktay beyefendilere, Üniversitenin yönetici ve hocalarına, çalışanlarına, Gostivar’lı soydaşlarımıza en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Varlıkları daim olsun inşallah.
Necip Topuz

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir