KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. EURO VE DOLAR KARŞISINDA TL NEDEN DEĞER KAYBEDİYOR?

EURO VE DOLAR KARŞISINDA TL NEDEN DEĞER KAYBEDİYOR?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 16 dk okuma süresi
368 0

Prof Dr Cemal Zehir
Yıldız Teknik Üniversitesi

Bu konuda kapsamlı bir analiz yapmak için mevcut durumu söyle analiz edebiliriz.

ABD Doları, Koronavirüs nedeniyle global piyasalarda yatırımcıların altın dahil elindeki tüm varlıkları satıp likide dönme ihtiyacı nedeniyle başta gelişmekte olan ülke para birimleri olmak üzere diğer para birimlerine karşı değer kazanmaya devam ediyor. Türk Lirası da bu süreçten nasibini alıyor.

ABD Başkanı Donald Trump Hükumetinin 2 trilyon dolarları geçen kriz önleme paketine rağmen, normalde dolar değer kaybetmesi gerekiyorken değer kazanması devam ediyor. Bu durum doların halen bir güvenilir liman olarak algılanmaya devam ettiğini gösteriyor.
Yani global köyün en güvenilir adamı halen köyün her haltı yiyen ağasıdır algısı devam ediyor.

Çünkü ABD ‘de baştan stratejisini iktidarlara bağlı olmayan bir kurgu ile çok iyi kurgulamış. Forex piyasasında kuşkusuz ki en çok tercih edilen para birimleri arasında dolar yerini almaktadır. Sayıca çok fazla çeşide sahip olmasına rağmen elbette ki yatırımcıların tercihini ilk olarak Amerikan doları (%90) oluşturmaktadır. Bunun dışında Euro ,Japon Yeni, Kanada ve Avustralya doları da forexte yüksek işlem hacmine sahip olan enstrümanlar içerisinde yer alır. Örneğin Forex Piyasalarında yatırımcıların yüksek kaldıraç işlemleri ve bu işlemlerin büyük oranda dolar bazlı olması nedeniyle yüksek dolar ihtiyacı doların değerinin azalmasını engelleyen bir unsur oluyor. Bu piyasa günlük 6 trilyon dolar dolayında olduğu ifade edilmektedir. Yani bu piyasalarda 1:1 olan oran varken yurt dışı piyasalarda 1:2bin olan oranda Forex piyasası işlemleri de var.Türkiye’de bu oran genelde 1:10 olarak uygulanıyor.Yani yatırımcı birey 10.000 dolar koyup 100000 dolarlık bu piyasada işlem yapabiliyor. Çok kazanmak isteyenler yüksek risk alarak bu piyasalara giriyorlar. Sonuçta genelde kasa kazanıyor.Ama bu piyasada işlem yapanlar bile doların değer kazanmasına dolaylı olarak hizmet ediyor.Bu da dolara olan talebi artırıyor.

Dünya da dolar ve euro’nun yüzde 80’den fazla rezerv para olarak işlem görmesi doğal olarak doların değerinin artmasına yaramaktadır.

Türk Lirasının daha fazla değer kaybetmemesini etkileyen en önemli unsur düşen petrol fiyatlarıdır. Petrol Fiyatlarında geçen seneye oranda büyük fiyat düşüşü vardır. EIA raporuna göre, 2019 yılında varil fiyatı ortalama 64,37 dolar olan Brent petrolü fiyatı 2020 yılında ortalama 43,30 dolar ve 2021 yılında da ortalama 55.36 dolar olacak. Nisan 2019 da 75 dolar olan Brent Petrol 26 Nisan 2020’de 28 dolardan işlem görmektedir. Rusya ile Suudi Arabistan’ın arz konusunda farklı pozisyonda olması ve ABD’nin Suudi Arabistan yanında durması petrol fiyatının düşük olmasına ve bu yıl ortalama petrol fiyatı 43 dolar olarak beklenmesi Türk Lirası’nı destekleyen hemen hemen tek en güçlü unsurdur.Bu durum cari açık yönetimimize çok büyük katkı sağlamaktadır.En iyi ihtimalle enerji ve türevleri ithalatında 20 milyar dolara yakın azaltmamıza imkan vermektedir.

Yurt içinde yerleşik şirketler dolar bazlı kaynaklarını 10 milyar dolar artırdığı son bir yılda rapor ediliyor.

Son 3 ayda başta yabancıların Borsa İstanbul’da hisse ve Türk tahvilleri satıp dolar almaktadır.Yılbaşından bu yana yaklaşık 7,5 milyar $ para çıkışı olmuştur. Ayrıca bazı risk algısı dolayısı ile Türk halkının da son 1 yılda olduğu gibi sürekli dolar ve Euro alımlarına devam ettiği görülüyor. Bu dolar ve Euro karşısında Türk Lirası değerini düşürüyor.

Türkiye’nin CDS risk primi yüksek seviyede seyrediyor. CDS priminin düşmesine etki edecek nerdeyse tüm faktörler alette gelişiyor.Lehte gelişen en önemli parametre COVİD -19 virüsüne yeni yakalanan sayısının düşme eğiliminde olmasıdır.Temennim bu oran hızla düşmeye devam etmesidir.Bir aksaklık olmaz ise 15 Mayısta yeni yakalanan hasta sayısında dip noktalara yaklaştığını göreceğiz.Daha aşağı dip noktalar ancak etkili ilaç ve aşı bulunmasına bağlıdır.Bu durum iç faktörlerin risk primini azaltacak yönde iletmesine etki edecektir. CDS risk priminin yüksek olmasına etki eden iç ve dış parametreler neredeyse TL’nin değer kaybetmesine etki eden parametrelerle aynıdır. Türkiye’nin risk primi 7 Nisanda 652 gibi en yüksek seviyeyi test ettikten sonra 27 Nisan 594 değerindedir.29 Ocakta 224 olan CDS’nin bu kadar yüksek olmasında COVİD-19 virüsünün etkisi çok belirleyicidir.Yani ilk 2 ay hızlı büyüyen Türkiye ekonomisi mart ayında COVİD-19 virüsü tehlikesi ile küçülmeye başladı. Özellikle 15 Marttan sonra birçok sektörde başlayan üretimi durdurma ve hükumetin aldığı tedbirler ile FT raporuna göre her gün güllük %22 küçülmektedir.Yani Ekonomi bakanına göre yüzde 5 büyümeyi hedefleyen yada IMF’ye göre %3 büyümesi beklenen Türkiye ekonomisi bugün IMF’ye göre 2020 yılında %5 küçülmesi öngörülmektedir. Virüse karşı etkili aşı veya ilaç sonbahara kadar bulunamazsa bu küçülme %10’dan fazla olması muhtemeldir.

TL ve gelişmekte olan ülke paraları virüs sürecinde dolar ve Euro karşısında yüzde 5 ile yüzde 25 arasında değer kaybetti. Örneğin yılbaşında 1 dolar 5,94 TL iken bugün 6,94 TL’dir.
Güney Afrika Rand’ı %26, Brezilya Real’i %23, Meksika %22, Rusya %18 ve Türkiye %14 değer kaybetmiş durumdadır. Rüzgarlar bu aralar çok sert esiyor.Kanaatim virüse etkili ilaç bulunmadıkça TL ve gelişmekte olan ülke paraları değer kaybedecektir.

Türk şirketler ve bankaların daha önce aldığı ve vadesi gelen borçlar ağırlıklı dolar ve Euro cinsindendir. Kısa ve uzun vadeli borç stokumuzun 2020’deki ödenmesi gereken toplam tutarı 48.5 milyar dolardır. Bu borçların yaklaşık 18,5 milyar doları nisan, mayıs ve haziran ayında ödenmesi gerekmektedir.Borç ödemesi yapmak için şirketler piyasadan dolar satın almaktadır.Hatta dolar alımı için altın satışı bile yapılmakta bu da altının değerini dolar karşısında düşürme etkenlerinden biridir.

Hazine ve Maliye Bakanlığının 31.12.2019 itibariyle açıkladığı verilere göre Türkiye’nin brüt 436,4 milyar dolar, toplam da net dış borcu 244,6 milyar dolar civarındadır. Aynı açıklamaya göre Hazine garantili dış borç stoku 14,3 milyar dolardır.Bu borçlarının %25-30’u kadar kaynak bulundurmamız normaldir. Son zamanlarda olağanüstü bir durum yoktur.

Bu yıl yaklaşık 48,5 milyar dolar borç ödememiz vardır. Bu yıl ödenecek borcun yüzde 20’si kısa vadeli borçlardan diğeri %80’lik kısmı uzun dönemli borçtur. 2020 yılına düşen ödenmesi gereken uzun vadeli borç miktarı kısmı 40 milyar dolardır. Borç ödemesi miktarı ekonomimize göre yüksek olması doların ve euro’nun değerini artırıyor. Fakat Türkiye ekonomisinin dinamikleri bu dış borç ödemesini çevirecek güce sahiptir. Panik yapmaya gerek yoktur.

Türkiye’nin Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri – Ocak 2020- Kaynak Merkez Bankası istatistiklerine göre;
• Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2019 yıl sonuna göre önemli bir değişiklik göstermeyerek 123,6 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku 56,8 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku 58,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
• Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2019 yıl sonuna 6,9 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı 21,1 milyar ABD doları, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da 13,6 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonunda 15,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
• Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2019 yıl sonuna göre 50,9 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.
• Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2019 yıl sonunda 23,4 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu 91,7 milyar ABD doları olmuştur.
• Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonunda 46,0 milyar ABD doları, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar 77,1 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
• 2020 Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu % 48,8’i ABD doları, % 30,0’ı Euro, % 13,8’i TL ve % 7,4’ü diğer döviz cinslerinden oluşmuştur.
• 2020 Ocak sonu itibarıyla, borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam borç stok içinde kamu sektörünün % 18,6, Merkez Bankasının % 4,9, özel sektörün ise % 76,5 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.

Dünyada faiz oranları düşerken hatta ABD dolar faizini sıfırlamasına rağmen gelişmekte olan ülkeler Libor + ülkelerin risk faizi üzerinden kredi bulabiliyor. Örneğin bir yorumda Ak Bankın Libor+2,25 den sendikasyon kredisi bulabildiği yazılıyor. Bu oranda ülkemizin en büyük iş gruplarından Sabancı Holdingin ana yatırımcı olduğu Ak Bank’ın bulduğu yeni sendikasyon kredisi faiz oranıdır. Diğer borç arayışında olan şirket ve bankalara düşen nerde ise tefeci faiz oranıdır!!!

Özellikle bu üç ayda 18,5 milyar dolar ve yıl sonuna kadar 24 milyar dolar daha ödeyecek olmamız dolar ve euro ya talebi artırıyor.Bu yüzden TL dolar karşısında yılbaşından beri yüzde 15’ten fazla değer kaybetti.

Sonuç Olarak;
TL dolar ve Euro karşısında son zamanlarda yüksek değer kaybının altında yatan ana nedenler.
1.Türkiye’nin birikmiş dış borç stoku yüksek oluşu,
2.Nisan,mayıs ve haziran ayında ödemesi gereken 18,5 milyar dolar borç olması ,
3.COVİD-19 Virus krizi dolayısıyla nerede ise ihracatın bir çok ülke ile çok düşmesi…Yani döviz girişi kısa vadede sınırlı olması,
4.Türk bankaları ve şirketlerinin dolar ve euro ‘ya ihtiyacı olduğu için bunu iç pazardan belli oranda toplamaya çalışması bu paralara olan talebi artırmıştır.
5.Dolar ve peşinden de Euro’nun dünyadaki rezerv para olarak güvenilir liman kabul edilmeleri,
6.Kapitalist sistemi ve çarklarını kuranlar sistemi temelde dolar üzerine bina etmiş olmaları nedeniyle TL ve gelişmekte olan ülke paraları değer kaybediyor.
7.Türkiye’nin CDS risk primi (594) yüksek seviyede seyrediyor. CDS priminin düşmesine etki edecek nerdeyse tüm faktörler alette gelişiyor.

Bu durum sadece bugüne ait değildir. Örneğin 16 Nisan 2010 da dolar kuru 1,47 TL iken bugün 6,95 bandında seyrediyor. Yani Türkiye parasının değer kaybı yaşama dezavantajını büyük çabalar göstermesine rağmen bir türlü kapatamamıştır.

Tabiki bu değer kaybında Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı badirelerin büyük payı vardır. İktidarı değiştirmeye yönelik yapılan dış destekli hamleler olan Balyoz, Ergenekon soruşturmaları, Gezi Parkı eylemleri ve 15 Temmuz darbe girişimi bu süreçte en önemli faktördür.
Son söz;Önümüzdeki en az altı ayda boyunca Türkiye’nin borçlarımızı döndürmekte ilgili hiçbir sorunu olacağını sanmıyorum.Ekonomimiz için panik havası oluşturmak isteyenlere yüz vermeyelim.Devir panik değil plan yapma devridir.
Makalemi geliştirmeme katkısından dolayı Mehmet Ali Vercin Beye teşekkür ederim..
Vatanıma ve Milletime en derin saygılarımla….

Prof Dr Cemal Zehir
Yıldız Teknik Üniversitesi

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir