KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Erkan Avcı: “YENİ ÖZBEKİSTAN”DA “ÜÇÜNCÜ RÖNESANS” DÖNEMİ MÜMKÜN MÜ?

Erkan Avcı: “YENİ ÖZBEKİSTAN”DA “ÜÇÜNCÜ RÖNESANS” DÖNEMİ MÜMKÜN MÜ?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
377 0

Özbekistan lideri Şevket Mirziyoyev, ülkenin kurucu lideri İslam Kerimov sonrası dönemde ülkede çeşitli reformların yapılması ile ilgili olarak iktidara gelir gelmez çalışma başlatmıştı. Bu reform dönemi ilk yılında rüzgar gibi geçmişti. Ülkede pek çok konuda değişimler oldu. Önceki dönemin pek çok katı uygulamasına son verilmişti. Ayrıca dış politikada da açılımlar yapılmaya başlandı ve Orta Asya bölgesinde barışçıl ve istikrarlı ilişkiler kurulmaya çalışıldı.

Kendisine Atatürk’ü ilham alan İslam Kerimov döneminde daha çok sosyaş dönüşüm ve kimlik inşa sürecine odaklanılmıştı. Öncelikle hedeflenen, Özbek kimliği çatısı altında toplumun birlik ve beraberliği sağlanmaya çalışıldı. Tabii ki Atatürk’ün aklındaki Türkiye projesine karşı çıkan muhalif sesleri bastırması gibi Kerimov da benzer yola başvurmuş ve aklındaki Özbekistan projesine karşı çıkan muhalif sesleri, o da bastırmaktan geri durmamıştır. Bu yüzden Türkiye’de olduğu gibi Özbekistan’da da bazı kesimlerde öfke birikimi olmuştur.

İşte bu noktada kendisine Erdoğan’ı örnek alan Mirziyayev döneminde, bu öfke birikimini yumuşak bir şekilde azaltmayı hedefleyen adımlar atılmıştır. Camiye girmesi yasak olan kadın ve çocuklara serbestlik tanınmış, kamusal alanda yasak olan başörtüsü serbest bırakılmış, muhafazakârların toplumda daha görünür olması ve daha güçlenmesi sağlanmıştır. Yani Türkiye ile aynı olmasa da Özbekistan’da Türkiye’ye benzer bir süreç gelişmektedir.

Mirziyayev’in “Yeni Özbekistan” dediği bu dönemin ilk yılından sonra reformlar daha çok inşaat alanına kaymıştır. Özbekistan’ın dört bir yanında mega projeler Özbeklerin elit tabakası için inşa edilmeye başlanmıştır. Haliyle bu inşaatlaşma süreci de ekonomik açıdan ülkeyi sıkıştırmaya başlamış ve ilerleyen betonarme büyüme süreci ülkenin dış borcunu iki katına çıkarmıştır. Bu sırada sosyal, siyasal, hukuki reformlar durmuştur. Şu an ülkenin en önemli odak noktası “nereye hangi inşaatı inşa etsem acaba?” olmuştur.

Mirziyayev’in Ekim 2021’de yeniden cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Yeni Özbekistan’da adını seçimden 1 evvel duyurduğu “Üçüncü Rönesans” dönemi başlamıştır. Bu kapsamda Özbekistan’ın bilimsel açıdan gelişimi için hedefler belirlenmiştir. Örneğin ilk adım olarak Özbekistan üniversitelerine uluslararası nitelik kazandırmak için çeşitli ülkelerle işbirliği yoluna gidilmiştir. Hatta Türkiye-Özbekistan işbirliği kapsamında da İmam Buhari Üniversitesi kurulmaya karar verilmiştir.

Mirziyayev’in bahsettiği “Üçüncü Rönesans” bölgede 9-12 yüzyıllarda ve 14-15.yüzyıllarda yaşanmış olan bilimsel açıdan aydınlanma dönemlerinden sonra gelen bir üçüncü aydınlanma, reform, bilimsel ilerleme ve toplumsal dönüşümün tezahürüdür. Mirziyayev, konuşmasında yüz yıl evvel ki Cedit aydınlarına da vurgu yaparak bölgedeki aydınlanma potansiyelini gözler önüne sürmüştür.

Mirziyayev’in Üçüncü Rönesans diye bahsettiği dönemin kendi dönemi olması ilginçtir. Çünkü ortada henüz daha önceki rönesanslar gibi bir durum söz konusu değildir. Yani 1. Rönesanstaki Farabi, Biruni, Harezmi, İbni Sina, Buhari, Tirmizi ve 2. Rönesanstaki Uluğ Bey, Ali Şir Nevai, Ali Kuşçu, Hüseyin Baykara gibi alimlerin benzerleri bugün yoktur. Onlar gibi olmasa da onlara benzer alimler tam da Mirziyayev’in konuşmasında bahsettiği Cedit aydınları arasında bulunmaktadır. Orta Asya’da etkin olan Gaspıralı İsmail, Yusuf Akçura, Çolpan, Münevver Kari, Hoca Mahmud Behbudi ilk aydınlanmacı Cedit okullarını Buhara ve Semerkant’ta açarak yeni bir rönesansın kapısını aralamıştır. Yani bir döneme illa ki Üçüncü Rönesans denilmesi gerekiyorsa o da Cedit aydınlarının etkin olduğu 20.yüzyıl başlarıdır.

Mirziyayev de rönesans başlatmak istiyorsa eğer bu ancak dördüncü olur. Tarihindeki örneklere bakılınca ülkede böyle bir potansiyelin varlığından söz etmek mümkündür. Ancak yüzyıl önce Ceditçilerin önüne çıkan Kadimcilerin torunları bugün tekrar ülkede gücünü arttırmaktadır. Benim Ceditçilerin son temsilcisi olarak (ilmi açıdan olmasa da en azından zihniyet açısından) gördüğüm İslam Kerimov’un siyaseti terk edilmiş durumdadır. Mirziyayev’in desteğiyle de Kadimcilerin gücü artmaktadır.

Mirziyayev’in Emir Timur gibi bilime gönül verenleri koruyup kollamayı arzuladığını düşünsem de bilimin bir yerde ancak özgür akıllar ile yükseldiği gerçeğini göz önünde bulundurunca güçlenen Kadimci zihniyetin yine bu bilim insanlarına engel teşkil etmesinden endişelenmekteyim. Zira Türkiye’de olan şey tam da budur. Bilimin içi bu zihniyet tarafından boşaltıldı. Türkiye’yi örnek alan Özbekistan’da da aynı durumun yaşanması olasıdır.

Erkan Avcı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir