KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Erkan Avcı: Atatürk ve Ceditçiler

Erkan Avcı: Atatürk ve Ceditçiler

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
155 0

Türkiye’de Atatürk’ün yaptığı devrimin benzeri Orta Asya’de Ceditçiler tarafından neden başarılamadı?

Bir kere Atatürk’ün yaptığı devrim gökten zembille inmemiştir. 18. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde 3. Ahmet döneminde Lale Devri ile başlayan, 3. Selim ile devam eden 2. Mahmut ile zirveye taşınan ve 2. Abdülhamit’ten Atatürk’e aktarılan yenileşme, gelişme, dönüşüm mirası vardır. Ve bu miras bir bütün olan Osmanlı Devleti devlet geleneği çatısı altında aktarılmıştır. İlk defa Lale Devri zamanında Avrupa’daki gelişmeler takip edilip Osmanlı ülkesinde tatbik edilebilsin diye sürekli elçilikler açılmış, İbrahim Müteferrika tarafından matbaacıöık hayata geçirilmiş, 2. Mahmut’ün kökten dönüşüm politikaları devlet modernize edilmeye çalışılmış, Tanzimat Fermanı ile Jön Türkler adındaki yetişmiş Osmanlı gençleri Avrupa’ya gönderilip ordaki son gelişmelerin burda da toplum tabanında tatbik edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Mesela Latin Alfabesine geçilme meselesini Atatürk bir anda kafasından uydurmamıştır. Kendisi daha doğmadan bile Osmanlı’da tartışılan ve hatta Şeyhülislam’dan fetva alınabilseydi 2. Abdülhamit’in de geçmek istediği bir alfabeydi.

İşin Türkiye tarafı böyle. Orta Asya’da ise bambaşka dengeler, bambaşka süreçler vardı. Jön Türklerden ilhamını alan Gaspıralı İsmail Bey’in öncülüğünde Orta Asya’da da Cedit Hareketi adı altında benzer bir değişim ve dönüşüm hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Ancak imkân ve şartlar bunun başarıya ulaşmasına engel olmuştur. Aslında Orta Asya’nın hemen her bölgesinde yüzlerce Cedit okulu da açılıp pek çok genç modern eğitimle yetiştirilmiştir. Ama işte Orta Asya’nın Osmanlı gibi tek çatı altında olmayıp hanlıklar ve emirlikler olarak bölünmüş yapısı, Rusların bölgedeki ezici egemenliği ve bunlar yetmemiş gibi Kadimciler adındaki bölgedeki değişim ve dönüşüme karşı çıkan geleneksel İslamcı cenah da Cedit Hareketi’nin başarıya ulaşmasını engellemiştir.

Bu bölgeden bir Atatürk çıkmış olsaydı bile yine başarıya ulaşamazdı. Çünkü buradaki en son imparatorluktan birkaç yüzyış geçmişti ve dolayısıyşa Cedit hareketinin arkasında tam deatek bir koca devlet yoktu. Osmanlı’da da istemezükçü İslamcı cenah vardı. Yenileşme hareketlerini kafirlikle, dinden çıkmakla suçlayan kesimler vardı. Yeniçeriler vardı mesela… Genç Osman’ı şehit eden, Lale Devrinde Sadrazam’ın kellesini alan Yeniçeriler vardı. Önce 2. Mahmut bu yeniçerileri toptan kaldırdı. Atatürk de diğer anti-yenileşmeci İslamcı cenahın önde gelen isimlerinin kellelerini alarak bu devam eden 200 yıllık sürecin önündeki taşları tek tek temizledi. Bu içerideki mücadeleydi. Dışa doğru da zaten yedi düvele karşı savaş verilmiştir. Kısaca bu sürece halel getirecek dahili ve harici tüm düşmanlar derdest edilmiştir. İşte Orta Asya, bunlardan yoksundu. Bölgede birlik yoktu, mücadeleler bölgesel kaldı, yerleşmiş, tek merkezden yönetilen bir devlet geleneği yoktu vs. Her ne kadar Basmacı (Korbaşı) Hareketi ile Ruslara karşılık verilmeye çalışılmışsa da bu, Rusları püskürtmeye yetmemiştir.

Bakın, devlet geleneği de tek başına yeterli değildir. O dönem, Atatürk’ün yapmak istediği şeyi İran ve Afganistan gibi devlet geleneği olan ülkeler de yapmaya çalışmış ama başarılı olamamıştır. Yani bu sürecin devan edebilmesi için bir değil birden fazla unsurun biraraya gelmesi ve devamlılığı esastır. Bir de o dönrm, Avrupa’ya yakınlık önemliydi. Rönesans, reform, fransız, 1830 ve 1848 ihtilalleri, aydınlanma, sanayi devrimi vs. gibi olayları yakından takip edebilmek için Avrupa’ya yakın olmak bir avantaj sağlıyordu.

Velhasılı kelam, Avrupa’nın çok ötesinde kalmış ve Ruslar tarafından derdest edilmiş olan bu kadim coğrafyada yenileşme ve toplumsal dönüşüm başarıya ulaşamamıştır. Sadece Ruslar kendilerince vazife belledikleri “Avrupa medeniyetini Asya’ya aktarma rolü”nü oynayıp yine kendi anlayışları çerçevesinde Orta Asya’yı değiştirip dönüştürmeye çalışmıştır. Onlar da bu yapay süreç ile başarılı olamamıştır. 1991’de bağımsız olan bu halklar bakalım kendi devletleri çatısı altında kendi iradeleri ile bunu başaracak mı göreceğiz.
Erkan Avcı

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir