KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Erdoğan Ruslara göre İslam Halifesi!

Erdoğan Ruslara göre İslam Halifesi!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 9 dk okuma süresi
851 1

Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda izlediği İslam politikası, Halife-Sultan önderliğinqdeki İslam dünyasının Avrupalı Büyük Devletlere karşı potansiyel bir güç olarak kullanılmasına dayanıyordu. Halifenin cihat fetvası Alman istihbaratının önderliğinde Teşkilatı Mahsusa fedailerinin oluşturduğu ağa düştüğünde, Hindistan’dan Afrika’ya kadar çok geniş alanda İngilizlere karşı Müslüman halkın isyanları bekleniyordu. Ancak beklenen olmadığı gibi İngiliz casuslarının çoktan ikna ettiği Hz Muhammed’in soyundan gelen Mekke Şerifi Hüseyin; 1916’da Osmanlı Hükümeti’nin Müslümanlığın kutsal değerleri ve Arapların haklarını çiğnediği iddialarını sebep göstererek isyan etti. İsyan Yemen’de Aden, Suriye’de Halep’i kapsayan bağımsız ve birleşik Arap devleti kurulmasını amaçlıyordu.

Almanların hilafeti kullanma planına İngilizlerin cevabı peygamber soyundan gelen Şerifin Osmanlı Hilafetine başkaldırmasıyla sonuçlanmıştı. İngilizler Halifenin Kureyş’ten olma şartı tartışmalarıyla Osmanlı Hilafetinin altını boşaltmışlardı. Cumhuriyetin ilanından sonra İngilizlerin Almanlar gibi Hilafeti kullanmalarının önüne geçmek amacıyla,3 Mart 1924 tarihli 431 Nolu Halifeliği kaldıran kanunun metninin 1. Maddesinde “Halife hal’edilmiştir. Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.” yani “Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyetin anlam ve kavramı içinde esasen var olduğundan/saklı olduğundan hilafet makamı kaldırılmıştır.” denilerek bu tür girişimlerin önüne geçilmek istenmiştir. Sonraki yıllarda İngilizlerin yönlendirmesiyle düzenlenen Hilafet Kongrelerine rağmen şeklen de olsa Halifelik, Türklerinden uhdesinden alınamamıştır.

Hilâfetle ilgili ilk kongre İngiliz hempası Kral Fuâd’ın kendini halife ilân ettirmek amacıyla 1926’da Kahire’de yapıldı. Sonuç alınamadı. Bir başka kongre 1931’de Kudüs’te gerçekleşti. Suudilerin de Hilafeti uhdelerine alma girişimleri neticesiz kaldı. Müslüman Kardeşler’in kurucusu ve mürşidi şehit Hasan El Benna’nın Halifelik fikrini, idealini canlı tutma girişimlerinden söz edilebilir. Hizb-ut Tahrir’de her yıl değişik örgütlerde yüzbinlerin katıldığı toplantılar düzenliyor ve Raşidi Hilafet istiyor. Fakat “İmamlar Kureyş’tendir” konusunda ısrarcı olmaları düşündürücü. Ancak İslam dünyasının kontrolü ve anti Amerikancı akımların önünü kesmek, İslam coğrafyasının daha kolay sömürülebilir hale getirilmesi amacıyla CIA patentli aktüel bir hilafet projesinden söz etmek gerekecek. Fetullah Gülen önderliğinde 170 ülkede açılan okullar, şirketler, dernekler ve vakıflar, tv kanalları gazete ve dergiler aracılığıyla Fetullah Gülen’in Halife ilan edilmesi projesini ABD’nin çok yakın zaman kadar gündemindeydi ve Fetullah Gülen’in Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethettikten sonra giydiği kaftanını öperek kendisini halife ilan edeceği hazırlıklar yapılmıştı.

Ruslar; Amerikalıların ve İngilizlerin bazı sözde İslami örgüt ve cemaatler aracılığıyla Hilafeti kullanmak projelerinden rahatsız. Çünkü Rusya Cumhuriyeti’nin Türk Müslümanlardan müteşekkil hatırı sayılır bir nüfusu bulunuyor. Ayrıca Sovyetlerden kopma Türk cumhuriyetleri de Amerikalıların Yeşil Kuşak projesi gibi sarıp sarmalamış durumda. ‘İmparatorluk kurucu’ iki millet olarak Ruslar ve Türkler, ortak jeostratejik alanlarda yüzlerce yıl boyunca birbirleriyle rekabet halindeydiler ve bu rekabet iki farklı medeniyetin coğrafi ve kültürel alanda karşı karşıya gelmesiyle sonuçlandı.
Askeri çatışmalarla sınırlı olmayan bu ilişki biçimi, etkisini, iki imparatorluğun sınırlarını, hinterlandını aşan jeokültürel alanlarda kendisini gösterdi. Tarihi Osmanlı-Rus veya Türk-Rus rekabetinin, bu iki imparatorluğun varisi siyasi yapılarca farklı yoğunluklarda da olsa sürdürüldüğü söylenebilir. Şimdi yeni bir süreç ‘Avrasyacı Yaklaşım’ var ve rekabetten ziyade siyasi, kültürel, ekonomik ve hatta askeri işbirliği arayışında
Nezavisimaya Gazeta için savaş muhabiri olarak, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan, Dağıstan, Yugoslavya, İsrail ve Filistin’de bulunan ünlü Rus gazeteci ve Ortadoğu uzmanı Maksim Şevçenko, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sünni Müslüman dünyasından sorumlu bir lider olduğunu belirterek, “Tarih böyle bir sorumluluk oluşturdu. Bu Erdoğan’a da bağlı bir durum değil” diyor. Şevçenko’ya göre;: “15 Temmuz başarısız darbe girişimi gecesi şu önemli gerçek ortaya çıktı: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sadece sandıkta değil, mitinglerde de milyonların lideri olduğunu kanıtladı.

Erdoğan Sünni Müslüman dünyasından sorumlu. Türkiye İslam hilafetinin merkezi. Türkiye hiçbir zaman işgal altında olmadı. Suriye ve Irak oldu. Türkiye; Mustafa Kemal Atatürk ve önemli tarihi olaylar sayesinde her zaman bağımsız oldu. Türkiye, Musul ve Suriye’de yaşanan gelişmeleri dikkatle takip ediyor. Türkiye’nin böyle bir yükümlülüğü var. Çünkü Türkiye milyonlarca Müslüman için önemli bir ülke. Bunu böyle anlamak lazım. Tarih Türkiye ve Erdoğan’a böyle bir misyon verdi. Bu Erdoğan’a da bağlı bir durum değil.

Eğer Musul alınırsa, o zaman IŞİD terör örgütü son günlerini yaşayacak. Musul IŞİD’in ciddi bir merkezi gibi. Şimdi önemli olan Musul’u hangi güçlerin geri alacağı. Irak ordusunun Musul’u alacağına pek inanmıyorum. Fakat Türk ordusu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Mesud Barzani güçlerinin yardımıyla Musul’u alabilir. Burada operasyonun kolay veya zor olup olmadığını tartışmıyorum. Sadece Türkiye-Barzani güçleri profesyonel şekilde Musul’u teröristlerden temizleme gücüne sahip. Yüksek askeri teknolojisi bakımından bunu söylüyorum.

Fakat ABD, Türklerin bu operasyonda yer almasına karşı. Buna dikkatinizi çekmek isterim. Rusya da Türkiye ile istihbarat paylaşımı yapıyor. Önemli bir işbirliği. Hatta İslam dünyasının başına bu kanlı olayları Batı getirdi. Afganistan’da olduğu gibi bugün de Ortadoğu’da.” (Bkz. Daha fazla: https://tr.sputniknews.com/columnists/201611021025599179-erdogan-sunni-musluman-musul/ )

Maksim Şevçenko; Erdoğan’ın Sünni Dünyasının liderliği konusundaki fikrinde yalnız değil. Kremlinin derin adamı Putin’in Dış Politika Baş Danışmanlarından Alexsander Dugin’de Şevçenko gibi düşünenlerden. Dugin ezbere konuşan bir isim değil. Ankara’ya geldiğinde Bağlum’a gidip kendi ifadesiyle Büyük İslam Alimi Abdulhakim Avrasi‘nin mezarını ziyaret ve kendi inanışına göre dua etmiş birisi.

Dugin’e göre; “Amerika etkisi dışında bir Türkiye’nin Sünni İslam âleminin liderliğini alması, halifeliğini yapması Rusya’nın desteklediği ve bu desteği her alanda göstermekten çekinmeyeceği bir durumdur. Sünni İslam’ın yaşandığı ülkelere Amerikan yanlısı Vahabilik ve selefilik akımının etki etmesindense Türkiye halifeliğindeki bağımsız bir Sünni İslam âlemi Rusya’nın çıkarları ile örtüşmektedir. Bu sebeplerle Rusya Türkiye’nin İslam halifeliği fikrini tam olarak desteklemektedir.” Ruslar Sünni İslam dünyasına liderlik edecek halifeyi bulmuş gözüküyor. Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımı nedir? Bilenimiz var mı?

Ömür Çelikdönmez
Twitter: @oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. Nilüfer - -

    Görünen şu ki, ABD’nin FeTö’süne karşı Rusya’nın RTE çıkarması…Ortadoğu ve TC’nin parçalarının büyüğünü kapma yarışından ibaret bir restleşme var.

    Hal böyleyken azizim soğuk savaş dönemi kapanmıştır. Hoş gelişlerin olsun 3. Dünya Harbi!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir