Kafasına bomba atan bir tarafta kaldı, İran’ın sinsi politikasının şifreleri olan Azerbaycan ve Türkiye’yi hedef aldı
Dikkat ederseniz 2024 yılı sonunda İran’da Azerbaycan karşıtı güçler yeniden faaliyete geçti. Sadece Azerbaycan’a karşı çıkanlar değil, Türkiye’ye karşı çıkanlar da var. Ne oldu, arı kovanına çomağı kim soktu? Aslında son dönemdeki olaylara baktığımızda amaç aşağı yukarı netleşiyor.
Bu arada şunu da vurgulamak gerekiyor: Türk karşıtı güçlerin “öfkeli eylemleri” tam da Türklerin yaşadığı bölgede “alevlendiriliyor”. Türkiye ve Azerbaycan liderlerine yönelik konuşmaların yer aldığı son eylem ise Erdebil’de düzenlendi. Bu gerçekler size bir şey anlatıyor mu?
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretlerin dile getirildiği eylem, İran Devlet Televizyonu’nda yayınlandı. Bu, etkinliği düzenleyenlerin Tahran’da oturduğuna dair hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Adına bakın: “Çaldıran Şehitleri ve Direniş Şehitlerini Anma Etkinliği”. Bu yılın vaadinde Çaldıran şehitleri İran mollakrasını nerede hatırladı? Mantıken, İran’da gizemli bir helikopter kazasında ölen Cumhurbaşkanı Raisi, eski Dışişleri Bakanı, Tebriz imamı ve diğerlerinin hutbede ya da üst düzey Çinli misafirlerin uyku yerlerini tahrip edenlerin hatırlanması gerekir. 2024 yılında Tahran’ın ve İran’ın vekil güçlerinin kanını emenlerin hedef seçilmesi gerekiyordu. Yoksa Safeviler mi? Safevilerin Azerbaycan’ın tarihi imparatorluğu olduğu ve bu imparatorluğun merkezinin Erdebil olduğu bilinmektedir. Dedemiz Şah İsmayıl Hatai ve yakınlarının bu şehirde defnedildiği ve burasının hepimiz için bir türbe haline geldiği yadsınamaz bir gerçektir. Ancak ne kadar iddia ederlerse etsinler Safevilerin İran şovenizmiyle hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır. Eğer durum böyleyse, programın İran Devlet Televizyonu tarafından sunulması elbette ki art niyetlerle yapılıyor ve en üst düzeyde desteklendiği biliniyor.
Protestocular arasında sivil kıyafetli bazı SEPAH görevlilerinin Azerbaycan ve Türkiye’nin lider ve devletlerine karşı bağırdığı görüntüler yayınlandı. Kalabalık ne olduğunu anlamadan onun sesini dinliyor. Bütün bunlar, İran’ın dini lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in Erdebil vilayetindeki temsilcisi Ayetullah Seyid Hasan Amuli’nin önünde yaşanıyor. Bir keresinde Erdebil imam-ı cumasıyla röportaj yaptığımda -hatta tartışan biri olarak- iddialarının ne kadar basit temellere dayandığına şahit oldum. Azerbaycan’ı İsrail’le işbirliği yapmakla suçlayan bu kişi, ülkemizi Karabağ’ı kurtarmak istememekle suçladı. Azerbaycan savaşa gitmeye karar verirse Ermenilerle savaşacakmış gibi 1 milyon kişiyle birlikte Araz’ı çağıracağını söyledi. Ama 2019’da Paşinyan’ın Tebriz’deyken Ermenilere karşı direnişini hiç görmedik, “Karabağ Ermenistan’dır. “Nokta” sloganını ne zaman attığını görmedik bile İran’dan Ermenistan’a silah ve mühimmat nakledilirken, Azerbaycan’a karşı çeşitli provokasyonlar yapılırken Seyyed Amulin’i meydanda hiç görmedik. Güneyli kardeşlerimiz Araz’ın diğer tarafından tezahürat yaparak Azerbaycan askerinin düşmandan kan almasını izlerken Amuli aralarında değildi. Ama Azerbaycan karşıtı olaylar olduğunda Seyid hemen ortaya çıkıyor. Talimatlarını Tahran’dan veya Kum’dan aldığını söylemeye gerek yok. Amaç belli, ilişkilerin normalleşmesine izin verilmemeli, gerginlikler azalmamalı!
Bir süre önce Seyid Amuli, Başkan Pezeshkian’a Bakü’ye gelmediği için teşekkür etmişti, COP29…Karabağ’ı “kurtarmaya hazır” olan İmamjum her zaman iki komşunun arasına girmeye çalışıyor. İran-Ermenistan ilişkilerine ve karşılıklı ziyaretlere karşı çıkma becerisine sahip. ABD ve Fransa liderliğindeki Avrupa Birliği ve NATO tarafından toprakları eğitim sahasına dönüştürülen Ermenistan. Bir gün Amerikan ve Fransız füzeleri Ermenistan topraklarından İran’a ve ne yazık ki Güney Azerbaycan’a uçarsa Amuli Azerbaycan’ı hedef alacak mı?
Hasan Amuli’nin Tebriz’e gönderileceği bilgisi Tebrizliler tarafından memnuniyetsizlikle karşılandı
Diyelim ki Azerbaycan’ın İsrail’le ilişkileri Amuli’yi ve diğer şovenistleri etkiliyor. Peki Türkiye’ye yönelik hıçkırık ne denebilir? Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in bölgedeki politikasına ve askeri operasyonlarına karşı katı ve ilkeli bir tavır almış, bazı durumlarda ilişkiler savaş noktasına kadar gelmiştir. Sonuçta mantıken İran’daki ayetullahların Erdoğan’ın ayakları dibinde dua etmesi ve ona teşekkür etmesi gerekirdi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Filistin sorununun iki devlet ilkesiyle çözülmesi gerektiği konusundaki kesin tutumunu görmezden gelen Ayetullahlar, Azerbaycan devletinin Filistin’e insani yardım sağladığını göremiyorlar. Çünkü aslında Filistinli çocukların kaderi onları ilgilendirmiyor. İlgilenselerdi İran destekli Hamas’ın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği katliamı protesto ederlerdi. Filistin’in ocağı sönerkenYeniden alevlenip İsrail’e bahane veren İran’dı, Azerbaycan ve Türkiye değil, bunu bilmeliler! Azerbaycan’ın kutsal yerlerinden Erdebil’de Türkiye karşıtı, Azerbaycan karşıtı eylem düzenleyerek, iddiaya göre “bizi kalbimizden vurmak” istiyorlardı. Fakat bu nafile bir girişimdir. Güneyli kardeşlerimizin sesini duyuyoruz, Erdebil’deki ses onların sesi değil, vahşi. Bu gösteri Dünya Azerbaycanlılarının Dayanışma Günü arifesinde düzenlendi, dolayısıyla bizi böldüklerini düşünüyorlar. İran’da 40 milyon kişinin anadilinde eğitim göremediğini söyleyen 50 milyon Azerbaycanlının cumhurbaşkanı olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kumlu çocuklar üzerinde kötü bir izlenim bıraktı. Bu politikanın başında elbette ki öz faaliyet değil, yetkililer yer alıyor. Bu olay şüphesiz İran’ın ikiyüzlülüğünün ve ikiyüzlülüğünün açık bir örneğidir. Görünen o ki Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın bölgede, özellikle Güney Azerbaycanlılar arasında giderek artan nüfuzu İran’ı ciddi şekilde endişelendiriyor. Bu tür dini etkinliklerin İran devleti ve Devrim Muhafızları tarafından düzenlendiğini ve kontrol edildiğini hepimiz biliyoruz. İran’a karşı bu tür adımlar atılsaydı büyük bir skandal yaratırdı. Sayın Cumhurbaşkanına bu hakaretler dile getirilirken neden sessiz kalıyorlar? Hiç şüphe yok ki bu kendilerinin organize ettiği bir oyundur.
“Protesto eyleminin” ne zaman düzenlendiğini düşünün: Azerbaycan-İran ilişkilerinde gerilimin bitmesinin ardından ilişkilerin yeniden toparlanmaya başladığı dönemde. Geçtiğimiz günlerde iki ülke ordusu ortak tatbikatlar yaptı, yetkililer karşılıklı ziyaretlerde bulundu ve Mısır’da oy birliğiyle Azerbaycan G-8’e kabul edildi. Pezeshkian’ın da oy verdiği bir sonuca ulaşıldı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’ın üyeliğine örgüte ilave güç katacak bir karar olarak büyük değer verdi. Ama sonra İran’da Azerbaycan karşıtı, Türkiye karşıtı “hareket” başladı ve Safevileri hatırlıyoruz. Sinsi bir niyet var: “Bir milleti, iki devleti” bölmek için kendi dünyalarında “tarih gezisi” yapıyorlar. Ancak bu aptallar tarihte pek çok şeyin gerçekleştiğini anlamıyorlar ve 500 yıl önce iki kardeş imparatorluk arasında anlaşmazlığa neden olanların üçüncü güçler olduğuna şüphe yoktu. Aradan asırlar geçti, Azerbaycan ile Türkiye’nin kardeşliği Çanakkale’de, Bakü’de, Şamahı’da, Karabağ’da defalarca sınandı. İran’ın gücü ancak yas toplantılarında birine hakaret etmekten ibarettir. ABD Süleymani’yi öldürdüğünde tepki gösteremedi. Suriye’den sürüldüler ama yine de bir adım atamadılar. Ancak Seyyed Hasan Amili, Azerbaycan, Türkiye ve Pakistan ordusunun ortak eğitiminden endişe duyuyordu ve bu protestosunu aceleyle dile getirdi. İsrail Nasrullah’ı yok etti ama sessiz kaldı. Cesaretleri varsa gitsinler, İsrail’e cevap versinler. Güçleri ancak Azerbaycan elçiliğine saldırmaya yetiyor. Bu saldırının arkasında SEPAH vardı ve üzerinden iki yıl geçmesine rağmen terörist ajan henüz idam edilmedi. Azerbaycan bu adımı bekliyor, İran’da birileri Bakü’nün bu talepten vazgeçeceğini sanıyorsa ciddi yanılıyor. Diplomatik ilişkilerin normalleşmesinin temel şartı budur. Abdullahian Bakü’deyken bu adamın idam edileceğine söz verdi. Bu adımlar İran’ın gerçek niyetini ve tavrını bir kez daha ortaya koyuyor. Azerbaycan bu tutumundan çekinmeyecektir.
Bir gerçeği hatırlayalım: Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkian, Bakü konferansına katılmadığı için “kalbimin derinliklerinden teşekkür ederken” Seyid Amuli şunları söyledi: “Azerbaycanlıların çoğunluğu İran’da yaşıyor ve bu nedenle İran, dünya tarihinin tarihi vatanıdır. Azerbaycanlılar, dolayısıyla İran’ın dünya Azerbaycanlıları hakkında açıklama yapması gerekiyor.” Erdebil eyleminin 31 Aralık arifesinde gerçekleştiği bir kez daha netleşti.
İsrail’in saldırılarının başlamasından bu yana Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinlilerin sayısının yüzde 6 oranında azaldığı bildirildi. 7 Ekim 2023’ten bu yana 45.484 Filistinli enklavda hayatını kaybetti, yaklaşık 100.000 Filistinli ise bölgeyi terk etti. Hayatını kaybedenlerin 17 bin 581’inin çocuk, 12 bin 48’inin ise kadın olduğu kaydedildi. 108 bin 90 kişi de yaralandı, yaklaşık 11 bin kişinin akıbetine ilişkin ise bilgi yok. Awd’a göre Gazze Şeridi’nde yaşayan nüfus 160 bin kişi azalarak 2,1 milyona geriledi, bu da yaklaşık yüzde 6’lık bir azalma anlamına geliyor. Ancak İranlı yetkililer savaşı durdurmak isteyen ve durdurmaya çalışan Azerbaycan ve Türkiye’yi hedef alıyor. Ben bu satırları yazarken İsrail ordusunun, Filistin İslami Cihad örgütünün askeri kanadının roket tümen komutanı Sadi Masri’yi Gazze Şeridi’nde öldürdüğü bilgisi yayıldı. Amuli ve diğerleri muhtemelen İsrail’i değil, Azerbaycan’ı veya Türkiye’yi hedef alacaklar. Sonuçta Azerbaycan ve Türkiye’den farklı olarak başlarına bomba yağacağını biliyorlar. Bu, İran şovenizminin kendi topraklarından İran’a yönelik askeri operasyonlara izin vermeyen Azerbaycan’a “teşekkürü”dür.
Aslında Türkiye ve Azerbaycan Liderlere yönelik eylemin düzenlenmesinin asıl sebebini biliyoruz. İran Suriye’de utanç verici bir şekilde kaybetti, milyarlar harcadı, vekil güçlerle birlikte Beşar Esad İran’ı “kırmadı”. Suriye sürecinin kazananlarından Türkiye, Azerbaycan ile ortak harekete geçerken, Aliyev ve Erdoğan son günlerde Suriye konusunu görüşmüştü. Azerbaycan’dan gelen ilk yardım konvoyu Suriye’ye ulaştı. İşte İran’da Türkofobiyi yakan şey bu. Hankendi’deki ayrılıkçılara Ermeni arabalarıyla yakıt gönderen ve planı deşifre olan İran’ı kastediyorum. Karabağ Zaferi’nin ardından İran sürekli olarak ülkemizi tehdit etti. Karabağ’da kaybetti, Suriye’de… Bu yüzden kendi dünyasında, Azerbaycan’dan, Türkiye’den “intikam alıyor”. Dindar insan kan istemez, barış ister. Bir din adamı, Azerbaycan uçağının kurbanlarına en az bir hutbe ithaf eder… Bütün bu kötülükler tarihte kalacaktır. Herkes ektiğini biçecek! Güneyli kardeşlerimiz henüz sözlerini söylemediler…
Elşad Paşasoy