Rus uçağının Türk silahlı kuvvetleri tarafından düşürülmesi sonrasında iki ülke arasındaki ilişkiler önemli ölçüde gerildi.
Olayın hemen akabinde yapılan açıklamalar, iki ülke yetkililerinin de bu türden bir hadiseyi uzun zamandır bekledikleri ve bazı planlamalar yaptıklarına dair bir izlenim oluşturdu. Ancak Rus tarafının gerilimi bu kadar tırmandırmasının sürpriz olduğunu söylemek pek yanlış olmasa gerek.
Bu yazıda, gerilen ilişkilerin kısa ve uzun vadede iki ülkenin ekonomilerine muhtemel etkilerini değerlendirmeye çalışacağım. Öncelikle halihazırda iki ülkenin de ekonomik olarak pek parlak görünüm sergilemediğini ifade edeyim. Hepimizin bildiği gibi Türkiye son birkaç senedir yüksek büyüme oranlarını tutturmada ve işsizlik seviyesini düşürmede başarılı değil. Rusya ise Ukrayna ve Kırım konularında Batı dünyası ile yaşamış olduğu anlaşmazlıkların sonucunda ciddi bir ekonomik sıkıntı içinde. Bu durum en önemli ihraç kalemleri olan petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki hızlı düşüşlerle birleşince, Rus ekonomisinin 2015 yılında yüzde 2,7 oranında küçülmesi bekleniyor.
Türkiye’nin Rusya’ya temel ihracat grupları taze sebze meyve, tekstil ve bazı sanayi ürünleridir. Bunların yanında bavul ticareti ile de önemli ölçüde ihracat yaptığımızı söyleyebiliriz. Rusya’nın Türk müteşebbisler için ürünler kadar hizmet sektörü açısından da iyi bir pazar olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizi yıllık olarak 4,5 milyon civarında Rus turist ziyaret etmektedir. Her yıl Rus turistlerin Türkiye’de 3 milyar dolar kadar harcama yaptığı tahmin ediliyor. Ayrıca istatistiklere göre Türk müteahhitlik firmaları her sene Rus pazarında birkaç milyar dolarlık iş yapmaktadır.
RUS EKONOMİSİ DE ZARARA UĞRAR
Hafta içinde, Rusya Türkiye’nin yapmış olduğu ürün ve hizmet ihracat seviyelerini büyük ölçüde sıfırlayacak bazı hamleler yaptı. Daha ileri önlemler almayı da planladıklarına dair işaretler de gözlemleniyor. Peki Türkiye Rusya’nın bu hamlelerine karşı nasıl bir karşılık verebilir? Rusya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği temel ürün doğalgazdır. Doğalgazın yanında önemli miktarda kömür ve diğer mineraller de Türkiye’nin ithal kalemleri arasında yer almakta. Bu ithalatın yıllık tutarı 20 milyar doların biraz üzerindedir. Ayrıca Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşaat ve operasyonları bir Rus firmasına ihale edilmiştir. Bu ihalenin toplam bedeli de 20 milyar doların üzerindedir. Türkiye teorik olarak hammadde ve hizmet alımlarını durdurarak Rus ekonomisine zarar verebilir.
Öncelikle şunu belirtelim. Genelde düşünülenin aksine ticaret sadece satıcıya değil alıcıya da menfaat sağlar. Örneğin Rusya, domatesi İranlı veya Çinli üreticilerden değil de Türk üreticilerden alıyorsa bunun sebebi Türkleri daha çok sevmeleri değildir. Türk domatesinin fiyatının daha ucuz olması, kalitesinin daha yüksek olması, kalite kontrolün üst düzeyde sağlanması gibi sebeplerden bir veya birkaçının varlığı, alternatiflerinden daha çok tercih edilmesini sağlamaktadır. O zaman Rusya, Türkiye’den domates alımını kestiğinde bundan sadece Türk domates üreticileri zararlı çıkmaz. Her ne kadar İran veya Çin domatesi ile ikame edilebilecek olsa da nihai tahlilde Rus tüketicileri daha pahalıya ve/veya daha kalitesiz domates yiyecektir. Benzer şekilde Türk domates üreticileri alternatif pazarlar bulabilseler bile ürünlerini daha ucuza veya daha dezavantajlı ödeme koşullarıyla satabileceklerdir. Yani ticaret hem alıcıya hem satıcıya menfaat sağladığı gibi ticaretin ekonomik olmayan sebeplerden dolayı kesilmesi iki tarafa da zarar verir.
Doğalgaz kesilirse türkiye ne yapacak?
Bu noktada Türk tarafı ile Rus tarafının ihraç ettikleri ürün ve hizmetler arasında temel bir fark olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Rusya’nın Türkiye’den almış olduğu ürün ve hizmetlerin önemli bir kısmının vazgeçilemez olmadığı veya alternatif arz kaynaklarının kolayca bulunabileceğini söyleyebiliriz. Hem dünya pazarlarına açılma hevesi hem de Rusya’yla öteden beri iyi ilişkiler içinde olan İran’ın bu konuda Türk üreticilerinin yerini hızla alabileceğini öngörebiliriz.
Ancak Türkiye için Rusya’dan almış olduğu enerji kaynaklarının alternatiflerini bulmak maalesef çok güç. Doğalgaz tüketiminin yüzde 60’a yakın kısmını Rusya’dan ithal eden Türkiye geri kalanını ise İran, Azerbaycan, Nijerya ve Cezayir’den temin etmektedir. Doğal gazın ısıtma ve sanayide kullanımının yanında elektrik üretiminde de önemli bir payı vardır. Elektrik üretiminin yüzde 35’ten fazlası doğalgazla çalışan santrallerde gerçekleşmektedir. Rus doğalgazının kesilmesi veya azalması durumunda politik, teknik ve ekonomik sebeplerden dolayı diğer ülkelerden temini de pek mümkün gözükmemektedir. İmzalanan yeni anlaşma çerçevesinde sıvılaştırılmış halde tankerlerle ithal edilecek olan Katar doğal LNG gazının da Rus gazının yerini doldurmasının imkânsız olduğu söylenebilir. Bu kadar büyük miktarda gazın taşınması ve Türkiye’deki sisteme sokulması hem teknolojik hem de iktisadi olarak kısa vadede aşılması güç sıkıntıları doğuracaktır. Maalesef uzun zamandan beri inşa edilmesi gündemde olan doğalgaz depolama tesisleri de halen bitirilememiştir. Dolayısıyla Rus gazının kesilmesi durumunda hem doğalgazın doğrudan kullanıldığı ısınma ve üretim fonksiyonlarında hem de elektrik arzında doğabilecek muhtemel kesintilerden dolayı büyük bir ekonomik kayıp yaşayabilme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Doğal olarak Rusya da bundan belirli oranda etkilenecektir. Ancak Türkiye’nin yaşayacağı sıkıntının daha büyük olacağını öngörebiliriz. Rusya en fazla satmadığı doğalgazın kendisine kazandıracağı katma değerden mahrum kalacaktır. Öte yandan enerji hemen tüm üretim ve tüketim süreçlerinde vazgeçilmez bir girdi olarak kullanıldığından, enerji arzındaki kesintilerin etkisi Türkiye açısından çok daha şiddetli olabilir. Enerjinin maliyet içindeki payı yüzde 1 bile olsa, kesintisi durumunda tüm üretim veya tüketim duracak belki de katma değer kaybı, enerji maliyetinin onlarca katına ulaşabilecektir. Özellikle zamanında tedarikin çok önemli olduğu bazı üretim ve tüketim süreçlerinde kayıplarımız çok yüksek meblağlara ulaşabilecektir. Yine elektrik sisteminin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşündüğümüzde elektrik üretimindeki küçük değişimlerin bile şebekede teknik problemlere yol açabileceğini gözden kaçırmamalıyız. Geçtiğimiz senelerde yaşadığımız uzun süreli elektrik kesintilerini hatırlamak faydalı olabilir.
Rusya’nın ‘enerji kartı’ avrupa’yı korkutmuyor
Tüm bunları ifade ederken, ileri sürdüğüm muhtemel problemlerin çözümsüz olduğunu iddia etmiyorum. Alternatif enerji kaynaklarının devreye sokulması, var olan elektrik üretim tesislerinin daha yüksek verimle çalıştırılması, geçici başka çözümlerin bulunması pek tabi ki muhtemeldir. Kriz anında ülkenin teknik, iktisadi, politik imkânları çözüm için seferber olacaktır. Ancak tüm bunların maliyetlerinin olduğunu unutmamalıyız. Şimdi ahlanıp vahlanmak için çok geç olsa da enerjide belirli ülke ve kaynaklara bu kadar bağımlı olmanın ve üstüne üstlük depolama konusunda da çok küçük bir kapasiteye sahip olmanın çok büyük bir zayıflık olduğunu görmemiz gerekiyor. Ülkemizin bu zayıflığının bize sadece ekonomik yönden zarar vereceğini düşünmek ise saflık olur. Türkiye’nin bu zayıf noktasını en az bizim kadar iyi tahlil eden Rus stratejistlerinin, ekonomik ve politik hamlelerini bu rahatlık içinde belirlediklerini söyleyebiliriz.
Son olarak Rusların doğalgaz akışını kesmelerinin kendileri açısından da uzun vadede etkilerinin olacağını ifade edeyim. Öncelikle ilişkiler bu kadar gerilmişken Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Güç Santrali ihalesini Rus şirketi ile sürdürmesi pek muhtemel gözükmüyor. Ayrıca Rusya’nın enerji kartını bu kadar çok kullanması karşısında Avrupalı ülkelerin Rusya’ya bağımlılıklarını sona erdirme konusunda çok daha aceleci olacaklarını öngörebiliriz. Avrupa’nın sahip olduğu zengin kaya gazı rezervlerini değerlendirme ve alternatif enerji yatırımlarını gerçekleştirme konularında daha istekli olmalarını bekleyebiliriz. Bunun da Rusya’nın uzun vadede çıkarlarını büyük ölçüde etkileyeceği söylenebilir. Özetleyelim, öfkeyle kalkan, zararla oturur ama hem kendine hem de muhatabına hasar verdikten sonra
YUSUF MERT