Atatürk’ün 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı konuşmasından:
“Efendiler, Bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır. Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yasef’in oğlu olan kişidir.” (ATATÜRK)
Atatürk Türklerin kökeni hakkında konuşması tesadüfi bir konuşma değildi ve onun Türklerin kökenine dair ilgi ve bilgisinin önemini gösteriyordu.
Yaygın olarak bilinen Türk Tarih Tezi’nde Türklerin kökeninin Orta Asya olduğu resmen dile getiriliyordu. Ama Orta Asya Türk uygarlığının sadece bir parçasını oluşturabilirdi ve Türk ırkının kökü daha farklı coğrafyalara dayanıyor olmalıydı. peki bu coğrafya neresi olabilirdi?
Türk ırkının kökleri üzerine yapılan çalışmaların bir ayağının eksik olduğunu düşünen Atatürk, bu sorunun yanıtı olabilecek anahtara 1932’de ulaştı. İlkel diller uzmanı ve tarihçi-diplomat Tahsin Mayatepek’in sunduğu ön raporda Güney Amerika uygarlıklarından Maya uygarlığının dil ve kültürleriyle Anadolu ve Orta Asya kültürleri arasındaki benzerliğe dikkat çekiliyordu.
Mayatepek, bu süreci inceleyip Atatürk’e raporlar halinde iletmesi için 1935’de Meksika’ya maslahatgüzar atandı. Çok geçmeden de arkeolog William Niven’in Meksika’da yaptığı kazılarda bulduğu yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait tabletlerin deşifrelerinden ve ardından James Churcward’ın Hindistan’da bulduğu benzer tabletlerin çevirilerinden Atatürk’ü haberdar etti. O da söz konusu yazarların kitaplarının çevrilmesini istedi. Sağlığı yerinde değildi ama, 1937 yılının önemli bir bölümünü geniş bir kurulca gerçekleştirilen bu çeviriler, Üzerlerinde notlar alarak incelemekle geçirdi.
Atatürk’ün ölümüyle birlikte güneş dil teorisi üzerine çalışmalar durduruldu. Akademik camiada Türklerin adeta kökleri olmadığı yolunda görüşler hakim kılındı. Sümerler, Etrüskler ve çoğu medeniyetlerin Türklüğü hakkında yapılan çalışmalar ve derlenen bilgiler çöpe atıldı ve hatta yer yer dalga geçildi. Türk dilinin mucizevi gücü ve matematiksel yapısıyla ilgili yazıların yerini Türk dilini hafife almalar, avam damgası vurmak ve bu doğrultuda Türk kökenli sözleri o dile bu dile mal etme çabaları aldı. İşte gelinen noktada hedefe ulaşmışlar gibi görünüyor. şimdi düşmanın hedefinde tek kişi var: Anadolu’da Türklüğü adeta yeniden şahlandıran Atatürk. Nişanyanizm safsatacılığının izinden giden Akademik camia bu yönde hızla bilimsel çalışmalara başlamıştır.
Ümid Yazar
Totemik DİL
DÜNDEN BUGÜNE TÜRK ARAŞTIRMALARINDA DEĞİŞEN AKADEMİK BAKIŞ
313 0

Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.