KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Dr.Murteza HASANOĞLU: Suriye’deki Savaş 10. Yılında: Yaşanan İnsanlık Dramı

Dr.Murteza HASANOĞLU: Suriye’deki Savaş 10. Yılında: Yaşanan İnsanlık Dramı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
369 0

Ortadoğu; çeşitli uygarlıkların boy attığı, farklı kültürlerin kaynaştığı, Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney, gelişmiş veya az gelişmiş ulusların az veya çok buluştuğu, fakat çatışmaların ve uyuşmazlıkların hiç eksik olmadığı Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının birleştiği, Boğazlar vasıtasıyla Karadeniz’i Akdeniz’e, Süveyş Kanalı ile de her iki denizi Hint Okyanusu’na bağlayan stratejik konumda bir bölgedir.
Türk kamuoyunda Suriye’den Hicaz’a kadar olan bölgede yaşayan Arap milletleri hakkındaki Birinci Dünya Savaşı’nın acı hatıraları küllenmiş olmasına rağmen hafızaların bir köşesinde halen duruyorlar. Türkülerde anılan Yemen’den, Kanal’dan, Gazze’den, Kûtülamare’den, kızgın Arap çöllerinden dönmeyen binlerce Anadolu evladının ardından, yeni kurulan Türk devleti günümüze kadar, Ortadoğu halklarını kendi başlarına bıraktı, yeri geldikçe sadece siyasi enstrümanlarını kullandı.

Ortadoğu’nun stratejik değerleri;
• Dünya’da bilinen petrol rezervlerinin %65’i bu bölgededir.
• Üç kıtayı birleştiren kara ve demiryolları’nın düğüm noktasıdır.
• Deniz ticaret yolları ve geçitlerinin büyük kısmını kontrol eder.
• Tarihin en zengin kültür hazinelerine sahiptir.
• Tek Tanrı’ya inanan dinlerin doğduğu bölgedir.

Geçen yüzyılın başında bağımsızlık ateşiyle harekete geçip Osmanlıya başkaldıran Ortadoğu milletleri, müttefiklerinin himayesinde bağımsız devletler kurmayı başardıysalar da gerek emperyal güçler, gerekse totaliter yönetimleri sebebiyle özgür olamadılar. İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunda bir oldubittiye dönen İsrail meselesiyle de başa çıkamadılar ve yüz binlerce Filistinli mülteci konumuna düştü. Kısacası Ortadoğu devletleri, büyük oranda aynı soydan ve dinden gelmelerine rağmen, benzerliklerini değil farklılıklarını öne çıkarmaları nedeniyle güçlü bir siyasi yapı, ortak bir politika oluşturmayı ve olaylara yön verebilecek bir güç olmayı günümüze kadar başaramadılar.Geçtiğimiz yüzyılda Ortadoğu’da yaşanan acıların, Türklerin bu bölgeden çekilmesinin yarattığı otorite boşluğunun doldurulamamasından kaynaklandığı halen tartışıla gelmektedir. Ne var ki bir devir kapanmış ve yeni Türk devleti Ortadoğu mirasını devralmamıştır. Kendi kaderini belirlemek isteyen milletler muradına belirli ölçüde erebilmişlerdir. Günümüzde Suriye ve Lübnan’la başlayıp Afrika ülkelerine kadar uzanmaya başlayan olumlu ilişkiler komşuluk, ticari ve ekonomik ilişkiler açısından tartışılmaz faydalar sağlayacaktır.
Örneğin yanı başımızdaki bu ülkelerde Fransızca dili konuşulurken Türkçe Türk azınlıklar dışında pek bilinmemektedir. Bunun aksine aynı dönemlerde Osmanlı hükümranlığında bulunmuş Balkanlar’da, Kosova’da halen Türk olmadığı halde Türkçe konuşan gruplara rastlanabilmektedir. Yine de Türkiye’nin batılı ve doğulu diğer devletlere karşı Ortadoğu devletleriyle ilişki kurması ve anlaşması sahip olduğu değerler açısından daha kolaydır.
Komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmak, birbirimize her konuda destek olmak, gerektiğinde insani yardımlarda bulunmak, ticaret yapmak onlar ve kendi adımıza yapılacak en yararlı işlerdendir. Ancak bundan daha fazla bir beklenti içinde olmak: içinde bulunulan şartlar, sahip olunan imkânlar ve tarihsel birikimimiz açısından dikkatle süzgeçten geçirilmelidir.

Türkiye’nin yanı başında Suriye’de radikal olaylar Arap Baharının son halkalarından biri olarak cereyan ediyor. Aslında Suriye’de yaşanan olaylar hemen hemen diğer Arap ülkeleriyle birlikte başlamıştı ancak gelişmesi diğerleri gibi hızlı olmadı. Bundan Suriye’de devletin daha kurumsal olduğu ve ülkede meydana gelen gelişmelerde kontrolünün ciddi bir seviye olduğu anlamı çıkarılabilir. Dış etkenler olarak ise uluslar arası aktörler arasında bir konsensüs oluşmadığı ve Suriye’nin ortadan çekilmesiyle ortaya çıkabilecek kaosun nasıl yönetileceğinin belirlenemediği düşünülebilir. Mısır’da değişimin devlet güçlerinin yıpratılmadan yapılması geleceğe yönelik olarak bölgede güçlü bir Mısır’ın beklendiği ve buna yatırım yapıldığı söylenebilirdi. Uluslar arası aktörlerin Suriye’de bekledikleri değişimin karşı tarafında Rusya olduğu telaffuz ediliyor ancak daha başka kimlerin olduğu belirsiz. Libya konusunda kararsız kalan ve ticari ve politik zarara uğrayan Rusya’nın Suriye’deki menfaatleri için direnip direnmemesinin sonuç üzerinde etkili olacağı söylenebilir. Ancak tek başına direnişinin sonuç getirmeyeceği de ayrı bir konudur. Zira Rusya eski Rusya değildir ve o da uluslar arası ekonomik sistemin bir parçasıdır. Rusya’nın dışında başka ekonomik ve politik güçlerin Suriye’nin değişiminden rahatsız olması muhtemel görünmektedir. Suriye’yi bölgesel bir güç olarak manevralar yapan Türkiye’nin etkisi altına bırakmaya yanaşmayan ve Libya ile yetinmek istemeyen Avrupalı güçlerin gayri resmi olarak süreci uzattıkları söylenebilir.

Ancak Türkiye’nin uluslar arası ilişkilerini şekillendirirken başat faktör olan iç düzenin, toprakların birliğine yönelen tehditlere tedbir getirmek ve ülke sınırları içindeki menfaatlerin korunması belirleyici iken, Arap baharı döneminde ve özellikle Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin sınırları dışında ülkenin menfaatlerinin korunması gibi radikal ancak hala fark edilmemiş bir stratejik değişikliğe yöneldiği gözlenmektedir. Bu strateji değişimi açısıyla bakıldığında Topkapı Sarayında yaşanan silahlı saldırı olayı manidardır. Hedefte Ankara’nın değil de İstanbul’un ve Osmanlı mirasının olması basite indirgenmeden incelenmelidir.

Suriye’de Beşar Esad Hükümetine karşı 2011 yılının Mart ayında başlayan protestolar büyüyerek, ülkeyi iç savaşa sürükledi. Güvenlik güçlerinin göstericilere karşı şiddet uygulaması uluslararası katılımlı bir iç savaşa yol açtı . İç savaşı sonlandırmaya yönelik çabalar ise şimdiye kadar başarısız oldu.Suriye’de tam 10 yıl önce Beşar Esad yönetimine karşı barışçıl gösterilerle başlayan isyan, tüm bir ülkede yıkıma yol açan, yüz binlerce kişinin öldüğü, milyonlarca kişinin evlerinden olduğu topyekun bir iç savaşa dönüştü.Çatışmalarda 150 bini kadın ve çocuk 600 bini aşkın insan hayatını kaybetti. 12 bin çocuk öldü ve yaralandı.

Suriye’de ülkesini ve ülke içinde evini terk edenlerin sayısı da 13 milyonu buldu. Suriye’de yaşanan dram uluslararsı kamuoyunun gözünün önünde devam ediyor. 10 yılda tam anlamıyla kan ve gözyaşı ülkesi Suriye’de siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel anlamda bütün varlıklar yitirilmiş durumda. . 2021 yılında insani yardıma muhtaç olan Suriyeli sayısı 13.4 milyon kişi.

Suriye neler olabileceği hakkında bir fikir yürütürsek, muhalif başka değişle isyancı tarafın sahip olduğu konvansiyonel silahlı gücü ile düzenli Suriye ordusu karşısında başarılı olmayacağı en gerçekçi saptama olabilir. Dışarıdan yapılacak ekonomik ambargonun ise beklenilenin aksine toplumu yönetimine yaklaştırma potansiyeli bulunmaktadır. Silah ambargosunun ise devlet tarafının zayıf bir güce sahip isyancılara karşı yürüttüğü silahlı mücadelesini neredeyse etkilemeyecektir. Hâlihazırdaki durumda çatışmaların devam etmesinin isyancıların zayıflamasıyla sonuçlanması olasılığı daha büyüktür. Uluslar arası aktörlerin beklentisi bu yönde değilse ve dış askeri müdahale istenen bir çözüm değilse yönetime yönelik doğrudan müdahaleler beklenebilir. Türkiye için en beklenmedik bir gelişme ise Kuzey Irak gibi Suriye’nin belirli bir bölgesinin devlet kontrolünden koparılması olabilir. İç savaşı sonlandırmaya yönelik çabalar ise şimdiye kadar başarısız oldu. Güvenlik Konseyi’nin beş yıl önce aldığı karar henüz hayata geçmedi. 2015 yılında alınan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına göre ülkede ateşkes sağlanıp kurulacak anayasa komisyonuyla birlikte iç savaş siyasi uzlaşmayla sonlandırılacaktı. Ancak onuncu yılına giren savaş yoğunluklu olarak başta İdlib olmak üzere ülkenin çeşitli bölgelerinde sürüyor. Fiilen üç parçaya bölünmüş olan Suriye ise 10 yılın sonunda uydu savaşın sahnesi olmaya devam ediyor.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir