Rusya’yla Ukrayna arasında her an savaş başlayacağına ilişkin yorumlar, son bir aydır giderek artıyor. Aslına bakarsak, bir hafta öncesine kadar bu konu, Ukrayna basınında fazla yer kaplamıyordu. Yani, bazı Batılı yayın organlarında ve sosyal medyada sürekli olarak Ukrayna’nın Rus saldırısına uğrama ihtimalinden bahsedilirken Ukrayna basını, hiç de Rusya gibi bir komşunun istilasına uğramak üzere olan bir ülkenin basını gibi değildi. Hala da, ülkenin Rus istilası korkusuyla yatıp kalktığını söyleyemeyiz.
Peki, yakın gelecekte savaş başlama ihtimali, ne kadar gerçekçi?
Sonda söyleyeceğimi en baştan söylersem; hala bu ihtimalin çok yüksek olmadığını düşünüyorum ve aşağıda bunun gerekçelerini yazacağım. Fakat hem Karadeniz çevresinin hem de eski Sovyet coğrafyasının ABD ile Rusya arasında çok sert mücadelelerle geçeceği, ayrı bir gerçek.
Ukrayna’da 2014’te Batı yanlısı grupların ihtilal yaparak iktidara gelmeleri ve dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Rusya’ya kaçmak zorunda kalması ve bunun hemen ardından Rusya’nın Ukrayna’ya kısmi müdahalede bulunmasıyla, iki ülke ilişkileri, kolay düzelmeyecek şekilde yara aldı.
Ukrayna’yla Rusya arasında, başlıca iki sorunlu bölge bulunuyor:
1-Kırım Yarımadası: Şubat 2014’teki ihtilalin hemen ardından Rusya, Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’na müdahale etti. Rusya’nın Karadeniz Filosu, 1700’lerin sonlarından beridir, Kırım’daki Sivastopol Limanı’nda bulunuyor. 1991’de Sovyetler Birliği dağılıp da Ukrayna bağımsız olunca, Kırım da Ukrayna’da kalınca, Sivastopol Üssü’nden yararlanma konusu, Rusya ile Ukrayna arasında krize neden olmuş, fakat 1997’de varılan anlaşma sonucunda, Rusya yönetimi, Sivastopol Üssü’nden, kira sözleşmesi çerçevesinde yararlanmaya başladı. Bu sözleşme, 2010’da, yenilenecekti. 2014’te ihtilalle Batı yanlısı gruplar iktidara gelince, Rusya, yeni yönetimin ilk fırsatta bu sözleşmeyi feshedeceğini gördü ve kendisi önce davranarak Ukrayna’da ihtilal sonrası yönetimin de henüz koltuğa ısınamamış olmasından yararlanarak, Kırım Yarımadası’nda denetimi ele geçirdi. Burada nüfusun büyük kısmının Rus kökenli olması ve Rusya’ya bağlanmaya sıcak bakması, Rusya’nın işini kolaylaştırdı. Rus birliklerinin denetimi altında Kırım’da yapılan (uluslararası toplumun tanımadığı ve Kırım Tatarları’nın boykot ettiği) bir referanduma dayanarak Rusya, Kırım’ı kendi topraklarına kattığını açıkladı. Rusya, Kırım konusunu Ukrayna’yla ve diğer dünya ülkeleriyle müzakere etmeyi reddediyor ve bu konunun kapanmış olduğunu söylüyor. Öte yandan, Kırım Yarımadası ile Ukrayna’nın hükümet denetimindeki toprakları arasında, herhangi bir silahlı çatışma, yaşanmamakta.
2- Donbas Bölgesi: Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden kısa bir süre sonra, Ukrayna’nın güneydoğusundaki Donbas bölgesinde (Donetsk ve Lugansk illerinden oluşur), Rusya yanlısı ayrılıkçı gruplar, Rusya’dan da aldıkları destekle, Ukrayna güvenlik güçleriyle çatışmaya girdiler ve Donetsk ve Lugansk il merkezlerini ele geçirdiler. Bu iki il merkezi, yedi yıldan bu yana, ayrılıkçıların denetiminde (burada “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Lugansk Halk Cumhuriyeti” adlı yönetimler kurdular). Ukrayna’da kanlı çatışmalar, işte bu bölgede oldu. Yedi yıldan bu yana Ukrayna bu bölgedeki çatışmalarda, asker ve sivil 14 bin insanını kaybetti. Rusya, bu bölgedeki çatılmaların doğrudan tarafı olmadığını öne sürüyor ve Ukrayna yönetimini, ayrılıkçı yönetimleri muhatap almaya zorluyor. Çatışmalar büyük ölçüde sabitleşmiş olan bir ateş hattının iki tarafından ateş açılması şeklinde gerçekleşiyor.
Son dönemde savaş senaryolarından bahsedilmesinin başlıca iki nedeni var:
– Donbas’ta çatışmaların son aylarda giderek yoğunlaşması.
– Rusya’nın Ukrayna sınırına yığınak yapması.
Donbas’la ilgili olarak geçen yıl temmuz ayında yapılan ateşkes anlaşması sonrasında çatışmalar büyük ölçüde azalmış ve 2020’nin ikinci yarısında 5 Ukrayna askeri hayatını kaybetmişti. Fakat yılbaşından bu yana, çatışmalar yoğunlaştı. Böylelikle son 3,5 ayda, 28 Ukrayna askeri hayatını kaybetti. Bu gelişme, bölgede tansiyonun yükseldiğini gösterse de, 7 yılda 14 bin kişinin hayatını kaybettiği bu bölgede 3,5 ayda 28 kişinin hayatını kaybetmesine bakarak savaşın eli kulağında olduğunu söylemek, gerçekçi değil.
Daha kaygı verici bir gelişme olan asker yığma meselesine gelecek olursak, Rusya, Ukrayna sınırına yakın bölgelere 28 tabur asker yığdı ve kısa sürede, ek birlikler gönderdi. Rusya yönetimi, ilk başta yaptığı açıklamada, asker sevkiyatının askeri tatbikat nedeniyle olduğunu söylese de, geçen hafta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Sözcüsü Dmitri Peskov, bunun, “Ukrayna’da başlayabilecek olan bir iç savaşa karşı sınırı güvence altına alma” amacını taşıdığını söyledi. Rusya yönetimi, bir taraftan da Ukrayna’yı Donbas’ta taarruza geçmeye hazırlanmakla suçluyordu. Bir müdahale ihtimaline yönelik endişeyi arttırabilecek bir açıklama da, Peskov’un, Ukrayna’nın Donbas’ta savaşa girişmesi halinde (Ukrayna’nın ayrılıkçıların denetimindeki bölgeleri zorla ele geçirmesi kastediliyor), Rusya’nın “kendi vatandaşlarını korumak üzere harekete geçeceğini” söylemesi oldu. Zira Rusya, 2008’deki Rus-Gürcü Savaşı’nda (Beş Gün Savaşı), Gürcistan’ın Rus vatandaşlarını öldürdüğünü söyleyerek müdahale etmişti. (Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi olan Güney Osetya’da 1990’ların başlarından itibaren pek çok kişi, Rus vatandaşlığı almıştı ve 2008’de, dönemin Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili, Güney Osetya’ya silahlı müdahalede bulunduğunda, Rusya, “kendi vatandaşlarını koruma” gerekçesiyle Gürcistan’a girmişti). Donbas’ta da, çok sayıda kişi, Rus vatandaşlığı aldı. Böylelikle, Ukrayna yönetiminin ayrılıkçıların denetimindeki toprakları zorla geri almaya çalışması halinde Rusya, “kendi vatandaşlarını koruma” gerekçesiyle bölgeye müdahale edecek.
Rusya’da “Ukrayna’nın genel taarruza girişmesi” iddiaları, birkaç nedenden ötürü gündeme gelmişti. Birincisi, Azerbaycan Ordusu’nun otuz yıldır Ermenistan işgali altında bulunan Karabağ topraklarının büyük kısmını geri almasından sonra, Ukrayna’da da bazı kişilerin “biz de benzerini yaparız” demesine neden oldu. Fakat bunu savunanlar, tamamen azınlıkta kaldı. Zira Ukrayna yönetimi, Rus Ordusu’nun Ermenistan Ordusu’na benzemediğini biliyor. Bir diğer husussa, Karabağ Savaşı’nda kullanılan Türk İHA’larının Ukrayna’ya da satılması ve bunların Donbas’a getirilecek olması, Rusya’da tedirginliğe neden oldu (Rus yetkililer, bu konudaki tepkilerini önceki gün açık şekilde ifade ettiler). Fakat Ukrayna yönetimi, Rusya’yı doğrudan karşısına alacak bir askeri harekata girişmeyeceğini defalarca dile getirdi.
Rusya’nın sınıra asker yığması, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin de iki kez dile getirdiği üzere, Ukrayna’yı istila amacından ziyade, gözdağı verme amacını taşıyor. Ukrayna’da son dönemlerde NATO’ya girme söylemlerinin güçlenmesi, Rusya’nın batıdan çevrelenme kaygısının yeniden artmasına neden oldu. Ukrayna yönetiminin bu yılın ağustos ayında Ukrayna’nın bağımsızlığının 30. yıldönümü vesilesiyle Kiev’e Batılı liderleri davet etmesi, Kırım’ın geri almasını amaçlayan uluslararası Kırım Platformu’nun yine Ağustos ayında Kiev’de ilk toplantısını yapacak olması ve Ukrayna yönetiminin bu platforma destek için dünya çapında girişimlerde bulunması, Rusya yönetimini, bir gövde gösterisine sevk etti. Gerilimin bir diğer boyutu da, ABD’de Joe Biden’ın iktidara gelmesi. Biden, üç hafta kadar önce, Putin’in “katil” olduğunu söyleyerek, Rusya yönetimine resti çekti. Biden, Rusya yönetimine sert politikalar uygulayacağını en baştan belli etmişti: Rusya’da muhalif liderlerden Aleksey Navalni konusunda ABD’nin tavrı, Biden’ın Belarus’ta Cumhurbaşkanı Lukaşenko’nun muhaliflerini aktif şekilde desteklemekten yana olması, Biden’ın politikalarının Donald Trump’ınkinden çok daha sert olacağını gösteriyordu. Ukrayna’nın saldırıya uğrama riski konusunda da en ateşli açıklamaların Ukrayna’dan değil, ABD’den geldiğini görüyoruz.
Bazıları, “Rusya, 2014’te Ukrayna’ya girdi. Şimdi de Ukrayna’ya saldırır”, şeklinde değerlendirme yapıyor. Ancak, bu iddiaya karşı, şu hususları göz önünde bulundurmak lazım:
1- 2014’te Rusya yönetimi, Ukrayna’da ihtilalin meydana gelmesinden, ülkede karmaşa ortamının olmasından (ve ihtilalin meşru olup olmadığı konusunda o esnada tartışmaların sürmesinden) yararlanmıştı. Şu anda Ukrayna’da hiçbir iç karışıklık, bulunmuyor.
2- 2014’te, Ukrayna’nın kâğıt üzerinde 170 bin civarında askeri vardı. Fakat fiilen savaşabilecek durumda olan asker sayısı, sadece 5 bin idi. Bu da, Rusya’nın hiçbir çatışmaya girmeden Kırım’ı ele geçirmesini sağlayan etkenlerden biriydi. Günümüzdeyse Ukrayna’nın, iyi eğitim almış 255 bin askeri bulunuyor. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahale etmesi halinde Rusya savaşı kazansa bile, Ukrayna Ordusu onu epey yıpratır. Yani, Rusya’nın da epey kaybı olur.
3- Rusya, 2014’te Kırım’ı ele geçirirken, Kırım’ın Ukrayna bünyesinde bir özerk bölge olmasından yararlandı ve Sırbistan bünyesinde bir özerk bölge iken Sırbistan’dan ayrılan Kosova örneği ile Kırım arasında paralellik kurdu (Putin’in Kırım’ın Rusya’ya kabulü töreninde yaptığı konuşma, bu paralelliği somut şekilde kurmaktaydı). Uluslararası kamuoyu bu formülü kabul etmese bile, Putin, Kırım’la ilgili icraatını bir ölçüde kitabına uydurmuş oldu. Ukrayna’nın diğer bölgeleri ise, doğrudan doğruya Kiev’e bağlı ve Rusya, buralara girmesi halinde, açık işgalci durumuna düşer (kitaba uydurma imkânı olmaz).
4- Kırım Yarımadası’nda nüfusun yarıdan fazlasının etnik Rus olmasına ve bunların önemli bir kısmının Rusya’ya destek olmasına karşılık, Ukrayna’nın diğer bölgelerinde halkın eğilimi, daha farklı. O nedenle, o bölgelerde Rusya, yerli halktan destek bulamaz. 2014te Ukrayna’nın farklı bölgelerinde Rus yanlısı yerel “halk cumhuriyetleri” ilan etme girişimleri sırasında da, mesela Harkov’un Kırım ile bir olmadığı görüldü. O dönemde, Kırım’la Donbas dışındaki bölgelerde, “halk cumhuriyeti” kurma girişimleri, kısa sürede bastırılabildi (Harkov’un nüfusunun da önemli bir kısmı Rusya’ya sempati duysa bile, Rusya’ya bağlanma yanlısı değil).
Saydığımız bu etkenler, Ukrayna’ya açık bir müdahalenin Rusya için epey maliyetli olacağını, Rusya yönetiminin böyle bir yönteme “canı istediği zaman” başvuramayacağını gösteriyor. Ukrayna’ya baktığımız zamansa Ukrayna yönetimi, ayrılıkçıların arkasında Rusya olduğu sürece, o bölgeye doğrudan geniş çaplı bir harekât düzenlemeyi göze alamaz. Ukraynalı yetkililer de bunu açıkça söylüyor.
ABD’nin yeni yönetiminin Rusya’yla açık mücadeleye girdiği ve bu coğrafyanın önümüzdeki dönemde ABD ile Rusya arasında yoğun bir güç mücadelesine sahne olacağı, bir gerçek. Bu çerçevede, bölge ülkelerinde bir tarafta ABD’nin, diğer taraftaysa Rusya’nın desteklediği siyasi gruplar arasında mücadelelerin, bazı ülkelerde siyasi karışıklıkların ve “renkli devrim” girişimlerinin boy göstereceğini söyleyebiliriz. Ancak, yukarıda sıralanan etkenler çerçevesinde, tekrar edersek, Rusya’nın bir komşu ülkeyle açık sıcak savaşa gireceğini söylemek, aceleci bir değerlendirme olur.
Deniz Berktay – Kiev
Www.soyledik.com