Batı ile Rusya arasında tırmanan Ukrayna geriliminde Türkiye nasıl bir tutum takınıyor? Moskova’nın Ankara’ya uyarıları, ABD’nin Erdoğan’ı dışlayan tavrı ne anlama geliyor? Uzmanlar, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı:
Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı askeri yığınak, Batılı ülkeler ile Rusya arasında gerilimi tırmandırdı.
ABD ve Avrupalı müttefikleri, bu hafta yaptıkları açıklamalarda, Rusya’yı yeni bir işgal girişimine karşı çok sert ifadelerle uyararak, bunun Moskova için çok ağır sonuçları olacağını kaydettiler.
Washington, Rusya’nın hamlelerini “Avrupa’nın karşı karşıya bulunduğu en büyük güvenlik tehdidi” olarak nitelendirirken, Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgal etmesi halinde “ABD’nin Avrupalı müttefikleriyle harekete geçmeye, tereddütsüz bir şekilde yanıt vermeye hazır olduklarını” duyurdu.
Rusya gerilimden Ukrayna’yı sorumlu tutarken, gözler hem Moskova hem de Kiev ile yakın ilişkileri bulunan, NATO üyesi Türkiye’ye çevrilmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgede savaş istemediklerini söyleyerek, gerilimin düşürülmesine katkıda bulunmak için taraflar arasında arabuluculuk yapmayı önerdi.
Öneri Kremlin tarafından sıcak karşılanmasa da, Rusya’nın Türkiye’nin önerilerine kapıyı tümüyle kapatmaması da dikkat çekiyor.
Rusya ile SİHA gerilimi
Rusya Ukrayna’yı Türkiye’den satın aldığı gelişmiş silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) Rusya yanlısı güçlere karşı kullanarak “provokatif eylemlere girişmekle” suçlarken, Ankara’yı da “Ukrayna’nın militarist duygularını teşvik edecek adımlardan kaçınma”, “izlenen politikaları gözden geçirme” uyarısında bulunuyor.
Siyasi gözlemciler Türkiye’nin Ukrayna’ya silah satmasının Rusya’da rahatsızlık yarattığını belirtmekle birlikte, Kremlin’in Ankara ile diyaloğunda “dikkatli ve dengeli” bir politika izlediğine işaret ediyorlar.
Bunda, Türkiye’nin Karadeniz’e kıyısı bulunan en büyük NATO ülkesi olması, buna rağmen ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırma planlarına soğuk bakmasının da etkili olduğu belirtiliyor.
Moskova’nın NATO endişesi
Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Timur Ahmetov, Rusya’nın şiddetle karşı çıktığı konunun Ukrayna’nın NATO’ya üye olması olduğunu belirterek, Türkiye ile Ukrayna arasındaki savunma sanayi işbirliğinin bu hedefe yönelmemesi durumunda, Moskova açısından çok da büyük sorun teşkil etmeyeceğini söyledi.
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ahmetov, “Eğer Türkiye ile Ukrayna arasında savunma sanayi alanındaki işbirliği, Ukrayna’yı NATO’ya, NATO standartlarına yakınlaştırma, bağımsız savunma yetkinliğini güçlendirme hedefi olmadan yürütülürse, Rusya’nın buna çok şiddetli bir şekilde karşı çıkacağını düşünmüyorum” dedi.
Türkiye, son yıllarda Ukrayna ile geliştirdiği savunma sanayi işbirliği çerçevesinde, özellikle Ukrayna’nın SİHA motorları, tank motorları üretimindeki teknolojisinden yararlanmayı umut ediyor.
Rusya Ankara’nın önerisi için ne diyor?
Ukrayna ile işbirliğinin üçüncü ülkelere karşı olmadığını savunan Erdoğan, hem Ukrayna hem Rusya ile iyi ilişkilere sahip olduklarını, bölgede artan gerilimin düşürülmesini sağlamak için kolaylaştırıcı bir rol üstlenebileceklerini söylese de Rusya’dan gelen mesajlar Kremlin’in buna sıcak bakmadığını gösteriyor.
Rusya, Türkiye bu konuda bir çaba gösterecekse, bunun Ukrayna yönetimi üzerinde etkisini kullanmak ve Minsk anlaşması hükümlerini uygulatmak üzerine olması gerektiğini savunuyor.
Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, gazetecilerin Erdoğan’ın önerisiyle ilgili sorusuna verdiği yanıtta sözcüklerini özenle seçerek, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kiev üzerindeki etkisini, onları Minsk önlemler paketi, Paris anlaşması hükümlerine uymaya ikna etmek için kullanırsa, bu gayet tabii ki memnuniyet yaratır” dedi.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov da NTV kanalında yaptığı açıklamada, ihtilafın Ukrayna hükümeti ile ülkenin doğusundaki gruplar arasında olduğunu, Rusya’nın bu çatışmanın tarafı olmadığını savunarak Türkiye’nin arabuluculuk önerisinin uygulanabilir olmadığını söyledi.
Bununla birlikte Yerhov’un, “Türkiye’nin gerilimin düşürülmesine katkıda bulunma isteği takdire şayandır ve minnettarız” demesi dikkat çekti.
Uzmanlara göre, Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen Batı ile Rusya arasında tırmanan gerilimde açıkça taraf tutmaması Moskova’yı memnun ediyor.
Rus uzman Ahmetov, “Türkiye’nin NATO ülkesi olarak böyle davranması Rusya’yı sevindiriyor olmalı. Yani NATO nezdinde alternatif, hatta birbirine ters düşen yaklaşımların oluşması Rusya için olumlu bir gelişme” dedi.
Biden, Erdoğan’ı dışlıyor mu?
Ankara’nın bu tutumu Batılı başkentler tarafından da dikkatle izleniyor.ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın askeri hareketliliğinin artmasının ardından yoğun bir diplomasi başlatırken, Avrupalı müttefikleriyle bir dizi telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelinski’yi arayarak, ABD’nin Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine taahhüdünü yineleyen Biden, Rusya’nın yeni bir askeri müdahalesi halinde “ABD ve Avrupalı müttefiklerinin, güçlü ekonomik yaptırımlar ve diğer önlemler ile yanıt vereceğini” söyledi.
Biden, Putin’le yaptığı video konferans görüşmesi öncesinde Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya liderleriyle görüş alışverişinde bulundu. Amerikan Başkanı, Putin’le görüşmesinin ardından yine Avrupalı müttefikleriyle telefonda görüşerek onları bilgilendirdi ve durum değerlendirmesi yaptı.
Biden’ın NATO müttefikleriyle yaptığı bu görüşmelerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dahil etmemesi dikkatlerden kaçmadı.
Almanya’nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı (SWP) bünyesinde çalışmalarını sürdüren Kadri Taştan bunun çok da şaşırtıcı olmadığı görüşünde.
Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanlarından olan Taştan, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Joe Biden’ın ABD başkanlığını üstlenmesinden bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takındığı tutum dikkate alındığında Ukrayna konusundaki istişarelere Türkiye’yi dahil etmemesi çok şaşırtıcı değil” dedi.
Washington-Ankara hattında güven bunalımı
Biden Yönetimi’nin, Türkiye’yi ötekileştirecek, ilişkileri daha da kötüleştirecek bir yaklaşımdan uzak durduğunu ama aynı zamanda sıcak bir tavır da sergilemediğine işaret eden Taştan, “Biden Demokrasi Zirvesi düzenliyor ama NATO’nun en önemli askeri güçlerinden biri olan Türkiye buna davetli değil. Bu da zaten Türkiye ile ilgili algısını, ne çerçevede çalışmak istediğinin de biraz özeti gibi” görüşünü kaydetti.
Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı ve ABD’nin yaptırım uygulamasına yol açan S-400 füze savunma sistemi kaynaklı güven bunalımının kısa vadede çözüme kavuşturulmasının güç olduğunu söyleyen Kadri Taştan, “AB’de olduğu gibi ABD’de de, Türkiye’deki seçimleri bekleme eğilimi olduğu, ‘bekle göre’ stratejisi izlendiği görülebiliyor. Gözlemleyebildiğimiz, tarafların bu süre zarfında, ilişkilerin daha da büyük hasar almasının önlenmesine odaklandıkları” şeklinde konuştu.
CATS uzmanı ayrıca Ukrayna geriliminde NATO’nun bir askeri yanıt verme seçeceğinin gündemde olmadığını, ekonomik yaptırımlardan sözedildiğini hatırlattı, “Burada da Türkiye’den pek bir beklenti yok. Asıl, AB’den Rusya’ya darbe vurması beklenen yaptırımlar bekleniyor. Asıl vurgu da Kuzey Akım 2 ile Almanya… Ancak gerilimin daha da tırmanması halinde Batılı müttefikleri Türkiye’den tutumunu netleştirmesini isteyebilir” dedi.
Jeopolitik dengeleme arayışı mı?
Peki Ankara’nın, Rusya-Ukrayna geriliminde diğer NATO ülkelerinden farklı bir tutum sergilemesi ne anlama geliyor?
Taştan, bu soruyu yanıtlarken Türkiye’nin aslında çok uzun yıllardır Karadeniz konusunda bir denge politikası izlediğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Son yıllarda Türkiye’nin Batı’dan koptuğu, Rusya’ya yakınlaştığı iddiaları gündem oluşturuyor. Ama aslında Türkiye’nin geleneksel Karadeniz dış politikası, zaten ABD’yi, NATO’yu Karadeniz’e çok fazla sokmamayı, bölgesel işbirliğini önceliklendirmeyi öngörüyordu… Rusya Karadeniz’de gittikçe dominant bir güce dönüşmüş olsa da Türkiye’nin bu bağlamdaki politikasında çok ciddi bir değişiklik olmadı. Bir de şunu gözardı etmemek gerekir. Türkiye’nin öncelikleri güneye kaydı…”
Türkiye’nin, Batı-Rusya dengesinde birini diğerine karşı dengelemeye çalışırken diğer taraftan Ukrayna’yı uzun dönemli bir ekonomik partner olarak da gördüğünü söyleyen Kadri Taştan, SİHA’lar başta olmak üzere savunma sanayi alanındaki işbirliğinin ayrıca bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Değer Akal