KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Rusya
  4. »
  5. ÇOK KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU RUSYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

ÇOK KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU RUSYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 9 dk okuma süresi
370 0
yaraslov

2010-2017 yıllarında silah ihracat eden ülkelerin çeşitli bölgelerle imzaladığı sözleşmeler açısından Orta Doğu birinci sırada yer almaktadır (297,336 milyar ABD dolar). Dünyaya yön veren başlıca ülkeler, Orta Doğu’ya silah ihraç etmektedir. 2010-2017 yıllarında ABD, Fransa, İngiltere, Rusya, Almanya bölgeye en çok silah satan 5 ülkedir (bkz. Tablo 1). Bununla birlikte söz konusu listede Rusya Batı bloku dışında yer almaktadır. Bu bağlamda Rusya, askerî açıdan Batı’ya alternatif bir güç merkezi olduğundan, Orta Doğu ülkelerinin dış politikaları çeşitlendirmesine yardımcı olan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tablo 1: Orta Doğu’ya en fazla silah ihraç eden ülkeler

Kaynak: İDEX-2019, 14-я Международная выставка и конференция по оборонным технологиям Абу-Даби, ОАЭ, 17-29 февраля, Центр анализа мировой торговли оружием. Web sitesi: http://www.armstrade.org/files/analytics/416.pdf

Rusya Orta Doğu’daki varlığını gittikçe artırmaktadır. Son üç ay içinde Rusya, bölge ülkeleriyle 4 tane tatbikat gerçekleştirmiştir (23 Ekim 2019: Cezayir-Rusya deniz tatbikatı, 26 Ekim 2019: Rusya-Mısır hava savunma tatbikatı, 17 Aralık 2019: Rusya-Suriye deniz tatbikatı, 27 Aralık 2019: İran-Rusya-Çin tatbikatı). Son yıllarda Rusya’nın Orta Doğu’ya silah sevkiyatlarının arttığını görebilmekteyiz. Rus silahının Orta Doğu’daki önde gelen ithalatçısı Cezayir’dir. 2013-2017 yıllar arasında Cezayir silah ithalatının % 59’u Rusya’dan gerçekleştirilmiştir. Bunun yanında son yıllarda Rusya, Sovyetler ’in geleneksel silah alıcıları olan Mısır ve Irak ile askeri-teknik işbirliğini güçlendirmeye başlamıştır. Günümüzde Irak’ın silah ithalatının % 22’lik ve Mısır’ın ise % 21’lik kısmı Rusya’dan gelen sevkiyatlarından oluşmaktadır. 2012’de Moskova ve Bağdat, Rusya’nın 1991’den itibaren Orta Doğu’da yaptığı en büyük silah sözleşmesini ( 4.5 milyar dolar ) imzalamıştır.
Özellikle son yıllarda bölge ülkeleri, alternatif güç merkezi olarak karşımıza çıkan Rusya’yı Batı’yı dengelemek amacıyla bir mekanizma olarak kullanmaya başlamıştır. Söz konusu durum bölgede ABD’ye karşı artan güvensizlikle birlikte ayrıca gündeme gelmeye başlamıştır. Örneğin ABD’nin PYD/YPG terör örgütüne destek vermesi, ABD-Türkiye ilişkilerinde tarihte görülmemiş krize neden olmuştur. Gerginlik öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki NATO ülkesi olan Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini almayı tercih etmiştir. Ankara’nın S-400’ü almasına dair kararı, uluslararası sistemi etkileyecek kadar derin jeopolitik sonuçları içermektedir. Söz konusu karar bize ABD’nin güdümünde olan tek kutuplu dünyanın artık işlemediği ve uluslararası sistemin çok kutupluluğa dönüşmeye başladığını göstermektedir.
Türkiye’nin bölgesel lider olma planları ve çok kutuplu dünya birbiriyle doğrudan ilişkili konulardır. Türkiye’nin Orta Doğu bölgesinde lider olmasına dair planları, bölgedeki birçok ülke ile derin askeri-politik bağların kurulmasını öngörmektedir. Söz konusu ilişkilerin kurulması uluslararası sistemde yeni kutbun oluşturulması anlamına gelmektedir. Bağımsız bir dış politika ve bağımsız savunma ile güvenlik kurumlarına sahip olacak söz konusu kutbun tam anlamıyla kurulması ancak çok kutuplu dünya içinde mümkündür. Zira Türkiye’nin bölgede üstünlük sağalama planları, ABD’nin güdümünde olan tek kutuplu dünya anlayışıyla çatışmaktadır. ABD için en ideal durum dünyada tek bir süper güç olmaktır. Süper güç olmak için dünyanın diğer bölgelerinde güç merkezlerinin, kutupların, ortaya çıkmasının engellenmesini gerekli görmektedir. Bu bağlamda ABD statükocu devlettir ve onun lehine olan mevcut güç dağılımını korumanın peşindedir. Türkiye’nin bölgesel lider olma planları, ABD’nin tek kutuplu dünya anlayışla çatışmaktadır. Bu nedenle ABD’nin Türkiye’nin bölgesel güç olma planlarının gerçekleşmesine çomak sokmaya çalışacağından şüphe yoktur. Türkiye’ye Patriot satmaması ve genel olarak askeri teknolojiyi paylaşmayı istememesi tam da bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Bununla birlikte Barış pınarı harekâtı nedeniyle Ankara’ya silah ambargosu açıklayan Avrupa ülkeleri Suudi Arabistan’ın Yemen’de gerçekleştirdiği operasyon nedeniyle Riyad’a ambargo uygulamadı. ABD’nin ardından İngiltere ve Fransa, Suudi Arabistan’a en çok silah satan ülkeler. Bu bağlamda ABD’nin çifte standart politikası ortadadır. Bunun yanında Washington’un, güdümünde olan ülkelerin S. Arabistan ile askeri-teknik ilişkileri geliştirmesini teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda DARPA (ABD’nin Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı) Ukrayna’nın askeri-teknik kompleksi üzerinde ciddi bir kontrol sağlamıştır. 2018 – 2019 yıllarında ise Kral Abdülaziz Bilimsel Araştırma ve Teknoloji Merkezi (Suudi Arabistan), Yujniy Dnepropetrovsk Tasarım Bürosu (Ukrayna’da roket ve uzay teknolojisini üreten fabrika) ile Grom-2 operasyonel taktik füze sisteminin geliştirilmesi ve üretimi konusunda iş birliğine gitmiştir. DARPA’nın Ukrayna askeri-sanayi kompleksi üzerinde kontrol sağladığı göz önüne alındığında, Suudi-Ukrayna projesi olan Grom-2 aslında Amerikan projesi olabilir.
Bazı uzmanlara göre 280 km menzile sahip Grom-2 füzesi, yabancı müşteriler için yaklaşık 600 km menzilli bir füze ile değiştirilebilir. Söz konusu projenin başarı ile gerçekleşmesi sonucunda Suudi Arabistan yeni bir tür füze sistemine sahip olabilir. Grom-2 füzesi, nükleer başlıkları taşıyabilme kapasitesine sahip olacaktır. Bu bağlamda Riyad’ın nükleer hevesine dair iddiaları da hatırlamamızda fayda vardır.
Yukarıda saydığımız faktörler, Türkiye’yi askeri teknoloji ithalatını çeşitlendirmeyi amaçlayan çok yönlü dış politikayı izlemeye zorlamaktadır. Bölgede lider olma planlarını taşıyan Türkiye’nin, askeri teknoloji ithalatı açısından tek bir kaynağa bağımlı olmayı istememesi de doğaldır. ABD’nin tutarsız politika ve çifte standartları ise Türkiye’ye bu konuda yeşil ışık yakmaktadır. Tam da bunun yüzünden Türkiye, Rus askeri teknolojisi ile ilgilenmektedir. Aynı zamanda kendi milli savunma sanayinin üretilmesi, Türkiye’nin bir kutup olarak çok kutuplu dünyanın saflarına katılmasının temel koşullarından biridir. Bununla birlikte milli askeri sanayii tam anlamıyla geliştirene kadar Türkiye, kendi güvenliğini sağlamak amacıyla, bazı stratejik olan askeri teknolojiyi ithal etmek zorunda kalmaktadır.
Sonuç olarak ABD ve Türkiye arasında güven sorunu yaşanmaktadır. İkili ilişkilerde krizin daha da çok artacağını öngörebiliriz. Rusya ve Türkiye’nin çıkarları çoğu konularda kesişmiyorsa bile çok kutuplu dünya her ikisi için ortak noktayı oluşturmaktadır. Çok kutuplu dünya hem bölgesel lider olmak isteyen Türkiye için, hem de Rus devletinin bekası için şarttır.

Yaroslav Samovlov

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir