KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Çin Halk Cumhuriyeti – Ortadoğu Politikaları ve Ülke Ekonomileri Açısından Ortadoğu

Çin Halk Cumhuriyeti – Ortadoğu Politikaları ve Ülke Ekonomileri Açısından Ortadoğu

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 12 dk okuma süresi
407 0

Ortadoğu, medeniyetin doğduğu ve buna bağlı olarak da devlet kavramının farklı etnik, kültürel ve dinî olarak şekillendiği coğrafyaların en önemli merkezi konumundadır. 20. yüzyılın birinci çeyreğinden itibaren İslam Dünyası’nda özellikle de Ortadoğu’da ulus devletlerin kurulmasıyla birlikte dinî toplumsal bir tasavvur ve aidiyet duygusu olan ümmet yerine, ulusal bölgesel kimlikler ikame edilerek bu kimlikler ulus devlet aracılığıyla pekiştirilmiştir. Otoriter ve kişiselleşmiş iktidarlara sahip Ortadoğu’daki ulus devletler küreselleşmeyle birlikte yaygın egemenlik anlayışının karşısında bir tehdit olarak görülmesi yanında etnik ve mezhebi uyanışların canlandırılmasıyla çözülmeye zorlanmaktadır. Eski dünya düzeni ulus devletler üzerinden imparatorlukları parçalayarak imparatorlukların sonunu hazırlarken yenidünya düzeni aynı şekilde yine ulus devletlerin parçalanması için yeni ulus devletçiklerin üretilmesi noktasında politikalara sahne olmaktadır.
Ortadoğu, birçok bakımdan dünyadaki en önemli, önemli olduğu kadar da en sorunlu bölgelerinin başında gelmektedir. Ortadoğu bölgesinin en önemli ve en sorunlu bölge olması yanında, sahip olduğu doğal kaynaklar ve etnik-dini merkezlere sahip olması onu bir çekim merkezi yapmış ve sürekli göz önünde olmasını sağlayarak büyük güçlerin dikkatini üzerine çekmiştir.
Ortadoğu bölgesi Çin’in uluslararası strateji ve enerji güveni için önemli yeri vardır. Söz konusu bölge Çin’in en önemli enerji tedarik alanıdır, önemli mal ile emek ihracat pazarı ve mühendislik sözleşme piyasasıdır. Dış politika stratejisi olarak Ortadoğu bölgesi Çin’in stratejik dayanağıdır, Çin’in uluslararası işlerinde Arap ve İslam dünyasının desteği ve işbirliğine ihtiyacı vardır. Çin’in Ortadoğu’ya enerji bağımlılığı dikkate alındığında, çatışmaları körükleyici değil daha çok istikrara ve çatışan aktörler arasında arabuluculuğa yönelik politikalar geliştirdiği söylenebilir.
Ortadoğu’da dünya petrol rezervlerinin % 60’tan fazlası bulunmaktadır. Zengin petrol yataklarının varlığı bölgenin önemini arttırmıştır. Eskiden ehemmiyetsiz olan geniş çöllerin bulunduğu alanlar, petrolün keşfiyle birlikte artan bir değer kazanmıştır. Küresel rezervlerin üçte ikisine sahip olan Ortadoğu, dünya petrolünün ana kaynağı olduğu gibi bölgesel ve küresel gerilimlerin de odağıdır. Tarihte meydana gelen dünya savaşları ile günümüzdeki bölgesel çatışma ve iç savaşların yaşanmasındaki temel sebep, enerji kaynakları üzerindeki hegemonya yarışıdır. Dünya devletlerinin enerji ihtiyacının karşılanmasında önemini koruyan Ortadoğu, küresel güçlerin enerji mücadelesinin ortaya çıktığı bir çatışma alanı haline gelmiştir. 21. yüzyılın en önemli meselesi, Ortadoğu’daki enerji kaynakları üzerine oynanan yeni büyük küresel oyunlardır.
İnsanlık tarihi boyunca medeniyetlerin doğduğu, semavi dinlerin dünyaya yayıldığı bir bölge olması dışında demografik ve kültürel özellikleri, stratejik ve ekonomik özellikler Orta Doğu Bölgesi’nin küresel anlamda önemini arttırır. Batı ile doğunun buluştuğu bir kavşak noktası olan Ortadoğu, sadece ticari bir pazar değil aynı zamanda medeniyetlerin, kültürlerin ve inançların birbirleri ile buluştuğu ve kaynaştığı bir geçiş noktasıdır. İnsanlık tarihinin belirleyici rol oynayanları arasında Ortadoğu bölgesi ilk sırada yer aldığı ifade edilebilir. Sanayi devrimi ile beraber bu özellik batıya kaymış olsa da petrolün bulunması ile beraber bölgenin kültürel özellikleri yanında ekonomik alanda da etkisi görülmeye başlanmıştır. Dünya tarihinde dünyayı yönetmek için süper güç olmaya yönelen her devlet öncelikle Orta Doğu bölgesinde Hakimiyet kurmaya çalışması Orta Doğu bölgesinin dünya siyaseti açısından ne kadar önemli bir bölge olduğunu gösterir niteliktedir.
Çin’in Ortadoğu Politikası
Tüm güçler ve gücü elinde bulundurmak isteyen devletler için olduğu kadar Orta Doğu Bölgesi’nin Çin için de önemli bir yeri vardır. Ortadoğu bölgesi Çin’in en önemli enerji sağlama bölgesidir. Aynı zamanda Ortadoğu bölgesi Çin için emek ihracat pazarı ve mühendislik alanı için bir sözleşme piyasası niteliğindedir. Dış politika stratejisi bağlamında Ortadoğu Çin’in stratejik dayanak noktasıdır ve Çin’in uluslararası yaptığı işlerde İslam ve Arap dünyasının işbirliği ve desteğine ihtiyacı vardır. Çin’in Ortadoğu Bölgesi’nin enerji potansiyeline bağımlı olduğu düşünüldüğünde, bölgede yaşanan çatışma ve karmaşıklıkların körükleyicisi değil bölgenin istikrarı ve çatışma yaşayan taraflar arasında arabuluculuk yapmaya yönelik politikaları geliştirdiği ifade edilebilir (Fidan, 2011).
Son dönemlerde açıklanan Çin Devlet Arşivi belgelerine göre 1956 yılında yaşanan Ortadoğu Savaşı’nda Çin Devleti, yaşamış oldukları ekonomik sıkıntılara rağmen Mısır Devleti’ne bu dönemde 20 milyon İsviçre frangı göndermiş ve bu süreçte Arap dünyasının yanında yerini almıştır (Fidan, 2011).
İdeoloji ağırlıklı yaklaşım Ortadoğu ülkeleri tarafından Çin’in Avrupa ve Amerika’nın yürüttüğü sömürgeci tutumun karşısında daha olumlu bir etkiye sebep olmuştur. Tüm bu süreç göz önünde bulundurulduğunda bir ekonomik faaliyetin işleyişi incelenirken hem ekonomik hem de siyasi tahlillerin yapılması gerekir. Bu kısımda da Çin’in Ortadoğu politikasındaki ekonomik yöntemleri ele alınacaktır.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda Çin’in Ortadoğu politikası, Filistin mücadelesinin ve anti Emperyalist hareketlerin destek verdiği Mao döneminin tersine, ideoloji odaklı parametrelerden bağımsız olarak işler. Mao döneminde batı taraftarı baskıcı ve gerici rejimler biçiminde tanımlanan ülkeler, günümüzde Çin’in en büyük enerji ortakları arasında yer almaktadır. Çin’in dış politikasına bakıldığında, batı yanlısı olan Suudi Arabistan ve onun rakibi konumunda olan İran arasında belirgin bir fark bulunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle Çin’in dış politikası, tüm dünya ülkelerini eşit mesafede duran, iç işlerine karışmama ve siyasetten bağımsız ilkeleri üzerine kurulmuştur. Çin günümüz dış politikasında farklı ülkeler ile yürüttüğü ilişkilerini karşılıklı ekonomik yararları göz önünde tutarak ve siyasi meselelerin ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar vermesine izin vermeyecek şekilde sürdürmektedir (Atlı, 2014).
Çin yönetimi günümüz Ortadoğu politikasında da Ortadoğu ülkelerinin siyasi konularına taraf olmayacak şekilde ekonomi eksenli bir dış politika izlemektedir. Arap baharı sonrasında yaşanan yeni dönem Çin’in politikası karşılıklı saygıya dayanan diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi, ortak kalkınma ve gelişme hedeflerine daha sıkı ekonomik ilişkiler ile yürütülmesi, barışın korunması ve kültürel ilişkilerin derinleşmesi ve uluslararası platformlarda daha çok işbirliği yapılması şeklindedir.
Çin Ortadoğu Bölgesi’nde yaşanan siyasi meselelerde daha aktif rol almakta ve arabuluculuk girişimleri sonucunda çözüm önerileri sunmaktadır. Çin yönetimi yaşanan Arap baharı döneminden önce bölgedeki siyasi meselelere daha pasif bir yaklaşım sürdürüyorken günümüzde bu duruşu aktif ancak tarafsız olarak sürdürmektedir. Çin’in Ortadoğu bölgesinde yürütmüş olduğu siyasi rolün sınırlı kalması dolayısıyla Çin’in bölge üzerindeki politikalarının da etkisinin sınırlı olduğunu ifade etmek mümkündür. Bu durumun bu şekilde olmasındaki öncelikli sebep Çin’in ekonomik kalkınmasına daha fazla önem vermesidir. Diğer bir ifade ile Çin yönetimi politikalarında önceliğini kendi iç sorunlarına vermesi, uluslararası camiada süper güç rolü üstlenmek ve sorumluluk alan lider ülke konumunda olmaktan kaçınmasıdır (Atlı, 2014)
Sonuç olarak, Ortadoğu’da Çin’in yürüttüğü politikalara bakıldığında orta doğu ülkeleri ile ilişkilerini bozmak istemeyen Çin yönetimi ara bir politika izlemektedir. Yine Amerika ve Rusya’da olduğu gibi Çin’de Ortadoğu’da yer alan kaynakları ihtiyacı olmasından dolayı bölgenin kargaşalarını ve çatışmalarını barışçıl bir şekilde çözmeye gayret etmektedir. Ancak Çin de Ortadoğu’daki çatışmaların insan hakları ihlali bağlamında değil bölgeden çıkarlarını zarara uğratacak endişesi ile Ortadoğu’da çıkarcı bir politika izlemektedir.
Özetle Ortadoğu’nun zengin kültürel kaynakları ve yeraltı kaynaklarına ihtiyacı olması dolayısıyla dış politikalar üretmektedir. Bu ülkeler şayet Ortadoğu bugünkü kaynaklarına sahip olmasaydı ve bu ülkeler kendine yetecek doğal kaynaklara sahip olmuş olsalardı bugün Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar, savaşlar ve benzeri durumlar belki de hiç yaşanmamış olacaktı. Ayrıca bu bölgede mevcut olan kaynakların tükenmesi durumunda gerek Amerika, gerek Rusya ve gerekse Çin dışında dünyanın diğer ülkeleri de Ortadoğu üzerindeki politikalarının sona ermesi anlamına geleceğini söylemek yanlış bir kanı olmayacaktır.
Güneş, H. (2001). Çin’in Ortadoğu Politikası. Deniz Ülke Arıboğan(Ed.), Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam Yayınları, İstanbul.
Kemp, G. & Saunders, P. (2003) America, Russia and the Greater Middle East Challenges and Opportunities. The Nixon Center.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Siyaset Bilimi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans öğrencisi ve Kafkassam Stajyeri Elif Gök İlan
4

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir