KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. CIA yardımları ve NATO’nun ABD’ye Suriye postası!

CIA yardımları ve NATO’nun ABD’ye Suriye postası!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 11 dk okuma süresi
326 0

CIA yardımları ve NATO’nun ABD’ye Suriye postası!
Türkiye’nin Suriye’ye açılan 10 sınır kapısı mevcut. Bunlardan Gaziantep Karkamış’ta bulunan ve IŞİD denetimindeki Cerablus’a açılan kapı, Hatay Reyhanlı Cilvegözü’nden muhaliflerin denetimindeki Bab el-Hava’ya açılan kapı, Kilis Öncüpınar’dan muhaliflerin elinde bulunan Azez’e açılan kapı, yine devam eden Suriye İç Savaşı’nda Türkmenlere yardım götürmek amacıyla08.02.2013’te faaliyete geçen, 214/ 217 nolu karayollarının kullanıldığı Kilis Elbeyli ilçesi dâhilindeki geçici açık Çobanbey sınır kapısı, Mardin Nusaybin’den PYD kontrolündeki Kamışlı’ya açılan kapı ve Şanlıurfa Akçakale’den PYD denetimindeki Telabyad’a açılan kapı halen açıktır ve faaliyettedir. Mardin Şenyurt’tan Derbesiye açılan sınır kapısı kapalı gözüküyor. Şanlıurfa Ceylanpınar’dan, 1 Ocak 2014’te PYD’nin Cezire Kantonu’na bağlı Resulayn’ açılan sınır kapısı ile Şanlıurfa Mürşitpınar’dan PYD Kantonu Ayn el Arap yani Kobani’ye açılan sınır kapısı protokole göre sadece dini bayramlarda açılıyor. Diğer günlerde açık olup olmadığı tam bilinemiyor.

Bu saydığım sınır kapıları yakınlarında CIA destekli bazı insani yardım kuruluşlarının devasa tesisleri yer alıyor. Bu tesislere bölgede görevli yetkililerin müdahale etmediği, bu örgütlerin tamamıyla denetimsiz bir faaliyet icra ettiği söylentisi yaygın. Zaten ABD ve Avrupa basınında bölgedeki istihbaratçı yoğunluğu ile ilgili birçok haber yer almıştı. Örneğin 10 Şubat 2014 tarihli Times gazetesi manşetinde, 900 kilometreden uzun Türkiye-Suriye sınırının ABD, İngiltere ve Avrupa’ya yönelik büyük bir güvenlik tehdidi olarak adı geçen ülkeler tarafından görüldüğünü, bu nedenle sınırın CIA, MI6 ve diğer Avrupalı istihbarat servislerinin ajanlarıyla dolu olduğunu belirtmişti. Buna benzer yüzlerce haber servisi yapılmıştı.

ABD’nin, paravan insani yardım kuruluşları aracılığıyla şimdiye kadar Suriye içinde irtibatlı olduğu kuruluşlara veya muhalif örgütlere 1 milyar dolar üzerinde insani yardım adı altında lojistik destekte bulunduğu iddia ediliyor. Washington’da kurulan Suriye Destek Grubu üzerinden Suriyeli muhaliflere aktarılmak üzere İncirlik Hava Üssü’ne gönderilen yardımlar, önce İncirlik üssüne indiriliyor buradan da Reyhanlı’daki Cilvegözü sınır kapısı veya Kilis’teki Öncüpınar güzergâhı üzerinden Suriye içlerine aktarılıyor. Suriyeli ABD patentli sözde muhalif örgütlere gönderilen lojistik malzeme genellikle Delaware Eyaletindeki Dover Hava Üssü’nden C-17 tipi bir askeri kargo ucalarıyla İncirlik Üssü’ne gönderiliyor.
New York-New Jersey’e yakın Dover Üssü, ABD’nin yurt dışında ölen askerlerin cenazelerinin getirildiği ana üs. Amerikan kamuoyunda Dover Hava Üssü oldukça kötü bir şöhrete sahip. 11 Eylül saldırılarında ölen bazı kişilerin cesetlerinin bu askeri üste yakıldıktan sonra küllerinin çöpe gönderilmesi Amerika medyasında çok tartışılmıştı. Daha sonra da Irak ve Afganistan’da öldürülen bazı Amerikan askerlerinin, Delaware eyaletinde aynı zamanda hayvan ölülerini yakmak için kullanılan bir krematoryumda yakıldığı ortaya çıktı. Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon, 2001’den beri uygulanmakta olan bu işlemin durdurulduğunu duyurmuştu. Pentagon, Delawere eyaletindeki Dover Hava Gücü Üssü’nün bulunduğu Dover kentindeki krematoryumda olay açığa çıkana kadar en az 200 askerin yakıldığını açıklamıştı. Bu hava üssünün bulunduğu Delawere eyalet ismi, Türkçede kullanılan alavere dalavere deyimini ne kadar çok andırıyor değil mi? adında dahi meymenet yok!
Demek istediğim eğer Rusya ile ABD arasında Suriye’de bir mutabakat varsa bu mutabakatın sağlanmasında CIA patentli sözde insani yardım kuruluşlarının, Suriye Destek Grubunun faydası ve paydası büyüktür. Kamışlı’da faaliyet gösteren “Süryani Yardım ve İmdat Haçı” bu yardım kuruluşlarından sadece bir tanesi. Suriye Destek Grubu üzerinden Suriye Yüksek Askeri Konseyi’nin ülke genelinde oluşturduğu 14 bölgeye dağıtılan yardımların, şimdiye kadar sadra şifa olmadığı gibi muhaliflerin arasında fitne soktuğu da ortada. Nitekim geçtiğimiz günlerde Halep kuşatmasına giden rejim ordusunun ÖSO kontrolündeki bölgeden geçerken herhangi bir saldırıya uğramaması, ABD destekli bazı grupların ABD’nin talimatıyla hareket ettiklerini iddiası gündeme taşınmıştı.
Ukrayna’dan sonra CIA’nın gırtlağına kadar gömüldüğü Suriye coğrafyası, ABD ve Rusya’nın çatışma riskinin yüksek olduğu bölge konseptinde. Ancak Suriye’de barışın sağlanmasında ve savaşın sonlanmasında Avrupa Birliği ve Nato, ABD ile aynı fikirde değil. Nitekim NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ABD’nin NATO’nun Suriye’deki koalisyona katılması çağrısına kulak asmadıklarını, Amerika başkanlığındaki koalisyonun kendi yoluna gitmesi gerektiğini ima ettiği konuşmasında aynen şunları söyledi; IŞİD’le mücadele amacıyla Türkiye-Suriye sınırına hava uyarı ve kontrol sistemleri ile AWACS keşik uçakları yerleştirilmesi kararı aldıklarını, NATO’nun sınırda uçuşa yasak bölge oluşturulması yönünde bir planı olmadığını, Güneyde ve Türkiye-Suriye sınırında yaşanan zorlukları ele aldıklarını ancak IŞİD karşıtı koalisyonun faaliyetlerini bu koalisyonun yorumlaması gerektiğini, farklı şekillerle koalisyonun çabalarını desteklediklerini, yine de NATO’un ABD başkanlığındaki bu koalisyonun bir üyesi olmadığını belirtti. Kaderin cilvesine bakın ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YPG’yle ilgili sözlerine cevap yetiştiren ABD Savunma Bakanı Ash Carter, “Türkiye ile her konuda aynı fikirde olmayacağız” demişti..
Tabiki NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bunu ABD’ye posta koyna çıkışını durup dururken yapmadı? IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona üye ülkelerin savunma bakanları, ABD öncülüğünde NATO Karargâhı’nda bir araya geldi. Brüksel’deki IŞİD karşıtı toplantıda konuşan ABD Savunma Bakanı Carter, ABD liderliğindeki koalisyonun, IŞİD karşıtı operasyonlara katılma ihtimaline yönelik araştırma yaptığını söyledi. Brüksel’deki IŞİD karşıtı toplantıda konuşan Ashton Carter, NATO’nun üye olarak koalisyona katılımının ‘belirgin bir gelişme’ olacağını belirtti.
NATO’nun koalisyona benzersiz bir güç katacağını altını çizen Carter, ortaklık deneyimlerinden yararlanılabileceğini, kara gücü eğitimine ağırlık verebileceğini ve normalleşme sürecine katkı sunulabileceğini ifade etti. Uluslararası koalisyon üyelerini ilk kez savunma bakanları düzeyinde toplayan ABD, IŞİD’e karşı mücadeleye katkının artırılmasını istedi. Tabiî ki NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in cevabıyla da dediğine diyeceğine bin pişman oldu.
Bu demektir ki NATO, öncelikle ABD’nin Ortadoğu ve Suriye politikalarından rahatsız. ABD’nin IŞİD’le savaşını kendi savaşı görmüyor. Ayrıca Türkiye’ye bir saldırı olmadıkça Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı askeri harekâtta Rusya ile muhtemel bir çatışmasını da böylelikle NATO müttefikliği kriterlerine uygun olmadığını belirterek Türkiye’nin yanında yer almayacağını deklare ediyor. Şimdi anladınız mı neden Türkiye’nin Rus savaş uçaklarının NATO HAVA SAHASInı ihlal ettiği tezini dillendirdiğini?
Türkiye NATO şemsiyesine sığınarak hem Rusya’nın tazyiklerinden bir nebze olsun kendisini korumuş, hem de Amerika’nın IŞİDle savaş bahanesiyle Suriye’ye müdahale et baskısından kurtulmuştur. Deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurmak işte buna derler! Türkiye’nin NATO üyeliğindeki amaca uygun hareket ettiği söylenebilir. Çünkü Türkiye’nin güvenlik politikası, biri coğrafi konum, diğeri komşu ülkelerle ilişkiler olmak üzere, iki temel olgu dikkate alınarak şekillendirilmiştir. Bu iki belirleyici faktörün, Türkiye’yi Avrupa, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde ve zaman zaman bu bölgelerin de ötesinde güvenlik alanında önemli bir aktör haline getirdiği biliniyor.
Türkiye, II. Dünya Savaşının ardından tarihi bir seçim yaparak özgür dünya ile birlikte, Batı Bloku’nda yer almayı tercih ettiğinden güvenlik politikasının paradigmaları ile uyumlu olan bu stratejisi, Türkiye’yi 1952 yılında NATO üyeliğine taşımıştır. Üye olduğu tarihten bugüne NATO, Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikasının odağında yer aldı. Sonuçta NATO, Türkiye’yi Suriye’de Rusya’nın karşısında yalnız bıraktığı izlenimi veren kararla Türkiye’nin ABD baskısıyla Suriye’ye girmesinin önünü kesmiştir. Amerika’nın başını çektiği koalisyona NATO’nun dahil olmasını içeren talebi geri çevirmiştir. Bunun Türkçesi, NATO, Amerika’ya posta koymuştur!
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir