Putin liderliğinde Rusya’nın bağımsız bir ülke olan Ukrayna’yı tüm uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek işgal girişiminin ikinci döneminin beşinci günündeyiz. Çünkü zaten 2014 yılında Rusya Ukrayna toprak bütünlüğünü zaten ihlal etmeğe başlamıştı. Fakat son aylarda Ukrayna’nın yanı başında bulunan doğu sınırlarına aşamalı olarak asker yığmaya başladıktan sonra aslında son günlere kadar kimse Rus liderinin bu denli pervasız ve hatta küstahça bir girişimde bulunacağını tahmin etmiyordu. İşgalden bir gün önce halka sesleniş konuşması yapan Putin bağımsız bir ülkeye yönelik diplomatik dilde asla yeri olmayan ve Ukrayna liderlerine ağıza alınmayacak hakaretler sarf ettiğinde dinleyen her keste şaşkınlık ve hayal kırıklığı oluşmuştu. Politik aklın ve günümüz dünyasında milyonlarca insanın kanı pahasına elde edilen çağdaş normlar hiçe sayılmıştı. Fakat bir gün sonra sabaha karşı Putin’in emriyle Ukrayna topraklarına başta barışı!!! Koruma bahanesiyle hücum eden Rus askeri ve hatta Rusya kamuoyu bunun Rusya’da belli bir hayalperest zümrenin hezeyanları ve yayılmacı maceraperestliğin bir ürünü olarak görmemişlerdi. Ama beş günün içinde bırakın Rusya kamuoyunu dünya neyin ne olduğunu gördü ve haklı olarak işgale uğrayan kahraman Ukrayna halkının yanında yer aldı. Bu yazı yazıldığında Belarus’ta iki taraf arasında müzakereler devam etmektedir. Fakat sonuç ne olur olsun yüz yıllardır bölge halkları ve toprakları işgal etme ve zülüm yapmaktan hiçbir zaman geri durmayan Rus yayılmacı zihniyeti uzun bir süre tarihe karışmak üzere kaybetmiştir. Birde tabi ki 21 asrın ilk çeyreğinde adını tarihin mukavemet ve vatanseverlik sayfalarına altın harflerle yazan bir millet var ortada. Ukrayna halkı sadece eşi benzeri tarih kitaplarında görülen mukavemet ve direniş sergilemiştir.
Rus yayılmacı zihniyetinden yazımın başında bahsetmiştim. Avrupa’da unutulmaya yüz tutan bu tehlikeli zihniyet bölge halklarının belleğinde silinmemiştir. Örneğin Memalik-i Mahruse(günümüzde siyasi coğrafi olarak İran) dönem-dönem Rus işgaline maruz kalmış ve büyük kayıplar ödemiştir. Özellikle İran’da terkibinde bulunan Güney Azerbaycan bölgesi Safevi, kaçar dönemlerinde hem de Pehlevi döneminde birçok defa savaşlara maruz kalmış ve işgale ve zulme uğramıştır. Kaçar döneminde veliaht olan büyük Abbas Mirza komutanlığında yürütülen Ruslara karşı savaşlarda vatanımın evlatlarının büyük cesaretler sergilemelerine rağmen yenilmiş olmaları ve Türkmençay ve Gülistan anlaşmalarına mecbur bırakılmaları tarihimizin en acı sayfalarında yerini almıştır. Meşrutiyet döneminde Tebriz’e giren Rus işgalci güçleri Meşrutiyete karşı hareket etmiş ve kendilerine muhalif olanları başta rahmetli “Siggatül islam Tebrizi’yi” yedi diğer masum insanla birlikte 1911 yılında Tebriz’in “Makberetül şüera’sında” halka açık törenle asmışlardı. İkinci dünya savaşında yine toprağımız işgal edildi. Kuzeyden Culfa sınırından Araz nehri üzerinde halen bulunan demir köprüden geçmek isteyen Rus güçleri jandarma karakolunda bulunan üç kahraman jandarma askeri tarafından kahramanca saatlerce durduruldu. Fakat ağır silahlar kullanan Rus güçleri üç kahramanı şehit etmeği ve köprüden geçmeği başardı. O üç kahraman jandarmanın mezarı direndikleri köprünün ayağında mukavemet simgesi olarak duruyor. Onları saygı ve hürmetle yâd ediyorum. İşte Ukrayna’da son beş günde yaşanan halk direnişi o kahramanları ve yaptıklarını anımsattı desem yeridir.
Celal Ruşen– Kafkassam İran uzmanı
Celal.rushen.a@gmail.com