KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. İran
  4. »
  5. Celal RUŞEN: Hamenei Kendinden Sonra Kimi Lider Olarak Düşünüyordur?

Celal RUŞEN: Hamenei Kendinden Sonra Kimi Lider Olarak Düşünüyordur?

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 11 dk okuma süresi
269 0

Özellikle son yıllarda İran yüksek lideri Ali Hamenei’nin daha da yaşlanmasıyla birlikte ve birkaç defa hastanede yattığı haberleri servis edilince ara ara ölüm ve bu haberin halktan gizlendiği yönünde spekülasyonlar sosyal medyada yoğun olarak gündeme geliyor. Ali Hamenei İran İslam Cumhuriyetinin kurucu lideri Humeyni’den sonra ikinci lider ve Velayet-i fakih konumunda ülkede bulunan tüm kurum ve kuruluşların başında ve tek karar mercidir. Dünyada başka hiçbir ülkede eşi benzeri olmayan bir siyasi, askeri ve dini-mezhebi makam olan Velayet-i fakih Humeyni ve Montazari’nin birlikte teorize edip İran İslam Cumhuriyeti döneminde gerçekleştirdikleri, İslami-Şia yönetim sisteminin esas omurgasını oluşturmaktadır.
Gelinen noktada ikinci Velayet-i Fakih olan Ali Hamenei 81 yaşında ve üstelik yıllardır prostat kanseri hastalığı olduğu biliniyor. Medyaya yansıdığı kadarıyla şimdiye kadar birkaç defa hastaneye sevk edilmiş ve bir kez de iyileşmesi için topluca dua merasimleri geçirilmiştir.
Fakat durumun ciddiyeti her halde 9 ay önce halk ve kamuoyu tarafından fark edildi. Tam 9 ay önce Kovid-19 hastalığının İran’da yaygınlaşmaya başladığı vakit Hamenei televizyonda canlı olarak halka sesleniş ve bu konuda tavsiye amaçlı ekran karşısındaydı. Konuşma her zamanki gibi ülkenin durumu ve bu hastalığın ülkede yaygınlaşmaması üzere rutin konuşmalardan ibaretti fakat esas dikkat çekici mesele Hamenei’nin konuşması sırasında yanında bulunan zigon sehpanı üzerine hemen elinin altında hızlıca ulaşabileceği bir beyaz düğmeydi. Zaten 10 bin kişilik bir koruma ordusuyla korunan Hamenei’nin elinin altında bulunan bu alarm düğmesi sağlıktan başka ne olabilirdi.
Geçen hafta içinde yine de sosyal medyada Hamenei’nin durumunun kötü olduğunu ve hatta öldüğüne dair teyit edilmemiş haberler yayınlandı ve bir anda ondan önce Tahran’da silahlı saldırıda ölen İran nükleer programlarının önemli makamlarından Fahrizade gündemini gölgede bıraktı. Newsweek gazetesi kalın bir manşet atarak son günlerde ilk defa bu konuyu gündeme taşıdı. Newsweek Hamenei’nin durumunun kötü ve ölümünün yakın olduğunu ve tüm yetkilerinin oğluna devretmeğe başladığını yazdı. Newsweek’in gerekçesi ise geçtiğimiz Cuma gününde önceden planlanmış olan Cumhurbaşkanı Ruhani ve Hamenei’nin görüşmesinin iptal olması idi. Resmi olmayan kaynaklara göre bu görüşmeğe Hamenei sağlık durumunun iyi olmadığından dolayı katılamamıştır. Bu haber ülke içinde ve dışında özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından gündem haline gelmiştir. Newsweek aynı zamanda Hamenei’nin rahatsızlığının nedenini tam olarak belli olmamasına dikkat çekerek prostat kanseri üzerinde durmaktadır.
Son birkaç haftada hiçbir açık ve ya kapalı görüş ve ya TV programı gerçekleştirmeyen Hamenei hiç olmadığı kadar kamuoyundan uzak olması bu Spekülasyonu güçlendirmiştir. Bunun üzerine ‘lider eserlerini neşretme ofisi’ başkan yardımcısı Mahdi FAZAELİ attığı bir twitt ile kendince bu spekülasyonlara devrim dili ile !!! cevap verdi. Fazaeli pazartesi attığı twitt: ‘Kör olası düşmanların inadına ve Allah’ın bereketi ve sevenlerinin duası sayesinde Ağa hazretleri sağ salim ve şen bir biçimde kendi rutin programlarını gerçekleştirmektedir.
Aynı zamanda Hamenei Beyti dediğimiz ofisi, liderin bir mollayı şehit kurumunda temsilci olarak atadığının resmi belgesini yayınlayarak Hamenei’nin iyi olduğunu ima etti. Bu resmi atama belgesi Pazar günü imzalanmıştır. Fakat buna karşın İran lider uzmanlar meclisinin olağan dışı toplandığı haberi de medyada dillendirilmeğe başlayınca durum biraz daha ciddi olarak algılandı.
Burada her kesin merak ettiği konu Hamenei’nin sağlığı ve ya ölümü ve ya ne zaman öleceği değil kuşkusuz. Hamenei’den sonra Velayet-i fakih koltuğuna oturacak olan kişi hem halkın hem de İran’da iktidarda olan siyasi-askeri kesim ve elbette uluslararası camiadır.
Her ne kadarda İran makamları dini-siyasi ve askeri liderin yanı Velayet-i fakihin dolaylı seçimle seçildiğini iddia etse de Hamenei’nin Velayet-i fakih seçilme sürecinde de görüldüğü gibi hiçbir demokratik seçimin söz konusu olmadığı gibi dönemin liderinin isteği ve müsait görüşü ve tavsiyesi en belirleyici faktördür. Nitekim Hamenei’nin uzmanlar meclisinde seçildiği toplantıda o denemde uzmanlar meclisi başkanlığını yürüten Rafsancani’nin hamenei hakkında Humeyni ağzından söylediği hikayesi tadında hatırası en belirleyici etken olmuştur.
Aynen bu yüzden Hamenei de geçen süre zarfında uzmanlar meclisinde kendisini eleştire bilecek tüm potansiyel muhalifleri tasfiye etmiştir. Böylelikle kendisinden sonra toplanacak olan uzmanlar meclisi lider seçiminde kendi isteği doğrultusunda bir liderin seçilmesinin altyapısını şimdiden hazırlamış durumda.
Peki Hamenei’nin isteği Newsweek’in dediği gibi 51 yaşında oğlu Mojtaba Hamenei midir?
Hamenei, oğlu kendisinden sonra lider olsun istermi? Soruları zannımca esas sorulardandır.
Hamenei’nin ve ya her hangi bir resmi ve ya gayrı resmi makamın bu konuda her hangi bir imasının bile olmaması ile birlikte Mojtaba’nın lider beytinde(evi) en güçlü şahsiyet olduğu zaten bilinmektedir. Mojtaba Hamenei hiçbir resmi sorumluluk taşımamakta ve bir makamı bulunmamaktadır. Sadece dini medresede her halde üst düzey müçtehit olmak için yoğun bir çaba içinde. Çünkü lider olmanın şartlarından biride müçtehit olmaktır. Fakat Mojtaba devrim muhafızları ordusu içinde önemli ilişkileri ve rolü ve ülke güvenliği ve ekonomisinde belirleyici olduğu söylenmektedir. Hal böyleyken Ali Hamenei oğlu Mojtaba’nın kendisinden sonra lider seçilmesi konusunda isteği güçlü olasılıklar içindedir, Peki neden Hamenei bunu istesin?
İki önemli gerekçeden dolayı Hamenei bu konuda çaba gösteriyordur. Birincisi otoriter ve antidemokratik tekelci rejimlerin doğası gereği Hamenei de bu makamın kendi sülalesinde devam etmesini ister. İkinci; Humeyni’den sonra lider olan Hamenei ve yakınları Humeyni’nin ailesini ve yakınlarının neredeyse hepsini güç odaklarından ve siyasi-yönetim kurumlarından çeşitli biçimlerle uzaklaştırdılar. Örneğin Humeyni’nin ta devrim yıllarından önce yanında bulunan ve deyim yerindeyse ülkenin ikinci güçlü adamı sayılan oğlu Ahmet Humeyni, Hamenei zamanında yönetimden uzaklaştırılınca muhalife çevrildi ve genç yaşta şaibeli şekilde öldü. Halen Ahmet Humeyni’nin ölümü dönemin istihbarat bakanlığı vasıtasıyla yapılan zincirleme cinayetleri çerçevesinde değerlendiriliyor. Tam da bu yüzden Hamenei kendisinden sonra Humeyni’nin ailesinin yaşadıklarını kendi ailesi yaşamasın diye oğlu Mujtaba’nın Velayet-i fakih olarak lider olmasını gerekli görmektedir. Fakat bir taraftan ise uzmanlar meclisinin kendisinden sonra her hangi bir terslik ve ya çark etme olasılığını göz önünde bulundurarak başka bir alternatifte düşünmeye mecbur kalmıştır. Bu alternatif radikal çizgide bulunan muhafazakar kanattan olan Ebrahim Reisi’dir. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde liderin tavsiyesi ile aday olan Reisi seçilmeyince yargı başkanı olarak atandı. Hamenei aynen kendisi gibi Reisi’ninde daha önce cumhurbaşkanı olarak görev yapması ve sonra elbette ikinci alternatif olarak beklemesini planlamıştır, fakat cumhurbaşkanı seçilmeyince yürütmeği elinde tutan reformist kanadı frenlemek ve politik dengeyi elinde tutmak amacıyla Ebrahim Reisi’yi yargı başkanı olarak atadı.
Hamenei’nin ikinci alternatifi olarak değerlendirilen Ebrahim Reisi bazı çevreler tarafından gelecek kesin lider olarak görülmektedir. Bu görüş özellikle geçen günlerde Fahrizade’nin ölümünün ardınca İran televizyonunda birkaç dakikalık videonun oynatılmasından sonra daha da güçlendi. Bu videoda ölen Fahrizade’nin eşi fahrizade’nin cesedini Ebrahim Reisi’ye gösteriyor ve sonra ceset başında hep beraber özel bir yas havasında dualar ve ağlaşmalar gerçekleşiyor, fakat işin ilginç yanı duvarda yeşil bir kumaş üzerinde her zaman oluğunun tam tersi ‘Ya Hüseyin’ yerine ‘YA HASAN’ yazısı göze çarpıyordu. Şia mezhebinin iki kardeş imamı Hasan ve Hüseyin aynı zamanda iki farklı politik yaklaşımı temsil etmektedir. Hüseyin savaş ve mücadeleyi ve Hasan barış ve geri adım atmayı temsil eder. Bu mesajın Fahrizade ve genel olarak İran nükleer programı konusunda geri adım atma isteği doğrultusunda değerlendirilebilir, fakat bu mesajın Ebrahim Reisi üzerinden verilmesi manidar olduğu kadar bu alternatifin liderlik konumunda göz ardı edilmeyecek kadar önemli bir olasılık olduğunu güçlendirmektedir.

Celal RUŞEN
Kafkassam İran Masası

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir