ABD-NATO; her şartta Ukrayna üzerinden Rusya’ya zarar verip Çin’e karşı elini güçlendirmek istiyor.
Dünya da ABD’den sonra silahlanmaya bütçe ayıran ülke Çin. Çin, ekonomik olarak birkaç yıla kadar ABD’yi geçeceği hesaplanıyor.
Çin, dünyadaki emtia varlıkların büyük bir bölümünü kontrol ediyor. Afrika da söz sahibidir.
Çin, ABD’ye karşı yanında bulduğu ülkelerin başında Rusya geliyor. Her iki ülke birkaç gün önce bir savunma anlaşması yaparak birbirine desteklerini açıkladılar.
ABD ise zaten AUSKUS anlaşması(İngiltere ve Avustralya ile beraber) ile Pasifik bölgesini güvence altına almak istiyor. Bu pakta daha sonra Japonya ve Hindistan’ı da dâhil ederek Hint-Pasifik te varlığını iddia etmek istiyor.
ABD; NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini düşünen ve kendi savunma ordusunu kurma konusunda teşebbüslerde bulunan AB’ye II. Dünya savaşından sonra ilk kez sınırlarınızda savaş olacak diyerek, Rusya’ya karşı onları konsolide etmek istiyor.
Son yıllarda Fransa, Almanya gibi AB’nin başat ülkeleri Rusya ile ilişkilerini güçlendirmeye başladılar. Özellikle enerji tedariki konusundaki ticaret çok arttı. Avrupa’nın %35’den fazla doğal gaz ihtiyacı Rusya üzerinden gideriliyor. Bu oran Almanya’da %50 gibi bağımlılık ifade edecek rakamlardadır. Almanya ve Rusya arasında inşa edilen, yıllık 55 Milyar metreküplük doğal gazı taşıyacak olan Kuzey Akım 2 projesi ABD’nin Almanya’ya baskısı nedeni ile işletmeye alınamıyor.
ABD, Batı Avrupa’nın enerji açısından Rusya’ya çok bağlandığını düşünüyor. Ukrayna geriliminde ABD-NATO yanında pozisyon alması için her türlü politik baskıyı hissettiriyor.
AB Ülkeleri ise hem Rusya’nın doğal gaz vanalarını kapatmasından çekiniyor(Bize göre böyle bir durum olmaz çünkü Rus ekonomisinin en önemli kaynağı enerji ihracatı ve giderlerini karşılamada en önemli geliri) ve olası bir sıcak temas sonrası gelişebilecek milyonlarca mülteci dalgası onları düşündürüyor.
Zillet İttifakı ortaklarının tamamının ABD-NATO-AB sevgisinin ve açıklamalarında nerede ise tüm taleplere yeşil ışık yakması da burada aranmalıdır. ABD ve AB’nin desteğini alarak Cumhur İttifakını yeneceklerini düşünüyorlar.
ABD-AB ülkelerinin ellerinde bulundurdukları imkânları hem politik hem askeri hem de ekonomik olarak devreye sokarak vatandaşlarımızın devlet yönetimine karşı bir tutum alması için seferber ediyorlar.
Afganistan’dan çekilen, Orta Doğu da terör örgütlerine verdiği destek ve kurmaya çalıştığı işbirlikçi ordular üzerinden varlığını sürdürmek isteyen ABD, gelecekteki Çin ile mücadelesinde işini zorlaştıracak tüm unsurları şimdiden tam kontrol altına almak istiyor.
Hem NATO üyesi olması hem de bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye’nin takınacağı tutum, alacağı politik pozisyon çok bloklu ve dijital dünya düzeninde önemli bir etken olacaktır.
Türkiye; kendi milli çıkarları neyi gerektiriyor ise öyle davranacaktır. Küresel güçlerin son 70 yılda yaptıkları ortada. Ülkemizin Coğrafik olarak gerilimlerin, savaşların olduğu bir bölgede varlığını sürdürmesi ve pek çok ülke ile tarihten gelen çok köklü ilişkileri olması asla unutulmamalıdır.
ABD –NATO ve AB’nin ikiyüzlü politikaları, NATO’nun söz konusu Türkiye olunca NATO Paktı anlaşmasının 5. Maddesini uygulamadığı hafızalarımızda tazedir ve bugün onlara karşı bir güvensizlik sergilememizin temel sebebidir.
ABD-NATO dünyayı yönetmede belirleyici bir güç olarak kalmak istiyor. Çin’e karşı başlatacağı askeri ve ekonomik stratejilerde ayak bağı olabilecek tüm ihtimalleri elemek istiyor. Rusya-Ukrayna krizinde amaç da saldırıyı engellemek değildir. ABD-NATO’nun bu denli istekli görülmesinin nedeni de yukarıda belirtiğimiz gibi Çin’e karşı başarılı olabilmek için Rusya’nın Çin’e verebileceği desteği şimdiden kırmak içindir.

Bulduk Özdemir