KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. BOP’taki “Bal Tuzağı” ve Kırmızı Çizgiler Savaşı

BOP’taki “Bal Tuzağı” ve Kırmızı Çizgiler Savaşı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 6 dk okuma süresi
328 0

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), aynı zamanda ABD’nin dünya çapında başlattığı, farklı savaş yöntem ve araçların uygulamaya konulduğu bir “yakın çevreler savaşı” olarak da adlandırılabilir. En azından, ABD BOP ile bölgede ucu açık bir yakın çevre anlayışı ve buna bağlı güncellenmiş güvenlik doktrinlerinin sahaya sürüldüğü yeni bir süreci başlatmış durumda.

ABD, “uzaktaki yakın çevreler” anlayışı ile öncelikle kendi yakın çevresini ve içini güvence altına almaya çalışmaktadır. Kendi sınırlarının ötesinde başlatılan her yakın çevre müdahalesi/mücadelesi ve bu bağlamda çizilen her bir kırmızıçizgi; aslında ABD’nin işini daha da kolaylaştırmakta ve onu emperyalist hedeflerine bir adım daha yaklaştırmaktadır.

ABD’nin buradaki kırmızıçizgisi ve yöntemi bellidir: “ABD hegemonyasını tesis etme, çıkarlarını koruma ve bunları tehdit etme kapasitesine, olasılığına sahip her bir gücü (buna “potansiyel” olanlar da dâhildir) anında ve yerinde imha etme ve bu çerçevede sınırsız-süresiz yıkım ve inşa faaliyetlerini eş zamanlı olarak gerçekleştirme.”

ABD ortaya koyduğu bu kırmızıçizgisinde bildik tüm ilke, değer ve anlayışları ayaklar altına almaktan çekinmemekte ve her türlü kirli savaş yöntemini elindeki tüm araçlarla uygulamaktadır. Vekâleten savaşlar, kaygan ittifak, işbirlikleri ve diplomasinin-siyaseten çözümlerin ruhuna Fatiha okutan tüm uygulamalar bunun bir parçasıdır.

Genişletilmiş Avrasya Projesi’nin bir parçası olarak Kuzey Afrika-Ortadoğu da ABD’nin yürüttüğü bu yakın çevre politikasına Irak’ın işgali ve sonrasında uygulamaya konulan “Arap Baharı Projesi” ile etkin bir şekilde dâhil edilmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda Suriye krizinin zirve yapması ve buna hızlı bir şekilde Irak’ın monte edilmesi, bölgede yeni yakın çevreleri ve kırmızıçizgileri gündeme getirmiş bulunmaktadır.
ABD’nin bu uygulamasının bazı bölge-bölge dışı diğer aktörler tarafından da benimsenmesi ve birinci derece yakın çevredeki güvenliklerinin bir sonraki yakın çevreden başladığı anlayışı hiç kuşkusuz mevcut tüm statükolara ve Türkiye’nin yakın çevresi ve oradaki çıkarlarına-varlığına yönelik bir meydan okuma olarak değerlendirilmektedir.

Başlangıçta beka merkezli güvenlik endişeleri çerçevesinde hareket eden bazı ülke ve grupların, süreç içerisinde kazandıkları özgüveni tarihsel haritalarını bir kez daha hayata geçirme noktasında bir fırsat olarak görmeye başlamaları ve bunu yaparken de, kendi kullandıkları yöntem ve araçları ters algı operasyonları ile “hedef ülke”ye mal etmeleri ve bu çerçevede yürüttükleri yoğun 5. kol faaliyetleri de elbette dikkatlerden kaçmamaktadır.

Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; düne kadar BOP’u ve ABD’yi kendileri açısından bir tehdit olarak gören bazı bölge ülkeleri ve grupların bunu son dönemde bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışması ve ABD ile yürüttükleri “örtülü işbirliği” artık deşifre olmuştur. Başta Türkiye ve Rusya olmak üzere, tüm aktörler bunun farkındadır.

Daha da ötesini ifade etmek gerekirse… Ne yazık ki, bu devlet ve gruplar; Türkiye ve müttefiklerinin bölgedeki varlığını hedef alan tarihsel zaafları, iddiaları ve çarpık misyon anlayışlarının bir sonucu olarak emperyalizmin “Bal Tuzağı”na düşmüş görünmektedirler.
Bilerek ya da bilmeyerek bir kez daha emperyalizmin, Haçlı güçlerinin ekmeğine yağ sürmektedirler. Ve bu husus, ABD’nin tam da öngördüğü “İslam’ın iç savaşı” tezini kuvvetlendirmekten ve ona hizmet etmekten başka bir anlam ifade etmemektedir.

Türkiye bunun farkındadır. Elbette, Ankara ile birlikte hareket eden diğer başkentler ve alandaki güçler de… Nitekim Türkiye’nin Lozan ve Misak-ı Milli bağlamında ortaya koyduğu son çıkışlar ve yeni güvenlik anlayışı bağlamında deklare edilen yakın çevre politikası, bu sürece yönelik endişelerin ve bir savunma anlayışının sonucu olarak görülmektedir.

Bu süreci, çok daha öncesine yönelik diğer anlaşmalara bağlı statükoların da ortadan kaldırılması ve bunun Ankara tarafından deklare edilmesi de takip edebilir. Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.

Türkiye kırmızıçizgileri ve yeni güvenlik doktrinin gerekleri noktasında kararlıdır. Vekâleten savaşa hibrit savaş yöntemiyle hızlı bir cevap veren Türkiye, gerekirse topyekûn bir savaşı da göze almaktadır. Milli çıkarlar ve beka noktasında son yöntem-araç anlamına gelen savaşlar hiç kimsenin tekelinde değildir!
Mehmet Seyfettin Erol

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir