KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Bir Azınlık Sorunu olarak Hong-Kong’a Bakmak

Bir Azınlık Sorunu olarak Hong-Kong’a Bakmak

Keisuke Wakizaka Keisuke Wakizaka - - 7 dk okuma süresi
288 0

Dr. Öğr. Üyesi Keisuke WAKIZAKA

Bu yazdan beri Hong-Kong’da Çin’in politikasına karşı halk, özellikle genç insanların isyanı devam etmekte ve dünya kamuoyunun bu isyana ilgisi gitgide artmaktadır.
Hong-Kong’daki bu isyan Çin Komünist Partisi’nin Hong-Kong’u tamamen kendi hâkimiyeti altına alıp kendi siyasal sistemini uygulamaya çalışmasına tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yani bu olay ve çatışma bir ideoloji uyuşmazlık ve siyasal sebepten dolayı başlamıştır. Gerçekten de Çin’de Avrupa-Amerika tarzlı demokrasi tarihte hiç yaşanmamış olup her zaman diktatör rejim hâkim olurken, Hong-Kong ise 1997 yılına kadar uzun zamandır İngiltere’nin hâkimiyeti altında kalmıştır. Bu yüzden oranın halkı da artık Avrupa-Amerika tarzlı liberal demokrasiyi benimseyip bu sisteme alışmış durumdadır. Yani Hong-Kong’da halk arasında Çin’e göre farklı zihniyet oluşturulmuş ve halk “kötünün (daha ya da en) kötüsü” olan komünizm temelli diktatörlüğü kabul edemez olmuştur. 1997 yılında Hong-Kong Çin’e bağlandıktan sonra bölgede Çin’in siyasal baskısı gitgide artmış ve geçen günlerde de Hong-Kong’daki Çin hükümeti karşıtı yayınevinin sahibi Çin hükümeti tarafından kaçırılmış ve oradaki muhalif gazeteciler de Çin hükümeti tarafından sıkça taciz edilmektedir. Halk bu duruma son derece tedirgin olmuş ve geçen yazın Hong-Kong’daki suçluların Çin’e teslim edilmesini sağlayan kanunun sunulması halkın öfkesine yol açmış ve isyan başlamıştır.
Ama diğer yandan, Hong-Kong sorunu siyasal meselesinden başka etnik mesele boyutunu da taşımaktadır. Çin’de genellikle Pekin ağzına dayalı Mandarin Çincesi yaygın şekilde kullanılırken Guangzhou gibi Çin’in güney kısmında halk arasında Guangtong dili kullanılmakta ve bu dil Mandarin Çincesi’nden tamamen farklı bir dildir. Özellikle Hong Kong uzun zamandır İngiltere’nin hâkimiyeti altında kalıp tamamen farklı bir yapının içinde yaşadığı için Çin Komünist Partisi’nin kültürel asimilasyon politikasından etkilenmemiş ve kendi Guandong dili ve kültürünü korumaya başarmıştır. Mesela 1997 yılına kadar Hong-Kong’da yapılan filmlerin hepsi Guangdong dilinde yapılmış ve günümüzde de Hong-Kong’daki medyada ezici olarak Guangdong dili hâkimiyeti sürdürmektedir. 1997 yılında Hong-Kong Çin’e verildikten sonra okulda Mandarin Çincesi zorunlu şekilde öğretilmektedir. Ama halk günlük hayatta mandarin Çincesinin yerine Guangdong dilini kullanmaktadır. Böylece Hong-Kong’da Guandong dili, kültürü ve kimliği halk üzerinde güçlü etkiye sahiptir ve Çin hükümeti Hong-Kong üzerinde tam nüfuza henüz sahip olamamaktadır.
Fakat 1997 yılında Hong-Kong’un Çine verilme zamanı yaklaştıkça Hong-Kong’un etnik durumu değişmeye başladı. Çin’in başka bölgelerinden gelen insanlar Hong-Kong ve onun yanında yer alan Shenzhen’e göçü oldukça hızlı şekilde artmış ve Çin ile etkileşim de son derece artmıştır. Gerçekten de bu dönemde Hong-Kong’da Mandarin Çince okulları açılmış ve özellikle Çin’den çok sayıda turistler ziyaret ettiğinden dolayı Mandarin Çincesine duyulan ihtiyaç artmıştır. Aynı Guangdong kültürel bölgesine ait Shenzhen’e baktığımızda Çin’in dört bir yandan insanlar iş imkânı sebebiyle bu şehre geldiğinden dolayı Shenzhen’de Mandarin Çincesi tamamen hâkimiyeti kazanmış durumdadır. Böylece Hong-Kong dâhil Guangdong bölgesinde Mandarin Çincesi ve Çin hükümetinin etkisi gitgide artmış ve halk da bu durumdan tedirgin olmaya başlamıştır. Yani Hong-Kong üzerindeki Çin Komünist Partisi’nin etkisinin artması Hong-Kong halkı tarafından hem demokrasiye karşı savaş hem de Çin’in Guangdong kültürü ve kimliğine karşı bir asimilasyon girişimi olarak algılamıştır. Mesela bu durum halk bazında açık bir şekilde görülmekte ve Japonyalı Çin uzmanı Masahiro Myazaki’nin saha çalışmalarına göre Hong-Kong halkı arasında Mandarin Çincesine karşı imaj da hızlı şekilde olumsuzlaşmaktadır. Ayrıca günümüzdeki isyanda Çin’den göç edip yerleşen kişilerin, özellikle Çin Komünist Partisi yanlılarının dükkânları saldırıya uğramıştır. Ayrıca sokaklarda Mandarin Çincesinde konuşanların dövülme olayları da sıkça meydana gelmekte. Bu durumda Çin’in başka yerlerinden gelen göçmenleri korku sarmış ve Çin’den gelen öğrenciler Mandarin Çincesinin yerine İngilizce konuşmayı tercih etmektedir. Böylece Hong-Kong Meselesi siyaset meselesinin yanı sıra aynı zamanda Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan gibi” ile ilgili etnik sorun boyutunu da taşımaktadır.
10 yıl öncesinden beri Çin’ bağlı Guangdong vilayeti içindeki aydınlar da Mandarin Çincesinin zorlanmasına ve Guangdong kimliği ve kültürünün yol edilmesine karşı Guangdong dilinin statüsünün yükselmesi için harekete devam ederken bu hareket büyük etkiyi yaratmadı. Fakat Hong-Kong’daki çatışma bir etnik çalışma-azınlık sorununa dönüşmesi Çin’in Guangdong vilayetindeki aydınların hareketinin büyüme ihtimali de söz konusu olmaya başlamıştır.
Böylece Hong-Kong’daki çatışma hem demokrasi-diktatörlük kavgası hem de Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan gibi etnik sorun niteliklerini taşımaktadır.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir