Azerbaycan ordusunun 27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan saldırılarına karşı başlattığı Büyük Taarruz’da gösterdiği olağanüstü performans ciddi yankı buldu. Devam eden günlerde bazı gecikme ve duraksamalara rağmen Azerbaycan ordusu son derece istikrarlı, aynı zamanda etkin saldırılar sonucunda birçok rayonu ve çok sayıda köyü Ermeni işgalinden kurtardı. Yaklaşık otuz sene önce yaşanmış Birinci Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan’ın yalnızlığa itildiği, asla destek görmediği, buna karşılık Ermenistan’ın sürekli Rusya tarafından silah ve mühimmatla donatıldığı, Ermeni diaspora ve lobilerinin destek sağladı, Rusya’nın yanı sıra AGİT Minsk Grubunun eşbaşkanları olarak Fransa ve ABD’nin Ermenistan’ı savunduğu yakın geçmişin acı tecrübesi akıllara ‘aynı senaryo tekrarlanacak mı’ sorusunu getiriyordu. Alışıldığı üzere Rusya, tarafları müzakere masasına oturmaya mecbur edecek, Ermenistan’a destek vererek Azerbaycan’ı ateşkese zorlayacak, böylece sorunun “uluslar arası platformda” çözümüne karar verilecekti. Fakat zamanlama ve şartlar birçok yönden Ermenistan’ın aleyhineydi:
– Dünya pandemiyle boğuşuyor
– ABD’de kritik seçim hazırlığı içindedir
– Rusya Paşinyan yönetiminden nefret etmektedir
– Türkiye bölgede siyasi ve askeri anlamda bir güç olduğunu ispatlarken Azerbaycan’a açık ve her türlü destek vereceğini ifade etmektedir
– Azerbaycan ordusu harekât bağlamında sahada hâkimiyet kuruyor, ayrıca teknik ve silah donanımı açısından son derece güçlüdür.
Şunu da belirtelim ki bu şartların yanı sıra Türkiye-Rusya ve Rusya-Azerbaycan ekseninde meçhul pazarlıklardan bahsedilerek çeşitli senaryolar üretilmektedir.
Tüm bunları bir arada değerlendirdiğimizde durumun Ermenistan açısından can sıkıcı olduğunu görmekteyiz. Azerbaycan’ın sahada peş peşe zaferler elde etmesi, Ermenistan’ın hızla tükenen savaş kaynakları (insani ve mühimmat) onu yeni “diplomatik arayışlar” içine girmeye zorladı. Öncelikli Fransa’nın verdiği diplomatik destek hiçbir işe yaramazken, dünya devletlerine, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde yaptığı girişimler beklenen sonuç vermedi. Diasporanın verdiği destek (maddi ve propaganda) her geçen gün sahada yenilen ve güçsüzleşen Ermenistan’ın derdine deva olabilecek kapasitede değildir ve olamaz da. İlerleyen dönemlerde kayıpların daha da artacağını düşünürsek, Ermenistan’ın sürdürülebilir bir savaş ekonomisine sahip olmadığı, buna karşılık yüksek ekonomik potansiyele, güçlü silah ve teknolojiye sahip Azerbaycan’ın bu savaşı uzun süre devam ettirebileceği ortaya çıkmış oldu. Ermenistan’ın tam seferberlik ilan ettiği, hâlihazırda insani güç açısından sıkıntılı bir aşamaya girdiği, diaspora Ermenilerine çağırıda bulunarak gönüllüleri orduya kattığı, Ermenistan’da ve Karabağ’da gönüllü yerel güçler oluşturarak savaşa soktuğu, bunlara karşılık Azerbaycan’ın kısmi seferberlik ilan etmekle yetindiğini görmekteyiz.
Böyle bir durumda Paşinyan’ın tek çaresi savaşı uluslararası alanda yankı bulacak bir düzleme taşımak, dünya ülkelerinin diplomatik desteğini, Rusya’nın, ayrıca KGAÖ’nün askeri desteğini almaktı. Paşinyan, bu planını gerçekleştirmek için uzun süredir ciddi çaba sarf etmektedir:
– Yoğun şekilde sürdürülen “kara propaganda”
– İç kamuoyunda protestoları önlemek (insani ateşkese uymamak, cenazeleri almamak, “ikinci soykırım yapılacağına” dair iddiaları sürekli gündemde tutmak)
– Sivilleri vurarak Azerbaycan’ı misillemeye tahrik etmek
– Türkiye’yi sürekli hedef göstermek, dünya kamuoyunu Ermenistan’a karşı Azerbaycan ordusu, Türk ordusu ve Orta Doğudan gelmiş cihatçıların birlikte savaştıklarına inandırmak
– Rusya’da bulunan Ermeni diasporası aracılığıyla Rus kamuoyunu etkilemek
Yapılan bu çalışmalar her ne kadar Azerbaycan ve Türkiye aleyhine bir baskı kampanyası oluşturmanın yolunu açsa da bunun pek etkin olmadığını ve işe yaramadığını söyleyebiliriz. ABD yönetimi, bugüne kadar yapılan açıklamalarda son derece kayıtsız, baştan savma, bazen de mantıksız bir tavır sergilenmiştir.
Gerek BM gerekse Rusya bu savaşta Türkiye’nin doğrudan müdahalesini doğrulayacak her hangi bir delilin olmadığını ifade ederek Ermenistan’ın iddialarını geri çevirmişler. Dahası Uluslararası Af Örgütü, Ermenistan’ın misket bombası kullandığını kabul etmiştir. Suriye’den uluslararası savaşçıların Azerbaycan ordusuyla birlikte savaştıkları, bunun dünyanın selameti açısından tehdit oluşturduğu yönündeki Ermeni iddiaları karşısında her hangi bir tepki (kısmen Rusya hariç) verilmemiştir. Bu durum Ermenistan’ın zaten zor olan durumunu daha da zorlaştırmaktadır. Bu yüzden Batı değerlerini slogan ederek iktidara gelen Paşinyan’ın Moskova’ya yakarması gayet anlaşılır bir durumdur. Çaresiz kalan Paşinyan, eski cumhurbaşkanları L.Ter-Petrosyan ve Koçaryan’ın Moskova’da (?) bir araya gelmeleri için Koçaryan’a pasaport verdirmişti (devam eden adli süreçten dolayı pasaportuna el konmuştu). Son anda Koçaryan’da Covid-19 testi pozitif olduğu için bu seyahat gerçekleşmemiştir.
31 Ekim 2020 tarihinde Putin’e yazdığı mektupa Rusya’nın desteğini almaya çalışan Paşinyan hükümetin basın ofisinden yapılan açıklamaya göre mektupta Yakın Doğu’dan gelen yabancı teröristlerin Dağlık Karabağ’a karşı savaşa katıldıkları, çatışmaların Ermenistan sınırına yaklaştığı, artık Ermenistan Cumhuriyeti topraklarına tecavüz olaylarının yaşandığı vurgulanmıştır. Bu doğrultuda, Rusya Federasyonu ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında 29 Ağustos 1997 tarihinde imzalanmış Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşmasının 2. maddesi uyarınca Ermenistan Cumhuriyetinin güvenliğini sağlamak için Rusya Federasyonu tarafından yapılabilecek yardımın türü ve hacmine ilişkin ivedilikle istişarelerin başlatılması konusunda Ermenistan hükümetinin talebi iletilmiştir.
Putin, bu mektubu soğukkanlı karşılamış ve yanıtı, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla vermiştir (Yanıt bakanlığın resmi internet sayfasında verilmiştir). Bu tavır aslında “git başımdan” anlamına gelmektedir. Moskova savaş, sadece Ermenistan topraklarında devam edeceği takdirde destek vereceğini belirterek Paşinyan yönetimini meyus etmiştir. Eski Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan ise söz konusu mektupla ilgili yorumlarını şu şekilde açıklamıştır: “Nikol, Vladimir Putin’e rica içerikli mektup gönderdi. Putin ona Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla cevap verdi. Ne dediğini anlamadınız mı? Eğer anlamadıysanız bize yazıklar olsun! Tam samimiyet ve nezaketle şunları söyledi: Ermenistan’ın tam güvenliğini sağlamaya mecbur ve hazırım, ama anlayın artık, sizin yerinize Karabağ sorununu çözemem.”
Bu mektubun hiçbir kıymeti yoktur: Moskova Azerbaycan’ı gözden çıkararak Ermenistan’a destek vermeyecek, Türkiye’yi karşısına alarak aktif bir şekilde sahaya inmeyecek ve savaşa müdahil olmayacaktır. Hâlihazırda Moskova’yı buna zorlayacak her hangi jeopolitik, stratejik, askeri ve ekonomik bir çıkar söz konusu değildir. Görünen şu ki Ermenistan’ın içinde bulunduğu durumda tek çaresi; savaşı uzatarak bir şekilde Rusya’nın doğrudan desteğini almak, onu ateşkes veya barış sürecinde söz sahibi yaparak asgari kayıplarla yenilgi durumdan çıkmaktır. Fakat şartları zorlasa da, bunun pek mümkün olmayacağının da farkındadır.
Ali Asker
- Anasayfa
- »
- Ermenistan
- »
- Başarısız Hamle: Paşinyan’ın Mektubu
Başarısız Hamle: Paşinyan’ın Mektubu
343 0
EtiketlerBaşarısız Hamle: Paşinyan’ın Mektubu
Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.