Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldığında ben on üç yaşında bir cocuktum. Öğretmen okulunda okuyor, yazları da köyde dedeme köy işlerinde yardım ediyor, koyun güdüyordum. Kıbrıs Harekatı ilan edilir edilmez köyde farklı bır havanın oluştuğunu gördüm. Haberleşme imkanlarının son derece kıt olduğu bir dönemdi. Köy komşularımız Sakarya savaşını görmüş dedemin yanına geliyor, durumu tartışıyor, şehirden getirdikleri gazeteleri biz gençlere okutuyorlardı. Paşa Seyin Ağanın savaşın gidişatını gün gün takip edişi bugün gibi aklımda. Her gazete öyle dolu dolu malumat veriyor, öyle kahramanlıklar yazıyordu ki ben bunları okumaktan sıkılmıyordum. Daha çok haber almak için daha değişik gazeteler alınmaya başlanmıştı. Bir kulağımız radyoda idi. Ordumuzla gurur duyuyor, askerlerimizin kahramanlıklarıyla iftihar ediyor,onlarla birlikte sanki Kıbrıs’ta savaşıyorduk.Şehit haberlerine üzülüyor, bize bu vatanı armağan eden şehitlerimize fatihalar yolluyorduk. Gazete ve radyo dışında kaynağımız yoktu. Yine de askerlik şubelerine koşuyorduk. Ben de Kıbrıs için savaşmak istediğime dair bir şiir yazmıştım. Köyümüzden bir ağabeyimizin, İlhan Durukoğlu’nun Kıbrısta savaştığını öğrenmek ise bize büyük gurur vermişti.
Bugün bir başka Barış Harekati içindeyiz. İki gündür gazete ve televizyonlara boş yere bakındım durdum. Değil bir milleti yumruk gibi kenetlendirmeye yarayacak bir yayın, doğru dürüst sıradan bir programa bile rastlamadım. Böyle kızılca günde böyle bir yayın nasıl olur? Bu yayınları Türkler yapamaz. Topyekün bir kenetlenmeye hizmet etmeyen hiçbir yayın, şu günde Türkler tarafından yapılamaz. Demek ki yayın kuruluşları Türklerin elinde değil, diye düşündüm.
Gerçekten haberleşme imkanının bu kadar arttığı bir dönemde, yüzlerce televizyonun, haber kanallarının, sosyal medyanın her yerde olduğu bir zamanda şu yayınların haline bak!
Yahu Türk Ordusu savaşta. Yayıncıların, basının savaştığımız düşmanı anlatması gerekmez mi? Askerimizin yanıbaşından canlı yayınların yapılması, kahramanlarımıza her türlü moral destsğin televizyon ve basın kuruluşlarınca verilmesi gerekmez mi? Bütün televizyonların konunun bir tarafından tutup şu başımıza sarılan PKK terörünü bütün çıplaklığıyla anlatıp çiğnemesi gerekmez mi? Hani kahramanların aileleri? Hani şehitlerin hikayeleri? Hani sanatçıların destekleri? Basın bularla uğraşmayıp neleri konu ediniyor. Siz olsanız bunlar Türk değil demez misiniz?
Bu şekilde yayın yapmaya devam ederseniz savaşacak bir Türk Milleti kalmaz. Ey bu saf çoğunluğu idare eden azınlıklar; siz de o zaman ananızın gününü görürsünüz.
Türk Ordusu Kıbrıs’ta daha güçlü idi. Topyekün millet arkalarında idi. Günümüzde ise kim kime tım tıma. Günümüz Barış Harekâtı ne yazık ki Kıbrıs Barış Harekatı kadar toplumu heyecanlandırmıyor. Çünkü başta TRT olmak üzere ‘ulusal’ yayın kuruluşları milli ruhtan uzak. Umursamadıkları bir savaş için heyecan da uyandıramıyorlar.
Vatandaşını, iç ve dış kamuoyunu geleceğin hadiselerine hazırlamayan devlet kurumlarını, TRT’yi, kızılca günde milleti umursamadan yayın yapan bütün yayın kuruluşlarını kınıyorum.
Arslan Küçükyıldız
BARIŞ HAREKÂTLARI
476 0
EtiketlerArslan Küçükyıldız BARIŞ HAREKÂTLARI
Kafkassam Editör
Yeni bir dünyaya uyanmak, dünyayı yeniden okumak isteyenler için, söylenecek sözü olanlar için merkezi Ankara’da olan KAFKASSAM’ı kurduk. Erivan, Bakü, Tiflis, Tebriz, Grozni, Moskova, Mahaçkale, Nazrin, Nalçik, Saratov, Ufa ve Sochi’de ofislerimiz temsilcilerimiz var. Kafkassam genelde kafkasya çalışmak için kuruldu Kafkasya genelinde çalışır. Ermenice Rusça Gürcüce İngilizce dillerinde yayın yapan kafkassam genç akademisyen ve stratejistlerle çalışmaya özen gösterir. KAFKASSAM’ın internet sitesi 2 Ocak 2010’da yayına girdi. İnternet sitesinde Kafkasya’daki ülkeler ve Türkiye ile ilişkileri hakkında makaleler, ropörtajlar, analizler ve yorumlara yer verilmektedir.