KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Astana Zirvesi ve Suriye’nin Geleceğİ

Astana Zirvesi ve Suriye’nin Geleceğİ

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
307 0

​Altı yıldır devam eden Suriye iç savaşında, rejim güçlerinin Halep’i almasından sonra büyük bir sevinç yaşanmış ve Halep’in tahliyesine başlanmıştır. Bununla birlikte tahliyelerin güvenli bir ortamda yapılabilmesi için Moskova’da bir dizi ateşkes antlaşması imzalanmış fakat yer yer bu ateşkeste ihlaller olmuştur. Neticede bu tahliyeler bir şekilde gerçekleşmiştir.
​Bu süreçte Rusya, İran Suriye direniş güçlerinin bölgede güçlenmesi, ABD’de gerçekleşen seçimlerde sürpriz bir şekilde Trump’ın çıkması, Türkiye’nin müttefiki ABD’nin PYD’ye açıktan destek vermesi ve Türkiye’nin Fırat kalkanı operasyonuna girişmesi bölgede yadsınamayacak önemli hgelişmelerdir. Özellikle ABD’nin PYD’ye destek vermesi sonucunda bölge politikasını değiştiren Türkiye, Rusya ve İran ile hareket etmiştir. Ayrıca Trump’ın Başkanlığa seçilmesi ABD’de bir kargaşaya mahal vermiş ve ABD dış meselelerden çok iç meselelere dönmesine neden olmuştur. Böylece Suriye’de İran ve Rusya’nın manevra alanı artmıştır. Buda Halep’in düşmesiyle meyvesini vermiştir.
​Fakat Halep’in düşmesinin ardından bölgede İran, Türkiye ve Rusya arasındaki diplomasi trafiği arttı. Bu süreçte Astana’da bir zirvenin toplanması ve Suriye’nin geleceğine dair kararlar alınması gündeme alındı.
Neden ASTANA
​Suriye görüşmelerine dair ilk görüşmeler Cenevre’de yapılmış fakat alınan kararlar nihai bir sonuç vermemiştir. Konjonktörün değişmesi ve bölgedeki aktörlerin faaliyetleri yeni bir görüşme sahasına mahal vermiştir. Bu görüşmelerin Astana’da yapılması kararlaştırılmıştır. Peki neden Astana’da Suriye görüşmeleri için uygun yer olarak görülmüştür? Bunun belli sebepleri var. Birincisi Kazakistan Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev nam-ı değer Aksakallı’nın çoğu konuda arabuluculuk rolünü üstlenen şahsiyet olmasındandır. Türkiye-Rusya uçak krizi konusundaki çabaları gözden kaçmayacak kadar önemlidir. İran ile batı arasındaki görüşmelere yine Kazakistan ev sahipliği yapmıştır. Şimdide Suriye için devrededir. Muhaliflerle, rejim kuvvetlerini aynı masada toplayacak isimdir. Suriye’deki Arap Baharı’ndan önce Suriye’de yatırımlar yapan Kazakistan, sonrasında da rejim ile bağlarını koparmamıştır. 2015’te de muhalifleri bir araya getirmeye çalışmıştır. Bu süreçten sonra Kazakistan bölgedeki yumuşak gücünü perçinleyip, ülkedeki prestijini de artıracaktır. Ayrıca Suriye topraklarında doğan ve Ortaasya’ya da sıçrayan IŞİD’in önünü kesmek için masada söz sahibi olacaktır.
Astana’da Neler Olacak
​Altı yıldır devam eden ve 300 bin sivilin hayatını kaybetmesine yol açan Suriye iç Savaşı’nda Astana görüşmeleri büyük önem arz etmektedir. 30 Aralıkta yürürlüğe giren ve ara ara ihlallerin olmasına rağmen bu ateşkes başarılı olmuştur. Bu ateşkesin devamı olan Astana görüşmelerinde garantör İran, Rusya ve Türkiye garantör devlet pozisyonundadır.
​İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani’nin bu görüşmelerde Türkiye, Rusya ve İran’ın büyük çabasının olduğunu ve bu üç devletin ortak hareket etmesi sonucunda Suriye’de çözümün sağlanacağını belirtmesi
Türkiye, İran ve Rusya’nın bölgedeki etkin güç olduğunun göstergesidir. Hasan Ruhani 15 Temmuz sonrasında Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmede de bölgede Türkiye, İran gibi bölge güçlerinin bölge sorunlarını halledebileceğini, bölge dışı devletlerin meselelere karışmaması gerektiğini söylemişti.
​Bu süreçte ABD’nin kendi iç meselelerine dönmesi bölge güçlerine yeni alan açtı. Bu süreçte İran-Rus ittifakı daha da gelişerek, İran’ın Rusya’ya hava üslerini açmasını sağlamıştır. Bu durum İran muhalefeti açısından büyük tepkilere yol açmasına rağmen İran Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani’nin İran ve Rusya’nın terörizmle mücadele konusunda stratejik işbirliği içinde olduğunu söylemesi, tepkileri dindirmiştir.
​Halep zaferinin ardından rejim güçleri ve İran Astana’ya eli kuvvetli bir biçimde gitmektedir. Astana görüşmelerine giden süreç incelendiğinde gerek İranlı devlet adamlarının, gerekse İran dini rehberinin demeçleri incelendiğinde vurgulanan şey Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörizm konusun üzerindedir. Bununla birlikte görüşmelere El Nusra’nın davet edilmemesi de önemli bir durumdur.
​Masada görüşülecek ilk mesele hiç şüphesiz 30 Aralıkta yapılan ateşkes antlaşmasının istikrarı ve devamlılığı olacaktır. Bu yüzden masadaki rejim güçleri ve muhalif güçler bu konuda uyarılacaktır.
​Bununla birlikte masada görüşülecek en önemli mesele IŞİD’in bölgedeki faaliyetleri olacaktır. Zira IŞİD’in Şii İran’a ve Fırat kalkanını sürdüren Türkiye’ye karşı faaliyetleri yadsınamayacak kadar göz önündedir. Özellikle Reina saldırısının ardından, saldırganın Ortaasya kökenli çıkması, IŞİD’in Orta Asya’ya yayıldığının göstergesidir. Bu süreçte ev sahibi Kazakistan’ın da söyleyecek sözleri olacaktır.
​İkinci mesele ise Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesidir. Bunun için masaya muhalif güçler ve rejim güçlerinin önüne hükümet ya da muhalif yerine Arap Cumhuriyeti yazan kartlar konulmuştur. Bu süreçte Suriye iç savaşında çeşitli etnik ve mezhepsel gruplar türemiştir. Bu grupların bölgede bağımsızlıklarını kazanması Türkiye ve İran’a karşı faaliyet göstermelerine sebep olacaktır. Bu yüzden Türkiye ve İran Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana tavır sergileyeceklerdir. Bu yüzden görüşmelere PYD ve El-Nusra çağırılmamıştır. Özellikle PYD’nin çağırılmaması Türkiye ve İran’ın ortak paydasıdır. Çünkü Suriye’de kurulacak bir Kürt kantonu ve bağımsız kürt devleti domino etkisi yaratarak sırasıyla Türkiye, Irak ve İran’da bağımsız bir Kürt Devleti’ne yol açacaktır.
​Üçüncü mesele göçmenler meselesidir. Görüşmeler sırasında İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Cabiri Ensari ‘’Suriye’de erkekler, kadınlar ve çocuklar savaşın zorlukları, terörizm, Suriye içinde ve dışında göç konuları ile boğuşmakta ve bazı bölgeler hatta Şam’da bile içecek sudan bile mahrumlar’’ diyerek Suriye’deki sorunun çözümündeki kararlılığı göstermiştir. Bu süreçte ilk aşama olarak güvenli bölge meselesi gündeme getirilebilir. Akabinde savaşın sona erdirilmesiyle Suriye’nin imarı sağlandıktan sonra halk bölgelere iskan edilebilir. Bu imar ve iskan konusunda İran ve Türkiye Suriye’de iyi bir Pazar oluşturabilir.
​Son olarak dile getiriceğimiz şey Halep Türkmenlerinin bu masaya çağırılmasıdır. Suriye iç Savaşı ve Türk-Rus gerginliği sırasında büyük yaralar alan kayıplar yaşayan Halep Türkmenlerinin Suriye’nin geleceğinde önemli bir yere sahip olan Astana görüşmelerine çağırılması çok önemli bir meseledir. Zira Türkmenlerin siyasi varlığı bu görüşmelerle birlikte tanınmıştır. Ayrıca Türkiye’nin masada Türkmenlerle ortak hareket etmesi iç savaşta kaybedilen imkanların geri kazanılmasına dahi yol açabilir.
​Bu süreçte masada en önemli sorun devlet başkanı Esed’in gitmesi meselesidir. Zira Türkiye ESED’li bir Suriye’yi tanımayacağını her fırsatta söylemiştir. Fakat Esed’in bir Japon televizyonuna yaptığı açıklamada gidip gitmeyeceğini halkının sandıkta belirleyeceğini, masada da erken seçimin bulunmadığını söylemesi ve Suriye anayasasında geçiş hükümeti diye bir şeyin bulunmadığını Suriye’de değişik siyasi partilerden oluşan kalıcı bir hükümetin olabileceğini dile getirmesi önemli bir sonuçtur. Ayrıca ulusal birlik hükümetinden sonra yapılacak seçimlerin sonuçlarını uygulanacağını dile getirmiştir. Esad’ın bu sözlerinden anlayacağımız şey tamamen sandıkla çözülebileceğidir. Muhtemelen bu konuya dair bulunacak formül BM ve bölge devletlerin gözetiminde hem cumhurbaşkanlığı referandumunun yapılması hemde parlamento seçiminin uygulanması olabilir.
​Bununla birlikte bu görüşmelerden hemen bir sonuç alınması beklenemez. Zira bölgede altı yıllık bir iç savaş ve tarafların birbirine olan güvensizliği söz konusudur. Buradaki kararların uygulanabilirliği önümüzdeki beş altı ay içinde belli olacaktır. Ali ŞAHİN
KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir