Ermenilerle Kürtler, Birinci Dünya Savaşı koşullarında birbirlerine çok zarar veren iki etnik toplum. Hatta antropologlar bu iki etnik unsurun akraba olabileceğini söylüyor. Benim orasına aklım ermez. Ancak Ermenilerin yaşadıkları tecrübeyi Kürtlere aktarmalarını önemsiyorum. Çünkü Avrupa Devletlerinin, ABD’li misyonerlerin ve hatta Çarlık Rusya’sının kışkırtmasıyla tebaası oldukları Osmanlı Devletine isyan eden Ermeniler tehcirle tanıştılar, öldürdüler ve öldüler. Trajik olan Ermenileri kışkırtan ve kitle ölümlerine sebep olan Avrupalılar ve ABD’nin, Lozan’da Ermenilerin arkasında durmaması. Şimdi yine aynı şey Kürtler için geçerli. O nedenle Amerika’nın Kürtleri daha çok dikkatli olmalı.
9 Şubat 2016’da “Suriye Kürtlerini global çıkarları için cepheye süren küresel emperyalizm, bölgedeki en büyük ve en güçlü aktör Türkiye’nin Kürtlere yönelik askeri harekâtı karşısında sesini çıkarmayacak, Kürtleri Türklere kırdıracaklar. Sur, Cizre ve diğer yerleşim yerlerinde hendek kazdırarak Kürt toplumun istikbalini daha Nevruz gelmeden ateşe veren küresel emperyalizm, eğitim, silah ve mühimmat verdiği örgüt güçlerinin arkasında siyaseten durmadı. Eğer Kürtler, Demirci Kawa’nın özgürlük ateşini yakarak tarihin karanlığına gömdüğü zalim kral Dehhak’ı görmek istiyorlarsa arkalarına dönsünler ve kendilerini cepheye süren hain ele baksınlar. Demek istediğim tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Bu kez Ermenilerin yerine Kürtler ön planda.” değerlendirmesinde bulunmuştum. (Bkz. http://www.kafkassam.com/rusya-kurt-koridoru-istemiyor.html ) Suriye’de adım adım ABD destekli PYD-Türkiye çatışmasına gidiliyor gibi bir izlenim mevcut. Nasıl olmasın ki?
Türkiye’nin ABD ile Irak ve Suriye politikaları örtüşmüyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda konuşan Haydar Abadi’nin, Musul operasyonuna ilişkin açıklamalarında gündeme taşıdığı, “Başika’da bulunan Türk askerleri Musul operasyonunun başlamasına engel” sözleri, inanın ABD’nin ve İngiltere’nin patentini taşıyor. (Bkz. http://rudaw.net/turkish/world/23092016 ) Kırım krizinde ABD’nin Türkiye’den tam destek alacağını düşündüğünü sanmıyorum. Türkiye ile ABD arasında anlaşmazlığa neden bir diğer konu da ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği, Gülen’in iadesiyle ilgili ABD yönetimi vurdumduymazlığının, er ya da geç ilişkilere zarar verecek olması. ABD; ya Suriye Kürtlerinin büyük bir kısmını temsil ettiği iddiasındaki PYDye verdiği aşırı destek görüntüsüyle Türk ordusunu bu bahaneyle Suriye batağına çekiyor ve bunu bilinçli yapıyor ya da akıl tutulması yaşıyor ve kendi kafasına sıkıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Suriye’de uçuşa yasak bölge talebine Almanya’dan destek geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier ülkede durumun sakinleşmesi için geçici olarak uçuşa yasak bölge ilân edilmesini istedi. Suriye hükümeti, Suriye’nin bazı bölgelerinde uçuşa yasak bölge oluşturulmasıyla ilgili Amerikan hükümetinin teklifini reddetti. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Suriye’de Rus ordusu dahil tüm hava güçlerinin belirli bölgelerde uçuşlarını durdurması şeklindeki önerisinin işe yaramayacağını söyledi. Demem o ki ABD, hâlâ bizim bıraktığımız yerde otluyor. Türkiye’nin kısa bir süre öncesine kadar hemen her küresel platformda temcit pilavı misali seslendirdiği Suriye’de uçuşa yasak bölge talebi, şimdilerde ABD’nin dört elle can simidi gibi sarıldığı bir plan. Türkiye bu uçuşa yasak bölge talebinden vaz geçti çünkü yasak bölgenin ABD destekli Kürt kantonlarının işine yaracağını, uzun vadede ABD emperyalist çıkarlarına hizmet edeceğini gördü.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad Amerika Birleşik Devletleri’ni (ABD) DAEŞ gibi terör örgütleriyle gizlice anlaşmakla suçlayarak, Washington’ın ülkede gerçek bir ateşkesi desteklemediğini savundu ve Amerika’nın Suriye’de teröristlerle savaşa katılmaya hazır olacağına inanmıyorum.” dedi. (Bkz. http://tr.euronews.com/2016/09/22/esad-abd-nin-suriye-de-teroristlerle-savasma-istegi-yok ) Esad’ın bu sözleri çok önemli. Esad; ABD PYD ilişkisini ve desteğini atlamış olamaz. Esad ve PYD arasındaki görünmez mutabakat ara sıra savaşsalar da bilinmez değil. Esad yatırımını Kürtlere çok önceden yapmıştı. Suriye’deki savaş, Beşar Esad hükümeti 2011 baharında protestoculara müdahale ettiği zaman başlamadı.
Counterpunch.org’da Mike Whitney’ın yazdığı gibi; olaylar hakkındaki bu versiyon, hakikatlerin üzerini örten bir saçmalıktır. Savaş 2009 yılında, Esad Katar’dan gelen ve Katar gazını Suriye üzerinden AB’ye taşımayı öngören bir planı reddettiği zaman başladı. WikiLeaks’e göre 2009 yılında, Beşar Esad’ın Katar boru hattını reddetmesinden kısa süre sonra CIA, Suriye’deki muhalefet gruplarını silahlandırmaya başladı. Katar-Türkiye boru hattı, Fars Körfezi’nin Sünni krallıklarına, dünya doğalgaz pazarları üzerinde belirleyici bir hâkimiyet kazandıracak ve Amerika’nın Arap dünyasındaki en yakın müttefiki olan Katar’ı güçlendirecekti. (Bkz. http://medyasafak.net/haber/2115/esad-in-olum-fermani–suriye-savasinin-arkasindaki-gercek-neden-nedir) Evdeki hesap çarşıya uymadı. Sonuçta Amerika uma uma döndü sarı muma.
Gelelim Amerika’nın Kürtleri ile Esad’ın Kürtlerine! Ama Kürtler aynı zamanda Rusya’nın dahi Kürtleri! Hadi bir adım daha ileri gidelim ve dahi Türkiye’nin de Kürtleri diyelim. Tüm saydıklarımın Kürtleri PYD saflarında. Tam bir kimin eli kimin cebinde olayı. Rojava Yönetimi ile Suriye Rejiminin, Rusya gözetiminde gizlice görüşmeler gerçekleştirdiği iddia edildi. Söz konusu görüşmelerin birinde Suriye Rejimi yetkililerinin, ‘Federal bir Kürt bölgesi Suriye’yi böler’ dediği bildirildi. ABD’nin de söz konusu görüşmelerden haberdar olduğunu belirten Rojava yetkilisi, ‘ABD, Rojava ve Rejim arasındaki görüşmeleri biliyor. ABD görüşmelere ve Rusya’nın bu görüşmelere arabuluculuk yapmasına karşı değil’ dedi. (Bkz. http://www.zernews.com/2016/09/rojava-yonetimi-ve-suriye-rejimi-rusya-gozetimi-nde-federalizmi-tartisiyor.html ) Siz tüm bunlardan ne anladınız? Suriye rejiminin muhalefetine rağmen bu ülkede yasadışı yollardan askeri birliklerini istihdam eden ve Suriye Kürtlerini kendi ordusu gibi ABD her an çuvallayabilir değil mi?
Türkiye Amerikalıların attığı her adımı anı anına takip ediyor kayıtlara geçiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan yardımcısıyla görüşmesinde ABD’nin PYD ve YPG’ye verilmek üzere Kobani’ye iki gün önce silah dolu iki uçak silah indirdiğini söylemesi ve ABD’yi eleştirmesini birde bu açıdan düşünün. Bu konuşmaların yapıldığı aynı gün, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter YPG’nin parçası olduğu SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile birlikte çalışmayı sürdüreceklerini söylüyorsa, ABD’nin Suriye’de karşı karşıya gelmenin hazırlığını yaptıklarını kamuoyuna ilan ediyor demektir. Yine BM Genel Kurulu için New York’ta bulunan Erdoğan’ın, Türken Vakfı tarafından düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada ABD ile PYD, YPG’ye yaklaşım konusunda anlaşamadıklarını belirtmesi, ABD’nin bu blöfüne resti çektiğimizin resmidir. (Bkz. http://www.bbc.com/turkce/37447882 )
Türkçede güzel bir deyim var; ‘çocuktan al haberi’ derler. Suriye meselesinde ABD’nin ‘y-our boys’u konumundaki PYD-SDG yetkililerinin açıklamaları, Türk ordusu ile savaşın haberini veriyor. Omurgasını Kürtlerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı Devrimciler Ordusu’nun komutan yardımcısı Ahmed Sultan, şöyle diyor: “Birliklerimiz El Bab kentine doğru ilerleyecek. Sıradaki askeri hedefimiz budur. Kenti tümüyle kurtarmak istiyoruz. Rejimin buraya ilerlemesine izin vermeyeceğiz, ayrıca Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Türkiye destekli gruplarının da El Bab ve kırsalının kurtarılmasında yer almasını engelleyeceğiz. Bu gruplar Türkiye’nin desteği olmadan hiçbir şey yapacak durumda değil. Biz bölgeyi teröristlerden arındırma gücüne sahibiz.” Yine ABD destekli El Bab askeri konseyi yetkilisinin Halep’in kuzey ve doğu kırsallarında süren çatışmalar ve konseyin ÖSO’yla silahlı çatışmaya girme ihtimali sorulduğunda “El Bab askeri konseyi ÖSO’daki hiçbir grupla çatışmak istemiyor. Ancak bize karşı savaşlar yürütüldü ve biz de elimiz kolumuz bağlı oturmayacağız. Çünkü Suriye halkı olarak bizler topraklarımızı ve haysiyetimizi savunuyoruz.” cevabı bu hazırlığın bir başka ifadesi.
Cumhurbaşkanlığının, YPG’nin Rakka operasyonuna katılması halinde Türkiye’nin operasyonda yer almayacağını açıklaması Türkiye’ye yönelik tuzağın farkında olunduğunu gösteriyor. Bercav Medya ve Özgürlük Merkezi Başkanı Faruk Hacı Mustafa’nın Suriye Demokratik Güçleri’nin Kürt kantonlarının geleceği için Türkiye ile çatışmaktan kaçınmayacağını deklare etmesini bence önemsemeliyiz. Diyor ki; “SDG’nin sadece iki seçeneği var: Ya Rakka için savaşacak – ki burası bazı faydalar getirmekle birlikte Kürtler için tarihi bir kazanım olmayacak, sadece güvenlik sağlayacak – ya da El Bab için savaşacak ki bana göre bu en önemli savaştır. Bu savaş sayesinde Kürtler, El Bab ve kırsalı üzerinden Afrin ve Kobani’yi birleştirerek ulusal bir kazanım elde edebilir. Fırat’ın doğusu tartışılmaz bir şekilde Kürt bölgesi oldu. Görünen o ki Türkiye bile bu bölgeye itiraz etmiyor. Fırat’ın batısı ise Türkiye ve onun desteklediği gruplar ile Kürtler ve SDG arasında ihtilaflı bir bölge durumunda.” (Bkz. http://www.al-monitor.com/pulse/tr/originals/2016/09/syria-battles-al-bab-manbij-sdf-isis-withdrawal-aleppo.html#ixzz4L3aLHMaQ )
Tabiki başka hazırlıklarda var. Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği, Antep’te özellikle yabancılar tarafından tercih edilen alışveriş merkezi ve işletmelere yönelik bir terör saldırısı düzenlenebileceği konusunda uyarıda bulundu. Bu demektir ki yakın zamanda ortalık karışacak. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, Obama yönetiminin Suriye’de Kürt grupları silahlandırmayı düşündüğünü söylüyor. Suriye Demokratik Güçleri’ni kasteden Dunford; “Onlar sahadaki en etkili partnerimiz” diyor. Kürtleri desteklemek ve Türk hükümetinin Kürtlere dönük kararlı muhalefeti arasındaki dengeyi yönetmek için “çok zor” diyen Dunford, Türkiye’nin Kürtleri uzun vadede bir siyasi tehdit olarak gördüğünü belirtiyor.(Bkz. http://haber.sol.org.tr/dunya/abd-genelkurmay-baskani-obama-yonetimi-kurtleri-dogrudan-silahlandirmayi-dusunuyor-169943 )
Yetmez diyorsanız küresel güç odaklarının neredeyse üç yıllık hazırlıklarının son rötuşlarını yaptıklarını söyleyebilirim. ABD; Türkiye’yi vuracak ortamı hazırlıyor. Türkiye düşmanı sahte müttefik ABD, Tel Abyad’da ‘merkez’ açtı. Kısa bir süre önce 50 ABD askeri, 15 zırhlı askeri araçla Suriye’nin Haseke kentinden Tel Abyad’a giderek bir merkez kurdu. Türkiye sınırına yakın kurulan merkezin çevresi Demokratik Suriye Güçleri tarafından korunuyor ve olası saldırılara ABD ile Demokratik Suriye Güçleri birlikte karşılık verecek. ABD daha öncede PYD’nin elindeki Kobani, Rimelan ve Kamışlo bölgesinde askeri üs açmıştı. (Bkz http://tr.abna24.com/service/important/archive/2016/09/23/780852/story.html )
Amerika’nın kendi çıkarları için Kürtleri Türk ordusu ile savaşa zorlayacağı anlaşılıyor. PYD başkanı Salih Müslim, Türkiye’nin NATO’daki müttefikleriyle de işbirliği yaptıklarını “ABD’lilerle bazen resmi bazen gayrı resmi görüşmelerimiz oluyor. Bazen İngilizlerle, Avrupalılarla oluyor. Bu çerçevede hareket ediyoruz” sözleriyle bir kez daha itiraf etti. (Bkz. http://www.suriyehaberajansi.com/abdnin-ikiyuzlu-teror-oyunu-4299h.htm ) Aynı Salih Müslim birkaç gün öncede Türkiye’nin Suriye politikalarını eleştirmiş Türkiye’nin sahadaki hatalarına dikkat çekmişti. İçimden bir ses diyor ki; Kürtlerin içindeki CIA devşirmesi bazı gruplar, bu savaşa gönüllü olabilir. Lakin PYD çok zorlanırsa ABDyi yarı yolda bırakabilir. Amerika Suriye çöllerinde sap gibi ortada kalabilir!
Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com