KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Amerikancı, Türk dostu (!) istihbaratçı Almanya’da Cumhurbaşkanı seçildi!

Amerikancı, Türk dostu (!) istihbaratçı Almanya’da Cumhurbaşkanı seçildi!

Ömür Çelikdönmez Ömür Çelikdönmez - - 14 dk okuma süresi
453 0

Schröder hükümeti döneminde istihbarat servislerinin koordinasyonundan sorumlu Başbakanlık Müsteşarı, bıçak altına yatıp, bir böbreğini eşine veren, Almanya eski Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier Almanya’nın 12. cumhurbaşkanı seçildi. Federal Seçiciler Kurulu’nun bin 260 kişiden oluşan üyesi Berlin’de Federal Meclis’te toplandı. Yapılan oylamada eski Dışişleri Bakanı Steinmeier 931 oy alarak Joachim Gauck’tan boşalan cumhurbaşkanlığı görevine seçildi. Steinmeier Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokrat Parti’nin adayı olarak katıldı.2005 – 2009 ve 2013 ile 2017 yılları arası dışişleri bakanlığı yapan Steinmeier Almanya’da farklı partilerden bir çok siyasetçinin desteğini alan bir isim. Almanya’da cumhurbaşkanlığı makamı sembolik bir işleve sahip. Steinmeier’ın geçtiğimiz yıl ABD Başkanı Trump için ‘nefret üreten kişi’ tabirini kullanmıştı. Mevcut Cumhurbaşkanı Gauck’un görev süresi 18 Mart’ta doluyor. (Bkz. http://tr.euronews.com/2017/02/12/almanya-eski-disisleri-bakani-frank-walter-steinmeier-cumhurbaskani-secildi)

Frank-Walter Steinmeier, 5 Ocak 1956 Detmold doğumlu. Babası Almanya’da az sayıda bulunan Kalvenist Lippe Kilisesine bağlı Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden bir marangoz, annesi Güneybatı Polonya’daki Aşağı Silezya’nın başkenti Almanca adı Wrocław olan Breslau’ doğumlu Polonyalı bir göçmen. Frank-Walter Steinmeier kendisini reformist bir Protestan olarak tanımlar. Siyasi yükselişini borçlu olduğu Schröder gibi Steinmeier de yoksul bir ailenin çocuğu. Giessen Üniversitesi’nde hukuk okudu, yükseköğrenimini doktorayla tamamladı. Tezinde devletin evsizlikle mücadeledeki rolünü araştırdı. Üniversitede öğrenci parlamentosunda ve sol çizgideki bir hukuk dergisinin yayıncıları arasındaydı. Siyasi kariyeri Gerhard Schröder’in Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı olmasıyla başladı. Gerhard Schröder’in yakın ekibindeydi, Başbakanlık’tan Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirildi.

Schröder’in sağ kolu olarak, doktora tezine konu olan evsizlikle mücadeledeki bilgisinden dolayı, sosyal yardım sistemini dar gelirliler aleyhine “reforme” eden politikaların yöneticiliğini üstlendi. Bir diğer görevi de hükümet adına istihbarat örgütleri arasındaki koordinasyonu sağlamaktı. 11 Eylül saldırılarının ardından İçişleri, Savunma ve Dışişleri bakanlıklarının müsteşarlarından oluşan “kriz masası”nın yönetimini üstlendi. Almanya’nın güvenlik ve uluslararası ilişkileriyle ilgili tüm politikaların hazırlanmasında önemli aktörlerden biri de o oldu. Hatırlanacağı gibi Alman Ordusu, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülke dışındaki bir savaşa ilk kez bu dönemde aktif olarak katıldı. Almanya bunun ardından Amerika’nın Irak’a açtığı savaşa asker göndermedi, ancak Irak karşısındaki uluslararası ittifaka yoğun istihbarat desteği vererek, savaşa dolaylı yoldan katıldı. Afganistan’a asker gönderilmesi de bu dönemde gerçekleştirildi. (Bkz. http://bianet.org/bianet/siyaset/181422-almanya-da-solcular-steinmeier-in-cumhurbaskani-olmasini-istemiyor )

Popülist söylemlere itibar etmediği için halka uzak bir politikacı profili olmasıyla eleştirilen, içli dışlı, teklifsiz bir tip sayılmayan ancak uluslararası diplomasinin karmakarışık oyunları içerisinde sebatkârlığı ve geneli görme yeteneği ile iyi bir görüntü sergilediği bilinen Steinmeier’in uzmanlık alanı istihbarat. Frank-Walter Steinmeier Körfez savaşında Amerikalılarla istihbarat alanında ortak bilgi paylaşımını koordine etti. Alman İstihbaratının Körfez savaşında etkin çalışmasını sağlayan ABD Körfez komutanlığının Katar’daki bürosuna Amerikalı komutan General Tommy Franks’ın onayıyla Alman istihbarat subaylarının yerleştirilmesini gerçekleştirdi. Ancak bu istihbarat paylaşımı geçtiğimiz yıl Steinmeier’ın başını ağrıttı.
Bağdat’taki hassas hedefler hakkında ABD’ye istihbarat temin eden İki Alman ajanı Rainer Mahner ile Volker Heinster’in, Irak işgalinden hemen önce Bağdat’ta ABD hesabına yürüttüğü gizli faaliyetler, Almanya’da siyaset gündemine bomba gibi düştü. Skandal nedeniyle Frank-Walter Steinmeier’in kariyerinin de sona erebileceği düşünülmüştü ama hiçte öyle olmadı. 2002’de Schröder’in seçimleri, az farkla da olsa kazanmasında ülkesinin Irak savaşına kesinlikle katılmayacağı sözü etkili olmuş, savaş karşıtı tutumu Bush yönetiminin tepkisini çekse de merkez soldan oy almasını sağlamıştı. Ancak kazın ayağı hiçte öyle değildi. Schröder ile Steinmeier, ABD’ye bombardıman için Bağdat’taki kritik hedefler hakkında istihbarat temin etmek ve işgalin yolunu açmak suretiyle gizli bir anlaşma yapmışlardı. 2002’deki seçimlerden sadece birkaç hafta sonra Alman istihbarat teşkilatı BND (Bundesnachrichtendienst) Bağdat’ta bir istihbarat ekibinin görevlendirilmesi için izin aldı.
Steinmeier’in verdiği anlaşılan izinle BND, ABD istihbarat teşkilatı CIA ve Savunma Bakanlığı ile ortak plan hazırladı. 28 Kasım 2002’de, savaşın başlamasından takriben dört ay önce, Alman ajanların, topladıkları bilgileri Katar’taki ABD üssüne bağlı bir Alman irtibat subayı aracılığıyla ABD güçlerine iletmesi, ABD’nin istihbarat taleplerinin de aynı kanaldan sahadaki ajanlara iletmesi üzerinde mutabakat sağlandı. Bağdat’a bombardımanın başlamasıyla istihbarat akışının hızlandığı ve kenti tarayan ajanların bombaların yol açtığı hasar hakkındaki bilgileri, sonraki saldırılarda kullanılmak üzere anında ABD’ye ilettiği belirtildi. Alman ajanlar, ABD ordusun talebinden dakikalar sonra, Irak Cumhuriyet Muhafızları’nın saklandığı düşünülen Bağdat’taki Sheraton otelinin fotoğrafını çekerek koordinatları ABD’ye iletti.

Kısa süre sonra otel lazer güdümlü bombalarla yerle bir edildi. Gizli patlayıcılara karşı köprüler kontrol edilirken, Irak gizli servis karargâhındaki hareketlilik de ayrıntılarıyla anında rapor edildi. 1 Nisan 2003 tarihinde, Cumhuriyet Muhafızları’nın gizlendiği bir binaya ilişkin ayrıntılı bilgiler ve koordinatların yer aldığı ‘tipik bir rapor’ gönderildi. Savaşın ardından Mayıs 2003’te ajanların BND karargâhında alkış tufanıyla karşılandığını ve bu törende Steinmeier’in de hazır bulunduğunu anlattı. Ajanların daha sonra ABD Başkanı George W. Bush tarafından madalya ile taltif edildiği de belirtildi. (Bkz. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=86726 )

Yine o dönemde en çok eleştirildiği konulardan birisi Alman Vatandaşı Türk asıllı, ABD’lilerin Afganistan’da yakaladıktan sonra götürdükleri Guantanamo’da 2002 Ocak ayından 2006’nın Ağustos’una kadar tuttukları, suçsuzluğu ortaya çıkınca serbest bırakmak istedikleri Murat Kurnaz konusuydu. Amerikalıların Kurnaz’ı serbest bırakma girişimlerine Frank-Walter Steinmeier’in yönlendirmesiyle Almanya’nın karşı çıktığı anlaşılmıştı. Steinmeier ‘ülkemizin güvenliğini düşünmek zorundaydık’ demişti., Berliner Zeitung gazetesi bakanın açıklamalarını yalanlamıştı. Gazete, Alman İstihbarat Teşkilatı’nın (BND) eski Başkanı August Hanning’e 1 Ekim 2002 tarihinde gönderilen gizli bir rapora dayanarak verdiği haberde, bu raporda, Kurnaz’ın serbest bırakılması halinde Alman, Amerikan ya da İsrail’in güvenlik çıkarlarına yönelik hiçbir tehdit oluşturmayacağının belirtildiğini yazmış, Kurnaz’ın Taliban ya da El Kaide ile hiçbir teması olmadığının ve bir eğitim kampında da bulunmadığının bildirildiği, 26 Eylül ve 29 Ekim 2002 tarihleri arasında bu tespitleri doğrulayan çok sayıda belgenin Başbakanlık ve Federal İçişleri Bakanlığına iletildiği kaydedilmişti. (Bkz. http://www.dw.com/tr/steinmeier-hakk%C4%B1nda-su%C3%A7-duyurusu/a-2519846 )

Steinmeier’ın Türk dostluğu Ortadoğu’da ve Adriyatik’ten Çin Sessine uzanan büyük coğrafyada ve İslam dünyasında Almanya’nın çıkarlarının korunması için. Türk dostluğu aslında Türkiye’yi yakından tanımasıyla ilgili. Yine birkaç yıl önce “BND 80 ülkeyi dinliyor. Dinlenen 30 ana ülke arasında NATO müttefikleri Türkiye ve Arnavutluk da var” haberlerinin Alman basınında yer alması, Steinmeier’ın ilgisinin kaynağını gösteriyor. Alman basınına göre; Türkiye’nin 1976 yılında dinleme faaliyetlerinde bulunulacak ülkeler listesine alınmıştı. 2009 yılında güncellenen ve kısa adı “APB” olan hükümetin istihbarat öncelikleri belgesinin de ilk kez 1990’ların sonunda, Steinmeier’in de üyesi olduğu Sosyal Demokrat Parti ile Yeşiller Partisi’nin koalisyon hükümeti döneminde oluşturulmuştu. Frank-Walter Steinmeier; ABD ile istihbarat paylaşımı yapan Alman görevliler, Guantanamo mağduru Murat Kurnaz meselesinde olduğu gibi Türk liderlerin Alman istihbarat örgütlerince dinlenmesi de inkâr etmeyi tercih etmişti. Ancak Der Spiegel Steinmeier’in 1999-2005 yılları arasında Başbakanlık’ta istihbarat kuruluşlarından sorumlu bakan olarak görev yaptığını vurgulamış, “Almanya’nın orada (Türkiye’de) istihbarat faaliyeti yürüttüğüne şaşırmış olamaz. Steinmeier’in kendisi de bunda sorumluluk taşıyor” ifadelerini kullanmıştı. (Bkz. http://www.gazetevatan.com/-alman-istihbarati-80-ulkeyi-dinliyor–671508-dunya/ )

Steinmeier hem Almanya’da yaşayan Türklere ve Türk kökenli insanlara hem de Türkiye’ye ve Türk-Alman ilişkilerine son derece önem veren bir politikacı olarak biliniyor. 2005’de Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlamasında çok önemli rolü olan Steinmeier, ondan sonraki dönemde de Türkiye’nin AB üyeliğinin en kararlı savunucularından oldu. Son zamanlarda Türkiye ile Almanya arasındaki siyasi gerilimlere ve bazı siyasetçilerden yükselen, “Türkiye’yle müzakereleri durduralım” çağrılarına karşı tavır koyan Steinmeier, “Türkiye zor bir dönemden geçiyor” dese de, Türkiye ile AB müzakerelerinin tam üyelik hedefi ile sürdürülmesinden yana olduğunu da birçok ortamda tekrarladı. (http://www.amerikaninsesi.com/a/3720126.html ) Steinmeier, Türkiye’ye en hakim Alman siyasetçilerin başında geliyor ve Türkiye’ye ilişkin olumlu bakışıyla biliniyor. Almanya’da göçmenlere yönelik olumlu bakışı, çoğulculuğu ve çeşitliliği savunması, aşırı sağcı popülist hareketlere karşı tavır almasıyla da dikkat çeken bir politikacı. Türkiye’ye ilişkin sert tonlu eleştirel açıklamalardan kaçındı. Son olarak Federal Meclis’te kabul edilen Ermeni Soykırımı kararıyla ilgili tartışmalarda da, “soykırım” kavramına karşı çıkarak, dengeli bir tavır almaya çalıştı. Türk-Alman ilişkilerinde zorlu bir süreçten geçilirken Steinmeier’in cumhurbaşkanlığı döneminde de uluslararası anlaşmazlıkların giderilmesi, ikili ilişkilerde karşılıklı güven ve diyaloğun güçlendirilmesi konularında, uzun yıllara dayanan diplomasi tecrübesini kullanması bekleniyor. (Bkz. http://www.dw.com/tr/berlin-ankara-hatt%C4%B1nda-steinmeier-d%C3%B6nemi/a-36419412 )

Steinmeier idare mahkemesi hâkimi Elke Büdenbender ile evli. Çiftin üniversitede okuyan bir kızları var. Stein Almanca’da; çekirdek ve taş gibi anlamlara sahip. Meier ise çiftlik kahyası anlamında. Frank-Walter Steinmeier, soyadıyla müsemma bir isim. Karakteriyle soyadının anlamları arasında çok yakından bir bağ var. Türkçede şahsımıza yönelik eleştirilerde bulunanlara veya işimize burnunu sokanlara “-keyfimin kahyası mısın?” deriz. Frank-Walter Steinmeier, kolay kolay tepki vermeyen, duygusunu belli etmeyen taş gibi çiftlik kâhyası. Dikkat edin çiftlik kâhyası dedim, çiftliğin sahibi demedim. Çiftliğin sahibi ise tabiki Amerika. Steinmeier ABD Başkanı Donald Trump’ı, bir diplomata yaklaşmayacak şekilde “nefret vaizi” olarak tanımlamış, daha sonra da Trump’ın başkanlığının “eski dünya düzeninin sonu” olduğunu ifade etmişti. Bu sizi aldatmasın! Steinmeier; Alman derin devleti ve Amerikan derin devletinin mutabakatıyla Almanya cumhurbaşkanı seçilmiştir. Steinmeier’ın görevi yeni süreçte Almanya’nın uluslararası konumunu ABD’ye göre belirlemek ve uyarlamak! Bana kalırsa Rusya Berlin’i kaybetti!

Ömür Çelikdönmez
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir