KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Türkiye
  4. »
  5. Altan Çetin: Seneca, Yusuf Has Hacib, bilgelik yahut kendi özümüzün mecraı

Altan Çetin: Seneca, Yusuf Has Hacib, bilgelik yahut kendi özümüzün mecraı

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 10 dk okuma süresi
150 0

Mavi Gök Yağız Yer

Seneca, “Felsefe, ruhu bir kalıba döker, işler; yaşamı düzenler, eylemleri doğru yola koyar; yapılacak yapılmayacak işleri gösterir” ve “Felsefe, sözleri değil, davranışları öğretir”, ifadeleri ile felsefenin yabancısı olduğumuz bir tarafına işaret eder. Ayın karanlık yüzü. Hikmet belki de tam burada bilgelikle birleşerek felsefenin bir ameline dönüşür. Akıl fikirle, gönül erdemle buluşur. Kendözümüze doğru bir yola çıkacaksak burada var olmak düşünmek ve hareket etmektir diyen, Nurettin Topçu’yu hatırlamanın tam vaktidir. İnsanın düşünen canlı olması, beyni ve aklı ile varoluşunun felsefenin bu mefhumundan bakışla birleştirmesi bize kendözümüzü yahut kendimizi bilmeyi anlatacak bir kapıyı da aralayabilir. Modern bilimin kendi mefhumu içinde tecrit ettiği felsefe burada başka bir hayat değeri olarak karşımıza çıkıyor. Bir medeniyet mefhumunun ülkemiz, Türkistan ve insanlık için yeniden teşekkülünde bunun ehemmiyetli olduğu aşikardır.

İnsan çok insanlık az derken Yusuf Has Hacib muhtemele akıl, bilgi ve bilgelik ile yoğrulmuş bir karakter ve eylem durumundan bahsediyordu. İnsanlığın geniş kültür yapıları, katmanları, çeşitliliği içinde bize kendözümüzü hatırlatan, kendimizi bilmenin esasına işaret eden, insanlığın aklıyla kendine ayna tuttuğu pek çok kaynaktan birisi Kutadgu Bilig’tir. Bu eser, Türk düşüncesinin nasıl beynelmilel bir karakter ile Türkçe’nin bir medeniyet kurucusu dil olduğunu da gösteren ve bu yönüyle aslında çok da bilinip düşünülmeyen mahut ideolojik kamplaşmalarımız içinde yakıt olarak tüketilmek ötesinde bir kaynak haline hala getiremediğimiz bir kendöz eseridir. Burada, İnsanın değeri bilgi, akıl ve anlayışıdır, denilirken Seneca’nın insan eylemlerinin neticesinde oluşan ahlaki kötülük, bilgisizlikten sebep ortaya çıkmaktadır; bilgisizlik, insanı alçaltan, ihtirasların peşinden sürükleyen bir şeydir ve insanın rasyonel/makul eylemesine manidir. Bu halden insanı çıkarıp halas edecek şey, bilgeliktir. Bilgi, akıl ve anlayış işte bu sebeple insanlık değeri olarak Türk kültür sisteminden cihan şümul bir değer olarak sunulurken aynı mefhumda Seneca kendi kültür dünyasından “İyi, bilgidir; kötü ise bilgisizlik”, şerefli/iyi olan şeylerin erdem ve bilgelikle, utanç verici şeylerin ise bilgisizlikten kaynaklandığını söylerken kendözümüze dair bize bir ayna tutmaz mı?

İyi, akıl ve erdem bu yolda nerede durur? “Seneca ‘ya göre, yalnızca akıl, insana yetkin bir iyilik verebilir. İnsanın kötülüklerden uzak durması, iyi bir varlık olması, aklının gelişmesine ve yaratılışının isteklerine uygun davranmasına bağlıdır. Çünkü her şey, kendine özgü yanıyla övülür. Örneğin bir kılıcın omuz kayışının yaldızlı, kınının kıymetli taşlarla süslenmesi, onun iyi olduğunun kanıtı değildir. Onun iyi olması, keskin olan ucuyla her kalkanı delebilmesidir. Bir insanda da önemli olan, ne kadar ekip biçtiği, ne kadar parası olduğu, ne kadar değerli döşeklerde yattığı değil, ne kadar iyi olduğudur. iyilik, bir iş değil bir fazilettir. Mükafatı da kendisindedir. İyilik, sadece iyilik etmek için yapılır. Bir iyilik, verdiği sonuç veya verilen şeyle değil, hareket anındaki niyetle değer kazanır. İyiliğin yolu da bilgiii ve erdemli olmaktan, doğanın isteklerine boyun eğmekten geçmektedir. Ancak böyle bir insan, kötü saplantılardan kurtulacak ve kötülük yapmayacaktır. (Seneca, Ahlaki Mektuplar, s.180 vd; Tuncay İmamoğlu, Seneca ve Kötülük, Ekev Akademi Dergisi, 9/24, 2005, s.88)” Kutadgu Bilig dünyası buradaki anlamı şöyle kendi kültürü içinde anlatır; Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Sen her iki dünyayı arzu ediyorsan, bunun çaresi iyilik yapmaktır. İyi, halka faydalı olan ve bundan dolayı ona zevk veren şeydir. İyinin vasfı faydalı olmaktır. Kendi istifadesini düşünmez, başkasına fayda temin eder ve buna mukabil, bir karşılık beklemez. Ey iyi insan, iyilik yapmakta devam et; iyilik ihtiyarlamaz, onun ömrü ebedidir. İnsan derler, insan kimdir; insan başkalarına faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir. İnsanların iyisi başkalarına faydalı olur. İnsan hayatından kendisini yükseltmek ve adını yaşatmak için, başkalarına faydalı olmalıdır. Seneca için, “Haz, erdemin ödülü ya da sebebi değildir, ve erdem zevk vermez, eğer zevk verirse aynı zamanda haz da verir.” Bilgelik olarak önceki paragrafta bahsettiğimiz karakter oluştuğunda akıl ve anlayış iyiye dair böyle bir bilgeleşmeyi de söz konusu kılacaktır. Biri Latince diğer Türkçe bu iki batı ve doğu bakışı esasen insanlığımızın kendözüne dair manidar yerden bizi medeniyetin sularına çeker. Birleşmiş Milletler teşkilatında bugün bu mana için güç kullanımı söz konusu mudur? Bugün haz ve hızın alternatifi olan özümüzün esasını burada yeniden bir insanlık değerine dönüştürmek medeniyetçi milliyetçiliğimizin de Türkistanlılık çatısındaki ülkülerinden biri olmalıdır.

Nihayet insanın medeni tabiatı icabı ortaya çıkan devlet yahut düzen yapılanmasında da bu çerçeve kendisini gösterecektir. Seneca bilge’nin, insan türüyle ortaklaşa paylaşmadığı hiçbir şeyi kendi malı saymaz SENECA, Ahlak Mektupları / Epistulae Morales, çev. Türkân Uzel, İstanbul, s. 261-262.” sözleri insanın medeni hayatında bilgeliğin tezahürüne odaklanır. Burada devlet kavramı bu çerçevede insanlığın düzen kavramı olarak öne çıkar. Yusuf Has Hacib, “Tabiatı ve gönlü doğru olan insan ne der, dinle; bu senin için bir nasihattir, dikkat et ve bunu unutma. Kötüye katılma ve kötü nizam kurma; kötülük yapana da müsamaha gösterme. Sen iyilik yap, iyi nizam kur; her iki dünyada da kötülük görmeden, yaşa.“ Seneca’nın yol başçılarından Cicero tam burada [İ]nsanlığın meydana getirdiği toplumu gözetme erdemi olmaksızın nesneleri bilme çabası çorak ve verimsiz bir bilme çabası olarak görünür, aynı şekilde ruh yüceliği de toplum bilincinden ve insanlar arasındaki bağdan yoksun olursa acımasızlığa dönüşür. O halde insanlar arasındaki birlik ve beraberlik, bilme çabasına üstün gelmelidir” (Cicero, Yükümlülükler Üzerine, çev. C. Cengiz Çevik, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, s. 68). Bunları Kutadgu Bilig dünyasının “Dünyayı tutan insan akıllı olmalıdır; halkın başında bulunan kimse de cesur olmalıdır. Bu ikisinden sonra, hizmetkârların da töre ve usule vakıf olmaları lazımdır. Beyler kudretlerini bunlar ile yükseltirler; düşmanlarının başını ezer ve öçlerini alırlar. Bu kanun ve töreyi kendimizin vaz’etmemiz icap ederken, töreyi bozmamız bize nasıl yakışır.”, tespitleri ile tamamlayalım. Aristoteles “Devlette amaçlanan iyilik adalettir”, derken aslında kendözümüz, medeniyetimiz ve insanlığımız adına bu yazıda ifadeye çalışılanları hülasa ediverir. Bu yazıdan anlaşılmasını isteyeceğimiz son şey ise gördünüz mü, ne şanlı kültürümüz var onlarda ne varsa bizde de var azizim; ahh ahh şeklindeki avunma halidir. Düşünmek için yazılanı eğlenmek; ideolojik meze bulmak, övgü bataklığında dolaşmak için okumamak en iyisidir.

Cicero’nun şu tespitleri ile bitirelim; “Erdemin övgüsü tümüyle eyleme dayanır.” Sartre varoluş özden önce gelir derken belki tümel kalıpları inkâr adına bir söylem içinden eylemsiz erdemin boş bir laf gevezeliği olduğunun da altını bir yorum olarak çizmemiş miydi? Kültürümüzde de dendiği üzere ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz! Hal imiş…

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir