KAFKASSAM – Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Altan Çetin: Kutadgu Bilig’de Devlet’in Başı Bey/Hükümdar

Altan Çetin: Kutadgu Bilig’de Devlet’in Başı Bey/Hükümdar

Kafkassam Editör Kafkassam Editör - - 22 dk okuma süresi
256 0
altan çetin

Halka huzur ve rahat sağlayacak bir nizam kur; sana hayır-dua etsinler.”[1]

Nizam, Bilgi, Fazilet ve Kanunun Düzeni

Kutadgu Bilig’de nizam kavramı ile devlet ve bey kavramları müteradiftir. Dünyanın asayiş ve nizamı bu manada hükümdar ile birlikte düşünülür. Hükümdarın ise kanun ile iş göreceği bu nizamın esası adalet ilkesi ile gerçekleşir: “Dünya asayişe kavuştu ve nizam kuruldu; o adını kanunla yükseltti.”[2] İyi nizam ise bilgi ile eş manalı kullanılır. “Dünya beylerinden hangileri bilgili olmuş ise, iyi nizam koyanlar ve iyilikte ileri gelenler onlar olmuştur.”[3] Bilginin mütemmim cüzü ise bilgeliktir: “Dünyaya hâkim olana binlerce fazilet lazımdır; o bunlar ile eli-günü idare eder ve sisleri dağıtır. O bunlar ile kılıç çalar ve düşmanın boynunu keser; memleketi ve halkını kanun yolu ile nizam altında bulundurur.”[4] Bunun sonucunda ise, “Hükümdar iyi kanunlar vaz eder, halk zenginleşir ve memlekette nizam kuvvetlenir.”[5] “Bu beylik işini hep beyler bilir; kanun ve nizam, örf ve adet onlardan gelir.”[6]

Kutadgu Bilig kendi varlık anlayışı içerisinde beyliğin/hükümdarlığın mahiyetini izah eder ve bunun sonunda “Eğer dikkat edersen, görürsün ki, dünya’ beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir. Bu Türk beyleri arasında adı meşhur ve ikbali ayan-beyan olanı Tonga halkın seçkini idi. Ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur. İranlılar ona Efrasiyab derler; bu Efrasiyab akınlar salıp, ülkeler zapt etmiştir.”[7], diyerek Türk devlet ve hükümdar anlayışının kökenleri ve esaslarını ortaya koyar. Görüleceği gibi nizam-ı âlem siyasi olmaktan çok ötede bir varoluş ilkesidir. Bir tasavvur dünyasının devlet ve hükümdar ile ete kemiğe bürünmesidir.

Soralım o halde bey kimdir, ne içindir, nasıl olmalıdır?

Beyliğin[Hükümdar] Mahiyeti: Bilgi ve Akıl

Kutadgu Bilig’e göre, “Beyin dili dürüst ve kalbi doğru olmalı ki, halka faydalı olsun ve güneşi doğsun.”[8] “Seçkin bir bey olabilmek için, fazilete kıymet verilmelidir, ey namlı meşhur. Bir kimsenin adı bey, fakat tabiatı avamınki gibi olursa, o halk arasında avamdan daha aşağı görülür.”[9] Kutadgu Bilig evreninde bey nizam ve düzen için vardır: “Bu beyler memleketi tanzim ve idare etmek, halkı düzene sokmak ve dünyayı temizlemek için naspedilmişlerdir. İnsanlar halkın idaresini ve beylerin işini muayyen bir töre ve usule göre yürütürler. Bu beyler bu şekilde memlekete hâkim oldular, akilane hareketleri ile emirlerini dinlettiler.”[10] “Bey insanlara faydalı ve cömert olmalı, dünya halkına ondan tokluk gelmelidir. Ey hâkim hükümdar, güneş gibi parla| halk senin sayende bol yiyecek ve içeceğe kavuşsun. Tanrı senin boynuna emanet yüklemiştir; bu emaneti gözet, onu sana soracaktır.”[11] Beylik kanun ile ayakta durur. Halkın başında böyle bir bey bulunursa, halk ve memleket daima rahata kavuşur.”[12] Beyin nizamı halka en büyük faydasıdır.

Yusuf Has Hacib, beyi düşünürken öncelikle onu ikili bir tasnifte okur: “Bak, iki türlü asil insan vardır: biri– bey, biri- âlim; bunlar insanların başıdır. Biri eline kılıç aldı, halkı itaat altında tutar; biri eline kalem aldı, doğru yolu bulup-gösterir. İyi nizam onlardan kalageldi; bu bir mirastır; kimin eline geçerse, onu yükseltir.”[13] Bey bilgi ile kılıç arasında bir yerde dengede durur. Bu yaklaşım kalem ve kılıç ehli şeklinde devletin yönetim mantığını da oluşturmaktadır. Buradan hareket eden Yusuf Has Hacib, bey için akıl ve bilgi meselesine temas eder: “Kimde akıl varsa, o asıl insan olur; kimde bilgi varsa, o beylik bulur. İnsan-oğlu kara yer üzerine elini uzattı, her şeye bilgisi ile nüfuz etti. Akıl ile insan asıl insan adını alır; bilgi ile beyler memleket işini tanzim eder.”[14] Bu beylik işini hep beyler bilir; kanun ve nizam, örf ve adet onlardan gelir.”[15] “Beylik için insanın ilk önce asıl soydan gelmesi gerektir; bey cesur, kahraman, kuvvetli ve pek yürekli olmalıdır. Bey bilgili ve akıllı olmalıdır; cömert ve yumuşak huylu olmak da lazımdır. Beyler bilgi ile halka baş oldular ve akıl ile memleket ve halkın işini gördüler. Bey adı bilig kelimesi ile ilgilidir; bilig in lamı giderse, beg adı kalır. Bey çok akıllı olmalı ve akim kıymetini bilmelidir; bilgili insanın düşmanı çok olur. Bilgiyi takdir eden, görmüş-geçirmiş ve çok gezmiş insan ne der, dinle. Ansızın bir iftiraya uğramaması için, beyin bilgili, akıllı ve uyanık olması lazımdır.”[16]

Beylik[Hükümdar] ve Doğruluk/Kanun

Kanun ve doğruluk beylik için öncelikli bir liderlik özelliğidir. “Beylik çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan kanundur ve onu doğru tatbik etmek lazımdır. Bey ne kadar doğru olur ve iyi hareket ederse, halk için o kadar mes’ud bir devir ve hayat başlar. İyi ad insan için ne kadar mübarek bir saadettir; onun bu iyi adı ve saadeti ebedi kaldı. Halkın işini insaniyet ile tanzim ederse, o iyi insan ne kadar mes’ud bir bey olur.[17] Bu beyliğin temeli doğruluktur; beyler doğru olursa, dünya huzura kavuşur. Akıllı insan buna benzer bir söz söylemiştir; kim akıllı insanın sözünü tutarsa, iş yoluna girer. Beyliğin temeli doğruluk üzerine kurulmuştur; doğruluk yolu beyliğin esasıdır. Bey doğru olur ve ülkeye böyle hüküm ederse, bütün dileklerine kavuşur.”[18]

Beylik[Hükümdar], Kanun ve Adalet yahut Nizam-ı Âlem

Kutadgu Bilig’de, “Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir; biri- ihtiyatlılık, biri – kanun; bunlar esastır. Hangi bey ihtiyatlı ise, o memleketini muhafaza eder; düşmana boyun eğdirir ve onu sımsıkı bağlar. Hangi bey memlekette doğru kanun koydu ise, o memleketini tanzim etmiş ve gününü aydınlatmıştır.”[19] “Ey hâkim, memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın. Kanun ile ülke genişler ve dünya düzene girer; zulüm ile ülke eksilir ve dünya bozulur. Zalim zulmü ile birçok sarayları harap etmiş ve sonunda kendisi açlıktan olmuştur. Beyler gönüllerini temiz tutar ve kanunu tatbik ederlerse, beylik bozulmaz ve uzun müddet ayakta durur.”[20] “Bey memleket ve kanunları bilgi ile ele alır; bütün işleri akıl ile görür. Kılıç memleket zapt eder ve zafer kazanır; kalem de memleket tanzim eder ve hazine toplar. Kılıç kan damlatırsa, memleket alır; kalemden mürekkep damlarsa altın gelir. Gerek geçmişte, gerek gelecekte bu dünyanın bize verip-vereceği bu iki şeydir. Ey bey, bu iki şey büyük bir fazilettir; hâkim hükümdarlar bunu kendilerine düstur edinmelidirler.”[21]

“Kanun su gibidir; zulüm ise, ateş gibi her şeyi mahveder; sen berrak su akıttın ve ateş söndü. Kanunu doğru tatbik ettin, dünya düzene girdi; hiç kimse memlekette artık bir zorbaya rastlamıyor. Ey hükümdar, şu üç şey zulüm ve tazyike sebep olur; biri- beyin ihmalkârlığı ki, bundan musibet gelir. İkincisi- halkın başında bulunan insanın zayıf olması; üçüncüsü de- halkın bağrını yiyen tamahkârlıktır.”[22]

“Devleti idare eden, memleket işlerinde dirayet sahibi olan memleket beyi ne der, dinle. Kanunlara riayet eden, doğru bey, gerçekten, bir saadettir; onun saadetinden her kes kendisine hisse alır. Nerede adaleti ile şöhret bulan bir bey bulunursa, oraya gitmeli; insan onda saadetini bulur. Adalete istinat eden kanun- bu göğün direğidir; kanun bozulursa, gök yerinde duramaz. Bu kanun koyan beyler hayatta bulunmasalardı, Tanrı yedi kat yerin nizamını bozmuş olurdu.”[23]

Bey[Hükümdar]’in Özellikleri: Ne olmalı Ne Olmamalı?

Yusuf Has Hacib, beyin doğru özellikler taşımasının önemi şu şekilde açıklamaya izah bırakmayacak şekilde izah eder: “Beyler tavır ve hareketlerini temiz ve doğru tutmalıdırlar; halk yolunu ve gidişini beyin yoluna uydurur. Beyler örf ve kanuna nasıl riayet ederlerse, halk da aynı şekilde örf ve kanuna itaat eder. İşte şu söz de buna şahittir; bu sözün, dikkat edersen, manası buna uygundur. Beyler hangi yoldan giderlerse, beylerin bu gidişi kulun da yoludur. Beyi iyi ve gidişi doğru ise, kulu da daha iyi yürüyecektir. Bey mağrur, kabadayı ve kibirli olmamalı; gurur insanı doğru yoldan çıkarır. Beyler, şüphesiz, saadetle büyük olurlar; bundan nasip alabilmeleri için gönüllerini küçük tutmalıdırlar.”[24] Evet, âlem nizam bulacaksa devletin başındaki beyin buna muvazi olması gerekiyor. Zira halk yöneticisinin dinindendir diye boşuna denmemiştir.

“Eğer her iki dünya beyliğini istiyorsan, en iyisi budur, sen şu beş işe yaklaşma. Harama karışma, zulüm etme, insan kanı dökme, düşmanlık besleme ve kin gütme. Şarap içme, fesattan uzak dur, ondan kaç; bunlar daima mülke ve saltanata halel veren şeylerdir. Eğer devamlı ve ebedi beylik istiyorsan, adaletten ayrılma ve halk üzerinden zulmü kaldır.”[25] İyi nam ve şöhretle adının yayılmasını isterse, bey bir de şu beş şeyi kendinden uzak tutmalıdır. Biri acelecilik, İkincisi cimrilik ve üçüncüsü hiddettir; bunlara karşı mukavemet et, mağlup olma. Bir bey için fena olan şeylerin dördüncüsü inatçılıktır; yakışmayan bu şeylerin beşincisi, şüphesiz, yalancılıktır.[26] Bey iki şey ile kendi beyliğini bozar, eğri yola girer ve doğru yoldan şaşar. Bunlardan biri zulüm, biri ihmalkârlıktır; bu ikisi ile bey memleketini harap eder.[27] “Bey çok ihtiyatlı ve çok da uyanık olmalı; beyler ihmalkâr olurlarsa, bunun cezasını başkaları çeker.”[28] Ey devletli hükümdar, en kötüsü beylerin adının yalancıya çıkmasıdır. Beyin sözü doğru olmalı, tavır ve hareketi itimat telkin etmelidir ki, halk ona inansın ve huzur içinde yaşasın.[29]

Ahlakı

“Halk koyun gibidir; bey onun çobanıdır; çoban koyunlara karşı merhametli olmalıdır. Kapıda birçok aç kurt toplanmıştır; ey hükümdar, koyunları iyice muhafaza altına al. İşinde hiddetli olma, öfkene hâkim ol; beyler hiddetli olurlarsa, mülk ve saltanat haleldar olur. İnsanlara kaba söz söyleme; kaba söz alev-alev yanan bir ateştir. Sakin, halim-selim ve yumuşak huylu ol ve böylelikle bütün iyiliklere elini uzat.”[30] “İnsan sakin ve mülayim tabiatlı olmalıdır; güneş ve ay doğması için, beye itidal lazımdır. Hem yumuşak huylu, hem tatlı dilli, hem akıllı, hem bilgili olmak gerektir. İnsanları iyi seçebilmek için akıllı olmak ve işini iyi başarabilmek için de bilgili olmak lazımdır.”[31] “Bey gönüllünü alçak tutmalı, eli açık olmalı, merhameti de bunlarla mütenasip bulunmalıdır. Her türlü fazileti tam olarak elde etmeli; uygunsuz ve olmayacak şeylerden uzak durmalıdır. Böyle bir bey insanların seçkini ve halkın iyisidir; seçkin ve iyi olan kimse eksilmeyen bir aya benzer.”[32] “Bey mütevazı ve alçak gönüllü olmalıdır; eğer böyle değil ise, sen ondan elini çek. Bey mütevazı ve alçak gönüllü olmalı, suçlu kimselerin de sucunu affetmelidir.”[33] “Bey tok gözlü, hayâ sahibi ve yumuşak tabiatlı olmalı, sözünde ve hareketinde açık ve vazıh davranmalıdır.”[34] “Bey hayâ sahibi ve insanların seçkini olmalı; hayâ sahibinin tavır ve hareketi eksilmeyen bir bütündür.”[35]

İdaresi

“Memleketi ayakta tutan daha iki şey vardır: biri- som altın, biri de- kılıçtır. Memleketi cömertlikle muhafaza etmelidir; ey hükümdar, bey cömertlikle buyur.”[36] “Bey cesur, kahraman ve atılgan olmalı; bey cesareti ile düşmana karşı koyar. Korkak askerin cesaret alması için, kumandanın kahraman ve cesur olması lazımdır.”[37]

“Ey hükümdar, altın ve gümüş dağıt; hangi memleketi istersen, oraya hâkim olursun. Hâkim bey ne der, dinle; bu devlet işinin temelini o atmıştır. Beyler mal dağıtmalı ve çok asker tutmalıdır; ne zaman isterse, düşmanının memleketini ele geçirir. Hazine neye gerek, çok asker lazım; beyin zenginliğine lüzum yok; halk tok olmalıdır. Asker bulundukça, beylerde memleket eksik olmaz; asker olmasa, bey memleketine uzun müddet hâkim kalamaz. Asker beyden memnun oldu mu, bey hangi memleketi isterse, onu elinde bulur. Dünya beylerinin eli acık olursa, onlar her iki dünyada baş-köseye otururlar. Bilgili ne der, dinle; hasis bir bey memleketine hâkim olamaz. Bu iki şey birbirine zıddır, onlar birbirlerinden kaçarlar; insan hasise yanaşmaz, cömerde sıkıca yapışır. Bütün faziletli insanlar hasisten kaçarlar ve cömerdin etrafında toplanarak, dilek ve arzularına kavuşurlar. Hasislik ile beylik birbirine düşmandır; hasise karşı her yerde isyan edilir.”[38]

Kutadgu Bilig bir hükümdar tasavvurunun Türk beyleri ile gerçek olduğunu ortaya koyarak Türk nizamının kültür ve mantığını bize aktarırken geçmişin izleri arasında geleceğimize konuşmaya devam ediyor.

[1] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Haz. Reşit Rahmeti, Arat, Ankara, 1998, s.394.

[2] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 19.

[3] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 29.

[4] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.31.

[5] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 121.

[6] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 147.

[7] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.31.

[8] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 152.

[9] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 157.

[10] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.291.

[11] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 385.

[12] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.424.

[13] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 30.

[14] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 33.

[15] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 147.

[16] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 148.

[17] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 43.

[18] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 70.

[19] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 152.

[20] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 154.

[21] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 201.

[22] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 228.

[23] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 253.

[24] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 159.

[25] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.112.

[26] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.155.

[27] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.153.

[28] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 152.

[29] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 154.

[30] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 111.

[31] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.34.

[32] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 156.

[33] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 159.

[34] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 151.

[35] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s. 152.

[36] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.224.

[37] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.154.

[38] Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, s.223.

İlgili Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir